1. Rodop Tarımsal Kalkınma Konferansı sona erdi
Gümülcine'de bugün gerçekleştirilen "1. Rodop Tarımsal Kalkınma Konferansı"nda tarım sektöründe yaşanan sorunlar, çiftçilerin sorunları ele alındı.

Rodop bölgesinde tarım sektöründe yaşanan sorunlar ve talepler "1. Rodop Tarımsal Kalkınma Konferansı"nda ele alındı. İlk defa düzenlenen konferans başarıyla gerçekleşti.
Rodop Profesyonel Çiftçi Girişimcileri Birliği, Doğu Makedonya ve Trakya Eyaleti ve Gümülcine Belediyesi'nin iş birliğinde, Rodop Tarım Dernekleri ve Trakya Tütün Üreticileri Kooperatifi tarafından da desteklenen konferans 24 Ocak 2025 Cuma günü, Gümülcine’de Chris & Eve Otelinde yüzlerce çitçinin katılımıyla gerçekleşti.
Kırsal Kalkınma ve Gıda Bakan Yardımcısı Dionisios Stamenitis'in katılımıyla gerçekleşen konferansın amacı, tarım sektöründe yaşanan ciddi sorunları vurgulamak, çiftçi aileler ve yerel toplum için bölgede perspektif oluşturacak pratik girişimlere ve kurumsal müdahalelere yönelik arayışların dile getirilmesiydi.
Programın açılışında konferansı düzenleyen kurum temsilcileri ve davet edilen yerel yöneticiler tarafından selamlama konuşmaları yapıldı, konferansla ilgili düşüncele katılımcılarla paylaştılar.
RODOP MİLLETVEKİLİ ÖZGÜR FERHAT
Konferansın açılışında katılımcıları selamlayan davetlilerden biri Yeni Sol Partisi Rodop Milletvekili Özgür Ferhat oldu. Konuşmasında bölge tarımının temel sorunlarına dikkat çeken Ferhat, çiftçilerin yaşadığı zorluklara çözüm önerilerini sundu.
Kuraklık ve Su Kaynakları Sorunu
Ferhat, kuraklık ve iklim krizinin Rodop bölgesindeki tarımı ciddi şekilde tehdit ettiğini belirterek, “Son yıllarda yaşanan kuraklık, çiftçilerimizin tarlalarına girmesini ve verimli üretim yapmasını giderek zorlaştırıyor. Ancak bu soruna karşı uzun vadeli çözümler geliştirilmiş değil. Senelerdir akarsularımız kullanılmadan denize akıyor. Küçük çaplı su barajları ve su toplama göletleri oluşturarak bu sorunu kısa vadede olsa önleyebiliriz,” dedi. Ayrıca, Yassıköy Barajı’nın inşa edilmesinin 300 bin dönüm araziyi sulayarak büyük bir fark yaratacağını belirtti.
OPEKEPE ve ELGA Reformu Çağrısı
Milletvekili Ferhat, OPEKEPE ve ELGA kurumlarının işleyiş sistemlerinin güncel tarımsal sorunlara yanıt vermekten uzak olduğunu ifade etti: “Son 25 yıldır Tarım Tazminatı Kurumu ELGA aynı kanunlarla çalışıyor. Ancak bu, bugünün şartlarına uygun değil. Artık bu kurumlardaki işleyiş sisteminde yeni adımlar atmamız gerekiyor.”
Tütün ve Diğer Değerli Tarım Ürünleri
Ferhat, Rodop tütününün kalitesine dikkat çekerek, bu ürünün sadece sigara üretiminde değil, ilaç ve koku sanayisinde de kullanıldığını belirtti: “Tütünümüz harmanlarda sadece %3 oranında kullanılsa da büyük bir değer taşıyor. 2023 yılında 20 bin dönümü bulan tütün üretimi son yıllarda ciddi oranda azaldı. Tütünün, yeniden düzenlenecek Ortak Tarım Politikalarında (KAP) yerini alması şart. Aksi takdirde bu değerli ürünün geleceği tehlikeye girer.” Ayrıca, kirazın da bölge için önemine değinerek, kuraklık nedeniyle kirazın büyük zarar gördüğünü ve acilen yeni eylem planları oluşturulması gerektiğini vurguladı.
Rodop’un Yeniden Yapılanma Projelerine Dahil Edilmesi
Ferhat, Meriç bölgesinde açıklanan yeniden yapılanma projelerinin Rodop bölgesini kapsamadığını ifade ederek, “Rodop’un da bu projelere dahil edilmesi gerekiyor. Bu, bölgemizin kalkınması ve geleceği için kritik bir adım olacaktır,” dedi.
Göç ve İşsizlik Sorunu
Yunanistan’daki resmi verilere göre en yüksek işsizlik oranına sahip olan Rodop bölgesine ilişkin konuşan Ferhat, “Binlerce vatandaşımız işsizlik nedeniyle daha iyi şartlarda yaşama umuduyla Avrupa’ya göç etti. Bunların çoğu da çiftçilerimiz ve hayvan besicilerimizdi. Bu sorunu çözmek için bölgesel kalkınma projelerine ihtiyacımız var,” dedi.
Ferhat, konuşmasını şu şekilde sonlandırdı: "Rodop halkının sorunlarına yönelik gerçekleri paylaştıktan sonra çözüm için tüm gayreti gösterip, çalışmalarına devam edeceğiz." Ayrıca, Yeni Sol Partisi Başkanı Aleksis Haritsis’in selamlarını ileterek, bölgedeki haklı mücadelelerin her zaman destekçisi olacaklarının altını çizdi.
KIRSAL KALKINMA VE GIDA BAKAN YARDIMCISI DİONİSİOS STAMENİTİS
Gümülcine’de gerçekleşen konferansa Tarımsal Kalkınma ve Gıda Bakanı Kostas Tsiaras’ı temsilen katılan Bakan Yardımcısı Dionisios Stamenitis, selamlama konuşmaları yapan Rodoplu yöneticilerin konuşmalarını dikkatle dinledikten sonra söz aldı.
Sözlerine salonda bulunan katılımcıları ve konferansı düzenleyen organizatörleri selamlayarak başlayan Bakan Yardımcısı Stamenitis, “Bugün burada olmak benim için büyük bir mutluluk. Tarımsal kalkınma üzerine düzenlenen ilk konferansta, Bakanımız Sayın Tsıara’yı temsil etmek için buradayım. Bugün, gündemdeki önemli bir soruya da uygun bir yanıt vermek üzere bu platformda bulunuyorum. Bakanın burada olması gerekirdi, ancak ben onun yerine ve Bakanlık adına bu önemli etkinlikte bulunuyorum.” dedi.
Konferansın, tarımsal üretim alanındaki diyalog, işbirliği ve motivasyonu güçlendirmeyi hedeflediğini, çünkü sürdürülebilir kalkınma ancak bu şekilde mümkün olabileceğini ve böylesine önemli bir konferansta, tarımsal üretim sektörünün gelişmesine katkı sağlamak amacıyla önemli bir adım olduğunu dile getiren Bakan Yardımcısı Stamenitis, tarım sektöründe yaşanan sıkıntılara çiftçilerin taleplerine yönelik konuşmasında birçok konuya değinerek katılımcıları bilgilendirdi.
Yerel Doğal Kaynakların Değeri
Konuşmasında bölgenin doğa zenginliğine, coğrafi özelliklerine değinen Stamenitis “Bulunduğumuz bu bölge, zengin doğal mirasa sahip, benzersiz coğrafi özellikleri ve dinamik bir üretim kapasitesine sahip. Bu potansiyelin tam anlamıyla değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Yerel üreticiler, yerel idareciler ve iş dünyası bu sürece katkı sağlamalı. Unutulmamalıdır ki, hiçbir ekonomik faaliyet yalnızca kendi başına sürdürülebilir değildir. Bu nedenle, işbirliği ve üretici girişimlerinin desteklenmesi gerekmektedir.” dedi.
Yerel kaynaklar, bu kaynaklarını kullanılmasının tarım sektörü için değerli olduğuna da vurgu yapan Stamenitis “Yerel kalkınmanın sağlanabilmesi için ortak bir hareket planı, koordinasyon ve stratejik planlar gereklidir. Tarımsal sektörün kalkınmasının yanı sıra, karşılaşılan sorunlarla başa çıkabilmek için yeni stratejiler geliştirilmesi önemlidir. Son yıllarda yaşanan iklim krizi, hepimizi etkiledi. Sonuçları her geçen yıl daha belirgin hale gelmektedir. Özellikle sel ve yangınlar, bu krizden nasıl etkilendiğimizi net bir şekilde gösteriyor. Ayrıca, dışsal etkenler, pandemi ve finansal kriz gibi durumlar da sektördeki sorunları derinleştirmektedir. Tarımsal üretimin kalitesinin artırılması ve iklim koşullarına adaptasyon sağlanması bu dönemde daha da önemli hale gelmiştir. Bu doğrultuda, yeni tarımsal yöntemlerin ve altyapıların güçlendirilmesi, yerel üreticilerin desteklenmesi kritik öneme sahiptir. Son altı yılda, tarımsal alanda yenilikçi teknolojilerin ve stratejilerin uygulanmasına yönelik adımlar atılmıştır. “Akıllı Tarım” programı, bu bağlamda önemli bir örnektir. Bu program sayesinde, üreticiler bölgesel iklim ve toprak koşullarını gerçek zamanlı olarak izleyebilecekler. Yeni teknolojiler ve modern tarım uygulamaları, tarımsal üreticilerin daha verimli olabilmesi adına önemli bir araçtır. Ayrıca, bu teknolojiler, yerel üreticiler için maliyetleri düşürürken üretim süreçlerini de hızlandıracaktır. Gelecekteki tarım iş gücünün eğitilmesi gerektiğini vurgulamak gerekmektedir. Genç çiftçilerin ve üreticilerin eğitimi, sektöre yenilikçi bir bakış açısı kazandıracaktır. Aynı zamanda, mevcut çiftçilere de destek sağlanmalıdır.”
Kalkınma Programları ve Projeler
Stamenitis tarımsal kalkınma konusuyla ilgili çalışmalara ve projelere de değindi. Kalkınmayı desteklemek için büyük ölçekli projeler hayata geçirildiğini, bu projelerden birinin 2020’de başlatılan “İdro 2.0” projesi, su kaynakları yönetimi ve tarımsal üretimle ilgili sorunların çözülmesini hedeflediğini belirten Stamenitis. Konuşmasının devamında “Bu projeyle, özellikle suyun verimli kullanımı sağlanacak ve üretim maliyetleri düşürülecekti. Bölgedeki su yönetimi projeleri, işbirliği ile hayata geçirilmektedir. Bu tür projeler, hem yerel tarımsal üretimin sürdürülebilirliğini sağlamak hem de su kaynaklarını daha verimli kullanmak açısından büyük önem taşımaktadır. Altyapı yatırımları, özellikle sulama sistemleri ve su yolları gibi projeler, bölgedeki tarımın geleceğini şekillendirecektir. Bu yatırımların başarılı bir şekilde uygulanabilmesi için yerel idarelerle yakın işbirliği gerekmektedir. Özellikle küçük ölçekli projeler, yerel yönetimlerin katkılarıyla hızla uygulanabilecek projelerdir. Belediyeler ve yerel yönetimler bu projelerde aktif rol alarak bölgesel kalkınmayı destekleyeceklerdir. Ürünlerin yurtdışına tanıtılması ve ihracatın artırılması, yerel tarım ekonomisi için büyük fırsatlar yaratacaktır. Bu amaçla, yurtdışında ürünlerin tanıtımını yapacak projeler başlatılacaktır. Tarımsal projelerin finansmanı, kamu-özel sektör işbirlikleriyle sağlanmaktadır. Ayrıca, AB destekli projeler sayesinde yerel tarımsal faaliyetler daha da güçlendirilecektir. Tüm bu projeler, tarım sektörünü sürdürülebilir ve rekabetçi kılmayı hedeflemektedir. Hem yerel yönetimlerin hem de çiftçilerin bu süreçteki rolü çok önemlidir. Hükümet, tarım sektörünün gelişimine katkı sağlayacak politikalar geliştirmeye devam edecektir. Üreticilerin karşılaştığı zorluklar göz önünde bulundurularak, gerekli destek ve teşvikler sağlanacaktır. Bununla birlikte, tarımsal üreticiler için sürdürülebilir çözümler üretilmeye devam edilecektir. Yeni programlar, tarımsal destekler ve teşviklerle yerel üreticilerin daha da güçlenmesi hedeflenmektedir. Çiftçilere yönelik önemli projeler geliştirilmiş ve bu projeler hızla hayata geçirilecektir. Tüm bu çalışmalar, tarımsal üretimi daha sürdürülebilir ve verimli hale getirecek, yerel kalkınmayı destekleyecektir.” ifadelerine yer verdi.
DOĞU MAKEDONYA VE TRAKYA EYALET BAŞKANI HRİSTODULOS TOPSİDİS
Gümülcine’de gerçekleşen1. Rodop Tarımsal Kalkınma Konferansı’na destek veren Doğu Makedonya ve Trakya Eyalet Başkanı Hristodulos Topsidis de söz alarak katılımcıları selamladı.
DMT Eyalet Yönetimi olarak bölgedeki tarım sektörünün kalkınabilmesi için her zaman çiftçilerin yanında olduklarını sorunları çözümü ve taleplerin karşılanabilmesi için çalışmalar yaptıklarını belirten Topsidis konuşmasında şu huşulara değindi;
“İklim değişikliği, artık geçmişte kesin kabul ettiğimiz pek çok durumu sarsan bir gerçeklik haline geldi. Bu değişiklik, üzerinde faaliyetlerimizi sürdürdüğümüz doğal kaynakları - ormanlar, topraklar ve su kaynakları - tehdit etmekte ve bozmaktadır. Bu bozulmanın, toplumumuzun üretken işleyişlerine doğrudan etkisi bulunmaktadır; özellikle tarım sektörü, etkilerin ilk sıralarında yer almaktadır.
Geçtiğimiz yaz aylarında yaşadığımız aşırı sıcaklıklar ve uzun süreli kuraklıklar, hafızalarımızdan silinmeyecek olaylara yol açtı. 2023 yılına ait, Edirne ve Rodop bölgesini vuran yıkıcı orman yangını buna örnektir. Bu büyük yangında 900.000 hektardan fazla alan yok oldu, geride ise yıllarca sürecek büyük etkiler bıraktı.
Aynı zamanda, ülkenin doğusunda birçok bölgede yağışlarda önemli bir azalma gözlemlenmektedir. 2023-2024 döneminde, önceki on yılın ortalamasına göre %40-50'lik bir azalma kaydedildi. Uzun süren kuraklık, yüksek yaz sıcaklıklarıyla birleşerek, hepimizin tanık olduğu orman yangınları gibi olaylara yol açmaktadır. Daha küçük çaplı yangınlar bile çevreyi bozmakta ve onu mevsimsel aşırı değişimlere karşı savunmasız hale getirmektedir.
Bu olaylar zinciri, kurak yazların ardından aşırı yağışların gelmesiyle sonuçlanmaktadır. Zemin, uğradığı hasar nedeniyle suyu emme kapasitesini kaybetmekte ve bu durum, sel olaylarına yol açmaktadır. 2024 yılı itibarıyla, aralarında Edirne ve İskeçe’nin de bulunduğu 14 belediye, kuraklık nedeniyle olağanüstü hal ilan etmiştir. Diğer bölgelerde ise taşkın ve sel tehlikeleriyle karşılaşılmaktadır.
Bu gerçeklik, kolektif ve koordineli bir şekilde harekete geçmemizi gerektiriyor; önceliğimiz, bölgemizi iklim krizinin etkilerine karşı güçlendirmek olmalıdır. İklim değişikliğinin şekillendirdiği yeni koşullara uyum sağlama ihtiyacı büyümektedir. İlk ve en temel adım, önlemeye yatırım yapmamız gerektiğinin farkına varmaktır. Sadece yangınları söndürmeye odaklanmak, etkili olmadığı kanıtlanmıştır. Dünya Bankası'nın Avrupa Komisyonu ile yaptığı bir araştırmaya göre, "Yangın öncesi alınan her 1 Euro’luk önlem, 10 Euro'luk hasarı engellemektedir."
Ancak, önleme sadece kamu kurumlarının ve hükümetlerin sorumluluğu değildir; bu hepimizin sorumluluğudur. Bilinçlendirme, eğitim ve önleme kültürünün geliştirilmesi gereklidir. Bu bağlamda, Doğu Makedonya ve Trakya Eyaleti, çevre koruması için yenilikçi bir araç olarak yangın izleme dronları ağı kurmuştur.
Ayrıca, iklim değişikliğiyle bağlantılı meselelerin karmaşıklığının farkında olarak, LIFE-IP Programı çerçevesinde ilk İklim Değişikliği Gözlemevi'ni kurduk. Bu finansal araç, bilimsel verileri kullanarak politikalar geliştirmemize ve önleme ve koruma ekipmanları ile teknolojilerinin geliştirilmesine olanak tanımaktadır.
Önleme adımının ardından, katılımcı tasarıma öncelik veriyoruz. Çözüm geliştirme süreçlerinde, ilgili kurumlar, hizmetler ve bilim dünyasıyla işbirliği yapıyoruz, böylece geliştirdiğimiz çözümler bütünsel ve kanıta dayalı olmaktadır. Bu işbirliğinin bir örneği, tarım sektörünün sürdürülebilirliğine yönelik çözüm haritası çıkarmayı amaçlayan bugünkü konferansın ortaklaşa düzenlenmesidir.
Tarım sektörünün sorunlarını dinlemek, kendi yetki alanlarımızda çözebileceklerimiz çözmek ve geri kalan sorunları Tarım ve Orman Bakanlığı'na iletmek için buradayız. Bugüne kadar, tarım ve hayvancılık sektörleriyle ilgili birçok talepte bulunduk ve bu taleplerle ilgili çalışmalarımız devam etmektedir.
Bunun yanı sıra, bölgemiz, Yunanistan Yerel Yönetimler Birliği Çevre ve İklim Değişikliği Komitesine aktif olarak katılmakta, bu komitenin başkanlığını üstlenmekteyim. Bu çerçevede, bölgemiz için kritik öneme sahip su yönetimi konusunda bütünsel bir yaklaşım benimsedik.
Bilimsel camia, sağlıklı çözümler sunarak çabalarımızı güçlendiren sürekli bir müttefiktir. Avrupa'daki çevre, doğal kaynaklar ve tarım sektörüne yönelik araştırma ve inovasyon projeleriyle olan işbirliğimiz de bu çabayı desteklemektedir.
Kolektif çaba, işbirliği ve mevcut tüm araçların kullanımı ile sürdürülebilir ve dirençli bir bölge inşa etmek için temeller atıyoruz.
Şu anda devam eden ve tarım sektörüyle doğrudan bağlantılı olan bazı önemli projeleri ve programları sizlere tanıtmak istiyorum:
DigiAgriFood projesi, tarım ve gıda sektörü için dijital bir inovasyon merkezi olarak, sektördeki tüm çalışanlara dijital teknolojilere ücretsiz erişim sunmayı hedeflemektedir. Bu projeyle bölgemizdeki çiftçiler, akıllı tarım uygulamalarını deneyimleyip eğitilme fırsatına sahip olmaktadırlar.
DesirMED projesi, iklim değişikliğine uyum sağlama çabalarını güçlendirmekte, tarım sektörünün sürdürülebilirliğini güvence altına alacak gerekli çözümleri araştırmaktadır.
RESIST projesi ise, bölgemizdeki su kaynaklarının yönetimi için sürdürülebilir çözümler ve pratikler geliştirmeyi amaçlamaktadır; çünkü su, tarım faaliyetleri için temel bir araçtır ve iklim kriziyle birlikte en büyük tehditlerden biridir.
Bunların yanı sıra, bölgemizin tarım sektörüne daha fazla kaynak, bilgi ve yenilik sağlamak amacıyla tüm Avrupa fonlarını etkin şekilde kullanma hedefimiz bulunmaktadır.
Ayrıca, hayvancılık sektörüne yönelik olarak, ResilientBorders projesi çerçevesinde sınır bölgelerinde hayvan hastalıklarıyla mücadele edilmektedir.
Son olarak, Avrupa Komisyonu Tarım Politikası Direktörlüğü ile gerçekleştirdiğimiz işbirliği, yenilikçi uygulamaların ve dijital geçişin tarım sektörüne kazandırılması, rekabetçi bir tarım yapısının oluşturulmasına yönelik önemli bir adımdır.
Gelişen projeler dışında, tarım sektörüne destek sağlamak amacıyla yeni teklifler sunmaya devam ediyoruz.
Pratikte, su yapıları ve toprak iyileştirme altyapılarının yenilenmesine yönelik başlatılan projeler hakkında da bilgi vermek istiyorum. Örneğin, 2024 yılında Rodop Bölgesi'nde Kompsat Nehri Barajı'nın restore edilmesi için 120.000 Euro'luk bir yatırım yapılmıştır. Bu yatırım, sadece sel koruması sağlamakla kalmamış, aynı zamanda 3.500 hektarlık alanda sulama olanağı da sunmuştur.
Bu projelerin tamamlanmasının ardından, 6.000 hektarlık bir alana daha sulama ve drenaj hizmeti sağlanacaktır.
Ayrıca, Tarım ve Orman Bakanlığı'nın 4.3.1 Programı çerçevesinde 13 milyon Euro değerinde büyük bir su dağıtım ağı projesi için başvuru yapılacaktır.
Son olarak, Yassıköy Barajı hakkında yaptığımız çalışmaların önemine değinmek istiyorum. Yönetimimiz devralındığında, Barajın çevresel etki değerlendirmesi raporunun güncellenmesi için gerekli ek araştırmaları yapma kararı aldık ve bu çalışmalar 2025 yılı sonuna kadar tamamlanacaktır. Bu aşamadan sonra, Barajın çevresel etki değerlendirmesinin güncellenmesi için gerekli finansal desteği sağlayarak projeyi bir sonraki aşamaya geçireceğiz.
Bölge olarak, önleme ve gelişimi birleştiren projeler üzerinde duruyoruz. Tarım sektörünü desteklemek, altyapılarımızın dayanıklılığını artırmak ve sürdürülebilir kalkınmayı sağlamak için her türlü finansal aracı kullanmaya kararlıyız.”
TRAKYA TÜTÜN ÜRETİCİLERİ KOOPERATİFİ BAŞKANI SİNAN AHMET
Çak sayıda konuşmacının katıldığı tarım sektörünün her alanının ele alınıp değerlendirildiği konferansta Trakya bölgesindeki tütün üreticilerinin sorunları, sıkıntıları ve ekonomik olarak daha iyi duruma gelebilmeleri için istek ve talepler de dile getirildi.
“Tütün üretiminin geleceği ve tütün üreticilerin güçlendirilmesi” konulu oturumda söz alanlardan biri Trakya Tütün Üreticileri Kooperatifi Başkanı Sinan Ahmet oldu.
Tütün üreticilerin her geçen gün daha da zor durumda kaldıklarını, tütün üretimine verilen desteklerin kesilmesi nedeniyle üreticilerin artık çıkmaza girdiğini bundan dolayı da köylerin boşaldığını bunun devam etmemesi için tütün üretiminin mutlak desteklenmesi gerektiğini vurgulayan Sinan Ahmet, konuşmasında şu önemli hususlara değindi;
“Öncelikle, bu ilk Tarımsal Kalkınma Konferansı'nda birlikte düzenleyici olarak yer aldığımız için memnuniyetimi dile getirmek istiyorum ve burada bulunan hepinizin varlıklarıyla bizleri onurlandırdığınız için teşekkür ederim. Ben, Trakya Tütün Üreticileri Kooperatifi"nin başkanıyım. Son yıllarda tütün üreticilerindeki kayıplara rağmen, hâlâ Yunanistan'ın en büyük tarımsal kooperatifi olarak varlığımızı sürdürüyoruz. Yaklaşık 7 bin üyemiz var, bunlardan yaklaşık 4 bin aktif üye olup yılda yaklaşık 5.000 ton doğu tipi tütün üretiyoruz. Çok uzun bir zaman önce değil, 10 yıl önce 12 bin üyemiz vardı ve yaklaşık 7 milyon kilo tütün üretimi yapıyorduk.
Saygıdeğer hanımefendiler ve beyefendiler, Basma tipi tütün, bölgemizde onlarca yıl boyunca geleneksel şekilde yetiştirilen ve küresel pazarda önemli bir yer edinmiş bir türdür. Tütün endüstrisinin harmanlarında yerini alır ve sigaraya özgün bir tat ve aroma katar. Küresel pazarda sürekli artan bir talep vardır ve ürünün %98'i ihraç edilerek ülkemize gelir sağlamaktadır.
Tütün sektörü çok önemli bir ekonomik faaliyet olup, binlerce kişiye istihdam yaratmaktadır. Hem birincil sektör, hem de işleme ve hizmet sektörlerinde çok sayıda iş olanağı sağlamaktadır. Bu sektördeki tütünler, ülkemize sadece döviz kazancı sağlamamakta, aynı zamanda Rodop ilinin ekonomisinin motoru olmayı sürdürmekte ve kırsal halkın sosyal yapısını korumaktadır.
Ancak tütün üreticileri artık yoksulluk sınırlarının altına düşmüş durumdalar, çünkü yüksek vergi oranları, sigorta primleri, mazot fiyatlarındaki artış bizleri çok zor bir duruma sokmuştur.
Burada bulunma fırsatını değerlendirerek, temel sorunları ve çözüm önerilerini dile getirmek istiyorum. Devletin bu sorunlara müdahale etmesi ve tütün üreticilerinin onurlu bir yaşam sürdürebilmesi için çözümler getirmesini umuyorum.
Tütün üreticilerinin karşılaştığı en büyük sorunlar şunlardır:
1- Tütünün Bağlantılı Destekleme ile Desteklenmesi
Avrupa Birliği 2010 yılından itibaren tütün üretimi için özel destekler sağlamamakta ve geçmişteki tütün desteği temel desteklere dönüştürülmüştür. 2010'da temel desteklerde %50 oranında bir azalma yapılmış, 2013'ten itibaren ise yıllık %6'lık bir azalma yaşanmıştır. Desteklerin azalması, üretim maliyetlerinin çok artmasıyla birlikte tütün üreticilerini zor duruma sokmuştur. Bu nedenle, tütün üreticilerine kilogram başına 3 Euro destek verilmesi gerektiğini öneriyoruz. Avrupa Birliği her üye ülkenin tütün üretimini desteklemesine izin vermektedir örneğin Bulgaristan'da olduğu gibi. Tütün, %98 oranında ihraç edilen bir üründür ve her yıl Rodop bölgesine yaklaşık 35-40 milyon Euro gelir sağlamaktadır. Destek verilmezse, tütün zamanla bölgemizden kaybolacaktır çünkü üreticiler ailelerini geçindirebilmek için başka yollar arayacaklardır.
Ayrıca, İsviçre modelinin uygulanabileceğini düşünüyoruz. Bu modelde sigara vergilerinden elde edilen bir miktar tütün üreticilerine geri ödenmektedir. Ülkemizde sigara vergilerinin %91 olduğu göz önüne alındığında, sigara vergilerinden en az %5'inin aktif tütün üreticilerine geri verilmesi mümkün olacaktır. Devletin, tütün üreticilerine yönelik doğrudan destekleri yeniden gözden geçirmesi ve tütünün desteklenen ürünler arasında yer almasını sağlaması gerekmektedir.
2- Tütün Yetiştiriciliğinin Programlara Dahil Edilmesi
Son programda, tütün için Tarımsal Çevresel Eylemler kapsamında "Tütün Üretiminde Entegre Yönetim" eylemi yer almıştı, ancak bu programa katılmak için çok fazla şart vardı ve birçok üretici bu programa katılamadı. 7640 tütün üreticisinden yalnızca 175’i bu programa dahil olabildi.
3- Tarım Bakanlığının Büyük Tütün Şirketleriyle Sözleşme İmzalamış Olması
Geçmişte Tarım Bakanlığı ve Philip Morris arasında tütün alımına yönelik bir sözleşme imzalanmıştı. Bu tür bir sözleşme, Yunan tütünleri ve özellikle Rodop tütünleri için büyük bir destek olacağı gibi, Yunan tütününün pazarda daha güçlü bir konumda yer almasını sağlar.
4- Sigorta Primlerinin Azaltılması
Tütün üreticilerinin küçük çiftçiler olduğunu ve ortalama 20-50 dönüm arazide üretim yaptığını göz önünde bulundurarak, bu üreticilerden alınan sigorta primlerinin çok yüksek olduğunu belirtmek istiyorum. Aynı primleri, 2000 dönüm araziyle üretim yapan çiftçilerle karşılaştırmak büyük bir eşitsizlik yaratmaktadır.
5- Sulama Sorunları
Tarımda sulama, ürünün verimi ve kalitesi üzerinde belirleyici bir rol oynar. Bu nedenle, sulama altyapısının geliştirilmesi gerektiğini savunuyoruz. Özellikle su sıkıntısı yaşayan bölgelerde sulama altyapılarını kurmayı öneriyoruz. Sulama projeleri, su depolama barajları, sulama ağları ve kuyu açma çalışmalarını içermelidir. Çünkü tütün ekilen arazilerin çoğu kuru tarım alanları olup, bu da kilogram başına verimin düşmesine neden olmaktadır.
6- Zararlar ve Tazminat
Tütün üretimindeki maliyetler sürekli olarak artarken, iklim değişikliği nedeniyle verimlerde ciddi azalmalar görülmektedir. 2024, kuraklık nedeniyle çok zor bir yıl olmuştur ve bazı bölgelerde üretim %60'tan fazla azalmıştır. Bu durumdaki tütün üreticilerinin tazmin edilmesi gerekmektedir.
Ben daha fazla sizi yormak istemiyorum. Sabırla dinlediğiniz için teşekkür ederim.”