DEB: Türkçeye karşı tahammülsüzlük endişe vericidir
Son dönemde Batı Trakya’da Türkçe’ye karşı bir tahammülsüzlüğün başladığını ve olayın ciddi boyutlara ulaşmaya başladığını büyük bir endişeyle gözlemlemekteyiz.
Son dönemde Batı Trakya’da Türkçe’ye karşı bir tahammülsüzlüğün başladığını ve olayın ciddi boyutlara ulaşmaya başladığını büyük bir endişeyle gözlemlemekteyiz.
Lozan Antlaşması’nın 90. Yılı münasebetiyle Gümülcine’de düzenlenen bir konferansta, Türkçe’ye engel konulmak suretiyle Batı Trakya Türk Azınlığı’nın kültürüne ve diline yönelik hakaret, ülkemiz demokrasisi adına kara bir leke olarak hatırlanacaktır.
22 Kasım 2013 tarihinde Gümülcine’de eski valilik salonunda düzenlenen konferans sırasında, konuşmacılardan gazeteci Evren Dede’ye sunumunu Türkçe yapmasının engellenmesi ve salonda yaşananlar tam bir skandaldır. Yunanistan vatandaşı olan ve bu ülkeye sevgi bağlarıyla bağlı olan Batı Trakya Müslüman Türk Toplumu’nun dili olan Türkçe’nin, konferansta adeta yasaklanması ülkemiz adına çok büyük bir kayıptır. Sözkonusu olay, konferansın organizatörleri arasında yer alan “Müslüman Çocukların Eğitimi” programı sorumlularından sayın Prof. Thalia Dragona’nın deyimiyle “geriye doğru bir adımdır.” Kültürel değerlere tahammülsüzlük demokrasinin ve toplumsal barışın en büyük tehditlerden birisidir.
Son bir ay içinde; İskeçe’de bir futbol maçında başlayan, geçtiğimiz günlerde Gümülcine Devlet Hastanesi’nde devam eden ve son olarak Gümülcine’deki Lozan Antlaşması’nın 90. Yılı münasebetiyle düzenlenen konferansta, azınlığın dili Türkçe’ye karşı olan olumsuz tutum ve davranış Batı Trakya Türklerine geçmiş karanlık yılları hatırlatmaktadır. Gümülcine’deki eski valilik salonunda yaşanan bu vahim olayın engellenmesi için hiçbir yetkilinin devreye girmemesi ve olaya mani olmaması da ayrıca üzücü ve düşündürücüdür.
Bu ve benzeri olaylar; demokrasi, hoşgörü ve insan hakları değerleriyle açıklanamayacak, bölgedeki toplumsal barışı ve uyumu tehdit eden antidemokratik olaylardır.
DEB Partisi olarak; Batı Trakya Müslüman Türk Azınlığı’nın kültürünü ve kimliğini hedef alan, temel insan ve azınlık haklarına aykırı, demokrasi ve hoşgörü ortamını ayaklar altına alan ve azınlık insanına geçmişteki “karanlık dönemleri” hatırlatan anlayışın son bulmasını ve benzeri olayların tekrarlanmamasını talep ediyoruz