İklim krizi AB tarımını vuruyor: Yunanistan alarmda

Kuraklık kaynaklı yıllık zarar 28 milyar euroyu buldu. Yunanistan'da tarımda kayıplar 2050'ye kadar 4 milyar euroya ulaşabilir.

Avrupa Birliği, iklim değişikliğinin etkisiyle her yıl 28 milyar euroyu bulan tarımsal kayıplar yaşıyor. Bu kayıpların %6,4’ü yıllık tarımsal üretimi temsil ediyor ve büyük kısmı kuraklıktan kaynaklanıyor. Morgan Stanley’nin raporuna göre bu zararın 2050 yılına kadar 40 milyar euroya ulaşması bekleniyor.

Kuraklık, don, dolu ve aşırı yağış gibi hava olayları, AB genelinde tarım sektörünü derinden sarsarken, en büyük yük Güney ve Doğu Avrupa ülkelerinin omuzlarına biniyor. Özellikle tarımın ekonomideki payının daha yüksek olduğu ülkelerin daha fazla etkilendiği belirtildi.

Yunanistan en çok etkilenen ülkelerden biri

Yunanistan’da tarım sektörü, ülke ekonomisinin %3,3’ünü oluşturuyor ve bu oran AB ortalamasının oldukça üzerinde. Ülkede sadece kuraklık nedeniyle yıllık 2,6 milyar euroluk kayıp yaşanıyor. Bu zararın 2050’ye kadar 3,7 milyar euroya çıkması öngörülüyor.

Yunanistan’da her yıl ortalama 3 milyar euro iklim bağlantılı tarım zararı oluşurken, iş gücünün %11,5’i tarım sektöründe istihdam ediliyor. Bu oran, AB'de Romanya’dan sonra en yüksek ikinci seviye.

Tüm Avrupa’da risk büyüyor

Kathimerini'de yer alan habere göre, AB genelinde yaşanan tarımsal kayıpların 17,4 milyar eurosu bitkisel üretim, 10,9 milyar eurosu ise hayvancılık alanında yaşanıyor. Morgan Stanley’nin tahminlerine göre, yalnızca bitkisel üretimdeki kayıplar 2050’ye kadar %66’ya varan artışla 29 milyar euroya çıkabilir. Toplam zarar ise 40 milyar euroya ulaşabilir.

Tarımın AB ekonomisindeki payı düşük görünse de, iklim krizinin sektöre etkisi ülkeden ülkeye ciddi farklılık gösteriyor. İspanya ve İtalya gibi büyük üretici ülkelerde yıllık kayıplar 20 milyar euroyu bulabilirken, Orta ve Güney Avrupa’nın küçük ekonomileri için bu zararlar GSYH’nin %3’ünü aşabilir.

Morgan Stanley raporu, iklim krizinin tarımsal verimliliği ve çiftçi gelirlerini giderek daha fazla dalgalandıracağını, bu durumun da gıda güvenliğini tehdit eden bir istikrarsızlık yaratabileceğini vurguluyor.