Darfur’un kalbinde bir kuşatma: "El Feşir’de yaşananlar Sudan’ın çöküşünü hızlandırıyor"
"Benim için bu sadece akademik bir mesele değil; burada kaybolan her hayat, insanlığın bir parçasının sessizce yok olmasıdır."
Röportaj: Salih Canbaz
Konuşan: Hassan Abdallah Mohammed Ali — Kuzey Darfur doğumlu, Sakarya Üniversitesi Sosyoloji Bölümü doktora adayı
---
Soru 1: Hassan Hocam, öncelikle teşekkür ederiz. Şu an kuşatma altında bulunan El-Feşir’le doğrudan bağlantılı birisi olarak sizinle bu röportajı yapmak gerçekten çok değerli. 2023’te başlayan çatışmaların El Feşir’e kadar uzanmasının ardındaki temel neden nedir?
Sudan’daki savaşın kökeni, aslında 2022 yılında imzalanan Çerçeve Anlaşması kapsamında düzenlenen çalıştaylara ve bu anlaşmanın son aşaması olan “Güvenlik ve Askerî Reform” sürecinde atılan temellere dayanıyor. Hızlı Destek Kuvvetleri (RSF) ile Sudan Silahlı Kuvvetleri (SAF) arasında bu reformun nasıl uygulanacağı konusunda derin görüş ayrılıkları vardı. RSF’nin, orduya entegre edilmesi süreci tam bir anlaşmazlık krizine dönüştü. Bu kriz çözülemediği için 15 Nisan 2023’te çatışmalar Hartum’da başladı ve kısa sürede ülke geneline yayıldı. Bugün geldiğimiz noktada bu, sadece bir askerî mücadele değil; Sudan’ın varoluşsal bir krizi.
Soru 2: El Feşir, bu savaşta neden bu kadar kritik bir nokta haline geldi?
El Feşir, Kuzey Darfur’un başkenti olmasının ötesinde, hem askeri hem lojistik bakımdan kilit bir kent. Buradan Çad sınırına ve Batı Darfur’a uzanan ana insani yardım koridorları geçiyor. Bu şehir kimin elindeyse, Darfur’un tamamını kontrol etme kapasitesine sahip demektir. Dolayısıyla El Feşir’in kuşatılması, RSF için stratejik bir üstünlük sağlamanın yolu oldu.
Ancak bu üstünlük, bedeli ağır bir şekilde sivillerin sırtına yüklenerek kazanılıyor. 2025 Ekim itibarıyla şehir neredeyse tamamen abluka altına alınmış durumda; gıda, ilaç ve suya erişim neredeyse imkânsız.
Soru 3: Bu kuşatma sırasında yaşanan ihlallere ilişkin çok sayıda rapor var. Ancak bu konuda doğrudan bir şahıs olarak sizin saha gözlemlerinize de önem veriyoruz. Neler söylersiniz?
Evet, ne yazık ki bu raporlar doğru. RSF’nin sistematik biçimde sivilleri hedef aldığına dair güçlü deliller var. 18 Eylül 2025’te Ebu Shuk Mahallesi Camii’ne yapılan İHA saldırısında 75 sivil hayatını kaybetti. Ardından 26 Ekim’de, RSF’nin şehri tamamen ele geçirmesiyle birlikte iki binden fazla silahsız sivilin yargısız infaz edildiği bildirildi.
Uydu görüntüleri, bu vahşetin boyutlarını doğruluyor. El Feşir’deki Suudi Arabistan Doğum Hastanesi’nde 460’tan fazla hasta ve refakatçi öldürüldü. Bu, uluslararası insancıl hukuk açısından açıkça savaş suçu ve muhtemelen insanlığa karşı suç kapsamına giriyor.
Soru 4: Uluslararası toplumun tepkisi neden bu kadar yavaş ve etkisiz kaldı sizce?
Bu, Darfur’un tarihindeki trajik bir tekerrürdür. 2000’li yıllarda yaşanan soykırım sırasında da benzer bir ilgisizlik döngüsüne tanıklık etmiştik. ABD’nin ve Batı’nın “insani yardım ama etkisiz diplomasi” formülü, 2025’te yeniden sahnede.
Uluslararası toplum, Sudan’daki krizi stratejik bir öncelik olarak görmüyor. Ayrıca bölgesel aktörlerin —özellikle Birleşik Arap Emirlikleri ve Mısır’ın— farklı taraflara verdiği destek, diplomatik girişimleri içeriden felce uğrattı. Sonuçta ne BM Güvenlik Konseyi bağlayıcı bir karar alabildi, ne de arabuluculuk çabaları bir ateşkese yol açabildi. Bu da El Feşir’deki vahşeti neredeyse “seyredilen bir felakete” dönüştürdü.
Soru 5: Şehrin kuşatılması siviller üzerinde nasıl bir etki yarattı? Özellikle çocuklar ve aileler açısından tablo nedir?
El Feşir bugün kelimenin tam anlamıyla “insan yapımı bir kıtlığın eşiğinde.” IOM, UNHCR, UNICEF, WFP gibi BM ajansları 23 Ekim 2025’te ortak bir çağrı yaptı ve durumun sürdürülemez olduğunu açıkladı.
Yerinden edilme kamplarında —özellikle Zamzam ve Naivasha’da— ciddi akut yetersiz beslenme vakaları hızla artıyor. Çocuklar gıda, ilaç ve su eksikliğiyle boğuşuyor.
Bir yandan da psikolojik travmalar çok ağır. Aile üyelerini kaybeden, gece bombalamalarla uyanan, cesetlerin sokaklarda günlerce kaldığı bir ortamda büyüyorlar. UNICEF’in Temmuz 2025 raporu, çocukların çoğunun derin anksiyete ve kâbuslar yaşadığını, okulların kapanmasının ise bir “kayıp nesil” riski yarattığını ortaya koydu. Bu sadece fiziksel değil, toplumsal bir çöküş.
Soru 6: Siz sosyoloji doktorası yapan bir araştırmacı olarak, bu krizi “yapısal” olarak nasıl tanımlarsınız?
Bu kriz, bireysel liderlik hatalarından çok daha fazlasıdır. Bu, Sudan’daki merkeziyetçi ve dışlayıcı devlet yapısının çöküşüdür. Darfur, yıllardır sistematik olarak siyasi ve ekonomik sorunlarla mücadele eden bir bölgeydi. Örneğin 2003 krizi ve bugün RSF’nin gerçekleştirdiği katliamlar, kısmen bu tarihsel sorunların bir ürünüdür. Bu yapısal sorunlar ele alınmadığı sürece, geçici bir ateşkes sağlansa dahi kalıcı bir barış tesis edilemez.
Ben bu süreci “yapısal ilgisizlik döngüsü” olarak tanımlıyorum. Aynı hatalar, farklı yıllarda tekrar etmektedir ve bedelini her zaman siviller ödemektedir.
Soru 7: Çözüm için ne yapılmalı? Uluslararası toplumun şu anda atabileceği en acil adım nedir?
Birincisi, BM Güvenlik Konseyi’nin bağlayıcı bir karar alması gerekiyor: El Feşir çevresinde insani koridorların oluşturulması ve ihlal eden taraflara yaptırım uygulanması şart. Ayrıca, El Faşir halkına yardım ulaştırılabilmesi için acil bir ateşkes sağlanması gerekiyor.
İkincisi, bağımsız bir uluslararası soruşturma mekanizması kurulmalı. RSF’nin işlediği katliamlar ve iddia edilen savaş suçları, delillerle birlikte Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne taşınmalı.
Üçüncüsü, çocuklar ve yerinden edilenler için acil psikososyal destek ve eğitim programları oluşturulmalı.
RSF milislerin El Feşir'de 500 günden fazla süredir sivillerin kasten açlığa mahkûm edildiği bir vahşet düzeyine ulaşmıştır. Bu durum, acil uluslararası koruma ve müdahaleyi zorunlu kılmaktadır.
Son olarak —ve en önemlisi— Darfur halkının barış sürecine doğrudan katılımı sağlanmalı. Onlar olmadan, bu savaşın anlamlı bir şekilde bitmesi mümkün değil.
Soru 8: Son olarak, El Feşir’den dünyaya hangi mesajı vermek istersiniz?
El Feşir sadece bir şehir değil — Darfur halkının hayatta kalma mücadelesinin sembolü.
Burada yaşananlar, bir “yerel çatışma” değil, uluslararası vicdanın sınandığı bir andır. Bugün harekete geçilmezse, yarın çok geç olabilir.
Benim için bu sadece akademik bir mesele değil; burada kaybolan her hayat, insanlığın bir parçasının sessizce yok olmasıdır.
Fotoğraf: HRW