Yunan devletinin tayinli müftü naibinden çelişkili ve tutarsız açıklamalar!
Gümülcine tayinli müftü naibi Cihat Halil’in kontranews.gr internet sitesine verdiği demeçteki çelişkili ve tutarsız ifadeleri dikkat çekici gündem oluşturdu.
Gümülcine tayinli müftü naibi Cihat Halil’in kontranews.gr internet sitesine verdiği demeçteki çelişkili ve tutarsız ifadeleri dikkat çekici bir gündem oluşturdu. Özellikle din ve etnik kimlik konusundaki karmaşık açıklamaları, hem mantıksal hem de İslami açıdan büyük soru işaretleri doğurdu.
Gazeteci Tasos Fekas’ın sorularını yanıtlayan tayinli müftü naibi Cihat Halil’in özellikle, dinen insanların farklı etnik gruplara ait olabileceklerini ifade edip edememe noktasındaki anlaşılmaz ifadeleri ve bu tür ifadelerin Hz. Muhammed’in (as) öğretilerinin dışında olduğu yönündeki çelişkili beyanatları dikkat çekiyor.
Tayinli müftü naibi Cihat Halil’in bir soruya verdiği yanıtta kullandığı “Dinimizde insanları etnik kökenlerine göre ayırdığımızda sorunlar başlar.” şeklindeki ifadesinin ardından Peygamberimiz’in (as) bunları İslam öncesi sorunlar olarak gördüğünü belirtiyor.
Ancak gazete Cihat Halil’in bu ifadelerinden yola çıkarak “Gümülcine müftüsünden Ankara’ya net mesaj: Trakya’da Türk azınlık yok” başlığıyla manşet atıyor. Yayımlanan röportaja bakıldığında Cihat Halil’in “Trakya’da Türk Azınlık yok” şeklinde bir ifadesi olmamasına rağmen, gazetecinin konuyu kendi istediği şekliyle manşete taşıdığı görülüyor.
Yunanistan’da fanatik çevreler tarafından ve devletin resmi politikası gereği Batı Trakya’da Türk Azınlık varlığının kabul edilmediği yeni bir durum değil. Ancak bir kesim bu konuyu farklı zamanlarda gündeme getirerek “Batı Trakya’da Türk Azınlık yoktur” yalanını Yunan kamuoyuna yansıtarak Yunanistan’da Türklük fobisini gündemde tutmaya devam ettikleri görülüyor. Tabi bu çevreler böyle medya organları aracılığıyla kendi tayin ve komuta ettikleri ve toplum tarafından kabul görmeyen makam işgalcilerini kullanarak, demeçler verdirerek kirli emellerine alet ediyorlar.
Tayinli Müftü Naibi Cihat Halil’in kontranews.gr internet sitesine verdiği demeç de işte bunun en güzel örneklerinden bir tanesi.
Söz konusu gazetecinin sorduğu dikkat çeken sorulardan biri şöyle: “Son zamanlarda, Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’dan (Batı) Trakya’yı da içeren özel görüşmeler hakkında açıklamalar geliyor. Bu konuyla ilgili olarak Yunan makamlarıyla düzenli bir iletişiminiz var mı?"
Gümülcine tayinli müftü naibinin bu soruya verdiği yanıt ise şöyle:
“Hayır, biz dini bir otorite olarak siyasi konulara girmiyoruz. Bu bir mesele, ancak dinimizde insanları etnik kökenlerine göre ayırdığımızda problemler başlar. Peygamberimiz Muhammed, bunların hepsini İslam öncesi sorunlar olarak görüyordu. Peygamberin ailesinde Araplar, Farslar, Afrikalılar ve İslam’ı kabul eden Yahudiler vardı. Hiçbir ayrım yoktu.
Şimdi, burada, Yunanistan’da bir Müslüman kendisini bir etnik gruba ait olarak tanımlarken, bir başkası farklı bir etnik gruba ait olduğunu söylerse, bu kişi Muhammed’in öğretilerine uymuyor demektir. İslam’ın şemsiyesi altında, Hristiyan ailelerden gelen Yunanlılar da olabilir, bizim gibi Müslüman Yunan vatandaşları da olabilir ya da Arnavut, Bulgar veya Türk kökenli ailelerden gelenler de bulunabilir. Ancak, Yunan vatandaşları olarak Anayasa’ya saygı göstermekle yükümlüyüz ve etnik kimliğimizi din temelinde belirlememeliyiz. Dinimiz bunların üzerinde olup, bize karşımızdaki insanın inancı ne olursa olsun ona saygı duymayı öğretir.
Biz bunları her zaman Müftülükte öğretiyoruz ve ben her zaman din adamlarına insanlara karşı ayrım yapmamalarını tavsiye ediyorum. Eğer burada, Trakya’da, küçük bir toplum içinde insanlara kökenlerine göre ayrım yaparsak, bu sadece dinimiz tarafından yasaklanmakla kalmaz. Trakya, Yunanistan’ın diğer bölgelerinden, örneğin Epir veya Mora’dan farklı değildir.”
Bu açıklamalara bakıldığında tayinli müftü naibi Cihat Halil “etnik köken ifade etme” noktasındaki fikirlerinde bocalıyor ve birbiriyle tutarsız ifadeler kullanıyor. Tayinli naib bir yandan “Yunanistan’da bir Müslüman kendisini bir etnik gruba ait olarak tanımlarken, bir başkası farklı bir etnik gruba ait olduğunu söylerse, bu kişi Muhammed’in öğretilerine uymuyor demektir.” diyor. Fakat aynı cümlenin devamında da İslam’ın şemsiyesi altında farklı etnik grupların olabileceğinden bahsediyor. Böylelikle tayinli naip Cihat Halil ikinci cümlesi ile ilk cümlesini inkâr etmiş oluyor.
Naibin anlatmaya çalışıp anlatamadığı bu işin doğrusunu Kur’an’ın kendisi en iyi şekilde açıklamış. İslam’ın şemsiyesi altında farklı etnik kökenden insanlar vardır ve bu insanlar etnik kökenlerini ifade ettiklerinde ayrımcılık olmuyor. Tam tersine çokkültürlülük oluyor. İnsanlar birbirlerini tanıyor, kaynaşıyor.
Öyle anlaşılıyor ki, Kur’an’ın apaçık bir şekilde açıkladığı bu hususu, tayinli naip izah etmekte epey zorlanıyor. Çelişkili ifadelerle meseleyi karıştırıyor, bocalıyor, ne dediğini bilemiyor. Böyle bir makamı işgal eden ve doktora unvanını kullanan bir kimse çok iyi bilir ki, insanların etnik olarak hangi ırktan olduklarını ifade etmelerinde dinen hiçbir sakınca yoktur. Sakıncalı olan insanların Allah vergisi etnik kökenlerini (kimliklerini) inkâr etmek ve kendilerini diğerlerinden üstün görenlerin inkâr ettikleri etnik topluluklara zulmetmesidir. Zira Kur’an’a göre üstünlük ancak takva iledir. Bu durum Kur’ân-ı Kerim’de apaçık bir şekilde izah edilmektedir. Hucurât Suresi 13. ayetin meali şu şekildedir: "Ey insanlar! Biz sizi bir erkek ile bir dişiden yarattık ve birbirinizle tanışmanız için sizi milletlere ve kabilelere ayırdık. Allah katında en üstün olanınız, takvaca en ileri olanınızdır. Şüphesiz Allah her şeyi bilendir, her şeyden haberdardır." (Hucurât, 49:13)
Bu ayet, insanların farklı milletler ve kabileler olarak yaratılmasının düşmanlık değil, tanışma, kaynaşma ve birlik içinde yaşama amacı taşıdığını vurgulamaktadır. Allah katında üstünlük, soy veya kabile farkıyla değil, takva (Allah’a olan yakınlık ve bilinç) ile belirlenmektedir.
Bu ayet, ırkçılık ve ayrımcılığın İslam’da yeri olmadığını ve insanların birbirini tanıyıp anlaması için farklı yaratıldığını öğütlemektedir.
Görüldüğü üzere Yüce Kitabımız Kur’ân-ı Kerim bu konuda çok açık ve nettir. Farklı etnik kökenden olmak, bunu ifade etmek, insanlar arasında, Cihat Halil’in dediği gibi bir ayrışma sebebi değil, aksine bir tanışma ve kaynaşma vesilesidir.
Kaldı ki Cihat Halil’in dediği gibi Batı Trakya’da kimse kimseyi etnik kökeninden dolayı yargılamıyor ve etnik ayrımcılık yapmıyor, ancak Batı Trakya’da sadece “Türküm” diyenlere “Batı Trakya’da Türk yoktur” denilerek etnik ayrımcılık yapılıyor ve yasaklar getiriliyor. Uluslararası hukuka aykırı bir şekilde (tayin yöntemiyle) Batı Trakya Müslüman Türk Azınlığının müftülük makamını işgal eden Cihat Halil gibi “memurlar” da verdikleri demeçlerle bu etnik ayrımcılıkları yapanlara çanak tutuyorlar.
Cihat Halil’e bir tavsiyemiz daha olacak. Başpiskopos’u arayıp sorsun bakalım, Yunanistan’da Hristiyan bir Yunan’ın etnik olarak “Ben Yunan’ım” demesi veya Hıristiyan bir Arnavut’un etnik olarak “Ben Arnavut’um” demesi sakıncalı mıdır? Bir Hristiyan, Yunanlı olduğunu ifade edince dinen sakıncalı bir durum mu meydana geliyor?
Son olarak şunu ifade etmek gerekir ki, Cihat Halil gibilerinin azıcık cesareti olsa demeç verdikleri gazeteciler hakkında kullanmadıkları ifadeleri manşete taşımalarından dolayı şikâyetçi olurlar. En azından “Ben demecimde Batı Trakya’da Türk Azınlık yoktur” şeklinde bir ifade kullanmadım diyerek bir yalanlama veya bir açıklama yaparlar.
Bir Müslüman haksızlık karşısında susmaz. Kendisine yalan atfedildiği zaman bunu inkâr eder. Cesur olmak, haksızlık karşısında dilsiz şeytan olmamak, yalanı inkâr etmek imanın gereğidir.
Yunan devletinin tayinli müftü naibinin kontranews.gr internet sitesine verdiği demecin tamamını aşağıdaki adresten okuyabilirsiniz:
B.B.
