Batı medyasının Gazze soykırımındaki çifte standardı unutulmuyor
Batı medyası, Gazze saldırılarının ilk döneminde İsrail yanlısı bir dil kullanarak savaş suçlarını görmezden geldi; bu tutum güvenilirliğini sarstı.
 
                                                            İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarının başladığı 8 Ekim 2023’ten bu yana Batı medyasının kullandığı dil, tarafsız gazetecilik ilkesiyle bağdaşmayan bir biçimde İsrail yanlısı bir tutum sergiliyor
Yapılan araştırmalara göre, önde gelen Avrupa ve ABD medya kuruluşları, İsrail’in işlediği savaş suçlarını görmezden gelirken, Filistinlilerin yaşadığı yıkımı sistematik biçimde arka plana itti.
Almanya’da yapılan bir inceleme, önde gelen Alman medya organlarının Gazze’deki saldırılar hakkında bugüne kadar attığı 4 bin 853 başlığın yüzde 43,3’ünün İsrail kaynaklı, yalnızca yüzde 5’inin Filistinli kaynaklara dayandırıldığını ortaya koydu.

Al Jazeera Enstitüsünün 2025'de yayımladığı raporda, katliamların başladığı ilk haftalarda Batı medyasının büyük bölümünün Filistinlilerin acılarını küçümsediği ve İsrail’in resmi açıklamalarını birincil kaynak olarak kullandığı belirlendi.
İsrail’in 9 Ekim 2023’te en az bin Gazzelinin öldüğü saldırılar ve 13 Ekim 2024’teki Şifa Hastanesi katliamı sırasında BBC, CNN ve diğer Batı medyası failleri açıkça belirtmekten kaçındı. Bu durum, dünya kamuoyunda ciddi tepki topladı.
Özellikle BBC’nin Arapça servisi üzerinden yapılan haberlerde, Gazze’deki Filistinliler “hayvansallaştırma” ifadelerle tasvir edilirken, İngilizce servisinde İsrail’in saldırıları “kendini savunma hakkı” çerçevesinde meşrulaştırıldı.
BBC muhabirleri, İsrailli sivillerin ölümlerini “Hamas militanları tarafından öldürüldü” ifadeleriyle aktarırken, Gazzelilerin ölümünü çoğunlukla “bombardıman sonucu öldü” gibi edilgen bir dille verdi.

Amerikan medyasında Filistinliler yok sayıldı
ABD basını da benzer bir dil benimseyerek, Filistinlileri neredeyse tamamen görmezden geldi. 7 Ekim sonrası geçen ilk altı ayda, ülkenin en büyük tartışma programlarında ağırlanan 140 konuktan yalnızca biri Filistinli, geri kalanların tamamı İsrail yanlısı isimlerdi.
New York Times (NYT) ve Washington Post (WP) gibi büyük medya kuruluşlarının ise saldırıların ilk haftalarında İsrail'e dair eleştirel ifadeleri sansürlediği ortaya çıktı.

NYT’nin 2024’te sızan iç yazışmalarında editörlerin, “soykırım, etnik temizlik, işgal altındaki Filistin” gibi kelimelerin kullanılmasını yasakladığı, ayrıca İsrail’in eylemleri için “katliam” veya “canlı kalkan” gibi terimlerin kullanılmamasını istediği belirtildi.

Intercept verilerine göre, NYT, WP ve Los Angeles Times, saldırıların ilk altı haftasında İsrailli ölümleri 200 kez “katliam” veya “kıyım” olarak nitelendirirken, Filistinli ölümler için aynı ifadeleri yalnızca 5 kez kullandı.
Tepkiler sonrası dil değişmeye başladı
Temmuz 2025’e gelindiğinde, artan küresel baskılar ve sosyal medya tepkileri sonucunda Batı medyasında kısmi bir değişim gözlendi. NBC ve CNN, Gazze’den “açlıktan ölen çocuklar” görüntülerine yer verirken, NYT köşe yazarı Ross Douthat savaşın artık “adaletsiz” bir hal aldığını kaleme aldı.

Almanya Özgür Gazeteciler Birliği’nin değerlendirmesine göre de, Alman basını saldırıların ilk haftalarında yalnızca İsrail ve ABD kaynaklarını kullanırken, Filistinli tanıklara neredeyse hiç yer vermedi.
Fransa’da yayımlanan Le Monde gazetesi ise başlangıçta İsrail yanlısı bir çizgideyken, katliamın birinci yıldönümünde yayımladığı başyazısında İsrail’in Gazze saldırılarını “sınırsız intikam” olarak niteleyip sivillere yönelik ölümleri öne çıkardı.

“Batı medyasının inandırıcılığı sarsıldı”
Gazze’deki sivil ölümlerin artması ve kamuoyunda büyüyen tepkiler, BBC, The Guardian, New York Times, Washington Post, Le Monde ve Der Spiegel gibi kuruluşları kullandıkları dili gözden geçirmeye zorladı.
Ancak bu eleştirel tutumun on binlerce Filistinli öldükten sonra ortaya çıkması, Batı medyasının güvenilirliğini derinden sarstı.

Savaşın ilk döneminde “tarafsız gazetecilik” iddiasını kaybeden Batı medyası, İsrail’in propaganda aracına dönüştüğü yönündeki eleştirilerle karşı karşıya kaldı.
Gazze katliamı, yalnızca bir insani trajedi değil, aynı zamanda Batı basınının etik gazetecilik sınavından kaldığı bir dönüm noktası olarak tarihe geçti.
 
                     
         
         
         
         
         
         
                                                     
                                                     
                                                     
                                                     
                                                     
                                                     
                                                     
                                                     
                                                     
                     
     
    