Gökçepınar’da büyüklere ders veren küçükler
Geçtiğimiz günlerde Gökçepınar’da düzenlenen etkinlikten hepinizin haberi olmuştur. Etkinlik öncesinde herkesin zihninde belli başlı unsurlar canlanıyordu. Anca
 
                                                            Geçtiğimiz günlerde Gökçepınar’da düzenlenen etkinlikten hepinizin haberi olmuştur. Etkinlik öncesinde herkesin zihninde belli başlı unsurlar canlanıyordu. Ancak yapılan icraat zihnimizde canlananın ötesinde bir şeydi, hatta yapılacak olan şeyler etkinlik öncesinde hepimize detaylı bir şekilde anlatılsa “hadi ordan!” diyerek dalga geçerdik. Mübalağa ettiğimi düşünenler olabilir, fakat yazıyı okudukça bunun böyle olmadığını anlayacaksınız.
Öncelikle, şiir ve Kur’an tilaveti hepimizin beklediği şeylerdi, iki yıldır çeşitli sebeplerden dolayı gerçekleşemeyen hatim merasimini tamamlar nitelikteydi. Tabi bunun üzerine elbette ki bir şeyler koymak gerekiyordu. Bunların arasından tiyatro, gerçek anlamda ağırlığını ortaya koydu. Belki oyuncular ve onları çalıştıranlar ne kadar etkili olduklarının farkında değiller ama tiyatroyu izlerken “şu çocuklar kadar bile bilinçli olamadık bu hayatta”, “çocuklar bizden bile daha akıllı” gibi sözler sarfedenlerin yanısıra ağlayanlar bile oldu.
Ondan sonra, Kabe tavafının canlandırılması belki çok uğraş gerektiren bir şey değildi, ancak sunumunun hazırlanması ciddi anlamda kabiliyet gerektiren bir şeydi. Yine tavafın canlandırılması esnasında gözyaşını tutamayanların sayısı hiç azımsanmayacak derecedeydi.
Peki ya semazenler? “Yok artık bunu da mı yaptınız?” sorusunu akla getiren temel gösteriydi. Gerçekten de ortalama 9-10 yaşlarında olan çocuklardan böyle bir gösterinin yapılmasını kim bekleyebilirdi? Gösteri esnasında köydışından gelen ziyaretçiler sürekli “bu çocuklar profesyonel eğitim mi aldı?” gibi sorular sordu.
Şimdiye kadar gösterinin sadece teknik detaylarını dile getirdim. Çocuklar resmen sanat icra ettiler. Yüreklerini ortaya koyan çocuklar etkinliğe bir ruh kattı ve bir ruh atmosferini barındıran her unsur gösteri olsun, yapı olsun, tarihi olay olsun bu ruhu yaşamın sonuna kadar aynı ruhu devam ettirecektir. Yapı olarak Ayasofya böyledir, olay olarak İstanbul’un fethi böyledir, etkinlik olarak da düzenlenen bu etkinlik böyle olacaktır. Gökçepınar’ın artık bir ruhu var ve bundan böyle düzenlenecek her etkinlik Gökçepınar ruhunu temsil edecektir.
Gösteride rol alanlar ve onları çalıştranlar ne kadar büyük bir iş başardıklarının farkında değiller belki, ancak yerine getirmekle yükümlü olup bunları yerine getirmeyen yetişkinler, bunun yanında “olmasa da olur” mantığıyla hareket eden zihniyetlere gerçek anlamda ders oldu. Siyahla beyazı ayırt etmeyi bilmeyen insanlar, bunu resmen 9-10 yaşlarındaki çocuklardan öğrendi.
Bunun bir de kendine dönüş boyutu var. İnsanlara tüm samimiyetiyle iyiliği öğreten, dinin bize karşı yapmamızı şart koştuğu eylemleri hatırlatan insan hiç kötü yola sapar mı? İşte bu çocukların da geleceği parlak. Hülasa, bu tür aktivitelerin içerisinde olan insan iyiyle kötüyü ayırt etmesini bilir, gittiği yolun neden doğru yol olduğu gibi soruların cevapları aklında bulunur. Zaten başımıza ne geliyorsa bilinçsizlikten gelmiyor mu?
Son olarak, bu başarılı etkinliğin arkasındaki kahramanları da unutmamak gerek. Etkinliğin gerçek kahramanı olan 5 ilahiyat kız öğrencisine geleceğe en etkili yatırımı başlattıkları için teşekkür ediyor, onları tebrik ediyorum.
Dipçe: Bu daha başlangıç. 
                     
         
         
         
         
         
         
                                                     
                                                     
                     
                     
     
    