Anadolu Universitesi Kampus Anadolu Universitesi Kampus
Espressor Coffee
Espressor Coffee

Pandemi bitmeye ne kadar yakın: Mutasyonlar, aşılar ve komplo teorilerine dair sosyolojik bir inceleme

Pandeminin ne zaman biteceğini bilmediğimi söylemiştim. Ama nasıl biteceğini bilim dünyasının anlattığı kadar biliyorum.

Köşe Yazıları 9 Ağustos 2021
Pandemi bitmeye ne kadar yakın: Mutasyonlar, aşılar ve komplo teorilerine dair sosyolojik bir inceleme

Pandemi bitmeye ne kadar yakın? Bu sorunun cevabını duymak için yazının bitmesini bekleyemeyenlere cevabı tek kelimeyle hemen vereyim: Bilmiyorum! O halde bu yazıyı neden yazıyorum, dahası neden böyle bir başlık atıyorum? Böyle bir başlık atmamın sebebi -pek adetim olmadığı üzere- sizin ilginizi çekmek. Çünkü görüyoruz ki Pandemi döneminde bilinenler ancak bu tarz başlıklarla sunulanlardan ibaret. Bu yazıyı yazmamdaki ikinci bir gaye de sizi bilgi değil fikir sahibi kılmak. Bu yüzden çoğu haber metninde olduğu gibi lafı yazı boyunca dolandırıp en sonunda bilmiyorum demeyeceğim. Peşinen bilmediğimi söylüyorum ki bilgi sahibi olup, bilgiyi ortamlarda pazarlama niyetinde olanlara değil fikir sahibi olma niyetinde olanlara hitap ettiğim anlaşılsın.

Bu kadar iddialı bir girişten sonra pek iddialı olmayan birkaç cümleyle devam edeyim. Bu yazıda hekimlerin söyleyebileceği şeylerden bahsetmeyeceğim. Sokaktan geçen çoğu insanın böyle bir uzmanlığı olsa da benim tıpta herhangi bir uzmanlığım yok. Tıp, biyoloji ve virolojiye dair söyleyeceklerim de ancak uzmanların bilmeyeceği kadar basit ve temel düzeyde kalan her lise öğrencisine öğretilen veya Google’dan bulunabilecek bilgilerden ibaret kalacaktır. Amacımın daha da özüne inecek olursak, Pandeminin genel seyrine ilişkin sosyolojik bir değerlendirme yapmak gibi kimsenin oralı olmadığı bir girişimde bulunacağım.

---

Pandeminin ne zaman biteceğini bilmediğimi söylemiştim. Ama nasıl biteceğini bilim dünyasının anlattığı kadar biliyorum. Pandeminin başından beri bu konuda üç farklı yol var: Sosyal bağışıklık, mutasyon, aşılama. Ancak Pandeminin bunlardan tek bir tanesiyle bitmesinin çok mümkün olmadığı görülüyor. Öyle ki, tüm bu yolları bütüncül bir şekilde değerlendirmek gerekir. Örneğin, sosyal bağışıklığın sağlanması için bir toplumun yüzde 60 ile 75 arasında aşılanması gerektiği söylenir. Bazı toplumlarda aşılama oranının yüzde 60’larda olması yeterliyken bazılarında yüzde 75 olması toplumun yapısına ve toplumdaki hâkim varyanta bağlı olarak değişebilmektedir. Bu oran da virüsün bulaşıcılık katsayısıyla hesaplanıyor. Örneğin Covid-19 Avrupa’ya ilk yayıldığında bu katsayı 3’tü, bu da benim virüse yakalanmam durumunda 3 kişiye bulaştıracağım, o 3 kişinin de farklı 3 kişiye bulaştıracağı, bunun da böyle uzayıp gideceği anlamına geliyordu. Ta ki, önlemler alınana kadar. Katsayının 3 olduğu esas alınarak yapılan hesaplamalarda da salgının bitmesi için yüzde 67 civarında bir bağışıklık oranının yakalanması gerektiğine dikkat çekilmişti. 

Ancak yüzde 67 oranındaki bir bağışıklığa kısa sürede ulaşmak hiç de kolay değil. Pandeminin başından bu yana kayda geçen toplam vakaların 200 milyon olduğu görülüyor. Tabii ki, bu gerçek sayı değil. Çeşitli ülkelerde yapılan araştırmalara göre kayda geçmeyen vakalarla birlikte toplam vakaların kayda geçenlerin 4 ile 10 katı arasında değişebileceğini gösteriyor. Bu durumda bugüne kadarki toplam vaka sayısının en iyi ihtimalle 2 milyar, en kötü ihtimalle ise 800 milyon olduğunu söylemek gerekir. En iyi ihtimali düşündüğümüzde dahi dünya nüfusunun henüz yüzde 25’i bile henüz virüse yakalanmamış. Bu durumda sosyal bağışıklığa ulaşmanın 5-6 yılı bulacağını söyleyebiliriz. 

Bir diğer yol ise virüsün bir mutasyon sonucu salgını sona erdirmesi. Bakıldığında dünyada virüs temelli bütün pandemilerin 1 buçuk ile 3 sene arasında kendiliğinden sona erdiği görülmüş. Ancak yine de covid-19’un aynı süre içerisinde biteceğine dair bir garanti yok. Kaldı ki böyle bir garanti olsa bile bunun 3 seneye uzamasını da kimse istemez.

Gelelim aşıya. Aşı konusu belki de Pandeminin kendisinden daha fazla tartışma yaratan bir konu haline geldi. Dünyada popülerlik kazanan aşıyla çip taktırılacağı, insanların kısırlaştırılacağı, hafızaların silineceği gibi yaygın komplo teorilerinden ziyade canım Batı Trakya’mızda insanların aşı yüzünden kör/topal kalacağı, delireceği, 3 ay sonra öleceği (3 ay geçtikten sonra bu süre 3 yıla çıktı), daha kolay virüs kapacağı ve daha birçok tebessüm ettiren söylentiler duyduk. Dikkat ederseniz dünya çapında çıkanlara komplo teorisi, bölgemizde çıkanlara söylenti dedim. Çünkü komplo teorisi öncüllerinde problem olsa da güçlü bir mantıksal önermedir. Batı Trakya’mızda çıkan söylentiler ise gün buluşmalarında, kahve sohbetlerinde acaba mı, diye söylenip yayılan söylentilerdir. Bu konuda birilerini ikna etme çabasında olmayacağım. Ancak tek bir şey söyleyeceğim. Aşı insanları 3 ayda öldürecekti, öldürmediği görüldüğünde bu süre 3 yıla çıktı. Devlet liderleri insanları daha kolay yönetebilmek için aşı yaptırıyor denildi, devlet liderlerinin kendileri de aşı yaptırdı. Devlet liderlerinin yaptığı aşılar zararsız, bize yapılanlar zararlı denildi ama bir senede aşı üretilemez dedikten sonra devlet liderlerine yapılan ‘zararsız’ aşıların nasıl bir sene sonra üretilebildiğini söylemediniz. Diyeceğim o ki, bu söylentileri ortaya çıkaranlar her konuda yanıldı, yanıldıktan sonra yeni argümanlar üretti ve bu argümanlar da geçersiz kılındıkça yenileri üretilecek. Sizce burada bir sorun yok mu? Kanıtlanamasa da yanlışlanamayan bir komplo teorisine saygı duyarım ama benim ortaya attığım bir argüman bir defa yanlışlandıktan sonra orada bir sorun olduğunu görür, ona şüpheyle yaklaşırım. Sürekli aynı argümanı geliştirmenin kime ne faydası var? Bu noktada şunu görüyoruz ki aslında aşı karşıtlığı da aşı savunuculuğu da bir siyasi partiye karşı destek veya muhalefet etme süreci gibi işliyor. İnsanlar partilerini savunurken o partinin en doğru parti olduğuna inandıkları için değil o partinin en doğru parti olduğuna inanmak ‘istedikleri’ için savunurlar. Aşı meselesinde de böyle. 

Şimdi aşıyla ilgili asıl meselemize gelecek olursak, aşı üç yol arasından en etkilisi gibi görünmektedir. Ancak tek başına yeterli de değildir. Aşıya destek sağlayacak bir sosyal bağışıklık gerçeğini bir kenarda tutmak gerek. Çünkü çoğu zaman “aşı işe yaramıyor” tartışmalarına sebep olan faktörlerden bir tanesi de sosyal bağışıklık. Şöyle ki, Moğolistan yüksek seviyede aşılamaya ulaşmışken hala azımsanamayacak sayıda vakalar açıklamasını ülkenin büyük bir kısmının göçebe yaşam tarzı sürmesine, dolayısıyla bu kesimin aşılamayı aklına bile getirmemesine bağlayabiliriz. Böyle bir durumda kentte yaşayan Moğol halkı virüsten korunsa da virüs bozkırda cirit atacaktır. Aynı durum varoş mahallelerini yoğunlukla barındıran bazı Latin Amerika ülkeleri için de geçerli. Bu tür kesimler aşıya ikna olmadıkça umudumuz sosyal bağışlık olacaktır.

Mutasyon ise bazı durumlarda aşının işini kolaylaştırır bazı durumlarda ise zorlaştırabilir. Ama buna değinmeden önce mutasyonun kendisine değinmede fayda olacaktır. Bilindiği gibi canlı yaşamına biyoloji perspektifiyle bakıldığında, yaşam güçlünün zayıfa hâkim gelmesiyle kendini sürdürür. Bu durumda şunu belirtmek gerekir. Virüs insanı öldürdüğünde kendisi de ölür. Bu virüslerin istemediği bir durumdur. Bu yüzden salgını bitirecek mutasyonun -3 senede mi olur, 5 senede mi olur- mutlaka gerçekleşeceği aşikardır. Ancak şu an bizi endişelendiren ve aşıların geçerliliğini sorgulatan Delta varyantının daha fazla bulaşıcı olması da bizi çok fazla endişeye sürüklememeli. Virüsün zararsız hale gelmesi zararlı virüslerin ortadan kalkmasıyla, yani zararsızların daha fazla bulaşıcı olup hâkim virüs haline gelmesiyle mümkün olacaktır. Nitekim İngiltere’de 15 Haziran’da yayınlanan 6 aylık bir araştırmanın sonuçlarına bakıldığında Alpha varyantının öldürücülük oranı yüzde 3.4, Beta’nınki 2.7, Delta’nınki ise 0.1 olarak açıklanmıştı. Bu doğrultuda, ‘aşıya rağmen’ vakaların arttığı İngiltere’de ölüm oranlarının çok fazla artmadığı görülmektedir. Buradaki asıl endişe, vakaların artmasının sağlık sektörünü yeniden çökertebilme ihtimalidir. Dolayısıyla öldürücü olmayan bulaşıcılığın artması aşılara zarar değil fayda sağlar. 

Lafı çok uzatmadan klişe olmuş bir deyişle her uçağın günün birinde mutlaka yere ineceğini söylüyorum. Kontrolsüz bir uçağın ne zaman ineceği belli olmasa da gidişat, artık uçağın en tepedeki durumunu geride bıraktığını gösteriyor. Tabii bu uçak hemen inmez. Uçağı en çabuk indirecek olan aşılardır. Ancak aşılamanın artmasının önünde de iki engel mevcut. Aşı karşıtlığı ve aşı savunuculuğu. Evet, aşı karşıtlığının engel teşkil etmesi hepimizin beklediği bir şey olsa da aşı savunuculuğu da engel teşkil etmektedir. Hatırlarsanız yukarıda hem aşı karşıtlığının hem de aşı savunuculuğunun bir parti savunuculuğu veya muhalefetine benzediğini ifade ettim. İnsanoğlu da kendisine karşı gelindiğinde karşı tavır almaya meyillidir. Dünyanın en bilge insanının söylediği bir şeye karşı gelen bir üslupla yaklaştığınız takdirde, açıkça belli etmese de size karşı bir tavır alacaktır. Ve dünya tarihinde hiçbir görüş kendisini zorla kabul ettirememiştir. Bu görüşler daima düşman kazanmıştır. Tarihte insanlar hep sevdiklerini dinlemiş ve onaylamışlardır. Dolayısıyla birini ikna etmeden önce sizi sevdiğinden emin olmanız gerekir. Uzun lafın kısası aşıya karşı olan veya tereddütle yaklaşan birine yargılayıcı ve küçük düşürücü bir tavırla yaklaştığınızda, o kişinin aşı karşıtlığı daha da güçlenecektir. 

Millet gazetesi logo
© 2025 Millet Media
KÜNYE
MİLLET MEDİA Kollektif Şirketi
Genel Yayın Yönetmeni: Cengiz ÖMER
Yayın Koordinatörü: Bilal BUDUR
Adres: Miaouli 7-9, Xanthi 67100, GREECE
Tel: +30 25410 77968
E-posta: info@milletgazetesi.gr
ΤΑΥΤΟΤΗΤΑ
MİLLET MEDİA O.E.
Υπεύθυνος - Διευθυντής: ΟΜΕΡ ΖΕΝΓΚΙΣ
Συντονιστής: ΜΠΟΥΝΤΟΥΡ ΜΠΙΛΑΛ
Διεύθυνση: ΜΙΑΟΥΛΗ 7-9, ΞΑΝΘΗ 67100
Τηλ: +30 25410 77968
Ηλ. Διεύθυνση: info@milletgazetesi.gr