Asıl olan icraat...
Hayatımızın vaz geçilmezleri arasında yerini alan internetin, paylaşım sitelerinden birinde okuyordum geçen; hani yaşamımızdaki olumsuzlukları, acıları, sorunla

Hayatımızın vaz geçilmezleri arasında yerini alan internetin, paylaşım sitelerinden birinde okuyordum geçen; hani yaşamımızdaki olumsuzlukları, acıları, sorunları, oraya da taşımayı başardığımız bir internet sayfasındaki şöyle bir yazı gözüme takıldı; “hayatı ilk defa yaşıyorum” diyordu bir yazı, oldukça ilgimi çekti, beni düşünmeye sevk etti, haklıydı belki de diye düşündüm... İlk defa yaşıyordu hayatı, bugünü, yarını, dünü ilk defa, saati, dakikayı, anı, neticesinde her şeyi, herkesi, sonrasında pek de hak veremedi, haksızdı kanaatimce, hepimiz ilk defa yaşamıyor muyduk ki bu hayatı?
Biz de ilk defa yaşıyoruz herkesle beraber, her şeyle birlikte yaşıyor, yaşadıkça öğreniyor, yanlışlar yapıyor, yaparak doğruyu buluyor, yapılan hataları tekrar edip etmemenin muhasebesinden çok, onlardan dersler çıkartmayı öğreniyor, tecrübe denilen olgu kavramımıza katkıda bulunuyoruz. Her geçen günü ilk defa yaşıyor olsak ta, yaşanmışlıklara yaşadıklarımıza, sebepler aramak, olumsuzluklarımıza kılıf uydurmak olur, olacaktır bu kaçışın kabulu tabiri caizse.
“Prospektüsü yok hayatın” diyordu, başka bir yazıda ise, “nasıl yok ki? İyi düşündüz mü de böylesi emin konuşabiliyorsunuz?” diye sormaktan alıkoyamıyorum kendimi.. Nasıl olmaz ki hayatın prospektüsü? Tabii ki de var! Sen aramazsan, araştırmaz, sormaz, sorgulamazsan kolayı seçer, umursamaz “böyle gelmiş böyle gider”in böyle gidişine ses çıkartmaz, katkıda bulunarak yaşar, sonrasında mutsuzluğunu internet ortamındaki yazılarında, yazılarda, isyan dolu paylaşımlarda, suçladığın, yanıt aradığın tüm derinliklere, yüzeysel çözümler bulduğun, asıl yanıtı bulamazsın.
Oysa hayatın prospektüsünde nasıl yaşayacağımızı, nerede nasıl davranacağımızın en ince ayrıntısına kadar değinilmiş, en ufak ayrıntısı itina ile işlenmiş, hepimize hitap eden, hepimiz için geçerli oku oku bitmez, ne kadar yaşarsan yaşa tükenmez, bir prospektüsü mevcut, ama zor geliyor olmalı, alışılagelmiş kötünün tatlı yüzünü bırakıp, yanlışın cazipliğinden vaz geçmek, uzaklaşmak, hep suçladığımız başkaları varken, okları kendi üzerimize çekmek, yöneltmek zor geliyor aç kalan ruhumuzu doyuramıyor olsak ta, doğrunun sınavlarından geçmek, sorurumluluğunu taşımak, rahmet için zahmetine katlanmak, mutluluk için savaşmak zor geliyor değil mi?
Onun yerine mutsuzlukla barışmayı, onunla yaşamaya alışmayı tercih ediyor, olumsuzluklar, olumsuz yolunda gitmeyemeyen olaylar karşısında sanki öylesi çok mücadele etmişçesine, doğruyu arayıp bulmamışçasına, hep mucizeler beklediğimiz hayatımıza, kandırdığımız kendimizi de katıp bu sahtaliğe, inanıyor, inandırılıyoruz. Oysa hayatın prospektüsü de, bu hayatı her ne kadar biz ilk defa yaşıyor olsakta, bizden önce yaşayanları, yaşanmışlığı da var! Böyle yaşamaya devam ederek sadece bahanelerle zaman kazanır, ama gerçekleri değiştiremeyiz, unutmayalım! Kılıf uydurmaya devam ettiğimiz sürece, bitmez tükenmez kaçışlarımızın, sebepleri ,nedenleri ...
Milyonlara hitap eden internet sayfalarında, paylaşım sitelerinde, kendimize başka kimlikler aramak, sitemler, isyanlar etmek yerine, çözümü ne kadar isteyip istemediğimizi sorgulamalı, olmadık yazılarla hayatı, başkalarını suçlamak yerine, bir öz eleştiriden kaçınmamalıyız sanki, ve ikilemlerle gel gitler içinde, sanal alemle gerçek hayat içersinde sıkışmış bir yaşam değil, ya olması gerekenin mücadelesini gerçekten vermeli, ya da olanı şikayet etmeden yaşamalıyız sanki...