Eski mesajları sil(eme)menin sosyolojisi

...ki bir miyav, bir hav, bir gıtgıdaktan öte değildir bu mesaj.

Köşe Yazıları 14 Mart 2022
Eski mesajları sil(eme)menin sosyolojisi

İnsanlar tarih boyunca, derecesi değişse de, bir şeyleri biriktiren ve bir şeyleri rahatlıkla çöpe atan insanlar olarak ikiye ayrılmışlardır. Bu durumun bugün genellikle mesajlar üzerinde seyrettiğini görüyoruz. Çekilen fotoğrafları da bu incelemeye katabiliriz ancak mesajlar, mesajlaşma şeklinde, bir süreç şeklinde sirayet ettiği için onlar üzerine bir şeyler söylemek hem daha kolay hem de daha keyifli olacaktır.

Konunun spesifik olarak derinlerine inmeden öncelikle biriktirme ve çöpe atma davranışlarıyla ilgili genel bir çerçeve çizelim. İnsan neden bir şeyleri biriktirir, çöpe atmaya kıyamaz veya hiç onun olmamış gibi çöpe atmaktan imtina etmez? Bu, açıkçası bir şeylere bağlı olmakla, yeterince bağlanmamanın tezahürüdür.

İnsanın belki de insana özgü olarak tanımlanabilecek en önemli özelliği eşyaya, kurduğu anlam çerçevesinde yaklaşmasıdır. Yani at için ahır, barınma yeri olmanın ötesine geçmez, bunun da ancak içgüdüsel olarak farkındadır. Bizim içinse ev, barınma yeri olmanın ötesinde bir yuvadır çoğu zaman. Yuvasını kurduğu derin anlamlarla benimsemiş bir insanın gurbete çıkması, bir yere göç etmesi fazlasıyla zor olacaktır. Göç etmek zorunda kalsa bile, ölünce yine köyünün mezarlığında gömülmek ister. Daha da ötesine geçelim: Eğitim hayatı boyunca doğru düzgün yüksek not alamamış, öğretmenleri tarafından hep aşağılanmış, belki de dayak yemiş bir öğrenci, dayak yemesine sebep olan derste arkadaşlarıyla kendi aralarında konuşmanın ne kadar keyifli olduğunun hafızasına kazınmasıyla o öğrenci okuldan mezun olurken hüzünlenebilir. Büyük sıkıntılar yaşamasına sebep olan şehirde az da olsa ferahlamak için dışarı çıkan birisinin ferahlamasını sağlayan o tatlı meltem, günün birinde o kişinin şehirden ayrılırken hüzünlenmesine sebep olabilir.

Tam tersini düşünelim. Günün 24 saatinin, uyurken bile keyifli geçtiği bir yerde bir yakınını kaybeden birisi bir daha o yere gitmek istemeyebilir. Yahut başka bir yerde onu daha fazla motive edecek bir motivasyon keşfettiğinde, o çok mutlu olduğu ortamın, birlikte her şeyini paylaştığı insanların bir daha yüzüne bile bakmaz. Bunların hepsi insanın tecrübeleriyle kurduğu anlam sebebiyledir. Yani bir insanın başka bir insanı sevmesi için sadece ona çilek vermesi yetmez. Onun hayatına da girmesi gerekir. Hayatına girdiği takdirde çilek bir gıda olmanın ötesine gider. 

---

Bugün mesajları silemememizle, bir çırpıda silebilmemiz de yukarıda saydığım sebeplerle ilişkilendirilebilir. Kimisi hayatı yoğun anlamların güdümünde yaşar, bağlılık kurar. Gönderdiği her mesaj, aldığı her mesaj, kötü bile olsa, anlam içerir. Kimisi de “böyle saçma şeylerle” bağlılık kurmaz, neden kursun? Bunların hepsi bir ölçüde normal karşılanabilir ama dolup birikmesine rağmen hiçbir mesajdan feragat edememek ya da her gün mesaj silmek, zannediyorum bir noktada patolojik bir durumdur. 

İnsanın bir anlam çerçevesinde yaşaması dediğim gibi insanın insana özgü en önemli özelliği olsa gerek, dolayısıyla mesajları silmeye kıyamaması da en şair yönüdür insanın. Ancak benim gibi artık hiç kimsenin kalmadığı, herkesin çoktan ayrıldığı WhatsApp’taki lise son sınıf grubundan hala ayrılamamaya ne demeli? Bugün birçok hususunu eleştirmeden duramadığım, kendi davranışıma baktığımda da “ne kadar” saçma dedirten o anların hatırasından neden kopamıyorum? Bu soruları sorarken, bunu meşrulaştıracak fazlasıyla argüman geliyor zihnime. Örneğin, orada tatlı, tatsız tecrübelerim hala hafızamda olduğu için ben bir şahsiyet sahibi bir insan olduğumu iddia edebiliyorum. Peki, geri kalan 32 ya da 33 (bakın unutmaya başlamışım) kişi neden bu bağlılığı kuramadı. Halbuki okulun son günü herkes salya sümük ağlıyordu. 

Fast-duygular çağında yaşadığımızı kabul ediyorsak, o anki duygulanmaların da fast-duygular olduğunu söylemek kolay olacaktır. Ben bu bağlılığı gereksiz abartmadığım için, örneğin hala rüyalarımda lise yıllarımı görmediğim için veya durup dururken lise yıllarıma dair hüzünlenmediğim için kendimi çok fazla paylamaya da yeltenmiyorum. 

Bu davranışımın kimseye zararı yok, kendime de. Ancak mesajları kolayca silip atmayı kolaylaştıran, toplumsal seviyede insanlara yön vermeye başlamış olan fast-duyguların etkisine kapılmış insanları kendimden daha az eleştirmeyeceğim. İnsan kurduğu bağlılıklarla bir şahsiyet kazanır; yukarıda lisede tatlı, tatsız yaşadığım her tecrübeyi hatırlama cüretinde bulunduğum için bu tecrübelerin beni belli bir şahsiyete erdirdiğini söyleyebildim.

Hafızanın ve zamanın ortadan kalktığı günümüzde insana şahsiyet kazandıracak olan nedir? İnsan fast-lezzetler haricinde başka lezzetlerin idrakine varamıyorsa o şahsiyeti nasıl kazanacak? Bugün attığınız veya aldığınız bir mesaj, rahatlıkla çöpe atılabilecek kadar basit geliyorsa ne ‘anlam’ı kaldı mesaj atmanın, ki bir miyav, bir hav, bir gıtgıdaktan öte değildir bu mesaj.

Millet gazetesi logo
© 2024 Millet
KÜNYE
MİLLET MEDİA Kollektif Şirketi
Genel Yayın Yönetmeni: Cengiz ÖMER
Yayın Koordinatörü: Bilal BUDUR
Adres: Miaouli 7-9, Xanthi 67100, GREECE
Tel: +30 25410 77968
E-posta: info@milletgazetesi.gr
ΤΑΥΤΟΤΗΤΑ
MİLLET MEDİA O.E.
Υπεύθυνος - Διευθυντής: ΟΜΕΡ ΖΕΝΓΚΙΣ
Συντονιστής: ΜΠΟΥΝΤΟΥΡ ΜΠΙΛΑΛ
Διεύθυνση: ΜΙΑΟΥΛΗ 7-9, ΞΑΝΘΗ 67100
Τηλ: +30 25410 77968
Ηλ. Διεύθυνση: info@milletgazetesi.gr