Kazıklar alışkanlık yapmaya mı başladı?
Ünlü iletişim psikolojisi uzmanı Doğan Cüceloğlu bir seminerinde yere bir parça ekmek koymuş ve “Bu ekmeğe basabilecek birisi var mı?”diye sormuş salondakilere.

Ünlü iletişim psikolojisi uzmanı Doğan Cüceloğlu bir seminerinde yere bir parça ekmek koymuş ve “Bu ekmeğe basabilecek birisi var mı?”diye sormuş salondakilere.
Hiç ses çıkmamış tabii.
“Sahneye gelip bu ekmek parçasına basana 100 dolar vereceğim” diye devam etmiş.
Salondan yine çıt yok…
Fiyatı artırarak 5000 dolara kadar getirmiş. Bu sırada salonda bulunanlardan birisi, “Hocam, istersen 500 bin dolar ver, yine bize o ekmeği çiğnetemezsin, boşuna uğraşma!” demiş.
Doğan Hocam da, “İşte değerler eğitimi budur” diye noktayı koymuş…
Para vererek ekmek çiğnetebileceğiniz insan sayısı yok denecek kadar azken, bedavaya yalan söyleyen, dedikodu yapan insanların bu kadar çok olması biraz garip değil mi?
Acaba yalan söyleme konusunda bu kadar hassas olamaz mıydık? Veya herhangi bir toplulukta birisi gıybet etmeye başladığında herkes tepki veremez miydi?
Yere düşen ekmeği çiğnememek için duyduğumuz hassasiyet, yerlerde sürünen bazı değerlerimiz çiğnenirken niçin kendini göstermiyor acaba?”
Çok doğru bir tespit değil mi?
Tabii sadece değerlerimiz de değil, haklarımız, dinimiz, kimliğimiz ve kültürümüz de ayaklar altına alınmaya çalışılıyor. Ama yine tık yok. Herkes kendi havasında. Neden? Çünkü insanların kendine göre küçük veya büyük diye değerlendirdikleri, kendilerine has problemleri var. Ailesi ile sorunu var, patronu ile sorunu var. Elindeki cep telefonu ile dünya elinde ama komşusunun halinden haberi yok. Toplumun ihtiyaçlarını zaten bilmiyor, çünkü ilgilenmiyor.
İşte büyük sorun da burada başlıyor değerli dostlar. Bizleri başkalarının sorunlarıyla ilgilenmemek için bir uğraş veriliyor, birliğin sağlanmaması için büyük uğraşlar veriliyor.
Devlet bu konuda işini çok güzel yapıyor da biz bunları önleyebilmek için ne yapıyoruz? Asıl mesele burada. Aslında hiçbir şey yapmıyoruz, çünkü öyle alıştırıldık. Bizim için önemli olan sadece bizim problemimiz, sanki aynı problem başkalarında yokmuş gibi. Benim bildiklerim sanki en iyisi, en güzeli. İşte bu duyarsızlık, böl yönet sisteminin bir parçası ve ne yazık ki bu sisteme ayak uyduranlar da günden güne çoğalmakta. Böyle giderse şahsımıza yapılan her tür haksızlık ve kötülükler de hoşumuza gitmeye başlayacak, aynen eski zamanlarda bir kralın vergi toplamak için başvurduğu taktik misali, vurdumduymaz hatta kazık yemekten hoşlanan bir toplumun ortaya çıkması gibi…
Ülkelerin birinde hazinede para kalmamış. Padişah hemen vezirlerini huzuruna çağırmış ve durum hakkında bilgi vermelerini söylemiş. Vezirler: “Padişahım maalesef hazinemizde para kalmadı, yeni vergilere ihtiyaç var” demişler. Padişah kavuğunun altından kafasını kaşımış ve “Ne vergisi koyalım?” diye sormuş.
Vezirler köprülere vergi koyulması yönünde fikir beyan etmişler. Padişah durumu kabul etmiş ve “Köprülere adam koyun, her geçenden bir akçe alın” diye buyurmuş.
Aradan bir süre geçtikten sonra Padişah vezirlerini çağırıp tepki olup olmadığını sormuş. Her şeyin sorunsuz olduğunu bildirmiş vezirler. Hünkar “O zaman köprünün diğer ucuna da bir adam koyun, çıkanlardan da para alınsın.” diye buyurmuş.
Aradan biraz daha süre geçmiş, padişah yine vezirlerini çağırıp sormuş.
-Var mı bir şikayet?
-Yok hünkarım.
Halkın tepkisizliğine çok sinirlenen padişah, köprünün ortasına bir adam daha koyun, gelen geçen herkese parmak atsın diye emretmiş.
Aradan 3-5 gün geçtikten sonra padişah yine vezirlerini çağırmış ve halkın tepkisi olmadığını öğrenince sinir küpüne dönmüş. Vezirlerini yanına alıp bir köye gitmiş.
Padişah köylülere sormuş:
-Var mı şikayeti olan?
Kimseden ses çıkmamış.
Padişah ses tonunu yükseltip tekrar sormuş:
-Var mı şikayeti olan? Eğer kimse ses çıkarmaz ise taş üstünde taş, vücut üzerinde baş bırakmayacağım.
Padişahın öfkelenmesi üzerine arkalardan kısık sesle bir köyle başlamış konuşmaya…
-Padişahım esasında var bir sıkıntımız.
-Eee? Söyle bakalım nedir sıkıntınız?
-Padişahım köprünün ortasına bir adam koydunuz ya?
-Eee? Ne olmuş adama?
-Akşamları çok kalabalık oluyor sıra beklemek zorunda kalıyoruz. Bir adam daha koysanız çok güzel olur.
Neymiş efendim? Halklar neyi hak ediyorsa o şekilde de yönetilmeye devam ederler. Herkes hak ettiğini alıyor kısacası. Şimdi tek bir soru, bizler bu yönetilme konusunda hak ettiğimizi alıyor muyuz ve bu şekilde yönetilmekten memnun muyuz? Kendinize sorun sadece sessiz düşünün. Kendinize verdiğiniz cevap hayır ise ne istediğimizi de daha sonra tartışırız.
Bu haftalık bu kadar yeterlidir inşallah. Haftaya görüşünceye dek Hoşça kalın Dostça kalın…