Ben bunlara oy vermem!
Bana sahip çıkmayana, beni saymayana, ırkçı sebeplerle azınlık adaylarına oy vermeyene, kimliğimi inkar edene ve beni ortadan kaldırmaya çalışana oy vermem.

Ben, Batı Trakya'da Lozan Antlaşması ile dini ve milli hakları, toplumsal kurum ve kuruluşlarıyla bırakılmış Müslüman/Türk Azınlık mensubuyum. Benim mensubu olduğum bu Azınlık toplumunun özel statüsü Lozan başta olmak üzere uluslalarası anlaşma ve sözleşmelerle garanti altına alınmıştır. Birleşimiş Milletler İnsan Hakları Beyannamesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi bunların başında gelir. Avrupa Çerçeve Sözleşmesi ise Yunanistan'da Türk, Makedon, Arnavut, Ulah vs. Azınlıkların varlığını inkâr eden radikal ortodoks dinci ve faşist zihniyete en büyük kapaktır.
Yani değerli okurlarım, Batı Trakya'da hiçbir kişi Türk Azınlık varlığını inkar edemez. Biz ne diyorsak, odur. Birileri çıkıp da, "Yok biz sizin varlığınızı reddediyoruz. Bu yaptığınız suçtur, burası Yunanistan. Yunanistan'da herkes Yunandır, Türklerin burada ne işi var? Türk olduğunu iddia edenler Türkiye'ye gitsin. Siz Türk ajanlarısınız, defolun Yunanistan'dan." diyorlar ya! Asıl suç olan budur.
Kimse kafanızı karıştırmasın sakın! Rahat olun. Dünyanın neresinde olursanız olun, kimliğinizi, Türklüğünüzü rahatça ifade edebilirsiniz. Uluslararası hukuk bunu garanti ediyor. Yani siz "Türk'üz" demekle suçlu olmazsınız. Aksine sizin kimliğinizi inkar edenler suç işlemiş olur ve şikayetçi olduğunuzda demokratik hukuk devletinde insan hakları ihlali ve nefret suçundan kanun önünde hesap vermek durumunda kalırlar.
Bizim ülkemizde her ne kadar söylemde demokrasi ve ifade özgürlüğü olduğu iddia edilse de bu, Türk ve Makedon kimliği için böyle değil. Yunanistan'ın kuruluşu travmatik olduğundan ve geçmişiyle henüz barışamadığından, ülkede farklı kimliklerin tanınması konusunda katı devlet politikası izlemektedir. Ülkeyi bir arada tutma konusunda zorlanacağı endişesi, devlet mekanizmasını özellikle Türk, Arnavut ve Makedon toplumlarına karşı asimilasyoncu politikalar izlemesine neden olmuştur.
Yunan devleti, günümüzde özellikle Türk ve Makedon Azınlıkların kimliklerini inkar eden tavizsiz tutumuyla asimilasyoncu politikasını sürdürmektedir. Avrupa İnsan Hakları Mehkemesi, İskeçe Türk Birliği'ni Türk ismi nedeniyle yasakladığı için Yunanistan'ı suçlu buldu. İki kez mahkum edilen Yunanistan, mahkeme kararlarını uygulaması için AB Bakanlar Komitesi tarafından defalarca uyarıldığı halde bildiğini okuyor. Ülkede farklı kimliklerin tanınması "milli tehdit" ve "güvenlik sorunu" olarak algılandığı için AİHM kararları da olsa devlet tarafından uygulanmıyor. Bu durumun uzun bir süre daha böyle süreceği anlaşılıyor.
Peki, Yunanistan bizim kimliğimizi ve haklarımızı inkar ediyor diye biz bunu kabullenecek miyiz? Tabii ki hayır.
Kimlik, insanların her şeyidir. Toplumların pusulasıdır. Pusulasız yönünüzü ve kıblenizi kaybedersiniz. Kimlik, adeta arabaların tabelası gibidir. Bunlar olmadığı zaman sizin ne olduğunuz belli olmaz. Sonra size faşist zihniyet başka tabela takar ve zamanla onların istediği gibi oluverirsiniz.
Biz asla ve kat'a kimliğimizin inkar edilmesine ve bize başka kimliklerin dayatılmasını kabul etmedik, etmeyeceğiz! Çünkü kimliğimiz bizim varlık sebebimizdir, namusumuzdur, geleceğimizdir, camilerimizdir, okulumuzdur, bizi biz yapan her şeydir. Bu konuda devletin dayatmalarına karşı çıkmak en büyük hakkımızdır. Bu kanunsuzluk değildir. Sizi kimse aksi anlamda kandırmasın. Biz haklıyız ve güçlüyüz. Uluslararası hukuk ve kanunlar bizden yanadır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bizi haklı buldu. O yüzden direnmeye ve mücadeleye devam. Pes etmediğimiz sürece mutlaka zafer bizim olacaktır.
Peki, azınlık davamızın özü olan kimlik mücadelemizin en etkili yollarından birisi nedir? Tabii ki seçimlerde kullandığımız OY'dur.
Evet, kimliğimiz namusumuzdur. Namusumuza sahip çıkmanın en etkili yolu da seçimlerde oylarımızla tavır belirlemek olduğu için, oylarımız da namusumuzdur.
İskeçe Müftülüğünün 19 Mayıs'ta yayımlanan "OY NAMUSTUR" başlıklı hutbesinde bu husus çok güzel anlatılmıştır.
Oy kullanmaya giderken hutbedeki şu kısmı kendime kılavuz olarak seçtim:
-"Batı Trakya Müslüman Türk Azınlığı milli ve dini bir azınlıktır. Dinimize sahip çıkmamız gerektiği gibi, milli hasletlerimize de sahip çıkmalıyız. Bu kapsamda hepimizin bildiği gibi önümüzdeki Pazar günü seçimler olacaktır. Ülkemiz ve azınlığımız için hayırlara vesile olsun! Bilinmelidir ki; seçimlerde kullanılan oy pusulası, bir kağıt parçası olmaktan öte; namustur, geleceğimizdir, camilerimizdir, okulumuzdur. Azınlığı dini ve milli açıdan bitirmek isteyen kişilere oy vermek; kendi elimizle sonumuzu hazırlamak demektir. Oysa sorumluluk bilinciyle hareket etmemiz halinde, Batı Trakya Müslüman Türkleri olarak bu seçim sınavını da başarıyla geçer ve kendi içimizden olan, azınlık kurumlarına ve davasına sahip çıkan, haklarımız için mücadele edecek olan insanlarımızı milletvekili olarak meclise göndeririz. Özellikle kendi din kardeşlerimizi değersiz görüp gayr-i müslimlerden medet ummanın ne denli yanlış olduğu hatırdan çıkarılmamalıdır.”
Evet, bunların ışığında ben diyorum ki:
Türk Azınlık hakları için mücadele etmeyenlere,
Türk kimliğini ifade etmekten korkanlara,
Türk Azınlık milletvekili yazdığımda "partiden aradılar hemen Türk kelimesini silin" diyenlere,
240 İmam yasasını azınlığa musallat edenlere,
Azınlık kelimesini dahi kullanmaktan kaçınanlara,
Azınlık hakları yokmuş gibi sadece ekonomi, isşizlik ve kadın haklarından bahsedenlere,
Millete başka, mecliste başka konuşanlara,
Kapalı kapılar ardında milletin aleyhine iş çevirenlere,
Profesyonel yalancılara,
Sözünde durmayanlara,
Emanete ihanet edenlere,
Yanlışlarını eleştiren Türk Azınlık basınını hedef gösterenlere, oy vermeyeceğim!
Kimse yanlış anlamasın! Müftülüğümüzün önerdiği gibi ben kendi adaylarımıza oy kullanacağım. Ama Türk Azınlığın kimliğiyle bağdaşmayan, ona sırt çeviren, onu inkar ve hatta yok etmeye çalışanlara, alet olanlara değil. Kendi adaylarımızın hepsini aynı görmüyorum. Onları da kimliğimin terazisinde tartarak eliyorum. Her sakallıya hoca deseydim, dinimden olurdum. Aynı şekilde namus olan oyumu düşünmeden her adayım diyene verirsem de kimliğimden olurum.
Kendi adaylarımıza sahip çıkmak için fikir özgürlüğü çerçevesinde beyan ettiğim bu düşüncelerim nedeniyle bazı çevreler tarafından "ırkçılık" ve "ayrımcılık"la suçlanabileceğimin farkındayım. Ancak tarih kimin "ırkçı" ve "ayrımcı" oy kullandığını kaydediyor. Arşivler ortadadır. Bu sebeple geçmişteki seçim sonuçlarında Türk Azınlık adaylarına Ortodoks Yunan vatandaşlarından ne kadar oy gittini kontrol etsinler. Onları, sadece Yunan kökenli vatandaşların oy kullandığı sandıklardan Türk azınlık adaylarına çıkan oylar ile sadece Türk Azınlık mensuplarının oy kullandığı sandıklardan Ortodoks Yunan vatandaşlara çıkan oyları kıyaslamaya davet ederiz.
Arşivlere bakıldığında görülecektir ki, Türk Azınlık mensubu vatandaşlar oy kullanırken asla "ırkçılık" ve "ayrımcılık" yapmamışlardır. Ancak Ortodoks Yunan vatandaşlar seçimlerde her zaman kendi adaylarını tercih etmişlerdir. Rodop KKE Partisi milletvekili adayı Ali Kamber'in "Türk Azınlık seçmeni Yunanlı adaylara her dönemde 3000 ile 5000 oy vermelerine rağmen bize Yunanlılardan 100 oy gelmiyor." sözleri, Yunanistan'da Türk Azınlık adayalarına yönelik ırkçı ve ayrımcı yaklaşımı teyit etmektedir.
Biz adı üstünde Azınlığız, hem devlet hem de çoğunluk içinde kimliği yüzünden ezilen, hor görülen, itilen, ayrımcılığa tabi tutulanlarız. AİHM'nin kararları ortada. Türk olduğu için dernekler yasaklanmış. Müftülükler, Vakıflar ve okullar adeta işgal edilmiş, topyekün ortadan kaldırılmakla karşı karşıyayız. Bize ırkçılık ve ayrımcılık uygulayanlar, bizi ırkçılık ve ayrımcılıkla suçlayamaz. Benim yaptığım, ırkçılığa ve ayrımcılığa karşı mücadele eden azınlığın haklarını korumayı vaadeden adayları öncelemektir. Bu tekdir değil, takdir edilmelidir. Nasıl ki devlet tarafından ezilen kesimler için (kadın, çocuk vb.)öncelik tanınıyorsa, üniversitelerde azınlık öğrencilerine kontenjan ayrılarak pozitif ayrımcılık yapılıyorsa, bu konuda da aynı yaklaşım sergilenmelidir. Devlet bize kontenjan milletvekili hakkı da tanımalıdır. Ama nerde! Yunanistan'da bunu hayal bile edemeyiz.
Ben kimseye buna oy ver veya buna oy verme demiyorum. Herkes istediğine oy verebilir. Bu onun en doğal hakkıdır. Ben kime oy vereceğimi de söylemiyorum. Sadece kendi düşüncelerimi paylaşıyorum. Bana sahip çıkmayana, beni saymayana, ırkçı sebeplerle azınlık adaylarına oy vermeyene, kimliğimi inkar edene ve beni ortadan kaldırmaya çalışana oy vermem diyorum.
Ben, sadece kendi oyumla kendi adayıma sahip çıkarak ırkçılık ve ayrımcılıkla mücadele ediyorum.