Kosova'daki Pomak Türkleri: Goralılar
Kosova “DAG” Kültür ve Araştırma Merkezi Başkanı Yahya Maznikar: Bu halk kendini hep Türk bildi, öyle bilecek.
Kosova “DAG” Kültür ve Araştırma Merkezi Başkanı Yahya Maznikar: Bu halk kendini hep Türk bildi, öyle bilecek.
Bu sayımızdaki tarih sayfamızda, bölgemizde Pomak Türklerinin kimlikleri hakkında ışık tutacak mahiyette olan bir araştırma yazısına daha yer veriyoruz. Pomakların kadim Yunanlılar, Slavlar veya Persler olduklarını iddia ederek Batı Trakya Türk Azınlığı’nın ve genelde Balkanlardaki Müslüman ve Türk asıllı azınlıkların birlik ve bütünlüğüne kasteden derin devlet mekanizmalarının ve Türk-İslâm düşmanlarının kafa karıştıran propagandalarına cevap teşkil edecek önemli yazıyı Çanakkale’de yayımlanan Çağdaş Çizgi Dergisi yazarı Taner Güçlütürk kaleme aldı.
Gora ve Goralılar kimdir, nedir, nerededir?
Gora veya Goralı; Slavca “Yukarı, Dağlı, Uludağlı” demek. Coğrafi olarak baktığınızda Gora yöresi ve köyleri, Şar dağları üzerine ve eteklerine yerleşmiştir. “Şar” ise şehirleri olan dağlar demektir. Goralı olan Melami ehli Abdullah Rahte’ye göre, Gora’nın anlamı eski Türkçe’de dağ anlamına gelen “Tura”dan türemiştir. Dragaş Belediyesi ve 20 köyle birlikte Kosova’nın güneyinde yer alan bu bölge köylerinin 2’si daha Makedonya sınırları içerisinde, 10’u da Kuks Belediyesiyle birlikte Arnavutluk sınırları içerisinde bulunuyor. Terkedilmişliğe itilen bu yöre ve halkı Osmanlı’dan sonraki son yüzyıl içerisinde sürekli fakirlik, ekonomik sıkıntılar, asimilasyon-eritme politikaları ve göçle yüzleşti. 1991 yılında eski Yugoslavya`da düzenlenen nüfus sayımına göre Goralıların toplam sayısı 45 bin civarında gösteriliyor. Yöre sürekli göç yaşadığı için resmi olmayan verilere göre bölgedeki nüfusun yaklaşık 24.000 ila 18.000 arasında değiştiği sanılıyor. Gora’da günümüzde yaklaşık 7 bin ile 8 bin arasında kişi yaşıyor. Yöre köylerin en büyükleri Restelica, Brod, Mlika, Baçka, Dikance ve Vranişte neredeyse bomboş. Savaştan sonra iki binin üzerinde kişi daha iş bulabilmek için buraları terk etti.
Dragaş Belediyesinden 15 kilometre uzaklıkta bulunan Brod, Gora köylerinden biri. Osmanlı döneminin bölgedeki ünlü zanaat ve ticaret merkezi özelliğine sahip. Rakımı 1400 metre olan ve Makedonya-Kosova sınırı yanı başında bulunan bu köy de sürekli göçü yaşayanlardan.
Osmanlı askerinin bölgeden ayrılması üzerine köy ve bölge halkının çoğu Türkiye’ye göç etti. Aynı göç Sırp-Hırvat-Sloven Krallığı döneminde, ardından da Yugoslavya Sosyalist Federatif Cumhuriyeti yönetiminde yaşanan baskılar sırasında da aralıksız sürer. 1999 yılı Kosova savaşı sonrasında bölgede son bir göç dalgası daha yaşandı. İster Gora bölgesinde, ister de şehirlerde yaşayan Goralılar, savaşın ardından aşırı milliyetçilik akımı, baskı, asimilasyon, yağmalama ve çok sayıda saldırıların kurbanı oldu. Üsküp’teki hemşeri ve yakınlarının yanında kendilerini bulan 450 kadar Brod’lu aile, ayrıca İştip, Bitola, Prilep, Veles ve Koçani gibi şehirlere yerleşti.
Brod köyünde olduğu gibi Gora bölgesinin genelinde genç nesilleri görmek mümkün değil. Kalanlar içinse gelecek ‘endişe ve belirsizlik’ demek. On yıl öncesine kadar yaklaşık 3000 kişinin yaşadığı bu köyde şimdilerde 850 kişi yaşama mücadelesi veriyor. 1938 yılına kadar Türkçe eğitim yürütülen yörede 1938 yılından sonra, Sırp askerlerinin saldırı ve baskıları neticesinde Sırbistan tarafından gönderilen hocalarla eğitim Sırpça dili üzerine yapılmaya başlar. Goralıların zihninden Türk-İslam kültürü ve onun herhangi bir şekliyle onlar bağlılığı kesilmeye çalışılır. İslam mektepleri kapatılmış ve hocalara din dersi vermeleri müsaade edilmez. Böylece çok köy hocasız kalır. Bilgili kişiler Türkiye’ye muhacir gönderilir. Günümüzde Brod köyü ilk okulunun yaklaşık 150 öğrencisi var.
Brod ve Gora bölgesi köylerinde yaşayan ahali genelde hayvancılıkla, şehirlere yerleşenler ise uğraştıkları aşçılık, pastacılık ve köftecilikle ün salmışlardır.
Goralıların kimler olduğuna yada ırk veya etnik kökenlerine dair birçok tartışmalar yürütülmekte ve çeşitli tezler ortaya atılmaktadır. Bilim adamları, tarihçiler, sosyolog ve dilcilerin Goralıların kimler olduğuna dair bugüne kadar yaptıkları araştırmaların kimileri objektiflikten uzak, ya çok yüzeysel yada siyasi yönlendirmelerin etkisi altında kalır.
Ancak hala capcanlı ve yaşanmakta olan sözlü halk verimleri, giyim kuşam ve motifleri, mutfak kültürü, yaşam tarzı, ölüm gibi yöredeki gelenek ve görenekler, isimler ve inançlar Balkanlar’ın değişik bölgelerindeki Pomak, Peçenek ve Türk soyundan gelenlerle büyük ölçüde ortak özellikleri taşımaktadır.
Gora yöresinde derlediğimiz halk edebi verimlerinde göze çarpan ilk özellik, Türkçe ve İslami terimler ile kelimelerin birçoğunun hiçbir ekleme almadan olduğu gibi günümüze gelmesi, kimilerinin ise bazı hece ve ses düşmesi yada eklemeler alarak bu halk verimlerinde yaşamaya devam etmesidir. Özde olduğu gibi verimlerin biçiminde de benzer biçim ve özellikler görmek mümkündür. Bu halk verimleri, günlük yaşamda olduğu gibi özel günlerde de halk arasında söylenmektedir.
Bulgar, Yunan, Arnavut, Sırp ve Rus tarihçiler bu halkları çeşitli şekillerde kendi ırkları yada kendi halkları olarak göstermeye çalışmaktadır. Onların İslamlaştırılmış Bulgar, Makedon, Sırp, Rus yada Yunan’lılar oldukları tez ve iddiaları hala güncelliğini korumaktadır.
Tarihi belgeler ne diyor?
10. ve 12. yüzyıllarda Kuzey Çin’deki Kuman ve Kıpçak ailelerinden gelen ve Balkanlara kuzeyden inen Pomak, Torbeş ve Goralılarla ilgili arşivlerdeki belgelere göre; ataları çok güçlü savaşçılar olan Kuman Türkleri, soydaş Hun, Avar ve Bulgar gibi Türk boylarının yolunu izleyerek ilk olarak Karadeniz’in kuzeyine yerleşmişlerdir. Karpat Dağları, Orta Avrupa ve Balkanlara ilerleyerek, Romanya, Bulgaristan ve Makedonya’ya yerleşirler ve yerleştikleri bölgelerin adlarını ve adlandırmalarını olduğu gibi benimserler. Özellikle Rodoplar, Batı Trakya, Vardar, Makedonya ve Şar dağlara üzerinde hakimiyet kurarlar.
1078 yılında Kuman Türkleri, Tuna ırmağının güney vadilerine daha önce yerleşen Peçenek Türkleriyle birlikte Bizans’a saldırır ve bir süre Edirne’yi muhasara altına alırlar. Kuman ve Peçenek Türkleri 1078 yılında Tuna ve Sava ırmaklarının güneyinde kurdukları federasyon 1091 yılına kadar sürer. Bu federasyonu bir tehlike olarak gören Bizans, bu kavimleri birbirine düşürerek, Macarların yardımıyla Bulgar Türklerini, Peçenek Türklerinin desteğiyle de Macarları imha eder. Aynı taktiği kullanarak 1091 Lebunion savaşında para karşılığında kendine bağladığı Kuman Türklerini Peçenek Türklerine karşı kullanır. Böylece kurulan Kuman-Peçenek Federasyonu bozulur. 1154 yılına kadar Kumanların bir kısmı Kosova, Yeni Pazar ve Bosna’ya yerleşirken, bir kısmı da kuzeye dönerek bugünkü Romanya, Avusturya, Macaristan ve Çekoslovakya topraklarına göç ederler ve birçoğu bilhassa dağlık kesimlere yerleşirler.
Gora yöresi Osmanlı İmparatorluğu döneminde her açıdan, ister ekonomik, ister sosyal, ister de kültürel açıdan en parlak dönemini yaşar. Yörede hayvancılık, ticaret ve zanaatçılık gelişmekle birlikte, açılan mektepler ile Osmanlı payitahtı İstanbul’da yüksek öğrenimlerini bütünleyenler divan edebiyatına önemli eserler kazandırır. “BALTAM” dergisinde Emrullah Recepler ile Daver Krasniç’in “Türkçe’den Gora Diline Geçen Kelimeler” isimli makalede derlenen Türkçe kelimi sayısı 1300’ün üzerindedir. Ancak bu rakamın tespit edilenin daha da çok üzerinde olduğu tahmin edilmektedir.
Goralıların çoğu İslam dinine mensuptur. Gora yöresinin Brod köyünde Melami dergahı bulunduğu gibi bu tarikata mensup inanç sahipleri vardır. Brod’lu Melamiler’in dini ibadetleri sırasında söyledikleri ilahilerin bir kısmı tamamen Türkçe, bir kısmı da Gora dilindedir. Gora dilinde olan ilahilerde Türk – İslami terimlerin sayısı hayli kabarıktır.
Onlar kimin vatandaşı?
Onlar Kosova sınırları içerisinde yaşamaları ve Kosova vatandaşları olmalarına rağmen, bu durum her geçen gün değişiyor. Savaştan sonra Gora’da çok sayıda Makedon ve Bulgaristan çifte vatandaşlığı dağıtıldı. Makedon pasaportuna sahip olabilmek için (“po poteklo Makedonec” – “Makedon asıllı” ve uzun zamandır Kosova’da yaşadığının belgelendiği) Makedonya İçişleri Bakanlığı formunun doldurulması yeterli. Söz konusu formların yöredeki dağıtımını “Müslüman Makedonlar Birliği” üstlenirken; bu girişim Dragaş Belediyesi, UNMIK, KFOR temsilcileri ile siyasi liderlerin sert tepkilerine maruz kalmasına rağmen belirli duraksamalara rağmen sürüyor. Ekonomik kriz ve işsizlikle mücadele eden Goralıların bu can alıcı sorunundan yola çıkanlar, ‘Makedonya pasaportuyla Yunanistan ve Slovenya’ya vizeyle, Bulgaristan, Hırvatistan ile Türkiye’ye ise vizesiz gidebilir, iş bulabilirsiniz’ söylemleriyle pasaport formlarının dağıtımını sürdürüyor. O yüzden yöre insanı yurt dışına çıkarak istihdam edebilmek için Makedon pasaportunu bir umut, bir kurtuluş olarak görüyor. Kosova`nın hazırlanacak olan yeni anayasasında Goralıların “Müslüman Makedonlar” kimliği altında azınlık olarak tanınmasını talep eden “Müslüman Makedonlar Birliği”, Makedonya`yı Gora bölgesine bağlayan ulaşım altyapını iyileştirmesini, Gora bölgesinin idari merkezi sayılan Dragaş belediyesinde bir Kültür Merkezi açmalarını talep ediyor. “Makedon Müslümanları Birliği” Başkanı İsmail Boyda, “Gora 1953 yılına kadar Makedonya’ya aitti, ancak bu tarihte Sırbistan’ın tek yanlı kararı ile Kosova`ya bağlandı”ğını öne sürüyor ve izlediği politika Makedon yetkililerin Goralıların “İslamlaşmış Makedonlar” oldukları politikasını destekler nitelikte çalışmalar gerçekleştiriyor.
Peki bunun karşısında Goralıların duruşu ne?
Gora’da ‘Gelecekten daha fazla korku’ duyulduğu için Goralılar ne olduklarını, nereden geldiklerini ve ne hissettiklerini çok iyi bilmelerine rağmen bu değerler yüreklerde saklanıyor; Ve ahali herhangi bir milli mensubiyet kimliğine bürünmemeye çalışarak tarafsız kalmaya tercih ediyor. Bu sebebin altında yine terkedilmişliğe mahkum edilmek ve hiç kimsenin onlara sahip çıkıp destek sunmama korkusu yatıyor. Sadece pasaport dağıtanlar gibi sahip çıkmak isteyenlerin kötü emellerine alet olmamak, onların kimi milli değerlerinden uzak durmaya çalışmasının tek nedeni. Sarıldıkları tek değer İslamiyet olgusu olunca, Goralılar dışa ‘İslamlaştırılmış bir etnik gurup’ şeklinde yansıyor. Öte yandan az sayıda cesaretli insan gerçeği söylemiş olsa da ya susturulmuş veya kovulmur.
Ancak Gora’da milli ve dini değerlerin bilincinde olmayan veya olup ta kariyer yada şahsi çıkarlar peşinde koşturan, göz göre göre halkı asimilasyona itmek isteyen bir gurup ta mevcut. Maalesef bu mevcudiyet, aşırı milliyetçi Hırvat, Sırp, Makedon, Bulgar ve Arnavut kesimlerinin, onların büyük ulusal projelerinin çıkarına hizmet sunuyor. Böl ve yönet sistemiyle hareket eden bu aşırı milliyetçi kesimler için birilerinin isimsiz ve milli değerlerden uzak kalması, doğal olarak onların ‘büyük’ hedeflerine engel oluşturmuyor.
Maznikar: “Goralıların kimler olduğuna dair gerçekler Osmanlı arşivlerinde yatar”
Gora üzerine çeşitli araştırmalar yapılıp ve çeşitli tezleri ileri sürüldüğünü dile getiren Brod’un “DAG” Kültür ve Araştırma Merkezi Başkanı Yahya Maznikar, (Suriye’de İslam Tarihi Fakültesi ile Prizren Yüksek Pedagoji Okulu mezunu) yapılan bu araştırmalar hakkında şunları anlatıyor: “1876 yılında Osmanlının ayrılışı ardından Rus Bilim adamı Yastrebov’un yapmış olduğu araştırmalar sonucunda Gora bölgesinde yaşayan halkın Rus asıllı olduklarını ileri sürmüştür. Yastrebov’un ardından bu bölgede araştırma yapan Bulgaristanlı araştırmacı Şişkov, “Bulgari Muhamedani” isimli eserinde Goralıları Bulgar asıllı Müslümanlar olduğunu tezini ortaya atar. Daha sonra Makedonyalı Todor Petrova ve Niyazi Limanovsko Gora’da yaptığı araştırmalarda burada yaşayan halkın Müslüman dinini benimsemiş Makedonlar olduğunu ileri sürer. Goralılarla ilgili ortaya atılan değişik tezlerden kimileri ise bura halkın Arumuni (Romanyalı), Bogumiller yada değişik soylardan geldiği ortaya atmıştır. Goralıların kimler olduğuna dair ortada duran soru işareti bura halkı için hassas konulardan biri olmuştur. Bizce Goralıların kimler olduğuna dair gerçekler Osmanlı arşivlerinde yatmaktadır.”
“Bura halkı kendini hep Türk bildi, öyle bilecek”
“1389 – 1876 yılları arasındaki dönemde ve Osmanlı belgelerindeki kayıtlara göre bu bölgede yaşayan Goralılar kendilerini Türk olarak bildirmişlerdir” diyen Maznikar, Osmanlı yönetiminin ayrılışı ardından 1971 yılına kadar ister Sırp-Hırvat-Sloven Krallığında, ister de Yugoslavya Sosyalist Federatif Cumhuriyetinde ve bu dönemlerin kayıtlarında Goralılar kendilerini Türk olarak bildirdiğini ifade ediyor. Birçok askeri ve doğum kayıt belgesi de bu halkın kendilerini Türk olarak bildirdiklerini kanıtlamakta. İkinci dünya savaşı sonra sonrası 1971 yılında baskı ve asimilasyon girişimleri sonucu Gora bölgesinden Türkiye’ye göçlerin yine ivme kazandığını kaydeden Maznikar, 1971’de Gora’dan 5000 kişilik bir gurubun daha Türkiye’ye yerleştiğini anlatıyor. “Osmanlı arşivlerinde Gora bölgesinde yaşayan halkın Türk olduğu ve Osmanlı’dan önce buraya yerleşen Türk kavimlerinden oldukları vurgulanmaktadır. Osmanlının ayrılışı ardından bura halkına yönelik Pan- Slavcılık ve asimilasyon hareketleri başlatılmış, direnenler ya öldürülmüş, yada göçe zorlanmışlardır. Bu asimilasyon hala günümüzde de açık olmasa bile dolaylı bir şekilde sürmektedir” diyen Maznikar, “Sizce Çanakkale savaşında, Plevle muharebesinde, Yemen savaşında şehit düşen onlarca Goralı kendini nasıl hissetmiş olabilir ki, bura savaşlarda yaşamalarını feda edebilsin?” diye sorguluyor.
(Plevle muharebesinde Bord köyünden 94 kişi şehit düşmüş, sadece iki kişi, Raif Maslar ve Demir Kalinka sağ olarak köylerine dönebilmiştir. Maznikar’a göre ise Çanakkale savaşında bu yöreden şehit düşenlerin sayısı 460’tır.)
“Türkiye’nin daha fazla sahip çıkmasını istiyoruz”
Türkiye devletinin bu insanlara bir an önce sahip çıkmasını isteyen Maznikar, bura halkı zor koşullar altında bu tür bir yaşama terk edilirse, Panslavizim faaliyetleriyle çok yakında hem dinini hem de kimliğini değiştirmek zorunda kalacağını ifade ediyor. “Türkiye Cumhuriyetinin üzerindeki yükün hayli ağır olduğunun bilincindeyiz ve bütün Türk Dünyası, Türkiye Cumhuriyetinden gelecek desteğe, en ufak bir yardıma bile ihtiyacı çok büyüktür. Ama ben yine de Türkiye’nin Goralılar’dan desteğini esirgemeyeceği konusunda iyimserim” diyen Maznikar, Türk KFOR’unun savaştan sonra bölgede sağladığı güvenlik, yürütmüş olduğu faaliyetler ve sunmuş olduğu yardımları övgüyle karşılayarak yere göğe sığdıramıyor. ‘Buraların tek ihtiyacı istihdamdır, yatırımlardır, Türkiye’deki şehirlerle kardeş şehirler oluşturmaktır’ diyen Maznikar, Brod’tan 205, Dragaş Belediyesi genelinden 417 oy çıkaran Kosova Demokratik Türk Partisi’nin yöredeki faaliyetlerinin sadece seçim kampanyaları sırasında oy toplayabilmek için yapmış olduğu ziyaretlerle sınırlı kaldığını ifade ediyor. Maznikar, Kosova Türk Eşgüdüm Bürosu ve Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi TİKA’dan daha fazla ilgi ve yardım beklediklerini de sözlerine ekliyor. “Türk askerimiz zaten imkanları çerçevesinde üzerine düşeninden daha fazlasını yapıyor” diyen Maznikar, Ankara’dan ve Dışişleri’nden daha fazla ilgi ve destek beklediklerini vurguluyor.
“Biz Boşnak değiliz”
Savaştan sonra Dragaş Belediyesinde Boşnaklaştırma faaliyetlerinin de hız kazandığını belirten Brod’un “DAG” Kültür ve Araştırma Merkezi Başkanı Yahya Maznikar, “Bizler Bosna ve Boşnak kardeşlerimizi severiz, onlara saygımız, sevgimiz sonsuzdur. Ancak Goralılar olarak Boşnaklarla İslam dini dışında etnik, kültürel, giyim, yaşam tarzı, gelenek ve göreneklerimizde farklılıklarımız olmakla birlikte, etnik olarak hiçbir bağlılığımız yoktur. Kimi Gora köylerinde Boşnaklığı kabul edenler ortaya çıkmaya başladı. Fakat kendilerinin ne olduğunu itiraf etmelerinin zamanı da gelecektir. Bence savaştan sonra Gora’da Boşnaklaştırma fikrini yayan ve bunu destekleyenler batı devletleridir. Onlar için Gora’daki halkın kendilerine Türk demesinden ziyade Boşnak demesi daha faydalı. 1971 yılından bu yana da yapılan sayımlarda milli kimlik olarak bizlere ya Yugoslav dendi, ya Müslüman dendi, ya da Goralı dendi. Ama oradaki halkın kendilerini ne hissettiklerini, yüreklerinde neyin yattığını ben çok iyi biliyorum. Ve yüreklerdi o milli duyguların gün gelip rahat bir şekilde dile gelmeye başlayacağından eminim” diyor. Maznikar, Makedonya sınırları içerisinde kalan Urviça ve Yelovlyana köylerindeki Goralılara yönelik yürütülen tüm baskı ve asimilasyon girişimlerin başarısızlıkla sonuçlandığını, ora ahalinin milli kültürlerini korumaya ve kendilerine Türk demeyi başardıklarını belirtti. Ancak Arnavutluk sınırları içerisinde kalan Gora köylerinin yürütülen eritme politikalarının kurbanı olmaktan kurtulamadığını dile getiren Maznikar, “Yusuf ve Cemile” gibi türküleri aynı melodi fakat Arnavutçalaştırılmış şekliyle söylemek zorunda kaldıklarını ifade etti. Buradaki köylerin çoğunun boş olduğunu, genç neslin İngiltere gibi batı devletlerine göç ettiklerini kaydeden Maznikar, kalanlardan da kimilerinin kendilerine ‘Goralıyım’ demeye korktuklarını vurguluyor.
Ya gelecekleri...?
Sevgili okurlar, hepimizin çocukluk hatıraları unutulmazdır. Çocukluk oyunları, çocukluk oyuncakları, çocukluk arkadaşlıkları ve aşkları. Hepsi sevgi doludur, heyecan doludur, renk renktir... Sizin çocukken ve sokakta arkadaşlarınızla oynarken söylediğiniz hiç Çanakkale türkünüz oldu mu? Evet, evet Çanakkale türkünüz oldu mu? Yıl 2006. Konuyla ilgili araştırmamızı tamamlayıp Gora köylerinden ayrılırken bir gurup çocuğun oynarken aralarında söyledikleri bir türküye takılıyor kulağımız. Dinlemek için duruyoruz:
“...Türklerin gemisi kırmızı direkli/ İçindeki askerler aslan yürekli; Düşmanların gemisi yeşil direkli/İçindeki askerler tavşan yürekli; Kaçma düşman kaçma tutuklanırsın/Çanakkale boğazında teslim olursun...”
İşte Gora’da bütün zorluklarına rağmen böyle yaşam mücadelesini sürdürüyor. Bu ezgiler ve çocukların oyunlarını renklendiren bu türküler eşliğinde. Bir nesilden diğerine böyle aktarılıyor Çanakkale. Goralı çocukların bir Çanakkale türküsü var. Goralı çocukların oyunlarını renklendiren bu türkü, mevcut koşullar içerisinde yaşamlarını da gelecekte renklendirir mi şimdilik bilinmez ancak, bilinen bir gerçek var ki dönüp geçmişlerine baktıklarına şehit düşen atalarıyla gurur duyacakları anlı şanlı bir tarihleri var. Onlar için kim ne derse desin, nasıl göstermeye çalışırsa çalışsın, kimliksiz ve tarihsiz değiller. Tarihiyle, diliyle, diniyle, kültürüyle, gelenek ve görenekleriyle anlı, şanlı görkemli bir geçmişleri var. Ya gelecekleri...?
Her şeye rağmen karamsar olmak istemiyorum. Goralılar bu değerlere sahip çıktıkça güzel günler bekleyecek. Elbet doğudan esecek rüzgarlar karlı Gora tepelerinin serinliğiyle birlikte okşayacak bu acılı yürekleri... Çünkü onlar bunu hak ediyor. Kosova’nın Gora’sından, Pürzerin’den, anavatan kucağındaki şehitlerimize rahmet, Çanakkale’deki soydaş dostlara kucak dolusu sevgilerle...