Batı Trakya Azınlığı Yüksek Tahsilliler Derneği bu yıl 5.si düzenlenen BM Azınlıklar Forumu’na katıldı
Batı Trakya Azınlığı Yüksek Tahsilliler Derneği 27-28 Kasım 2012 tarihinde Cenevre’de düzenlenen BM Azınlıklar Forumuna katıldı. Forum’da Batı Trakya Türk Az
Batı Trakya Azınlığı Yüksek Tahsilliler Derneği 27-28 Kasım 2012 tarihinde Cenevre’de düzenlenen BM Azınlıklar Forumuna katıldı. Forum’da Batı Trakya Türk Azınlığını, BTAYTD Üyesi ve BAKEŞ Genel Müdürü Pervin Hayrullah ve BTAYTD Üyesi Dr. Ali Hüseyinoğlu, ABTTF Uluslararası İlişkiler Direktörü Melek Kırmacı ve Nazif Tahsin temsil etti. Batı Trakya Türk Azınlığı temsilcileri 2 günlük Forum’da farklı gündem maddelerinde Türk Azınlığın maruz kaldığı azınlık ve insan hakları ihlallerini dile getirdiler.
Toplantının 2. Gündem maddesinde söz alan ABTTF temsilcisi Melek Kırmacı BM Ulusal veya Etnik, Dini ve Dilsel Azınlıkların Haklarına Dair Bildirgesi’nin azınlıklar için önemli bir şans olduğunu, Bildirgenin 1. Maddesine atıfta bulunarak belirtti. Kırmacı, Patrick Thornberry’nin konuşmasına değinerek azınlığın bireysel tanımlama hakkına değindi ve bireysel tanımlama hakkının Yunanistan’da kollektif olarak kullanılamadığını belirtti. Kırmacı, ayrıca, BM Azınlıklar Eski Bağımsız Uzmanı Gay McDougall’ın 2008 yılında “Belirli bir toplumsal grubun devlet tarafından tanınmamasının o grubun yok olduğu anlamına gelmediğini, aksine devletin o grubu korumakla yükümlü olduğunu ve toplumsal gruba mensup kişilerin bireysel tanımlama hakkına” değindiğini vurguladı. Ülkelerin Ulusal veya Etnik, Dini ve Dilsel Azınlıkların bireysel tanımlama hakkına saygı duyması gerektiğini belirtti.
Toplantının 4. Gündem Maddesinde Yunanistan Delegasyonu söz aldı. Trakya’daki Azınlık konusunda attıkları beş önemli olumlu örneği aktardı. Buna göre, Yüksek Öğretime girişte uygulanan 0,5% kontenjan getirildiğini, devlet okullarına devam eden azınlık çocuklarının sayılarının üçe katlandığını, seçmeli ders olarak Türkçe’nin devlet okulları müfredatına dahil edildiğini, 0,5% memuriyet kontenjanı ve müslüman ve hristiyanlardan oluşan gençlik konseyleri kurulduğunu ifade etti. Ayrıca medreseleri desteklediklerini söyledi. Bunun yanısıra, daha sonraki konuşmacıların da gündem maddesine bağlı olarak konuşmaları gerektiğinin altını çizdi.
Yunan Delegasyonundan sonra toplantının 4. Gündem maddesinde BTAYTD temsilcisi Pervin Hayrullah söz aldı. “Bildirgenin Pratikte Uygulanması: Olumlu Örnekler ve Tedbirler” konusunun ele alındığı 4. Maddede, Hayrullah, Batı Trakya’da yaklaşık 150 bin Türk azınlık mensubunun yaşadığını ve azınlığın statüsünün Lozan Barış Antlaşması, Türkiye ve Yunanistan arasında imzalanmış ikili antlaşmalar ve insan ve azınlık haklarını ele alan uluslararası belgeler tarafından belirlendiğini belirtti. Hayrullah, konuşmasında, öncelikle, olumlu kabul edilebilecek iki örneğe değindi. Bu örneklerden birincisinin eksikliklerine rağmen AB fonlarından faydalanılarak hazırlanan “Müslüman Çocukların Eğitimi” Programı olduğunu, hatta ilk Forum’da tanıtıldığını ifade etti. İkinci örneğin, daha önce Yunanistan Delegasyonu tarafından dile getirilen yüksek öğretime giriş konusunda azınlığa tanınan 0,5% kontenjan olduğunu, bu kontenjanın ilk bakışta pozitif ayrımcılık olarak algılanabileceğini, fakat sonuçlar değerlendirildiğinde eğitim sistemindeki eksiklikleri ortaya çıkardığını belirtti. Devamında, Hayrullah, Batı Trakya Türk Azınlığının onlarca yıldır temel insan ve azınlık hakları konusunda kısıtlamalara maruz kaldığını, 2012 yılı itibariyle, Türk Etnik Kimliğinin İnkarı, Dernekleşme Özgürlüğü, Vadandaşlıktan Atılanlar Konusu, Eğitim, Dini Konular ve Vakıflar meselesi azınlığın en çok sorun yaşadığı konular olduğunu, ve bu durumun BM Ulusal veya Etnik, Dini ve Dilsel Azınlıkların Haklarına Dair Bildirgesi’nin 1,2,4,6. Maddeleriyle çeliştiğini belirtti. Bu konuda da Birdirge’nin 1. ve 2. Maddeleriyle çelişen örnek verdi. Buna göre, Yunanlı yetkililerin 1967 Askeri Cunta döneminden beri ısrarlı bir şekilde Azınlığın etnik Türk kimliğini reddettiğini ve Yunanistan’ın AB üyesi olmasından sonra Türk azınlığın etnik kimliğinin resmi olarak reddedilmesinin yerel yetkililer tarafından tarihi Türk Derneklerinin kapatılmasıyla öne çıktığını ifade etti. Bir kişinin kendini Türk olarak tanımlayabildiğini, fakat kendini Türk olarak tanımlayan üç kişinin bir araya gelerek dernek kurmalarına izin verilmediğini altını çizdi. Son olarak, Yunanistan Vatandaşlık Yasasının 19. Maddesinin Batı Trakya’da etnik kimliğin inkarı konusunda en önemli örnek olduğunu, 45 yıl uygulamada kalan bu madde ile yaklaşık 60 bin Müslüman Türkün kendi rızaları alınmaksızın ve habersiz bir şekilde Yunanistan vatandaşlığını kaybettiğini söyledi. Pervin Hayrullah konuşmasını Yunanistan’a tavsiyelerle tamamladı. Yunanistan’a 1923 Lozan Barış Antlaşması, 1992 BM Bildirgesi ve diğer insan ve azınlık hakları belgelerinin hükümlerine uymasını ve bireysel hakların kollektif kullanımına saygı duymasını tavsiye etti.
Toplantının 2. Gününde 5. Gündem maddesinde BTAYTD temsilcisi Dr. Ali Hüseyinoğlu söz aldı. Hüseyinoğlu konuşmasında eğitim ve din özgürlüğü konularının Batı Trakya Türk Azınlığı ve Yunan Devleti arasında gerilim ve tartışma yaratan temel konular arasında olduğunu ifade etti. Hüseyinoğlu: “1992 BM Bildirgesinin 2,4, ve 6. Maddelerinde vurgulandığı üzere Devletler azınlıklar kendi dinlerinin gereklerini serbestçe uygulama ve ana dillerinde eğitim alma konusunda gerekli koşulları sağlamalıdır.
1992 BM Bildirgesi 4. Madde 3. Paragrafta ve pekçok insan ve azınlık hakları belgesinde belirtildiği gibi azınlık üyelerine kendi anadillerinde eğitim alabilecekleri okullarını kurma, yönetme ve kontrol etme hakkına sahiptir. Fakat, Yunanistan’ın yıllardır süregelen müdahaleleri yüzünden Türk azınlığın otonom eğitim sistemi zarar görmüş ve azınlığın ihtiyaçlarını karşılayamaz duruma gelmiştir.
Yunanistan’da zorunlu eğitim 10 yıldır, fakat bu azınlık bireyleri için geçerli bir uygulama değildir. Yetkililer 6. Sınıftan sonra okulu bırakan azınlık bireyleri konusunda duyarsız kalmakta ve bunu göz ardı etmektedirler.
Orta öğretim konusuna gelince, Batı Trakya nüfusunun neredeyse yarısının Türk olmasına rağmen bölgede azınlık için sadece 4 çift dilli ortaokul ve lise bulunurken, Yunan dilinde eğitim veren 100’den fazla devlet okul bulunmaktadır.
Eğitim problemlerinin yanısıra din özgürlüğü konusunda da hala ciddi sıkıntılar mevcudiyetini korumaktadır. Bunların başında, pek çok sözleşme ve antlaşmayla, aynı zamanda Bildirge’nin 4. madde 2. Paragrafıyla da garanti altına alınmış dini lider/müftü seçimi konusu gelmektedir. 1990’lı yıllardan beri azınlık mensuplarının bu hakkını reddeden Yunanistan, müftüleri tayin etmeye devam etmektedir.
Batı Trakya’da hizmete açık 250’den fazla cami bulunmaktadır. Bu camilerde görev yapan imamların neredeyse tamamı Müslümanlar tarafından seçilmekte ve maaşları ödenmektedir. Fakat, 2007 yılında çıkarılan bir yasa ile imamlar beş kişilik hritiyan bir komite tarafından atanmaları söz konusudur. Bu da azınlık tarafından şiddetle reddedilmektedir.
Camiler gibi, Vakıflar konusu da azınlığın Osmanlı döneminden kalan kültürel, tarihi ve dini mirasını oluşturmaktadır. Fakat, 1967 askeri Cunta rejiminden beri Yunan hükümetleri vakıflar konusunda seçim yapılması yerine yöneticileri tayin etmeyi tercih etmişlerdir. Bu durum da azınlığın kendi vakfları üzerinde kontrolünü kaybetmesine neden olmuştur.” İfadelerine yer verdi.
Hüseyinoğlu konuşmasını, Yunanistan’a 1992 Bildirgesi’nin hükümlerine saygı göstermesi, azınlığın çift dilli eğitim konusundaki sorunlarının ve dini özgürlükler ile ilgili süregelen problemlerin çözümü konusunda gerekli tedbirleri almasını tavsiye ederek noktaladı.
Toplantının son oturumunda tekrar söz alan Yunan Delegasyonu Trakya’daki müslüman azınlığın durumunun düzelmesi için Yunanistan’ın çalışmalarını sürdürdüğünü, önceliklerinin Yunanistan’daki roman azınlığın durumunun düzeltilmesi olduğunu, romanların kendilerini azınlık olarak değil dezavantajlı grup olarak tanımladıklarını, yaşam koşullarının gerçekten kötü olduğunu ve Yunanistan’ın bu konuda atması gereken adımlar olduğunu, bu konuda çalışmalarının devam ettiğini dile getirdi. Müslüman azınlık konusunda 1990’larda pozitif adımlar attıklarını, bunların geliştirilmesi gerektiğini belirtti. İkinci bir konu olarak müslüman kadınların hakları konusunda olumlu adımlar attıklarını, fakat bu durumun Forum’da söz alan azınlık STK temsilcileri tarafından dile getirilmediğini belirtti. Müslüman kadınların haklarının Devlet tarafından değil müslüman toplumdaki ön yargılar nedeniyle çiğnendiğini ifade etti. Son onbeş yıldır müslüman kızların okula devam etmesi konusunda önemli adımlar attıklarını ve bu durumu daha da ileriye taşıyacaklarını söyledi. Müslüman azınlığın dini lideri konusunda ise sabahki oturumda bir STK temsilcisinin dile getirdiği müftülerin Yunanistan’da dini lider olmalarının yanı sıra yargıç yetkilerine sahip olduklarını ve dünyanın hiç bir ülkesinde hem dini hem de yargı yetkisi olan bir liderin seçilmesi söz konusu olmadığını bildirdi. Yunanistan’da müftülerin tamamen transparan bir yöntemle müslüman azınlık mensubu din eğitimcileri tarafından seçildiğini söyledi. Ayrıca, “sizleri temin ederim ki, Yunanistan BM Azınlık Hakları Bildirgesi’nin hükümlerine saygı duymaktadır ve 5. Azınlıklar Forumu’nun tavsiyelerini yerine getirmek için çaba gösterecektir...” diyerek sözlerini tamamladı.
Forum, kapanış konuşmalarıyla sona erdi.