Batı Trakya Türk Azınlık Temsilcileri BM’de Azınlığımızın Maruz Kaldığı Nefret Suçlarını Dile Getirdiler
Batı Trakya Türk Azınlığı Temsilcileri Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi Azınlıklar Forumu 7’ci Oturumuna Katıldı. Batı Trakya Türk Azınlığı Temsilciler
Batı Trakya Türk Azınlığı Temsilcileri Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi Azınlıklar Forumu 7’ci Oturumuna Katıldı. Batı Trakya Türk Azınlığı Temsilcileri, BAKEŞ Genel Müdürü Pervin Hayrullah, İTB Asbaşkanı ve BTAYTD Üyesi Aysel Homko, ABTTF Temsilcileri Özkan Reşit ve Funda Reşit “Azınlıklara karşı şiddet ve vahşet suçlarının önlenmesi” konulu Azınlıklar Forumu 7’ci oturumunda Batı Trakya Türk Azınlığının maruz kaldığı nefret söylemi ve nefret suçlarını dile getirdiler.
Azınlıklar Forumu 7. Oturumu 25 Kasım 2014 Salı günü Cenevre’de başladı.
Oturum başkanlığını Prof. Patrick Thornberry’nin yaptığı 7. Forum, İnsan Hakları Konseyi Başkanı Büyükelçi Ekselansları Baudelaire Ndong Ella’nın konuşmasıyla başladı. Birleşmiş Milletler Genel Sekreter Yardımcısı Jan Eliasson’nun video-konferansla katıldığı Forum’da daha sonra Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komiseri Zeid Ra’ad Al Hussein bir konuşma yaptı. Azınlıklar Özel Raportörü Rita Izsak’ın video-konferans yoluyla yaptığı konuşma sonrası Prof. Thornberry Forum’la ilgili genel bilgileri aktardı.
“Yasal Çerçeve ve Anahtar Kavramlar” konulu ikinci gündem maddesinde AGİT Ulusal Azınlıklar Yüksek Komiseri Astrid Thors, Irk Ayrımcılığı ve Azınlıkların Korunması için BM Ağı adına Antti Korkeakivi, BM Irk Ayrımcılığının Tasfiye Edilmesine Dair Komite Temsilcisi Anastasia Crickley, ve BM Genel Sekreteri’nin Koruma Sorumluluğu üzerine Özel Danışmanı Jennifer Welsh adına Simona Cruciani bir konuşma yaptı. Daha sonra katılımcıların sunumlarına geçildi.
İkinci gündem maddesinde söz alan Yunan Delegasyonu Trakya Müslüman Azınlığının üç etnik kökenden, “Türk, Pomak, Çingene”, oluştuğunu, bu azınlığın 1927’beri hemen hemen her seçim döneminde milletvekili seçtiğini, Azınlık temsilcilerinin kamu kurum ve kuruluşlarının her düzeyinde çalıştığını, bu azınlığa ait 7 radyo istasyonu, 18 gazete ve dergi bulunduğunu ve bunun çoğulculuğun ve basın özgürlüğünün örneği olduğunu, Azınlık müfredatıyla (Türkçe-Yunanca) çalışan 146 ilkokul, 2 ikinci dereceli okul ve Yunan Devleti tarafından finanse edilen 2 medrese bulunduğunu, Devlet okullarında seçmeli Kuran dersi imkanı sağlandığını, üniversiteye giriş için % 0,5 özel kontenjan hakkı tanındığını, ibadete açık 300’den fazla Cami bulunduğunu, 3 Müftü bulunduğunu ve bunların bölgede İslam Hukuku uyguladığını, 2008’den beri 50’den fazla dernek kurulduğunu, bu haliyle Yunanistan’ın barışçıl birlikte varoluş için bir örnek olduğunu söyledi.
“Şiddet ve Vahşet Suçlarının Temel Nedenlerini Anlama” konulu 3. gündem maddesinde söz alan Aysel Homko nefret suçlarının cürmün faillerinin kurbanların farklı altyapı ve özellikleri nedeniyle güdülendiği suçlar olduğunu, pekçok vakada faillerin tarih boyunca sistematik bir şekilde öğrendikleri kalıp önyargılardan etkilendiğini, aynı zamanda, “diğer” algısının önemli rol oynadığını ifade etti. Nefret suçlarının farklı yerlerde “nefret söylemi”, “siyasi güdümlü şiddet”, ya da “aşırı sağcılık-solculuk” gibi farklı şekilde tanımlanabildiğini, her halükarda kurbaların kurban olduğunuve Devletlerin bu durumu önlemek ve nedenleriyle mücadele etmekle sorumlu olduğunu belirtti. Yunanistan’da, ülkenin baskıcı ve ayrımcı asimilasyon ploitikalarının ve çoğunluk basınının provakatif doğasının Yunan Ortodoks çoğunluktan farklı olan Batı Trakya Müslüman Türk Azınlığının, göçmenlerin ve diğerlerinin kurban-mağdur olmalarına neden olduğunu ekledi. 2014 Eylül ayında Yunanistan Meclisinde ırkçılıkla ilgili yasaları güçlendiren, nefret suçları faillerinin tutukluluk sürelerini uzatan, ve ırkçılık yapan ve ırkçılık güdümlü suçlar işleyenlere verilen para cezalarını arttırmaya yönelik tedbirlerin alındığı yeni bir yasa kabul edilmesine rağmen Batı Trakya Türk Müslüman Azınlığı’nın mağduriyetinin giderilmesi ile ilgili hiç bir tedbir alınmadığını söyledi. Bu suçların ardındaki sebep ve güdünün sadece faillerin tarihi önyargılarına değil, aynı zamanda kanun-yapıcıların, devlet yetkililerinin ve medya girişimcilerinin önyargılarına da dayanmakta olduğunu ekledi. Bölgedeki nefret güdümlü suçlar ve nefret söyleminin, zarar verme, duvarlara, mezar taşlarına ve Türk derneklerinin duvarlarına provokatif sloganlar çizme, ve son zamanlarda cami ve ibadethanelerin önünde domuz kesme gibi örnekler içerdiğini aktardı. Homko bu bağlamda Yunanistan’a, yeni yasaya ek olarak Türk Azınlıkla ilgili yasal tedbirleri almasını, Türk Azınlık bireylerini tarihi düşmanlar olarak değil eşit vatandaşlar olarak görmesini, tarih kitaplarından Türkler ve Türk Azınlığa karşı önyargılı ifadelerin atılmasını ve acil olarak okullarda insan hakları ve hoşgörü dersinin müfredata dahil edilmesi için gerekli yasal düzenlemenin yapılmasını tavsiye etti.
Toplantının “Şiddet ve Vahşet Suçlarının Önlenmesi” konulu 4. gündem maddesinde söz alan Funda Reşit, Avrupa’da son zamanlarda azınlıklara karşı şiddet ve vahşet suçlarına neden olan aşırı sağcılığın ve agresif milliyetçiliğin yükselişte olduğunu belirtti. Yunanistan’da aşırı sağ grupların statüsü 1923 Lozan Barış Antlaşması’yla belirlenmiş Türk Azınlığı hedef aldığını, kişiler, mal varlıkları ve ibadethanelere karşı şiddet ve nefret güdümlü saldırıların azınlık mensupları arasında korku ve anksiyete ortamına neden olduğunu, ilaveten ulusal medyadaki Türk Azınlık ve Türkiye karşıtı devamlı nefret söyleminin, tamamı Yunan vatandaşı olan Batı Trakya Türk Azınlığı mensuplarını aşırı sağcı grupların kırılgan hedefi haline getirdiğini söyledi. Bunun çarpıcı bir örneğinin 29 Mart 2013 tarihinde aşırı sağcı Altın Şafak Partisi taraftarlarının Batı Trakya Türk Azınlığı mensubu Cüneyt Serdar’a İskeçe’de gerçekleştirdiği saldırı olduğunu dile getirdi. Reşit ayrıca, taslak tavsiye 14’te belirtildiği gibi, ABTTF’nin, geç olmasına rağmen, Yunanistan’ın ırkçılıkla mücadele ve nefret suçları konusunda almış olduğu tedbirlerden Türk Azınlık adına memnuniyet duyduğunu belirtti. Reşit konuşmasını Yunanistan’a tavsiyelerle tamamladı. Gerekli hallerde neo-Nazi Altın Şafak Partisi de dahil siyasi örgütlerin aşırı faaliyetleri için etkili cezaların verilmesi ya da yasaklanması, Yunan çoğunluk toplumundaki önyargılarla mücadele edilmesi, hoşgörü karşıtı söylemle mücadele için eğitim ve farkındalık geliştiren programların teşvik edilmesi, internet ve medya aracılığıyla hoşgörünün teşviki, diyalog, saygı, ortak anlayışın geliştirilmesi, bağımsız adaylar ve azınlık partilerine de uygulanan % 3 seçim barajının kaldırılması, uygun olan koşullarda, ulusal ve uluslararası düzeyde Batı Trakya Türk Azınlığına karşı işlenen nefret suçlarıyla mücadele için polis güçleri ve ilgili uluslararası birimlerin işbirliği yapması tavsiyeler arasında yer aldı.