Gerçekleri hazmedemeyen Yunan basını Dolaphan'da yaşananları çarpıttı
Dolaphan’da 40 seneyi aşkın bir süredir imamlık yapmış olan Mehmet Ahmetçik’in vefatından sonra imamlık cübbesini kimin giyeceği gündem oldu.

İnanç meselelerini temel değer olarak kabul eden Batı Trakya Türkleri, imam dahil olmak üzere din görevlisi mevkisinde bulunan şahısların belirlenmesine hassasiyetle yaklaşmaktadır.
Geleneksel olarak İslam fıkhında da imamın belirlenmesindeki şartların başında cemaatin tercihi gelmektedir. Nitekim cemaat de imamı ilim, dini eğitim, adalet, ahlâk, sosyal ihtiyaçları karşılama becerisi gibi kriterlere göre seçmesi gerektiğini bilir.
İslam toplumlarında camiye devamlı giden insanlar arasında cemaatin bütününü temsil etmeyen, İslami literatürde münafık olarak bilinen kimselerin olabileceği bilinse de cemaatin toplamının doğru kararı vereceğine inanıldığı için imamın seçiminde cemaatin iradesi öncelenir.
İskeçe'nin dağlık bölgesinde bulunan Dolaphan köyünde de böyle bir süreç yaşandı. Mehmet Ahmetçik’in hastalanmasının ardından iki farklı görevli geçici olarak imamlığı üstlendiyse de, cuma namazı kıldırmanın diğer vakit namazlarına nazaran daha zor bir vazife olduğu bilinir. Böyle bir boşluk ortamında İskeçe Müftüsü Mustafa Trampa muhtemel bir kaos durumuna engel olmak için cuma namazını kıldırma konusunda kendisi mesuliyet alarak yardımcı olmak istedi.
Bununla birlikte, emektar imam Mehmet Ahmetçik’in vefatından sonra yeni imamın itidal ortamında belirlenmesi için İskeçe Müftülüğü İslam esaslarının gerektirdiği şekilde cemaate kendi iradeleriyle imamlarını belirlemeleri gerektiğini hatırlatarak bu süreçte gereken kolaylık ve işbirliğini sağlayacaklarını da belirtti.
Şunu da hatırlatmak gerekir ki, mevcut İskeçe Müftüsü Mustafa Trampa yine İskeçe cemaatinin iradesiyle hem İslam esaslarına uygun bir biçimde hem de Lozan Antlaşması’nda İstanbul’daki Rum Azınlığı’na tanınan dini hakların karşı taraf için de geçerliği olduğuna dair maddeler doğultusunda seçilmiş olup Dolaphan cemaatinin beklentileri doğrultusunda Cuma namazında hazır bulunmuştur.
Ne var ki, Müftü Trampa’nın itidal mesajları cemaat arasında memnuniyetle karşılandıysa da, hiç beklenmedik bir anda cemaat tarafından köy sakini olmadığı belirtilen SÖPA (Selanik Özel Pedagoji Akademisi) mezunu bir devlet memuru, Dolaphan köyünde imamın çoktan belirlendiğini, Müftü Trampa’nın yalnızca kendi köyünde söz sahibi olabileceğini, başka köylerin din işlerine karışamayacağını, bizzat kendisi başka bir köyün sakini olmasına rağmen sert ve çirkin bir tavırla beyan etti. Bunun üzerine Müftü Trampa, kendisinin tek bir köyün değil tüm İskeçe ilinin müftüsü olduğunu itidalli tavrını bozmadan hatırlattı.
Ara ara "Ya adam gibi namazınızı kılın, ya da eşekliğinizle çıkın gidin" gibi hakaretamiz ifadelerin de bu şahıs tarafından kullanıldığı cemaat tarafından belirtilirken, kısa süre içerisinde İlçe Emniyet Müdürü Cami’ye gelerek olayların büyümesini engelledi.
Kendisine destekçi bulamayan provokatör, cuma namazını Müftü Mustafa Trampa’nın kıldırmasını engellemeyi başaramayarak bölge sakinleri ve seçilmişlerinin tepkisi üzerine dışarı çıkmak zorunda kaldı.
Yerel basın yaşananları hazmedemedi
Olayların akabinde Yunan basını Dedeağaç merkezli pameevro.gr haber sitesini kaynak göstererek yaşananları tam tersi bir dille aktardı. Haberlerde öne çıkan ifadeler “Sahte müftünün provokatörlük yaptığı camide gerginlik”, “Sahte müftüyü camiden kapı dışarı ettiler”, “Cemaatin camiden kovduğu sahte müftüyü, Hüseyin Zeybek'i ve çetesini polis kurtardı”, “Müftüyü tekme tokat dışarı attılar” şeklinde oldu.
Saldırganı kahraman ilan ettiler
Azınlık kamuoyunun takdir edeceği üzere, bölge insanının, karşısında sevmediği birisi olsa dahi, özellikle cami gibi bir dini mekânda herhangi bir kimseye böyle bir saldırı eyleminde bulunması beklenmez.
İstisna olarak kabul edilecek bu tür vakalar da cemaatin tamamını yansıtmaz. Ne var ki birkaç kişinin tepkisi yerel basın tarafından cemaatin tamamına genellenerek, bu tutum cemaatin kahramanlığı olarak ifade edildi. Bu tarz ithamlar Azınlık insanı için açıkça saygısız ifadeler olarak kabul edilir. Nitekim bu saygısızlığa layık olmadığını düşünen cemaat, söz konusu şahsın tüm hakaretlerine karşılık verme ihtiyacı hissetti.
Yerel Yunan basını ise bir kişinin başlattığı ve bir elin parmaklarını geçmeyen kadar kişinin destek verdiği provokasyonu cemaatin tamamına ithaf ederek yaşananları baştan sona haberciliğe yakışmayan bir dille aktardı.
Yalan haberle yetinmediler, azınlık insanını tehdit de ettiler
Olayların polis müdahalesiyle yatışması ise adeta “polis sahte müftüyü dayak yemekten kurtardı” şeklinde yansıtıldı. Oysa polisin kurtardığı aslında cemaate camide saygısıylık yapan derin devletin piyonuydu. Bunun ardından adesmeuti.gr haber sitesi yaptığı haberin sonunda, Yüksek Tahsilliler Derneği Başkanı Hüseyin Baltacı’nın sosyal medya paylaşımında yaşanan gerginliğe rağmen Müftü Trampa’nın itidalli tavrını devam ettirmesini hazmedemeyerek adeta gözdağı verdi. Baltacı'nın “Güzel Dolaphan Camii'nden birlik beraberlik, huzur dolu anlar” yazdığı gönderiyi alıntılayarak “Doktor, İskeçe Polisi’ne sizi korudukları için teşekkür edin” notuyla aba altından sopa gösterdi.
Halk tabiriyle durumu özetleyecek olursak, Yunan basınının yaptığına denilecek tek söz "dayaklık" denebilir.