Prof. Dr. Derya Örs: Sevgisizlik ve Merhametsizlik Bütün Hastalıkların Başıdır
Batı Trakya İmam Hatip Lisesi Mezunları ve Mensupları Derneği 12 Ocak Salı günü BİHLİMDER Kültür Merkezi'nde "Kültür ve Medeniyetimizin Anlam Kodları" konulu bi
Batı Trakya
14 Ocak 2016

Batı Trakya İmam Hatip Lisesi Mezunları ve Mensupları Derneği 12 Ocak Salı günü BİHLİMDER Kültür Merkezi'nde "Kültür ve Medeniyetimizin Anlam Kodları" konulu biretkinlik düzenledi. Etkinlikte T.C. Başbakanlık Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Başkanı Prof. Dr. Derya Örs bir konuşma yaptı.
Batı Trakya İmam Hatip Lisesi Mezunları ve Mensupları Derneği toplumu bilgilendirmek için son zamanlarda sık sık kültürel etkinlikler düzenliyor. Dernek, Salı günü BİHLİMDER Kültür Merkezi’nde yine çok anlamlı ve yararlı bir etkinliğe daha imza attı. Akşam saat 19:00’da düzenlenen "Kültür ve Medeniyetimizin Anlam Kodları" konulu etkinliğe Anavatan Türkiye’den Prof. Dr. Derya Örs konuşmacı olarak katıldı. Etkinliğe hem erkekler hem bayanlar ilgi gösterdi.
"Kültür ve Medeniyetimizin Anlam Kodları" konulu etkinlik açılış konuşması ile başladı. BİHLİMDER Başkanı Mehmet Emin Ahmetoğlu tarafından yapılan açılış konuşmasından sonra sırasıyla Kozlukebir Belediye Başkanı Rıdvan Ahmet, Mustafçova Belediye Başkanı Cemil Kabza, Gümülcine Belediye Başkan Yardımcısı Sibel Mustafaoğlu, DEB Partisi Genel Başkanı Mustafa Ali Çavuş, Gümülcine Seçilmiş Müftüsü İbrahim Şerif ve T.C. Gümülcine Başkonsolosu Ali Rıza Akıncı selamlama konuşması yaptılar.
Konuşan yöneticilerin haricinde T.C. Gümülcine Başkonsolosu Ali Rıza Akıncı’nın eşleri Hülya Akıncı, sabık milletvekili Ahmet Hacıosman, ÇINAR Derneği Başkanı Cengiz Ömer, BTMMMC Başkanı Asım Çavuşoğlu, Kozlukebir Belediye Başkan Yardımcısı İsmail Molla ve Müftü Yardımcısı Fehim Ahmet de etkinliğe katıldılar.
Selamlama konuşmalarından sonra Prof. Dr. Derya Örs söz aldı. Örs, yaptığı konuşmada katılımcılara çok yararlı bilgiler verdi.
SEVGİSİZLİK VE MERHAMETSİZLİK BÜTÜN HASTALIKLARIN BAŞIDIR
Batı Trakya Müslüman Türkleri ile bir arada olmanın sevincini yaşamak için, onları daha yakından tanımak, görmek, anlamak, yaşadıklarını öğrenmek ve sıkıntılarına ortak olmak için Batı Trakya’da bulunduğunu belirten Prof. Dr. Derya Örs, konuşmasına “Sevgisizlik ve merhametsizlik bütün hastalıkların başıdır” cümlesiyle başladı. Prof. Dr. Örs etkinlikte yaklaşık bir saat konuştu ve katılımcılara önemli bilgiler aktardı.
“Sevgisizlik ve merhametsizlik bütün hastalıkların başıdır. Halbuki dinimiz selam kelimesinden başlamak sureti ile insanlara bir esenlik, sevgi, muhabbet ve bir emniyet vaad ederek insanlığa gönderildi. Hepimiz bu ortak inancı paylaşıyoruz. Siz ve biz ülkeler arasında çizgiler dışında hiçbir farklılığa sahip değiliz. İslam coğrafyası veya başka coğrafyalar, eğer siyasi ve fiziki bir takım sınırları görmezlikten gelirseniz bütün insanlığın ortak mülkü olan bir dünya üzerinde yaşıyoruz. İnsanlığın bu ortak mülkünün gerçek sahibi ise Kur’an’da da ifade edildiği gibi bütün alemlere malik olacak Cenab-ı Hak’tır. Dolayısıyla insanlığın saadeti, mutluluğu ve refahı bu dünya düzenini doğru anlamak üzerine inşa edilmelidir. Ecdadımız İslamiyetle müşerref oldukları dönemlerden itibaren gerçekten dünyanın her yerinde İslam dinini bir vasatta tutmak yani orta yolda bir ümmet ve toplum olma konusunda yüksek bir şuuru geliştirmişler ve onun geleneklerini yüzyıllar boyunca eksiksiz bir şekilde yerine getirmişlerdir.”
GENÇ KUŞAKLARI NASIL GELİŞTİRECEĞİMİZ ÖNEMLİ BİR SORUNDUR
“Zaman, insani ihtiyaçlar ve toplumlar değişmektedir. Bu ihtiyaçlara istinaden de hayat biçimleri değişmektedir. Bugün yaşadığımız en önemli sorunlardan birisi genç kuşakları nasıl geliştireceğimize ilişkin sorundur. Onlara hangi değerleri, erdemleri ve faziletleri öğreteceğiz sorun budur. Bu öğretimin, bilginin kaynağını nereye dayandıracağız sorun budur. Böyle bir sorun sadece İslam dünyasında değil bütün dünyada mevcuttur. Bütün insanlık bu sorunlarla karşı karşıyadır. Bizim burada özellikle vurgulamamız gereken husus şudur ki, bütün insanlar sadece kendi yaşadıkları dönemin şahididirler. Yani biz bu asra ve Allah’ın bize takdir ettiği ömür ne ise onunla sınırlı olan bir kavrayışa şahadet ediyoruz. Geçmiş yüzyıllardan sorumlu değiliz. Ne anlamda sorumlu değiliz; güzelliklerini kabul edeceğiz, alacağız ve örnekleyeceğiz ama kötü şeyler, istenmeyen şeyler varsa onları reddetmek sureti ile üzerimize düşen görevi kendi şahadetimizi yerine getireceğiz. Bu şahadet çağa tanıklık eden insanın kendi döneminde yeniden hak ile batıl mücadelesini vermesini gerektiriyor. Yeniden köklü bir medeniyet inşa etmek gelenekten beslenmeyi gerektirir. Ama geleneği beslemeyi de gerektirir. Dolayısıyla her kuşak kendine düşen bu vazifeleri kendini ifa etmede yerine getirmede elinden gelen gayreti göstermek ve sarf etmek durumdadır. Bunun da ana yolu bilgi ile donanmaktır.”
BİLGİ İSLAMİYET VE İNSANLIK İÇİN VAZGEÇİLMEZ BİR HUSUSTUR
Prof. Dr. Derya Örs katılımcılara bilgiler verirken, üzerinde durduğu önemli konulardan birisi de bilgiydi. “Bilgi İslamiyet ve insanlık için vazgeçilmez bir husustur” cümlesinin altını çizen Örs şunları belirtti; “Bilgi İslamiyet ve insanlık için vazgeçilmez bir husustur. Cenab-ı Allah bütün insanlara en önce akıl melekesini vermiş ve onu fizyolojik bakımdan diğer canlılardan ayırt etmiştir. Yoksa bizim fizyolojik özelliklerimiz diğer mahlukatlarla aynıdır. Bizi farklı kılan akıldır. Kainatın yaradılışındaki ana maksatlardan biri Allah’a kul olma mücadelesidir. Bu mücade boyunca iman edenlerle etmeyenler arasında bir mücadele şeklinde geçmiştir. Kültürler ve medeniyetler bir inanç sisteminden doğmuştur. Bizim Asya topraklarından Anadolu’ya gelişimizden itibaren ve Osmanlı devleti ile yapılmış olan bütün figüratlarımızda bu inancın bayrağını yüceltmek,bu inancı yaymak, Allah’ın adını yükseklere taşımak ve O’nun adını ezanlarda ve minarelerde var etmek olmuştur. Bunun haspilikle yapıldığı dönemlerde devletlerimiz yükselmiş, hesap kitaba dönüştüğü dönemlerde devletlerimiz zayıflamış, alçalmış ve ne yazık ki küçültülerek zaman zaman sıkıntılarla karşı karşıya kalmışlardır.”
İSLAMIN 21. YY'da YÜSELEN BİR DEĞER OLMASINI ENGELLEMEK İSTİYORLAR
“İslamiyet denince bugün ne yazık ki pek çok insanın hatrına bir takım uç anlayışların sahip olduğu merhametsiz, sevgisiz ve şiddete meyilli küçük marjinal akımlar aklına gelmektedir. Bu akımlar aslında normal şartlar altında bizim kültür ve medeniyetimizin içerisinden yetişmemesi gerekir. Fakat şunu biliniz ki bizim bütün yumuşak karınlarımızı bilen, hangi konularda ihtilafa düştüğümüzü çok iyi takip eden, bunun için yüzyıllar boyunca araştırma yapan, bunun ciddi ekonomik bedellerle başka dünya devletleri, medeniyetler ve kültürler İslam dininin 21 yüzyılda bir yükselen değer olmasını, yeniden kültür ve medeniyet inşa edecek kapasiteye sahip olmamasını temin etmek için bizim aramızda bize benzeyen ama aslında bizden olmayan görünüşte sadece bizden olan bir takım grupları, insanları eğiterek siyasal istikrarsızlığa sebebiyet verdikleri bir takım coğrafyalarda onlar üzerinden bir korku ve şiddet egemenliği yaymak sureti ile bütün dünyada bir İslam korkusu yani islamafobi yaratmak suretiyle kendi siyasi ve iktisadi emellerine erişmek niyetindedirler. Bu oyunların bir çoğu 1900’lü yılların başında başta en büyük acılarını balkanların yaşadığı bir dönem içerisinde yaşanmıştır. Osmanlı devletinin parçalanma, bölünme ve yok edilme süreci Sevr haritaları, 1877- 78 Türk-Rus harbi Balkan coğrafyasının kaderini yeniden değiştirmesi o dönemde pek çok harplerin meydana gelmesi, 1913 yılında meydana gelen Balkan savaşları onun akabinde yaşanan büyük göçler, insani dramlar v.s aslında 2015-16 yılı itibari ile başka coğrafyalarda başka şekillerde yeniden tecelli ve tezahür etmektedir. Burada kendimiz öz eleştiri yaparak değerlendirmemiz gerekiyor. Bir din bir inanç düşünün ki Mevlana’ları, Yunus Emre’leri, Hacı Bektaş’ları, Hacı Bayram Veli’leri, İbni Sina’ları, İbni Rüşt’leri, Farabi’leri, Gazzali’leri matematik bilginlerini, akli ilimler ile nakli ilimleri bir arada biriktiren bir medeniyeti ortaya çıkarabiliyor. Ama yine bir inanç düşünün ki, aynı dine mensup olduklarını iddia eden bir takım insanlar da bugün bütün dünyada yaptıkları bir takım eylemlerle bizim kültürümüzün ve medeniyetimizin adını kirletmek ve bir anlamda buna alet olma şekliden bir tavır içerisine giriyorlar. Bugün dünyada DAİŞ gibi, Taliban gibi, El-Kaide gibi, Afrika’daki Bokaharam gibi bazı hareketlerde aslında gördüğümüz şey İslamiyetin anlaşılmadığıdır. Birkere İslamiyet gelişi itibari ile alemlere rahmet olarak gönderilmiş bir Peygambere vahyedilmiş bir dindir. Hz. Paygamber (s.a.v) kendi anlayışında, eğitim ve öğretim yöntemlerinde asla sertlik, kabalık yoktur. Kur’an-ı Kerim’in insanlara bir inancı kabul etme veya etmeme konusunda verdiği özgürlük başka hiç bir dinde yoktur. İslamiyet medeniyeti bir merhamet dili ile inşa edilmiştir. Ama sevgi ve merhametin bir başka anlam yükü adalettir. Cenab-ı Allah insanlık için en vazgeçilmez olan medeni ve insani kavramı adalet olarak koymuştur. Adalet mülkün temelidir. Bu adelet sadece Müslüman için değil, insanlık için adalettir. Bizim medeniyetimiz için ve onun alt kolları olan bölgeden bölgeye coğaryadan coğrafyaya farklılık gösteren kültürlerin de en önemli ve anlamaları gereken husus adalet hususudur. Bu bakımdan Müslümanlar bir adalet sistemi geliştirmişlerdir. Bu hukuk sistemini kendi kültürlerini, örf ve adatlerini, gelenekleri ile kavga ettirmeden milli kimliklerini ve dillerini korumuşlardır”.
DİLLERİNİ KAYBETMİŞ PEK ÇOK TOPLUM MÜSLÜMANLIĞI DA YİTİRMİŞTİR
Prof. Dr. Derya Örs, konuşmasında dil kavramına da vurgu yaptı. “Dillerini kaybetmiş olan pek çok toplum, Müslümanlığını da beraberinde yitirmiştir” diyen Örs ; “Bugün dünyada dillerini kaybetmiş olan pek çok toplum, Müslümanlığını da beraberinde yitirmiştir. Yani kendileri, anladıkları, konuştukları, bildikleri dilde konuşmaktan ve onunla eğitim almaktan mahrum kalmışlarsa veya çeşitli kuşaklar sonrasında bu diller yok olmuşsa, onlarla beraber, ikinci üçüncü kuşaklardan sonra İslâm inancı da yok olmuştur veya büyük zarara uğramıştır. Bu bakımdan bizim bütün coğrafyalarımızda bir milliyetçilikten, bir şövenlikten, bir radikallikten bahsetmiyorum, ama mili varlığımızı, milli kimliğimizi ve onun en önemli araçlarından birisi olan dilimizi muhafaza etmemiz, aynı zamanda dini kimliğimizi muhafaza etmemizin de birinci derecede garantörüdür. Dilimizden uzaklaşırsak, onunla konuşmaz ve anlaşamazsak, zaten İslâmi kavramların örmüş olduğu pek çok dönemde Türkçe’yi yaşatamayacak olursak dini kavramlarımızı da, gelenek göreneklerimizi de var edemeyiz. Bütün bunlar kolay şeyler değildir, emek gerektiren işlerdir.”
BATI TRAKA TÜRKLERİNİN İNSANİ MÜCADELESİ TAKDİRE ŞAYAN
Prof. Dr. Derya Örs etkinlikte Batı Trakya Müslüman Türk toplumu ile ilgili duygu ve düşünceleri de dile getirdi. Azınlığın kültürünü ve medeniyetini yaşatmak için verdiği mücadeleye değinerek Örs şunları belirtti; “Batı Trakya Türk Azınlığı Müslümanları olarak yüzyıllardır vermekte olduğunuz insani mücadele bunların en güzel göstergelerinden bir tanesidir. Yani burada kendi haklarınızı, demokratik duruşunuzu, dini, kültürel ve milli haklarınızı daima en güzel yöntemlerle, en iyi yöntemlerle arıyor olmanız; gelenek ve göreneklerinizi, örfümüzü, adetimizi, inançlarımızı, hayat tarzımızı devam ettiriyor olmanız birbirlerinizi kucaklıyor, sahip çıkıyor olmanız; eğitim, bilim sanat gibi insanı insan eden unsurlara yaklaşıyor olmanız, bunlarla kendinizi besliyor olmanız takdir ve tebrik edilecek bir duruştur. Bütün bunları sağlayan şey, aslında biraz önce genel hatlarını kabaca izah ettiğim kültür ve medeniyet anlam kodlarımızın sizin genlerinizde, zihinlerinizde bin yıllardır var olmasıdır.”
Koşunmanın sonunda katılımcıların sorularını da yanıtlayan Prof. Dr. Derya Örs’e BİHLİMDER Başkanı Mehmet Emin Ahmetoğlu plaket takdim etti. Etkinlik, toplu çekilen hatıra fotoğraflarının ardından sona erdi.
Batı Trakya İmam Hatip Lisesi Mezunları ve Mensupları Derneği toplumu bilgilendirmek için son zamanlarda sık sık kültürel etkinlikler düzenliyor. Dernek, Salı günü BİHLİMDER Kültür Merkezi’nde yine çok anlamlı ve yararlı bir etkinliğe daha imza attı. Akşam saat 19:00’da düzenlenen "Kültür ve Medeniyetimizin Anlam Kodları" konulu etkinliğe Anavatan Türkiye’den Prof. Dr. Derya Örs konuşmacı olarak katıldı. Etkinliğe hem erkekler hem bayanlar ilgi gösterdi.
"Kültür ve Medeniyetimizin Anlam Kodları" konulu etkinlik açılış konuşması ile başladı. BİHLİMDER Başkanı Mehmet Emin Ahmetoğlu tarafından yapılan açılış konuşmasından sonra sırasıyla Kozlukebir Belediye Başkanı Rıdvan Ahmet, Mustafçova Belediye Başkanı Cemil Kabza, Gümülcine Belediye Başkan Yardımcısı Sibel Mustafaoğlu, DEB Partisi Genel Başkanı Mustafa Ali Çavuş, Gümülcine Seçilmiş Müftüsü İbrahim Şerif ve T.C. Gümülcine Başkonsolosu Ali Rıza Akıncı selamlama konuşması yaptılar.
Konuşan yöneticilerin haricinde T.C. Gümülcine Başkonsolosu Ali Rıza Akıncı’nın eşleri Hülya Akıncı, sabık milletvekili Ahmet Hacıosman, ÇINAR Derneği Başkanı Cengiz Ömer, BTMMMC Başkanı Asım Çavuşoğlu, Kozlukebir Belediye Başkan Yardımcısı İsmail Molla ve Müftü Yardımcısı Fehim Ahmet de etkinliğe katıldılar.
Selamlama konuşmalarından sonra Prof. Dr. Derya Örs söz aldı. Örs, yaptığı konuşmada katılımcılara çok yararlı bilgiler verdi.
SEVGİSİZLİK VE MERHAMETSİZLİK BÜTÜN HASTALIKLARIN BAŞIDIR
Batı Trakya Müslüman Türkleri ile bir arada olmanın sevincini yaşamak için, onları daha yakından tanımak, görmek, anlamak, yaşadıklarını öğrenmek ve sıkıntılarına ortak olmak için Batı Trakya’da bulunduğunu belirten Prof. Dr. Derya Örs, konuşmasına “Sevgisizlik ve merhametsizlik bütün hastalıkların başıdır” cümlesiyle başladı. Prof. Dr. Örs etkinlikte yaklaşık bir saat konuştu ve katılımcılara önemli bilgiler aktardı.
“Sevgisizlik ve merhametsizlik bütün hastalıkların başıdır. Halbuki dinimiz selam kelimesinden başlamak sureti ile insanlara bir esenlik, sevgi, muhabbet ve bir emniyet vaad ederek insanlığa gönderildi. Hepimiz bu ortak inancı paylaşıyoruz. Siz ve biz ülkeler arasında çizgiler dışında hiçbir farklılığa sahip değiliz. İslam coğrafyası veya başka coğrafyalar, eğer siyasi ve fiziki bir takım sınırları görmezlikten gelirseniz bütün insanlığın ortak mülkü olan bir dünya üzerinde yaşıyoruz. İnsanlığın bu ortak mülkünün gerçek sahibi ise Kur’an’da da ifade edildiği gibi bütün alemlere malik olacak Cenab-ı Hak’tır. Dolayısıyla insanlığın saadeti, mutluluğu ve refahı bu dünya düzenini doğru anlamak üzerine inşa edilmelidir. Ecdadımız İslamiyetle müşerref oldukları dönemlerden itibaren gerçekten dünyanın her yerinde İslam dinini bir vasatta tutmak yani orta yolda bir ümmet ve toplum olma konusunda yüksek bir şuuru geliştirmişler ve onun geleneklerini yüzyıllar boyunca eksiksiz bir şekilde yerine getirmişlerdir.”
GENÇ KUŞAKLARI NASIL GELİŞTİRECEĞİMİZ ÖNEMLİ BİR SORUNDUR
“Zaman, insani ihtiyaçlar ve toplumlar değişmektedir. Bu ihtiyaçlara istinaden de hayat biçimleri değişmektedir. Bugün yaşadığımız en önemli sorunlardan birisi genç kuşakları nasıl geliştireceğimize ilişkin sorundur. Onlara hangi değerleri, erdemleri ve faziletleri öğreteceğiz sorun budur. Bu öğretimin, bilginin kaynağını nereye dayandıracağız sorun budur. Böyle bir sorun sadece İslam dünyasında değil bütün dünyada mevcuttur. Bütün insanlık bu sorunlarla karşı karşıyadır. Bizim burada özellikle vurgulamamız gereken husus şudur ki, bütün insanlar sadece kendi yaşadıkları dönemin şahididirler. Yani biz bu asra ve Allah’ın bize takdir ettiği ömür ne ise onunla sınırlı olan bir kavrayışa şahadet ediyoruz. Geçmiş yüzyıllardan sorumlu değiliz. Ne anlamda sorumlu değiliz; güzelliklerini kabul edeceğiz, alacağız ve örnekleyeceğiz ama kötü şeyler, istenmeyen şeyler varsa onları reddetmek sureti ile üzerimize düşen görevi kendi şahadetimizi yerine getireceğiz. Bu şahadet çağa tanıklık eden insanın kendi döneminde yeniden hak ile batıl mücadelesini vermesini gerektiriyor. Yeniden köklü bir medeniyet inşa etmek gelenekten beslenmeyi gerektirir. Ama geleneği beslemeyi de gerektirir. Dolayısıyla her kuşak kendine düşen bu vazifeleri kendini ifa etmede yerine getirmede elinden gelen gayreti göstermek ve sarf etmek durumdadır. Bunun da ana yolu bilgi ile donanmaktır.”
BİLGİ İSLAMİYET VE İNSANLIK İÇİN VAZGEÇİLMEZ BİR HUSUSTUR
Prof. Dr. Derya Örs katılımcılara bilgiler verirken, üzerinde durduğu önemli konulardan birisi de bilgiydi. “Bilgi İslamiyet ve insanlık için vazgeçilmez bir husustur” cümlesinin altını çizen Örs şunları belirtti; “Bilgi İslamiyet ve insanlık için vazgeçilmez bir husustur. Cenab-ı Allah bütün insanlara en önce akıl melekesini vermiş ve onu fizyolojik bakımdan diğer canlılardan ayırt etmiştir. Yoksa bizim fizyolojik özelliklerimiz diğer mahlukatlarla aynıdır. Bizi farklı kılan akıldır. Kainatın yaradılışındaki ana maksatlardan biri Allah’a kul olma mücadelesidir. Bu mücade boyunca iman edenlerle etmeyenler arasında bir mücadele şeklinde geçmiştir. Kültürler ve medeniyetler bir inanç sisteminden doğmuştur. Bizim Asya topraklarından Anadolu’ya gelişimizden itibaren ve Osmanlı devleti ile yapılmış olan bütün figüratlarımızda bu inancın bayrağını yüceltmek,bu inancı yaymak, Allah’ın adını yükseklere taşımak ve O’nun adını ezanlarda ve minarelerde var etmek olmuştur. Bunun haspilikle yapıldığı dönemlerde devletlerimiz yükselmiş, hesap kitaba dönüştüğü dönemlerde devletlerimiz zayıflamış, alçalmış ve ne yazık ki küçültülerek zaman zaman sıkıntılarla karşı karşıya kalmışlardır.”
İSLAMIN 21. YY'da YÜSELEN BİR DEĞER OLMASINI ENGELLEMEK İSTİYORLAR
“İslamiyet denince bugün ne yazık ki pek çok insanın hatrına bir takım uç anlayışların sahip olduğu merhametsiz, sevgisiz ve şiddete meyilli küçük marjinal akımlar aklına gelmektedir. Bu akımlar aslında normal şartlar altında bizim kültür ve medeniyetimizin içerisinden yetişmemesi gerekir. Fakat şunu biliniz ki bizim bütün yumuşak karınlarımızı bilen, hangi konularda ihtilafa düştüğümüzü çok iyi takip eden, bunun için yüzyıllar boyunca araştırma yapan, bunun ciddi ekonomik bedellerle başka dünya devletleri, medeniyetler ve kültürler İslam dininin 21 yüzyılda bir yükselen değer olmasını, yeniden kültür ve medeniyet inşa edecek kapasiteye sahip olmamasını temin etmek için bizim aramızda bize benzeyen ama aslında bizden olmayan görünüşte sadece bizden olan bir takım grupları, insanları eğiterek siyasal istikrarsızlığa sebebiyet verdikleri bir takım coğrafyalarda onlar üzerinden bir korku ve şiddet egemenliği yaymak sureti ile bütün dünyada bir İslam korkusu yani islamafobi yaratmak suretiyle kendi siyasi ve iktisadi emellerine erişmek niyetindedirler. Bu oyunların bir çoğu 1900’lü yılların başında başta en büyük acılarını balkanların yaşadığı bir dönem içerisinde yaşanmıştır. Osmanlı devletinin parçalanma, bölünme ve yok edilme süreci Sevr haritaları, 1877- 78 Türk-Rus harbi Balkan coğrafyasının kaderini yeniden değiştirmesi o dönemde pek çok harplerin meydana gelmesi, 1913 yılında meydana gelen Balkan savaşları onun akabinde yaşanan büyük göçler, insani dramlar v.s aslında 2015-16 yılı itibari ile başka coğrafyalarda başka şekillerde yeniden tecelli ve tezahür etmektedir. Burada kendimiz öz eleştiri yaparak değerlendirmemiz gerekiyor. Bir din bir inanç düşünün ki Mevlana’ları, Yunus Emre’leri, Hacı Bektaş’ları, Hacı Bayram Veli’leri, İbni Sina’ları, İbni Rüşt’leri, Farabi’leri, Gazzali’leri matematik bilginlerini, akli ilimler ile nakli ilimleri bir arada biriktiren bir medeniyeti ortaya çıkarabiliyor. Ama yine bir inanç düşünün ki, aynı dine mensup olduklarını iddia eden bir takım insanlar da bugün bütün dünyada yaptıkları bir takım eylemlerle bizim kültürümüzün ve medeniyetimizin adını kirletmek ve bir anlamda buna alet olma şekliden bir tavır içerisine giriyorlar. Bugün dünyada DAİŞ gibi, Taliban gibi, El-Kaide gibi, Afrika’daki Bokaharam gibi bazı hareketlerde aslında gördüğümüz şey İslamiyetin anlaşılmadığıdır. Birkere İslamiyet gelişi itibari ile alemlere rahmet olarak gönderilmiş bir Peygambere vahyedilmiş bir dindir. Hz. Paygamber (s.a.v) kendi anlayışında, eğitim ve öğretim yöntemlerinde asla sertlik, kabalık yoktur. Kur’an-ı Kerim’in insanlara bir inancı kabul etme veya etmeme konusunda verdiği özgürlük başka hiç bir dinde yoktur. İslamiyet medeniyeti bir merhamet dili ile inşa edilmiştir. Ama sevgi ve merhametin bir başka anlam yükü adalettir. Cenab-ı Allah insanlık için en vazgeçilmez olan medeni ve insani kavramı adalet olarak koymuştur. Adalet mülkün temelidir. Bu adelet sadece Müslüman için değil, insanlık için adalettir. Bizim medeniyetimiz için ve onun alt kolları olan bölgeden bölgeye coğaryadan coğrafyaya farklılık gösteren kültürlerin de en önemli ve anlamaları gereken husus adalet hususudur. Bu bakımdan Müslümanlar bir adalet sistemi geliştirmişlerdir. Bu hukuk sistemini kendi kültürlerini, örf ve adatlerini, gelenekleri ile kavga ettirmeden milli kimliklerini ve dillerini korumuşlardır”.
DİLLERİNİ KAYBETMİŞ PEK ÇOK TOPLUM MÜSLÜMANLIĞI DA YİTİRMİŞTİR
Prof. Dr. Derya Örs, konuşmasında dil kavramına da vurgu yaptı. “Dillerini kaybetmiş olan pek çok toplum, Müslümanlığını da beraberinde yitirmiştir” diyen Örs ; “Bugün dünyada dillerini kaybetmiş olan pek çok toplum, Müslümanlığını da beraberinde yitirmiştir. Yani kendileri, anladıkları, konuştukları, bildikleri dilde konuşmaktan ve onunla eğitim almaktan mahrum kalmışlarsa veya çeşitli kuşaklar sonrasında bu diller yok olmuşsa, onlarla beraber, ikinci üçüncü kuşaklardan sonra İslâm inancı da yok olmuştur veya büyük zarara uğramıştır. Bu bakımdan bizim bütün coğrafyalarımızda bir milliyetçilikten, bir şövenlikten, bir radikallikten bahsetmiyorum, ama mili varlığımızı, milli kimliğimizi ve onun en önemli araçlarından birisi olan dilimizi muhafaza etmemiz, aynı zamanda dini kimliğimizi muhafaza etmemizin de birinci derecede garantörüdür. Dilimizden uzaklaşırsak, onunla konuşmaz ve anlaşamazsak, zaten İslâmi kavramların örmüş olduğu pek çok dönemde Türkçe’yi yaşatamayacak olursak dini kavramlarımızı da, gelenek göreneklerimizi de var edemeyiz. Bütün bunlar kolay şeyler değildir, emek gerektiren işlerdir.”
BATI TRAKA TÜRKLERİNİN İNSANİ MÜCADELESİ TAKDİRE ŞAYAN
Prof. Dr. Derya Örs etkinlikte Batı Trakya Müslüman Türk toplumu ile ilgili duygu ve düşünceleri de dile getirdi. Azınlığın kültürünü ve medeniyetini yaşatmak için verdiği mücadeleye değinerek Örs şunları belirtti; “Batı Trakya Türk Azınlığı Müslümanları olarak yüzyıllardır vermekte olduğunuz insani mücadele bunların en güzel göstergelerinden bir tanesidir. Yani burada kendi haklarınızı, demokratik duruşunuzu, dini, kültürel ve milli haklarınızı daima en güzel yöntemlerle, en iyi yöntemlerle arıyor olmanız; gelenek ve göreneklerinizi, örfümüzü, adetimizi, inançlarımızı, hayat tarzımızı devam ettiriyor olmanız birbirlerinizi kucaklıyor, sahip çıkıyor olmanız; eğitim, bilim sanat gibi insanı insan eden unsurlara yaklaşıyor olmanız, bunlarla kendinizi besliyor olmanız takdir ve tebrik edilecek bir duruştur. Bütün bunları sağlayan şey, aslında biraz önce genel hatlarını kabaca izah ettiğim kültür ve medeniyet anlam kodlarımızın sizin genlerinizde, zihinlerinizde bin yıllardır var olmasıdır.”
Koşunmanın sonunda katılımcıların sorularını da yanıtlayan Prof. Dr. Derya Örs’e BİHLİMDER Başkanı Mehmet Emin Ahmetoğlu plaket takdim etti. Etkinlik, toplu çekilen hatıra fotoğraflarının ardından sona erdi.