“Trakya Kalkınma Komisyonunun raporu azınlığımızı yok sayan bir rapor”

İskeçe Türk Birliği Başkanı Ozan Ahmetoğlu yaptığı değerlendirmede “Batı Trakya Türk Azınlığı ile diyalog ve istişare yapmadan, ‘yapıyor gibi görünerek' ortaya çıkartılan bu rapor, ne yazık ki azınlığımızı yok sayan, bizim için, bizim adımıza, ancak bizi dikkate almadan hareket eden zihniyetin ürünü olmanın ötesine geçemez.” dedi.

Başbakan Kiriakos Miçotakis’in emriyle oluşturulan ve Dora Bakoyanni’nin başkanlığını yürüttüğü Trakya Kalkınma Komisyonunun nihai raporu 23 Kasım Salı günü YDP oylarıyla kabul edildi.

Nihai raporda Yunan devletinin Batı Trakya Türklerini yok etmeyi amaçlayan söylemlerinin tekrar edilmesi Batı Trakya Türkleri açısından sürpriz olmadı.

Yunan-Pomak propagandası ön plana çıkıyor

Batı Trakya Türk Azınlığını üç etnik gruba ayıran, azınlık bölgelerinde devlet okulları açılmasını öneren ve azınlıkla ilgili AİHM kararlarına uyulduğunu iddia eden rapor, azınlığın beklentilerinden uzak ve “Yunan-Pomak” propagandasıyla ön plana çıkıyor.

Trakya Kalkınma Komisyonu’nun raporunda bugüne dek Yunan devleti ve birçok siyasetçinin dillendirdiği “Yunan-Pomak” propagandasının ötesine geçilerek artık bu propagandanın devlet ağzıyla resmileştirildiği görülüyor.

Batı Trakya Türklerinin sorunlarının çözümü noktasında beklentilerden çok uzak olan komisyon raporuna Türk Azınlık temsilcileri de tepki göstermeye devam ediyor.

İskeçe Türk Birliği Başkanı Ozan Ahmetoğlu da komisyonun raporunu twitter hesabından yaptığı paylaşımlarla değerlendirdi.

Ahmetoğlu yaptığı paylaşımda, raporun Batı Trakya Türk Azınlığının, Türk milli kimliğini inkara dayanan ve devamında da azınlığımızı 3 ayrı etnik gruba bölen politikanın Yunanistan’ın devlet politikası haline geldiğinin adeta ispatı olduğu değerlendirmesinde bulunuyor.

İskeçe Türk Birliği Başkanı Ozan Ahmetoğlu komisyon raporuyla ilgili olarak şu değerlendirmelerde bulunuyor:

“Batı Trakya bölgesinin kalkınması ve azınlığın sorunlarına çözüm üretmek amacıyla Başbakan Kiriakos Miçotakis’in talimatıyla oluşturulan Trakya Kalkınma Komisyonu’nun nihai raporu, Batı Trakya Türkleri açısından büyük bir hayal kırıklığı yarattı.

Türk azınlık açısından ‘olumlu’ noktaları mercekle ararken, Batı Trakya Türklerinin taleplerinden uzak, azınlığımızı ‘tehdit’ olarak bakış açısının ‘ürünleri’ ise adeta göz çıkartıyor.

‘Türk kimliğini inkar siyaseti devam ediyor’

Her şeyden önce Batı Trakya Türk Azınlığının, Türk milli kimliğini inkara dayanan ve devamında da azınlığımızı 3 ayrı etnik gruba bölen politika Yunanistan’ın devlet politikası haline geldiğinin adeta ispatı gibi Trakya Kalkınma Komisyonu’nun raporunda en baş köşede yerini almış!

Komisyonun, Müslüman Türk azınlığımızla ilgili ‘önerileri’ de bu perspektiften değerlendirilmiş.

‘Hak arama mücadelemize hakaret’

Raporda; ‘Yunanistan Lozan Antlaşması'nın hükümlerine, uluslararası hukukun herhangi bir düzenlemesine ve ayrıca Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin içtihatlarına tam olarak uyar.’ cümlesini okuduğumda bir an ‘ben herhalde başka bir ülkede yaşıyorum’ duygusuna kapıldım.

13 yıldan beri Batı Trakya Türk azınlığıyla ilgili AİHM kararlarının uygulanmadığı bunun için Avrupa Konseyinden uyarılan ülke Yunanistan değil mi? Raporu yazanlar hiç olmazsa bu yalandan vazgeçip, 38 yıllık Hak Arama Mücadelemize hakaret niteliğindeki ifadeyi rapordan çıkartmalı.

‘Azınlık eğitimi ile ilgili garip öneriler’

Raporda; küçük azınlık okullarının kapatılmasından tutun da, azınlık bölgelerinde devlet okullarının açılmasına ve Türk çocuklarının gideceği bu okullarda Türkçe’nin seçmeli ders yapılmasına kadar varan ve bir anlamda devletin azınlık eğitiminin geleceği ile ilgili düşüncelerini ortaya koyan ‘garip’ öneriler yer alıyor.

‘Azınlık okullarının kurumsal çerçevesi, işleyişi ve yönetiminin iyileştirilmesi gerekiyor’ gibi net olmayan bir önerinin içinin nasıl doldurulacağı ise başka bir muamma.

‘Müftülük ve vakıflar konusunda oyalama taktiği’

Müftülük ve vakıflar konusunda da yine azınlığın beklediği çözümlerden çok uzakta, sorunlar çözmekten çok ‘zamana oynama’ taktiğine devam edilmiş.

Batı Trakya Türk Azınlığı ile diyalog ve istişare yapmadan, ‘yapıyor gibi görünerek' ortaya çıkartılan bu rapor, ne yazık ki azınlığımızı yok sayan, bizim için, bizim adımıza, ancak bizi dikkate almadan hareket eden zihniyetin ürünü olmanın ötesine geçemez.

Umarım bu yanlıştan vazgeçilir ve Batı Trakya Türk Azınlığı'nın sorunlarının çözümü için gerçek anlamda demokratik bir yaklaşım benimsenir...”