“Cihad” Nedir?
“Yoksa siz; Allah, içinizden cihad edenleri (sınayıp) ayırt etmeden ve yine sabredenleri (sınayıp) ayırt etmeden cennete gireceğinizi mi sandınız?” ayetini yazd

“Yoksa siz; Allah, içinizden cihad edenleri (sınayıp) ayırt etmeden ve yine sabredenleri (sınayıp) ayırt etmeden cennete gireceğinizi mi sandınız?” ayetini yazdığım zaman bir kardeşimiz, cihaddan kastınız ne bugün, cihad nasıl olmalıdır, diye yazmış, ben de şöyle cevap verdim:
Önce İslam öğrenilmeli… Sonra yaşanmalı… Sonra da yaşadığımız, başkalarına tavsiye edilmeli…
Cihad, cehd ve cühd kelimeleri güçlük ve zorluk anlamına gelir. Birileri fetha ile cehd zorluk, ötre ile cühd ise genişliktir, demişlerdir. Kimileri bu cühd insana mahsustur, derler. Allah Teâlâ şöyle buyurur:
Ancak güçlerinin yettiğini verebilenlerle (Tevbe 9/ 79) ve Bütün güçleriyle Allaha yemin ederek (Nur 24/ 53) cihad üç çeşittir:
1-Düşmana Karşı Mücadele,
2- Şeytana Karşı Mücadele,
3- Nefse Kaşı Mücadele
Bunları Rağıb el-İsfehani Müfredat (Kuran kelimeleri) adlı eserinde (C.I, s.268-269) yazıyor. Kuran’ın Hac 22/ 78; Tevbe 9/ 41; Enfal 8/ 72 ayetlerinde ve hadis kitaplarında Cihad bölümü vardır onlara da bakılabilir.
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın yayınladığı Dini Kavramlar Sözlüğü adlı eserin cihad kavramı ile ilgili olarak şunları yazdığı görülür:
Cihad, Mekke döneminde İslamın tebliğ edilmesi ve dinin emir ve yasaklarının yerine getirilmesi anlamında kullanılmış, Medine döneminde ise fiili savaşların yapılmaya başlanması ile “kıtal/savaş” anlamını da içermeye başlamıştır.
Cihad kavramıyla ilgili 31 ayetten 17’si savaş bağlamında ve çoğunlukla Hz. Peygamber ve ashabının savaşlarının söz konusu edildiği Enfal ve Tevbe surelerinde, ayrıca Bakara Ali İmran, Nisa, Muhammed ve Mümtehine surelerinde geçmekte ve Allah yolunda malları ve canlarıyla cihad edenler övülmekte, onlara Allah’ın rahmeti, mağfireti ve cenneti vaad edilmektedir. İmanları uğrunda hicret edenler ve bunlara yardım edenler, gerçek müminler olarak nitelendirilmektedir. (Bakara 2/ 218; Nisa 4/ 95-96; Enfal 8/ 74)
Ayrıca Tevbe Suresinin 20. ayetini örnek olarak zikredebiliriz:
“İman edip hicret eden ve Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad eden kimselerin mertebeleri, Allah katında daha üstündür. İşte onlar, başarıya erenlerin ta kendileridir.” (Tevbe 9/ 20)
Geriye kalan 14 ayetten 2’sinde sözlük anlamında (Ankebut 29/ 8; Lokman 31/ 15), 10 ayette (mesela Maide 5/35, 69; Hac 22/78; Nahl 16/110) mutlak anlamda kullanılmıştır. Özellikle Mekke’de inen ayetler, İslam’ın bilinmesi, tanınması, yaşanması ve yücelmesi için gösterilen çabayı ifade eder. “E Peygamber, kâfirlere ve münafıklara karşı cihat et ve onlara karşı çetin ol…” (Tevbe 9/ 73; Tahrim 66/9) anlamındaki ayette Peygambere emredilen münafıklarla savaş, “kıtal” anlamında savaş değildir. Dolayısıyla ayetteki cihad kavramı, münafıklarla hak uğrunda dil ile mücadele etmek, İslam gerçeği ile ilgili delilleri anlatmak, fitne ve fesatlarına engel olmak anlamındadır.
Mekke’de ve henüz fiili savaşa izin verilmeyen bir dönemde inen Furkan suresinin “Öyle ise kâfirlere itaat etme, onlara karşı bu Kur’an’la büyük bir mücadele ver.” anlamındaki 52. ayetinde geçen “kâfirlere karşı Kuran ile büyük cihat”, harp meydanında fiilen savaşmayı değil, onlara karşı Kuranî delillerle mücadele etmeyi, onlara boyun eğmemeyi ifade eder.
Yani İslam düşmanlarıyla fiilen savaşa izin verilmeden önce inen “Bizim uğrumuzda cihad edenler var ya, biz onları mutlaka yollarımıza ileteceğiz. Şüphesiz Allah, mutlaka iyilik yapanlarla beraberdir.” (Ankebut 29/ 69) anlamındaki ayette geçen “Allah yolunda cihad”, düşmanlarla fiilen savaşmayı değil, Allah’ın dinine yardım etmeyi, İslam’a karşı çıkanlarla en güzel bir şekilde mücadele etmeyi, zulmü önlemeyi, emr-i bilmaruf ve nehy-i ani’l münker görevini yapmayı ve Allah’a itaat edebilmek için nefisle mücadele etmeyi ifade eder.
Bu ayetler, cihad’ın İslam’ın doğuşundan beri var olduğunun ve sadece savaş anlamına gelmediğinin bir delilidir. Medine döneminde müşriklerin Müslümanlara saldırıları ve savaş açmaları sebebiyle fiili savaşa izin verilmesi ve savaş yapılması üzerine “cihad” kavramına, ağırlıklı olarak savaş anlamı yüklenmiş ve bu anlamda algılanmaya başlanmıştır.
Maide suresinin 54. Hucurat suresinin 15. ve Saf suresinin 11. ayetlerinde geçen “Allah yolunda cihad”, Allah sevgisine mazhar olan, kurtuluşa eren, özünde, sözünde ve işlerinde dürüst müminlerin niteliği olarak zikredilmiştir. Allah’ın övdüğü bu kimseler, sadece Allah yolunda fiilen savaşanlar değil, İslam’ın bilinmesi, tanınması, yücelmesi, emir ve yasaklarına uyulması için çaba gösteren her Müslüman’ı ifade eder.
“Allah uğrunda hakkıyla cihad edenler… “ (Hac 22/ 78) anlamındaki ayetlerde geçen “Allah yolunda cihad” emri, hem düşmanla savaş, araç ve gereçleriyle fiilen savaşmayı, hem İslam’ın emir ve yasaklarına bizzat uymayı, nefsi kötülüklerden ve haramlardan alıkoymayı, hem de İslam’ın bilinmesi, yücelmesi ve egemen olması için gösterilen sözlü, ekonomik ve her türlü çabayı ifade eder.