Din, Bilim, Hukuk ve Ahlâk, Ekonomi ve Sosyal Hayat, Ayrı Ayrı Kanun ve Kurallara Sahiptirler
Din ile bilim alanı, en üstte ve en geniş daire veya çemberi meydana getirirler. Yani dünyada ve kâinatta tüm olaylar ve kanunlar ya dinidir veya bilmseldir. Bu

Din ile bilim alanı, en üstte ve en geniş daire veya çemberi meydana getirirler. Yani dünyada ve kâinatta tüm olaylar ve kanunlar ya dinidir veya bilmseldir.
Bugün din kelimesi, eksik ve yanlış anlaşıldığı için bu dinin ve din kelimesinin yerine İslam kelimesini koyacak olursak, daha doğru yapmış oluruz. Çünkü din yani İslam, hem din ve hem de düzendir; hem din ve hem de devlettir. Zira iradeli her hareket dindir, dinidir, büyük mahkemede bunlar hesaba çekilecektir. İrade dışı hareketler ise bilimseldir ve robot kanunlarıdır. Bu sebeple vücudumuzdaki ete, kemiğe ve kıllara, hayvan ve bitkilere, taşa, toprağa ve cansızlara sorgu yoktur öbür dünyada.
Şu halde insan denilen iradeli varlığın tüm hareket ve daranışları, ya bilime tabi olur ya da dine ve bunun 3. bir şıkkı da yoktur. Zaten dünyada ve kâinatta herşey çift çift yaratıldığından (51/ 49) teslis diye bir şey yoktur ve olamaz. Teslisçi olan kafir (5/73) insan kardeşlerim, lütfen bana gücenmesinler.
Din, dinî kanun ve kurallarla, bilim, bilimsel kanun ve kurallarla, hukuk , hukukî kanun ve kurallarla, ahlâk, ahlâkî kanun ve kurallarla, ekonomi ve sosyal hayat da yine ekonomik ve sosyal kanun ve kurallarla çalışır. Bunlardan birisinin diğer alana müdahale etmesi, fayda değil, zarar getirir. Meselâ hukuk, din ve ahlâka müdahale edemez, bugünkü dünyanın zalim devletlerinde olduğu gibi, müdahaleci ve polisiye devletlerinde olduğu gibi, bu devlet denilen ayı aygıtlar, kişilerin yeme, içme, giyme, iş, eş seçme, giyim-kuşam, kılık ve kıyafetlerine yani bireysel alanlarına karışamaz. Devlet denilen temsili görev, ancak yol, su, elektrik, adalet, sağlık ve güvenlik gibi görevlerini yani tüm vatandaşların ortak olan alanlarında çalışır. Onun içindir ki, tüm okullara giriş imtihansız olur, imtihanla olmaz, bu iradeyi kısıtlamadır ve hiçbir kimsenin hakkı değildir ve olamaz.
İnsan iradesine saman çöpü kadar baskı yapılan bir yerde ne din, ne hukuk ve ne de insanlık kalır.
Sanki bugünkü devletler, Fransa’nın 72 yıl tahtta kalarak en uzun süreyle başkanlık yapan ve DEVLET BENİM, diyen XIV. Louis’i örnek almışlardır. Devlet aslında ortak bir alan demek olup herkesin, bütün milletin olan bir şeyi, beraber yaşamaları ve kullanmaları demektir. Bunu bir araya gelerek şöyle yapalım ve böyle yapalım diye bir karar veremeyecekleri için bu işi, bir kişiye görev vererek-vekâlet vererek ve vekil tayin ederek yaparlar.
İşte bundan dolayı da ahlâk polisi olmaz. Yani ahlâkî olaylar, hukuk kanun ve kurallarına tâbi devlet polisi ile yürütülmez. Bugünkü dünyada ise hukuk ve devlet, din ve ahlâkın alanlarına tecavüz ettiği için din ve ahlâkı ortadan kaldırmıştır. İşte ahlâk polisi, bu boşluğu doldurmaktadır. Çünkü hayat boşluk kabul etmez. Ama bu iş, yapay olduğu için, suni, doğalın yerini tutamayacağından, ahlâk polisinin hizmeti, keçi-boynuzundan şeker elde etmekten farksızdır.
Onun için sosyal bir olay olan, kırmızı ışıkta trafik ihlâli yapmanın cezası olarak ekonomik kanunu uygulamak, yani para cezası vermek yanlıştır ve zulümdür. Hem bu -bunu ancak ekonomistler anlayabilir-, dolaylı vergi almak kadar bir zulümdür. Çünkü marjinal fayda açısından dolaylı vergi almak, fakirden az, zenginden çok alınacağı yerde bunun tam tersi yapıldığı için, yani dolaylıda zenginden az, faikirden ise çok alındığı için bu bir zulümdür.
İzmir’in Havra sokağında köşedeki kasabın önünde çırılçıplak soyunan bir kadının yaptığı bu iş, ahlâkî bir olaydır. Buradaki uygulama, ahlâkî kural ve kanunun bir gereği olarak o kasap, hemen bir battaniye bulup üzerine örtüp kadını içeriye almasıdır. Ama bu, bugünkü yanlış kültüre ve kanuna göre, belki bir suçtur. İşte zamanımızın hukuku, ahlâk, sosyal hayat ve ekonomi anlayışı, tabiat ve doğaya, fıtrat ve yaratılışa bu kadar terstir. Çünkü din-bilim bilinmemektedir. Din ve ahlâk kanun ve kuralları yok edilmiştir. Onun için bugün TÜM İNSANLIK, EŞYANIN TABİATINA TERS OLAN BİR BOZUK DÜZENİ YAŞAMAKTADIR.
BU HASTA ÇAĞIN TEK ÇARESİ VAR: DİN İLE BİLİMİ YENİDEN YORUMLAYARAK HAYATI BİR BİLEŞKE, DİN İLE BİLİMİN BİR BİLEŞKESİ HALİNE GETİRMEKTİR.
Bizden söylemesi ve tebliği…