Kitap – Sünnet: Kuran ve Hadisler
Bugün eğitim ve öğretimin bütün dünyada felç olduğunu söyleyebilirim. Sebebi ise, modern dünyada insanlar beşeri ilimlerden bihaberdiler. Çünkü insan bedensel o
Bugün eğitim ve öğretimin bütün dünyada felç olduğunu söyleyebilirim. Sebebi ise, modern dünyada insanlar beşeri ilimlerden bihaberdiler. Çünkü insan bedensel olarak ilim olmakla beraber, ruhsal olarak da dindir. Halbuki bu medeniyetin dini tarafı yoktur. Fizik-beden-madde ve fen gelişirken maalesef metafizik, ruh, maneviyat ve insanın sosyal tarafı gerilemiştir.
Bu ruh-beden ikilisine din-bilim diyebiliriz. İnsanda nasıl ruh-beden ayrılığı yoksa, eğitim ve öğretimde de din-bilim ayrılığı olmaz. Halbuki bugün dünyada hiçbir yerde din ile bilim okutan okullar yoktur. Bunları buraya böyle yazmamın sebebi insanların kafalarının karışık olduğunu konusunda haklı olduğumu göstermektir. Çünkü yarım hiçbir zaman bütün demek değildir. Sadece din okuyup ve din bilenler ve yalnız bilim okuyup bilim bilenler yarımdırlar. İnsanlar hem bilmiyorlar hem de bilmediğini de bilmiyorlar.
Mesela Kuran apaçıktır ben bunun mealini okur, oradan hüküm çıkarırım, diyor. Halbuki meallerin hiçbirinin diğerini tutmamasından da anlaşacağı gibi, tercümeler ve mealler onları yapan kişilerin görüş ve tercihlerinden ibarettir. Zaten hiçbir tercüme ve meal Kuran değildir. Çünkü Kuran Arapça’dır (12/ 2; 13/ 31; 20/ 113; 39/ 28; 41/ 3; 42/ 7; 43/ 3). Türkçe tercümelere Kuran adı ve hükmü verilemez; onlarla namaz kılınmaz onlardam hüküm de çıkarılmaz; zira hüküm de Arapça’sından çıkarılır (13/ 37).
İslam kültüründe kitap denilince Kuran anlaşılır. Kuran’ın Kitab, Furkan ve Zikr olmak üzere 4 tane ismi vardır. Kitab, onun yazılı olduğunu gösterir. Kitap veya Kuran, bugün elimizde mevcut Fatiha, Bakara ile başlayıp Nas suresi sıralamasıyla sona eren bir kitaptır. Bu kitabın içinde zerre kadar bir şüphe asla ve kesinlikle yoktur (2/ 2) .
İslamda birisi bireyin, diğeri ise toplumun-devletin olmak üzere 2 türlü karar vardır. Bireysel alanda birey, ortak alanda ise devlet karar verir. Bundan başka da bir durum yoktur. İşte Kuran, toplanması, kitap haline getirilmesi, daha sonra da çoğaltılması Ebu Bekir, Ömer ve Osman gibi 3 halifenin imzalarını taşımaktadır. Öyleyse Kuran budur. Yoksa, Efendim İbn Mesud’un veya Übey b. Kab’ın ya da İbn Abbas’ın Kuran’ı varmış, şu ayet yokmuş, şu sure eksikmiş bu sure fazlaymış, bunların hiçbir değeri yoktur. Çünkü onlar haberi vahiddir, şaz haberlerdir. Halbuki bizim elimizdeki bu Kuran, mütevatir bir Kuran’dır. Eksik aksak bir tarafı asla yoktur. Çünkü Allah onu koruyor ve koruyacaktır (15/ 9).
Son zamanlarda da nüzul sırası diye bir şey çıkardılar ki, bunu da asla kabul etmiyoruz. İslam hukukunda Kuran 1. delil kabul edilirken, sünnet de Kuran’dan sonra 2. delil olarak yerini almıştır. Sünnetin İslam dininde delil olduğunu gösteren ayetler vardır. (4/ 59, 80, 113; 5/ 67; 7/ 158; 24/ 62-63; 33/ 36; 53/ 3, 4) Bu ayetlerden başka A. İmran suresinde iki ayet var ki, onların meallerini vermeden geçemeyeceğim.
1.“(Resûlüm!) De ki: Eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyunuz ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah son derece bağışlayıcı ve esirgeyicidir.” (3/ 31)
2.“De ki: Allah'a ve Resûlü'ne itaat edin. Eğer yüz çevirirlerse bilsinler ki Allah kafirleri sevmez.” (3/ 32) Bu ayetlere göre sünneti ve peygambere itaati kabul etmeyen kimseleri Allah kafirlikle tavsif etmektedir.
Sünnetin kavli-sözlü, fiili-bizzat yaparak ve takriri- Hz. Peygamberin yanında işlenip de bir şey dememeleri ve böylece de “olur” (tasvip) alınmış olmaktadır. Sünnetin, teşri, tebyin ve takrir gibi 3 görevi vardır.
Hz. Peygamber’den söz olarak nakledilen kavli sünnete de hadis denir. Bazıları sünnet ve hadisi tümden inkar ediyorlar. Biz bunları asla ve kesinlikle tasvip etmiyoruz. Hadisleri tasnife tabi tutarak müruru zamana uğramış veya uydurulmuş hadisleri almaz reddedersiniz.
Eğer sünnet olmasaydı Kuran’ın hafi, müşkil, mücmel ve müteşabih ayetleri ve kelimeleri nasıl anlardık. Mesela salat kelimesi dua manasınadır. Ama terim ve ıstılah olarak namaz demektir. Bunu bize öğreten sünnettir. Mesela sünnet olmasaydı nasıl zekat-vergi vereceğimizi bilemezdik. Yani sünnetin ibadetleri açıklayan ve ahlaki öğütler veren hadisler kıyamete kadar delil olmaya devam ederler.
Sünnetin ve hadisin o zamana ve o mekana ait olanları, şartlara bağlı olarak yapılan işler-hadisler şartların değişmesiyle, haliyle kendiliğinden yürürlükten düşmüştür. Mesela taş toprakla taharetlenmek gibi ve dişleri erak denilen ağaçla/misvakla fırçalamak gibi…
İslam kültüründe sünnet inkar edilemez.