Anavatan Türkiye’nin BM nezdinde Batı Trakya Türklerinin sorunlarını dile getirmesi vatanımızda rahatsızlık yarattı
Türkiye, BM nezdinde Batı Trakya Türklerinin sorunlarını dile getirince Bakan Yardımcısı Kotsiras hemen cevap verdi.

Dışişleri Bakan Yardımcısı Yorgos Kotsiras, 26 Şubat 2025 tarihinde Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Konseyi’nin İsviçre’nin Cenevre kentinde geçekleştirilen 58. olağan oturumunda konuştu.
Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakan Yardımcısı ve Avrupa Birliği (AB) Başkanı Büyükelçi Mehmet Kemal Bozay’ın bir gün önce yaptığı açıklamaya cevap veren Kotsiras, Yunanistan’ın Lozan Antlaşması’na göre dini bir azınlık olan (Batı) Trakya bölgesindeki Müslüman azınlığın haklarının sürekli olarak güvence altına alınmasına özel bir önem verdiğini iddia etti.
Kotsiras, Müslüman azınlık mensuplarının Lozan Antlaşması uyarınca özel koruma altında olduğu ve aynı zamanda Yunan ve AB vatandaşları olarak tüm haklardan faydalandığını ileri sürdü.
Türkiye Dışişleri Bakan Yardımcısı ve AB Başkanı Büyükelçi Mehmet Kemal Bozay, BM İnsan Hakları Konseyi’nin 58. olağan oturumunun açılışında çevrim içi yaptığı konuşmada, Batı Trakya’daki Türk azınlığın ve On İki Adalarda yaşayan Türk kökenli Yunan vatandaşlarının en temel hak ve özgürlüklerinin ciddi şekilde ihlal edildiğini belirterek, BM İnsan Hakları Konseyi’ne buradaki Türklerin etnik kimlikleri ve haklarının Yunanistan tarafından gerektiği gibi saygı görmesini sağlamak için harekete geçmesi çağrısında bulunmuştu.
Konuyla ilgili olarak Avrupa Batı Trakya Türk Federasyonu (ABTTF) Başkanı Halit Habip Oğlu, “Anavatanımızın bu kez BM nezdinde toplumumuzun sorunları ve maruz kaldığı hak ihalelerini dile getirerek bizlere sahip çıkması ülkemizde yine rahatsızlık yarattı. Ülkemizin Dışişleri Bakan Yardımcısı Kotsiras’ın iddia ettiğinin tam aksine Lozan Antlaşması ile teminat altına alınan eğitim ve dini özerkliğimiz yıllar içerisinde çeşitli yasa ve tek taraflı uygulamalar sonucunda bugün fiili olarak ortadan kalkmış durumda. Özerk statüdeki ilkokullarımız öğrenci azlığı bahanesiyle her yıl teker teker kapatılıyor, toplumumuzun seçtiği müftüler tanınmıyor. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin derneklerimizle ilgili aleyhindeki üç kararı 17 yıldır ısrarla uygulamayan ülkemiz, toplumuzun örgütlenme özgürlüğünü ve hukukun üstünlüğü ilkesini sistematik olarak ihlal etmeyi sürdürüyor. Tüm bu gerçekler ortadayken ülkemizin yöneticilerini uluslararası kamuoyunu yanıltıcı aslı olmayan söylemleri terk etmeye çağırıyor, ülkemizin sorunlarımızın çözümü için toplumumuzla iyi niyete dayalı doğrudan diyalog kurması talebimizi yineliyoruz.” dedi.