Filistin gösterileri ve orantısız polis şiddeti: Alman polisini kim yönlendiriyor?
Almanya’nın Gazze destek eylemlerini yasaklaması ve izin verilenlerde polisin orantısız şiddeti, Berlin’in insan hakları sicilinde kalıcı bir leke olacaktır.

Sakarya Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kemal İnat, Almanya'da Filistin'e destek gösterilerine yönelik orantısız polis şiddetinin arka planını AA Analiz için kaleme aldı.
***
Almanya’da İsrail’in Gazze halkına karşı gerçekleştirdiği soykırımı eleştirmek ve durdurulmasına katkıda bulunmak için yapılan Filistin yanlısı gösterilerde karşılaşılan polis şiddetinin giderek arttığı görülüyor. Kendileri için herhangi bir tehdit yokken keyfi şekilde göstericileri darbeden, yere yatırarak yüzlerini yere bastıran, boğazlarını sıkan, ağızlarını kapatan Alman polislerinin neden bu kadar tahammülsüz ve sertlik yanlısı davrandıkları soruluyor. Demokrasi ve insan hakları dendiğinde, yüksek standartlara sahip olduğu iddiasında olan ve bu alanlarda başka ülkelere eleştiri ve baskılarda bulunan Almanya, Filistin yanlısı gösterilerden neden bu kadar rahatsız oluyor? İsrail’i desteklemek için toplananlara müdahale edilmezken Filistin’e destek vermek ve soykırıma karşı çıkmak için toplananlar neden şiddete maruz kalıyor? Başka birçok Avrupa ülkesinde göstericiler İsrail saldırganlığını ve soykırımı eleştirebilirken, Gazze halkına destek için toplanabilirken Almanya’da neden Filistin’e destek gösterileri keyfi şekilde yasaklanıyor?
Gelinen nokta itibarıyla, Almanya meydanlarında İsrail’in katliamlarını savunmak serbest ama Filistin’i desteklemek ve İsrail katliamlarını eleştirmek ise yasak. Fakat Almanya’da son dönemde yapılan kamuoyu yoklamalarına göre, halkın büyük bir kısmı federal hükümetin politikalarının aksine İsrail’e soykırımın durması için daha fazla baskı yapılması gerektiğini (yüzde 67), Filistin devletinin Almanya tarafından tanınmasını (yüzde 54) ve İsrail’e silah satışının durdurulmasını (yüzde 80) savunuyor; İsrail’in 7 Ekim sonrasında Gazze’ye yönelik saldırılarını haksız buluyor (yüzde 83).
Buna rağmen Almanya yönetimi İsrail’i kayıtsız şartsız destekleme ve soykırıma ortak olma yönündeki politikasına devam ediyor. Bu yönetimin emrindeki Alman polisi de İsrail’in saldırganlığına, katliamlarına ve hukuksuzluğuna karşı toplanan göstericileri yıldırmak ve protestolarından vazgeçirmek için her türlü şiddeti uyguluyor.
Polis şiddetinin arkasında İsrail yanlısı politikacılar var
Alman federal polisinin bağlı olduğu İçişleri Bakanı Alexander Dobrindt’in katı bir İsrail destekçisi olduğu açıklamalarından görülüyor. Koalisyon hükümetinin ortağı Hıristiyan Birlik Partilerinden küçük ortak Hıristiyan Sosyal Birliği’nin mensubu olan Dobrindt, Avrupa Birliği’nin (AB) İsrail’in Filistin halkına karşı gerçekleştirdiği insan hakları ihlallerinden dolayı bu ülkeye finansal desteği durdurması planına karşı çıkıyor. Netanyahu hükümetinin Gazze’de yürüttüğü soykırım Birleşmiş Milletler (BM) raporlarıyla tespit edilmesine rağmen Almanya’nın kararlı bir şekilde İsrail’in yanında durmaya devam edeceğini açıklayan, İsrail’in İran’ın nükleer tesislerine karşı gerçekleştirdiği uluslararası hukuka karşı saldırısını destekleyen ve Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin (UCM) İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu hakkında verdiği tutuklama kararını “akıl almaz bir aptallık” (bodenlose Dummheit) olarak nitelendiren Dobrindt, İsrail yanlısı bir siyasetçi olarak öne çıkıyor.
İsrail’e bağlılığı ve Filistin yanlısı gösterilere tahammülsüzlüğü bilinen Dobrindt’in emrindeki Alman polislerine göstericilere nasıl davranmaları gerektiğine dair ne tür talimatlar verdiği tahmin edilebilir. Filistin yanlısı protesto gösterilerinde İsrail’i eleştiren sloganları anti-semitist görüşler olarak gören Dobrindt’in Gazze’de soykırım işleyen faşist Netanyahu hükümetine olan sempati ve desteği Alman polisinin Gazze halkının yanında olduklarını göstermeye çalışan göstericilere karşı şiddetini açıklıyor. İsrail destekçisi Dobrindt’ten emir alan Alman polisi soykırım karşıtı göstericilere göz açtırmıyor.
Alman polisinin Gazze için yapılan gösterilerdeki şiddetini sadece Dobrindt gibi faşist Netanyahu hükümetine yönelik eleştirilere tahammülü olmayan siyasetçilerle açıklamak eksik olur. Bu ülke elitlerinin çoğunun ruhuna işlemiş olan, geçmişte yaşanan Yahudi soykırımı nedeniyle oluşan yükün her türlü saldırgan politikalarına rağmen İsrail’in arkasında durmak suretiyle hafifletileceği düşüncesi de Alman hükümetinin İsrail eleştirilerine karşı tahammülsüzlüğünü açıklayan bir olgudur. Bu patolojik durum Almanya’da hükümetlerüstü bir yaklaşıma işaret etmektedir. Diğer Avrupa ülkelerinde iktidardaki partinin ideolojisine göre İsrail destekçiliğinin ya da eleştirilerinin düzeyi değişirken Almanya’da nerdeyse bütün partiler ideolojik kimliklerinden bağımsız olarak İsrail destekçisidirler ve sanki kendilerini kayda alan bir yer varmış gibi bu desteklerini sürekli olarak gösterme kaygısı içerisindedirler. Merkez sağ, merkez sol, liberal ve aşırı sağ partiler, İsrail’in Filistin veya Lübnan’da gerçekleştirdiği katliamlarına, Suriye ve İran’ı hedef alan uluslararası hukuka aykırı saldırılarına rağmen kendilerini İsrail’i desteklemek zorunda hissederler. Bir soykırımın yükünü, o soykırımın mağduru halkın başka bir soykırım yapmasına destek vererek hafifleteceklerini zannediyorlar.
Almanya gibi genel olarak “rasyonel” yönetildiği düşünülen bir ülkenin nasıl bu tür anlamsız politikalara sürüklendiğini anlamak kolay değildir. Belki asıl hedefleri tarihten gelen bir yükten kurtulma değil de günümüz yüklerinden kurtulmaktır. Belki de siyonist lobilerin kıskacındaki ABD’den gelebilecek baskıları engellemek ve Rusya gibi tehditler karşısında Washington’un desteğini garanti etmek için söz konusu siyonist lobileri memnun etmeye çalışıyorlar ve bu yüzden aşırı İsrail destekçisi bir politika izliyorlar. Her iki durumda da, aşırı sol bazı partiler hariç, bütün partilerin rollerini iyi oynadıkları ve Almanya’nın İsrail soykırımına destek olması konulu senaryoda üzerlerine düşeni eksiksiz yaptıkları söylenebilir.
Soykırımcı İsrail’i desteklemenin Almanya için muhtemel sonuçları
Ancak Almanya’nın, 7 Ekim sonrasında İsrail’in orantısız güç kullanmasının Gazze’de soykırıma varmasına, Batı Şeria, Lübnan, Suriye, İran ve Katar’da uluslararası hukukun temel prensiplerinin ayaklar altına alınarak tarifsiz bir saldırganlığa uzanmasına rağmen faşist Netanyahu yönetimine destek vermeye devam etmesinin gerek iç gerekse dış politika açısından tamir edilmesi zor sonuçları olacağı açıktır. Her şeyden önce Berlin’deki son iki federal hükümet yeni bir soykırım yükünü yüklendi. Almanya’nın Güney Afrika Cumhuriyeti’nin Uluslararası Adalet Divanı’nında (UAD) İsrail aleyhine açtığı soykırım davasına İsrail lehine müdahil olması ve mevcut federal hükümetin önde gelen isimlerinin UCM’nin Netanyahu hakkında verdiği tutuklama kararına karşı çıkıp uygulamayacaklarını açıklamaları Almanya’nın uluslararası yargı kurumları nezdindeki saygınlığını kaybetmesine yol açmıştır. Başka birçok Avrupa ülkesinde serbestçe Gazze halkına destek gösterisi yapılırken Almanya’nın kendi ülkesindeki gösterilerin bir kısmını yasaklaması, izin verdiği bir kısmında ise Alman polisinin göstericilere orantısız şiddet uygulaması da Berlin’in insan hakları konusundaki karnesinde silinmez bir leke olarak kalacaktır. Federal Meclisin aldığı bazı kararlarda Almanya’daki Yahudileri korumak bahanesiyle İsrail’e yönelecek eleştirileri suç kapsamına dahil etmesi ve siyonizm eleştirisini de anti-semitizm ile eşdeğer tutması da Almanya’nın hukuk devleti niteliğinde açılan yaralardan birisi olmuştur.
Ülkede yapılan ve yukarıda zikredilen kamuoyu yoklamaları, Alman halkının İsrail saldırganlığı karşısında Berlin’in izlediği politikadan ciddi derecede rahatsız olduğunu göstermektedir. Buna rağmen federal hükümetin bu yanlış politikada ısrar etmesi, iki devletli çözümü savunduğunu söylemesine karşın Filistin devletini tanımayı reddetmesi, İsrail saldırganlığını durdurma konusunda faydası olabilecek yaptırımları bloke etmesi ve son aylara kadar İsrail’e silah satışını sürdürmesi halkın iktidardaki partilere karşı rahatsızlığını artırarak marjinal partilere yönelimini güçlendirecektir.
Ayrıca bir yandan Rusya karşısında Ukrayna’yı desteklemesini uluslararası hukuk ve insan haklarına sahip çıkma gerekçesiyle açıklayan Alman hükümetinin diğer yandan İsrail’in Gazze halkına karşı soykırımını ve diğer bölge ülkelerine karşı saldırganlığını desteklemesi kendi halkı nezdinde de inandırıcılığını kaybetmesine ve Ukrayna politikası için arzu ettiği desteği bulamamasına yol açmaktadır.
[Prof. Dr. Kemal İnat, Sakarya Üniversitesi Öğretim Üyesidir.]
AA