Bayramlar ve Ramazan Bayramı Sevinci
Oruç ayı ve on bir ayın sultanı olan ramazan ayının sonunda üç gün bayram yapılır. Buna Ramazan Bayramı denir.
Oruç ayı ve on bir ayın sultanı olan ramazan ayının sonunda üç gün bayram yapılır. Buna Ramazan Bayramı denir.
Müslümanlar ramazan ayını; Allah'ın emirlerine uyarak ibadet, güzel ahlak ve hayırlı işler yaparak geçirirler. Bu bir ayı oruçla ve ibadetle geçirmenin ve Allah'ın rahmetine nail olmanın ümit ve sevinci üç gün bayram yaparak yaşarlar.
Bayramlar, toplumların yaşamında anlamlı günlerdir. Bu nedenle bu günler sevinç ve neşe içinde kutlanır. Bayram hazırlıkları bir hafta öncesinden başlar. Her tarafı tatlı heyecan sarar. Alış verişler yapılır. Yeni elbiseler alınır. Bayramda ikram edilmek üzere baklava ve börekler yapılır. Evler temizlenerek bayram hazırlıkları tamamlanır.
Bayramın birinci günü, sabahleyin erkenden kalkılır. Abdest alınıp temiz elbiseler giyilerek camiye gidilir. Camide cemaatle bayram namazı kılınır. Bayram namazı kılındıktan sonra genellikle barış, sevgi ve güncel konuları içeren "Hutbe" dinlenir. Daha sonra toplu halde dua edilir. Camide veya cami çıkışında Müslümanlar birbirlerinin bayramını tebrik ederler.
Erkekler camiden dönünce, aile bireyleri arasında bayramlaşma yapılır. Küçükler büyüklerin ellerinden öperek, hayır dualarını alırlar. Büyükler de küçüklere değişik hediyeler vererek, onları sevindirirler.
Bayram süresince en yakın komşulardan başlamak üzere, eş, dost, akraba ziyareti yapılır. Dargınlar barıştırılır, yoksullar, kimsesizler gözetilir. Hastalar ziyaret edilir. Uzakta bulunan akraba ve dostların bayramları çeşitli iletişim araçlarıyla kutlanır. Ayrıca vefat etmiş olan yakınların kabirleri ziyaret edilir. Burada onlar için Kur'an okunur ve dua edilir.
Bayram Sevinci
Enes ibni Malik Radiyallâhu Anh anlatıyor:
Cahiliye devrinde yılda iki gün vardı ki, halk o günlerde eğlenirdi. Resulullah Sallallâhu Aleyhi Vesellem Medine’ye gelince şöyle buyurdu:
“Sizin de eğleneceğiniz iki gününüz var. Allah, Cahiliye devrindeki o günlerin yerine size daha hayırlısını verdi. Onlar Ramazan ve Kurban Bayramı günleridir.” (Nesâi, İydeyn: 1)
Ramazan ve Kurban Bayramlarının dinimizdeki önemi, İslâmın iki temel ibadeti olan oruç ve hac ibadetiyle ilgili olmalarından kaynaklanır.
Ramazan Bayramı oruç ibadetine duyulan bir şükrün sevincidir, Kurban Bayramı da kurban ve hac ibadetinden dolayı duyulan bir şükrün sevincidir.
Ramazan Bayramı, oruç gibi bir ay süren meşakkatli bir ibadete gösterilen sabır imtihanının başarılması demektir.
Nefislerini bir ay süreyle Allah rızası için yeme, içme ve cinsel arzularından alıkoyan mü’minler, böylesine bir bayramı hak ederler. Ramazan Bayramı bu anlamda bir aylık Ramazan orucunun toptan iftar vaktidir. Bu sır içindir ki, bu bayrama “Fıtır Bayramı” adı verilmiştir.
Her gün oruçlarını kusursuz tamamlayanların iftarla sevindikleri gibi, bir ayı tamamlayanların da bayramla sevinmeleri, Ramazan Bayramının en manalı ve duygulu bir yönünü teşkil eder.
Her sene bu iki bayramı kutlamanın sevincini yaşarız. Allah’a olan şükrümüzü bir kat daha arttırmaya çalışırız.
Enes ibni Mâlik Radiyallâhu Anhın anlattığına göre Resulullah Sallallâhu Aleyhi Vesellem, Ramazan Bayramı günü birkaç tane hurma yemeden bayram namazına çıkmazdı. (Buhari, İydeyn: 4)
Cabir ibni Abdullah Radiyallâhu Anh Resulullah Sallallâhu Aleyhi Vesellemin bayram namazını şöyle anlatıyor:
“Bayram günü Resulullah Sallallâhu Aleyhi Vesellemle birlikte namazda hazır bulundum. Hutbe okumadan önce, ezan okumadan ve kamet getirmeden namaza başladı. Sonra Bilal’e dayanarak ayakta iken Allah’a karşı takva üzere bulunulmasını tavsiye etti. Allah’a itaate teşvik ederek halka vaaz ve nasihatte bulundu. Sonra yürüdü, kadınların bulunduğu tarafa gelince onlara vaaz ve nasihatt etti.” (Müslim, Salâtü’l-İydeyn: 4)
Bayram namazından sonra sadaka vermek de Resulullah Sallallâhu Aleyhi Vesellemin üzerinde önemle durduğu hususlardan biridir. Bu konudaki hadis-i şerifin meali şöyledir:
İbni Abbas Radiyallâhu Anhümâ anlatıyor:
Resulullah Sallallâhu Aleyhi Vesellem, Ebu Bekir, Ömer ve Osman ile birlikte Ramazan Bayramı namazında hazır bulundum. Bunların hepsi de namazı hutbeden önce kıldırır, sonra da hutbeyi okurlardı.
Bir defasında Resulullah Sallallâhu Aleyhi Vesellemin hutbeden sonra minberden aşağıya indiğini, cemaatin dağılmaması için eliyle “oturun” işareti yaptığını görür gibiydim.
Sonra yanında Bilâl olduğu halde, erkeklerin saflarını yara yara kadınların bulunduğu yere geldi. Resulü Ekrem:
“Ey Peygamber! İnanmış kadınlar, Allah’a hiçbir şeyi ortak koşmamak, hırsızlık yapmamak, zina etmemek, çocuklarını öldürmemek, elleriyle ayakları arasında bir iftira uydurup getirmemek, iyi işi işlemekte sana karşı gelmemek hususunda sana biat etmeye geldikleri zaman, biatlerini kabul et ve onlar için Allah’tan mağfiret dile. Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, çok esirgeyendir” (Mümtehine Suresi, 12) âyetini okuduktan sonra kadınlara:
“Sizler bu biat üzere sabit misiniz?” diye sordu.
İçlerinden kim olduğu bilinmeyen bir kadın:
“Evet, ey Allah’ın Resulü” dedi.
Diğerleri cevap vermedi. Bunun üzerine Resulullah Sallallâhu Aleyhi Vesellem, “Öyle ise sadaka verin” buyurdu.
Bilâl elbisesini yayarak, “Babam, annem size feda olsun! Haydi gelin atın” dedi.
Onlar da halkalarını, yüzüklerini Bilâl’in elbisesi içine atmaya başladılar.” (Müslim, Salâtü’l-İydeyn: 1)
Bayram günlerinde meşru dairede oyun ve eğlenceye de müsaade edilmiştir. Bu husustaki Peygamberimizin müsaadesini Hz. Âişe Radiyallâhu Anhâ anlatıyor:
Bir def’a Mina günlerinde (yani Kurban Bayramının ilk üç günlerinden birinde) Resulullah Sallallâhu Aleyhi Vesellem yanıma girdi. Karşımda Buâs ezgilerini def çalarak okuyan iki kız vardı. Yatağına uzanıp yüzünü çevirdi.
Derken Ebu Bekir girdi: “Bu ne hal? Resulullah’ın yanında şeytan çalgıları mı?” diyerek beni azarladı.
Bunun üzerine Sallallâhu Aleyhi Vesellem ona dönüp, “Onlara ilişme” diye buyurdu.
Babamın zihni başka bir şeyle meşgul olunca kızlara işaret ettim, onlar da çıktılar.
Buhari’nin rivayetine göre Muhammed Sallallâhu Aleyhi Vesellem, “Onlara ilişme” dedikten sonra “Her kavmin bayramı vardır, bu da bizim bayramımızdır” ya da “Bu günler bayram günleridir” diye eklemiştir. (Müslim, İydeyn: 16-22, Buhârî, İydeyn: 25)
Asr-ı Saâdette, bugünkü folklore benzer şekilde millî geleneğe dayanan mızrak oyunları ve rakslar vardı. Bunu genellikle Habeşistanlılar oynardı. Buhârî ve Müslim gibi hadis kitaplarında bu hususta Hz. Âişe’den nakledilen bazı rivayetler vardır.
Bir bayram günü Sudanlılar kalkan ve mızrak oyunu oynayıp raks ederken Resulullah Sallallâhu Aleyhi Vesellem onları gördü, Hz. Âişe’nin bu oyunu seyretmesine izin verdi.
Bayram Ve Bayram Namazları
Bayram, bir ferah ve sürur günü demektir. Arabçası İyd'dir.
Resûlüllah Efendimiz, Medine-i Münevvere'ye teşrif buyurduklarında, ora ahalisinin senede iki bayram günleri olduğunu anlayınca, "Allah Teâla size o iki bayram günlerine bedel, onlardan daha hayırlı iki bayram günü ihsân etmiştir" buyurmuş; ve o günlerin de Ramazan-ı şerîf bayramı ile Kurban bayramı günleri olduğunu haber vermiştir.
Ramazan bayramı (Iyd-i fıtır) 3 gün; Kurban bayramı (Iyd-i edhâ) ise 4 gündür.
Bayram Namazlarının Hükmü
Kendilerine Cuma namazı farz olan kimselere, Ramazan ve Kurban bayramı namazları vâcibdir. Cuma namazı için lâzım olan bütün şartlar, Bayram namazları için de lâzımdır. Şu kadar var ki, bayram için hutbe sünnettir ve namazdan sonradır. Hutbe okunmasa da Bayram namazı sahihtir. Fakat sünnet terkedilmiş olur.
Şâfiîlerce Bayram namazları sünnet-i müekkededir. Bir görüşe göre de farz-ı kifâyedir. Ve İslâmî şeâirdendir. Cemaatle kılınması efdaldir. Yalnız başına hutbesiz de kılınabilir.
Bayram namazları ikişer rek'attır ve cemaatla cehrî olarak kılınır. Ezan ve kâmeti yoktur.
Bayram Namazlarının Kılınışı
Güneşin doğuşundan 50 dakika kadar bir süre geçtikten sonra bayram namazının vakti girer. Vakit girince cemaat saf olarak: "Niyet ettim vâcib olan bayram namazını kılmaya, uydum imama" diye niyet ederler. İmam da namazı kıldırmaya niyet eder. Allahü Ekber diyerek tekbir alır ve namaza durur. Cemaat da tekbir alarak namaza durur. Bu iftitah tekbiridir. Ve her namazda vardır. İftitah tekbirleri alındıktan sonra herkes içinden Sübhâneke'yi okur. Sonra imam biraz fasıla ile, birbiri ardısıra ellerini kulaklarına kaldırıp açıktan üç kere tekbir alır. Cemaat de öyle yapar. Birinci ve ikinci tekbirlerde eller yanlara salınır. Üçüncü tekbirden sonra göbeğin altına bağlanır. Bu tekbirlere zevâid tekbirleri denir. Zevâid tekbirleri vâcibtir.
Bundan sonra imam içinden Eûzü - Besmele çeker. Açıktan Fâtiha ve sûre okur. Sonra rükû' ve secdeye gidilir. İkinci rek'ata kalkılır. İkinci rek'atta imam içinden Besmele çekerek yine Fâtiha ve sûre'yi açıktan okur. Sûre bitince birinci rek'atta olduğu gibi eller kulaklara götürülerek üç kere tekbir alınır. Bunlara da zevâid tekbirleri denir. Üçüncü tekbirden sonra eller bağlanmadan tekrar Allahü Ekber denilerek rükû'a gidilir. Bu dördüncü tekbir, rükû'a eğilirken söylenen tekbirdir. Rükû'dan sonra secde yapılır. Tahiyyât, salâvat ve dualar okunarak selâm verilir. Böylece bayram namazı kılınmış olur.
Namazdan sonra imam minbere çıkarak oturmaksızın bayram hutbesine başlar. Aynen Cuma hutbesinde olduğu gibi iki hutbe okur. Ancak bayram hutbelerine tekbir ile başlanır. Cemaat da bu tekbirlere hafifçe iştirâk eder.
Kurban bayramı namazını acele kılmak, Ramazan bayramı namazını ise biraz geciktirmek müstehabdır.
Hutbede bayramın mahiyetinden, öneminden bahsedilir. Kurban bayramında ise kısaca kurban hükümlerine temas etmekte ve teşrik tekbirlerini cemaata hatırlatmakta fayda vardır. Hutbeden sonra dua yapılarak cemaat dağılır.