Espressor Coffee
Espressor Coffee

'25 Mart' Batı Trakya Müslüman Türkleri için bayram mıdır?

25 Mart, bütün Hıristiyan âlemi için en büyük dinî bayramlardan biridir. Yunanistan’ın ise hem dinî hem millî bayramdır. Hıristiyan dünyasının her yıl 25 Mart’t

Köşe Yazıları 26 Mart 2017
'25 Mart' Batı Trakya Müslüman Türkleri için bayram mıdır?

25 Mart, bütün Hıristiyan âlemi için en büyük dinî bayramlardan biridir. Yunanistan’ın ise hem dinî hem millî bayramdır.

Hıristiyan dünyasının her yıl 25 Mart’ta dinî bir bayram olarak kutladığı, hayırlı müjde veya meleğin müjdesi, Arapça’da Beşara, Grekçe’de Evangelismos, Bulgarca’da  ise Blagoveştenye bayramı, Luka İncil’inde şöyle geçmektedir: Büyük melek Cebrail, Meryem’e gelerek, kendisine bir erkek eli değmediği halde, yani bakire olduğu halde, hamile kalıp, bir erkek evlâdı doğuracağını ve ismini İsa vereceğini müjdelemiştir. İşte büyük meleğin müjdesi bayramı bu anlatıma dayanmaktadır. Buraya kadar olan kısım, büyük ölçüde Kuran’daki anlatımla da örtüşmektedir.

Tartışmalı sorunlar bundan sonra gelmektedir. Hıristiyanlığın ilk yıllarında böyle bir bayram ve böyle bir kutlama söz konusu değildir. Hz. İsa’nın doğumundan yüzyıllar sonra, İznik, İstanbul ve Efes Konsüllerinde, bu bayramın ne zaman ve ne şekilde kutlanacağı tartışılmıştır. Kilise babaları, 25 Mart tarihini seçme sebepleri, İslâm’a göre Hz. İsa’nın, Hıristiyanlara göre, Rab Mesih’in doğumundan 9 ay öncesine denk gelmesidir. Yani büyük melek, Hz. Meryem’in Hz. İsa’ya hamile olduğunun müjdesini verdiği gün, 25 Mart olarak kabul edilmiştir.

Bir diğer tartışmalı konu ise, Hıristiyan dünya’sının iki bin yıldan beri tartıştığı ve bir türlü çözüme kavuşturamadığı teslis inancı sorunudur. Baba+Oğul+Ruh’ul-Kudüs=Tanrı. Yani, Hz. Meryem’e, Tanrıdoğuran (Theotokos) yoksa Mesihdoğuran (Hristotokos) mı denmesi gerekir? Bu konu kilise babaları tarafından hâlâ tartışılmaya devam edilmektedir. Doğu ve Batı kiliseleri ile Reformist kiliseler arasında büyük farklılıklar söz konusudur.

Beşinci yüzyılın başında ve konsüller tartışmalarının en hararetli döneminde yaşamış olan, İstanbul Patriği Nestorios, dua ve ayinlerde, Meryem’e Tanrıdoğuran denmesine şiddetle karşı çıkmıştır, Mesihdoğuran denmesi gerektiğini savunmuştur.

Bu tartışmalara son noktayı koyan Allah Kelâmı Kuran-ı Kerim’in Mâide suresinin 116-117 ve 118. Ayetleridir. Bu ayetlerde C. Allah ahirette Hz. İsâ’ya şöyle soracak. Allah “Ey Meryem oğlu İsâ! İnsanlara sen mi ’Allah’ın dışında beni ve annemi tanrı kabul edin’ dedin? Buyurduğu zaman o şu cevabı verir: ‘Hâşâ! Seni tenzih ederim. Hakkım olmayan şeyi iddia etmek bana yakışmaz hem ben söyleseydim şüphesiz sen onu bilirdin. Sen benim içimdekini bilirsin, ama ben senin zatında olanı bilmem. Gizlileri tam olarak bilen yalnız sensin. Ben onlara ancak senin bana emrettiklerini söyledim; ‘benim de rabbim sizin de rabbiniz olan Allah’a kulluk edin’ dedim. İçlerinde bulunduğum sürece onların yaptıklarına tanık idim. Fakat sen beni içlerinden aldıktan sonra onların halini bilip gören sadece sensin. Şyet onlara azap edersen, şüphesiz onlar senin kullarındır. Eğer onları affedersen, hiç kuşku yok sen hem izzet hem hikmet sahibisin.”

Kısaca, Hıristiyan dünya’sının dinî bir bayramı olarak 25 mart, teslis inancına göre değil, Tevhit inancına göre, bu Beşaret-i Meryem gününe saygı göstermek ve Hıristiyan kardeşlerimizin bayramını kutlamanın bir mahzuru olmadığı kanaatindeyim. Ancak, yine de en doğrusunu Allah bilir. Kendi dininizce, Evangelismos bayramınız kutlu olsun, hidayete vesile olsun!

Gelelim Yunanistan’ın millî bayramı olarak kutlanan 25 Mart yortusuna: Yunanistan’ın Osmanlı İmparatorluğuna karşı Mora’da başlattıkları isyan, Osmanlı tarihinin en uzun süreli ve en vahşi bir isyanı olarak tarihe geçmiştir. Altı yüz yıldan fazla, birçok din, mezhep ve etnik kültüre sahip olan grupları, millet sistemine göre büyük bir başarıyla, adil bir şekilde yönetmeyi başarmış, kozmopolit bir imparatorluk olan Osmanlı, Yunanistan’ın 1821’de ilân ettiği isyanlarla Osmanlı topraklarında büyük çatlamalara sebep olmuştur.

Fatih Sultan Mehmet’in 1453 yılında, İstanbul’u fethetmesi, Ortodoks İstanbul Rumlarını, Katolik Romalıların elinden kurtarmasıyla, İstanbul Rum Ortodoksları rahat bir nefes almışlardır. Buna rağmen, İstanbullu Rum tüccarlar tedirgin olmuş, Osmanlı’nın himayesinde ticaretlerini rahat yapamayacaklarını düşünmüşlerdir. Bunun için, ticaretlerini İtalya, İspanya ve Fransa’dan yönetmeye başlamışlardır.

Fatih Sultan Mehmet’in İstanbullu Rum tüccarları geri çağırması ve Katolikler tarafından görevine son verilen Patriklik makamına, yeni bir Ortodoks Rum Patrik tayin etmesiyle, İstanbul Rumları rahatlamışlardır.

Fakat her türlü özgürlük ve imtiyazlar verilmesine rağmen, daha ilk günlerden, Fatih tarafından fiilen son verilen Bizans İmparatorluğunu tekrar canlandırmak için harekete geçmişlerdir. Yer altına çekilen ve manastırlarda gizli okullar vasıtasıyla, büyük Bizans hayallerini, ‘megali idea’ büyük mefküre düsturuyla, ilk tohumlarını atmaya başlamışlardır.

Megali İdea mefküresiyle yetişen İstanbullu Rum gençler, İstanbullu Rum Tüccarların yardımıyla, İtalya ve Fransa’da, özel eğitimlerden geçirilerek, Osmanlı bürokrasisine, ordusuna ve ekonomisine sinsi bir şekilde sızmayı başarmışlardır.

Her alanda bilim adamı, iyi yetişmiş esnaf ve sanatkarlar aracılığıyla her alana hakim olmuşlardır. Bütün Osmanlı coğrafyasında, özellikle balkanlarda ve Yunanistan’da, 18. Yüzyılın sonlarında, isyancı çeteler kurarak, Osmanlıya karşı, kanlı ve vahşi isyanlar başlatmışlardır.

Burada küçük bir parantez açayım. 15 Temmuz sürecine getiren 40 yıllık sızma faaliyetleri, FETÖ örgütü lideri ile Patrik efendinin derin akrabalık bağlarını bir kez daha bu çerçevede düşünün bakalım nasıl sonuç ortaya çıkaracaksınız.

Osmanlıya karşı bütün isyanları, Osmanlı tebaası zengin İstanbullu Rum zenginler finanse etmişler, Rusya, Fransa ve İngiltere desteklemişlerdir. İngilizlerin kışkırtmasıyla, Osmanlıya karşı ilk ayaklanma, 1770’te  Orlof ayaklanması olarak bilinen Rusların ayaklanmasıdır. Ruslar, Hıristiyan Ortodoksları kışkırtarak, İstanbul Rumlarını cesaretlendirmişlerdir.

Yunanistan’ın ilk isyanı sanıldığının aksine, Mora’da değil, Eflak ve Boğdan’da, İpsilandis kardeşler öncülüğünde başlatılmıştır. Bu isyan kısa sürede bastırılmıştır. Aleksandros İpsilantis, kardeşi Dimitris İpsilantis’i Mora’ya göndererek buradaki Rumları kışkırtmıştır. Bu kışkırtmaların neticesinde, 25 Mart 1821’de Nafpliyon’da, Osmanlı garnizonunu basmalarıyla Mora isyanı resmen başlamıştır. Kolokotronis komutasındaki isyancılar, kısa sürede Patra, Tripoli, Mesolongi kentlerini ele geçirmişlerdir.

İstanbul Rumlarının finansı, Rusların askeri desteği ve Fransa ve İngiltere’nin de siyasi desteğiyle, Mora’daki Rum toprak sahipleri 1821 yılında ilk örgütlü isyanı başlatmışlardır. Bu ilk kanlı ayaklanmayı, Cezayirli Gazi Hasan Paşa, kısa zamanda başarıyla bastırmıştır.

1821’den 1829’a kadar bütün isyanlar bastırılmış, 1830 yılında imzalanan Londra Antlaşmasıyla Yunanistan’ın bağımsızlığı ilân edilmiştir.

Eflâk, Boğdan, Tripoli, Patra ve Mesolongi’de gerçekleşen ilk isyanlar ve yüz yıldan fazla sürecek vahşi katliamlar, Yunan isyancıların vahşi karakterlerini net bir şekilde sergilemektedir.

Tarafsız yabancı kaynaklarda, kaydedilen zulüm ve vahşetler tüyler ürpertiyor. Tarihçi Thomas Gordon, Walter Alison Philip ve Wagstaff gibi tarafsız ve objektif tarihçiler, Tripoliça vahşi katliamı hakkında şunları kaydediyor: “Üç gün boyunca şehrin sakinleri, vahşi çetelerin insafsızlığına terk edilerek, yaş ve cinsiyet ayırımı yapılmaksızın, kadınlar ve çocuklar, öldürülmeden önce çeşitli işkencelere tabi tutuldu. Katliam o kadar büyüktü ki, Kolokotronis şehrin giriş kapısından, hisara kadar atının ayaklarının yere hiç dokunmadığını kendisi söyledi. Tripoliça’daki Yunan vahşetinden sonra, şehir ve sokak kenarları doğranmış cesetlerle doldu. Kadınların ve çocukların saklandığı dağlarda sığırlar gibi doğrandı. Paralarını ve değerli eşyalarını sakladıkları şüphe edilen Müslüman esirlere büyük işkenceler yapıldı. Kolları ve bacakları kesildi ve canlı-canlı ateşe yavaş-yavaş yaklaştırarak kızarttırıldılar. Hamile kadınların karınları deşildi, çocukları duvarlara taşlara çarpa-çarpa vahşice katlettiler. Cuma’dan Pazara kadar üç gün boyunca yer-gök insan çığlıklarıyla inledi. Bütün su kuyuları insan cesetleriyle doldu. Bir Yunan çeteci, övünerek ve göğsünü kabartarak, sadece ben 90 kişiyi öldürdüm diyordu." Dün Srebrenitsa’da ve Hocalı’da aynısını yaptılar. Bugün ellerine fırsat verilse beterini yaparlar.

Sadece Tripoliça’da hunharca katledilen insanların sayısı, değişik kaynaklarda farklı sayılar verilse de, Kolokotronis kendi hatıratında, vahşice doğrananların sayısını 32000 olarak vermektedir. Bu küçücük yarımadada 1821’de başlayan isyan ve katliamlar Osmanlı coğrafyasının bütününe yayılmıştır. Şimdi Müslüman ve Türk olarak, imanınız ve vicdanınız kaldırıyorsa zito 25 Mart, zito Kolokotronis deyin. Karar sizin.

Burada da bir parantez açmama müsaade edin. Bugüne kadar, Yunus Emre, Ahmet Yesevî ve Hacı Bektaş-ı Veli’den feyz alarak yetiştirdiğimiz evlâtlarımızı, niçin anaokulu çağından ve sadece Ortodoks Yunan eğitimcilerin himayesinde eğitim vermek istediklerini, masum yavrularımızı hangi kültür anlayışıyla zehirlemek istediklerini bir daha düşünün.

Yunanistan’ın, Batı Trakya Müslüman Türklerine karşı, doksan küsur yıldan beri uyguladığı, ayırımcılık, şiddet ve zulümler, farklı yöntemlerle devam etmektedir.

Maalesef ülkemizde 1970’li yıllardan sonra, kurulan insanlık düşmanı bütün Terör örgütlerine yardım ve yataklık edilmiştir. Günümüzde halen, PKK, DHKP-C, FETÖ gibi terör örgütlerine yardım ve yataklık yapılmaya devam edilmektedir.

İşte, sahte demokrasi ve batı medeniyetinin gerçek yüzü budur.

Millet gazetesi logo
© 2025 Millet Media
KÜNYE
MİLLET MEDİA Kollektif Şirketi
Genel Yayın Yönetmeni: Cengiz ÖMER
Yayın Koordinatörü: Bilal BUDUR
Adres: Miaouli 7-9, Xanthi 67100, GREECE
Tel: +30 25410 77968
E-posta: info@milletgazetesi.gr
ΤΑΥΤΟΤΗΤΑ
MİLLET MEDİA O.E.
Υπεύθυνος - Διευθυντής: ΟΜΕΡ ΖΕΝΓΚΙΣ
Συντονιστής: ΜΠΟΥΝΤΟΥΡ ΜΠΙΛΑΛ
Διεύθυνση: ΜΙΑΟΥΛΗ 7-9, ΞΑΝΘΗ 67100
Τηλ: +30 25410 77968
Ηλ. Διεύθυνση: info@milletgazetesi.gr