Espressor Coffee
Espressor Coffee

Azınlığın sesi daha gür çıkmalıdır

Geçen hafta yazmadım. Çünkü doğrusunu söylemek gerekirse yazı yazma şevkim kırıktı. Yazacak tabii ki çok ve hayatî önem arz eden Azınlık Meseleleri birikmiş, ha

Köşe Yazıları 14 Eylül 2012
Azınlığın sesi daha gür çıkmalıdır

Geçen hafta yazmadım. Çünkü doğrusunu söylemek gerekirse yazı yazma şevkim kırıktı. Yazacak tabii ki çok ve hayatî önem arz eden Azınlık Meseleleri birikmiş, hangisine önce değinsek diye düşünüyoruz, ama bazen de insanın her şeyin canına tak ettiği anlar da geliyor ve hiçbir şeyi yazmak istemiyor işte!

Peki, neden böyle oluyor?

Memeleketteki pejmurdelik, toplum meselelerindeki aymazlığımız, sorumlu mercilerin gereken sorumluluğu ve duyarlılığı ortaya koyma noktasındaki eksiklikleri, zaafları vs... Daha fazla saymayacağım çünkü her şeyden nem kapanlarımızın kaprisleriyle uğraşmak istemiyorum.

Diyeceksiniz ki, hırsızın hiç mi suçu yok? Mesele o zaten, ama ev sahibi de kapısını, canını ve damını sağlama almakla sorumludur. Bizler toplum olarak eşeğimizi sağlam kazığa bağlamakla mükellefiz. Gerekeni yapacaksın, hayırlısını da Allah’tan bekleyeceksin, demişler...

Demek ki, meseleleri gerektiği gibi ortaya koymak için iki noktaya bakmak gerekiyor:
1.Bizler görevlerimizi yerine getiriyor muyuz?
2.Devlet görevlerini yerine getiriyor mu?

Bence her iki noktada da eksiklikler ve büyük kusurlar ve hatta günahlar söz konusudur. Tabii ki, kusurların ve günahların en büyüğü bizleri ihmal eden, taleplerimizi görmezden gelen, hak ve hukukumuzu ihlâl eden yönetimindir. 
“Azınlık Anaokulları” meselesi, önümüzdeki süreçte Azınlık Eğitiminin geleceğini belirleyecektir. Bu konuda taviz verilirse ve yönetimin dayatmalarına boyun eğilirse, artık Azınlık Eğitimi’nin sonuna yaklaşıldığı anlaşılmış olacaktır. Azınlığın sorumlu mercileri bir araya gelip bu mesele hakkında en makul kararları almak için derhal toplanmalı ve gerekeni yapmalıdır. Bilinsin ki, her geçen saniye kan kaybıdır. Halkımız kendisine bir çıkış noktası gösterilmesini bekliyor.

Sormadan edemeyeceğim. 6 yıldır devam eden Mecburi (Azınlık) Anaokul Meselesi neden bu noktaya geldi? Bunun çoktan konuşulup izlenecek yol belirlenmesi gerekmiyor muydu? Neler oluyor?

Doğruya doğru, eğriye de eğri diyeceksek, en azından bu noktada Azınlık olarak pasif kaldığımızı itiraf etmeliyiz. Ne yazık ki, bu konuda gereken tavır zamanında tam olarak ortaya konamadı veya konduysa da devam ettirilemedi. Şurası da bir gerçektir ki, Azınlığın sorumlu mercilerinin seslerini daha gür bir şekilde seslendirmesi gerekiyor. DEB’i bu anlamda kutluyorum. Asıl mesele toplumun iradesinin yansıtılması noktasında yaşanan sıkıntılar ve tıkanmalardır. Azınlığa bu konuda yol göstermesi gerekenler elini taşın altına koyup sorumluluk almak istemiyor ve genelde topu ya taca ya da başkasına atıyor.

----------

Yunanistan Dışişleri Bakanlığı, Türkiye'nin Batı Trakya siyasetinden rahatsızmış... Hem suçlu, hem güçlü dediğimiz durumlardan birini daha sergilemiş oldu bu şekilde Dışişlerimiz. Böyle durumlarda imanın ve sabrın ne büyük bir nimet olduğunu daha iyi anlıyoruz.

Dışişleri, Türkiye’den neden rahatsız? Türk yetkililerin bölgemizi ziyaret ettiklerinde Azınlıkla kucaklaşmasından, gördüğü yakın ilgi ve alâkadan rahatsız. Yunan Dışişleri Sözcüsü Delavekuras, Batı Trakya'da bu yüzden bazı “uç çevrelerin olduğunu” söylemiş.

Anavatanına düşkün olanlar, gelen misafirleri kucaklayanlar –ki, buna bütün Azınlık dahildir-, Dışişlerimizin mantığıyla Yunan makamlarını rahatsız etmektedir.  Üstüne üstlük bu rahatsızlık resmi açıklamalarla da ilan edilerek Azınlık bu şekilde bir nevi potansiyel hain gibi gösterilmiş oluyor. Peki, bu Dışişleri hiç düşünmüyor mu ki, Altın Şafak taraftarlarının terör estirdiği  bir ortamda bu şekilde açıklamalar yapmakla azınlığımızı hedef haline getirmiş oluyor. Bu nasıl bir sorumsuzluk, nasıl bir densizliktir?     

Dışişleri’nin bu açıklamalarına alkış tutan ve onaylayanları da kınıyor ve Allah'a havale ediyoruz... Kamuoyu vicdanının bunları gerektiği gibi değerlendirmekte olduğunu görmek bizleri bir nebze de olsa teselli etmektedir.

Azınlığa karşı uygulanan acımasız baskı ve sindirme politikaları konusundaki rahatsızlığımızı bir kez daha altını çizerek belirtmek istiyorum. Şu bir gerçektir ki, Yunan Dışişleri raydan çıkmış durumda. Bir an önce kendine gelmelidir. Batı Trakya'daki temsilciliği ve memurları yanlış yoldadır. İkili ilişkileri germek için fırsat kollayacağı yerde dostluk ve barışın yolunu kolaylaştıracak olan hoşgörüyü ve ülkeyi krizden çıkaracak olan ekonomik işbirliğine odaklansın.

Delavekuras, Anavatınını seven Azınlık mensuplarına bakarak, Batı Trakya’da “uç çevreler” olduğunu söylüyor. Evet, “uç çevreler” var, ama onlar Batı Trakya'da yıllardan beri Yunanistan Dışişleri Bakanlığı’na bağlı olarak faaliyet gösteren Siyasi İşler Bürosu’nun Azınlığı kontrol etmek ve sindirmek için beslediği ve yönlendirdiği açıktan veya el altından görevli "uç çevreler”dir. Bunlar, yıllardır Azınlığımızın hayatını zorlaştırarak rahatsız ediyor.

Demek ki, aslında devletimizin Dışişileri, Azınlığımızın Anavatan yetkililerini karşılamasından, kucak açmasından rahatsız. Rahatsızlık veren, bizim Azınlık olarak misafirlere gösterdiğimiz kardeş yakınlığı, büyük ilgi ve alâka. İşin püf noktası işte tam da burası. Delavekuras istiyor ki, Türkiye’den bir soydaş geldiği zaman bizler ona sırtımızı dönelim. Oysa bilmiyor ki, böyle bir şey imkânsızdır. Aynı şey kendileri için de geçerli. Bu günlerde Dışişleri Bakan Yardımcısı İstanbul’daki Rum Azınlığı’nı ve Rum Ortodoks Patrikhanesi’ni ziyaret ediyor. Türk Dışişleri’nin bundan dolayı rahatsız olduğunu ifade eden bir açıklamasına rastlamadık. Bu durum Türk yetkililer tarafından çok makul bir şekilde karşılanıyor.  

Dışişleri ve yönetim, rahatsızlığını belirten bu tür açıklamalarla bizleri ayrıca rahatsız etmeyi bıraksın. Çünkü Batı Trakya Türkleri zaten Yunanistan'ın Azınlık siyasetinden rahatsız. En başta eğitim, millî ve dinî haklarımız konusunda haksızlıklarla karşı karşıya olduğumuz için rahatsızız. Durum itibariyle rahatsızlığını dile getirmesi gereken varsa, o da Azınlığımızdır. 

Yunanistan Dışişleri Bakanlığı yetkililerinin Azınlıkla ilgili olarak yapmış oldukları son açıklamalar ve Azınlık Eğitimi ile ilgili tutum ve kayıt meselesindeki uygulamalar,  Batı Trakya Türkleri'ni son derece üzmüş, rencide etmiş ve hayal kırıklığına uğratmıştır. Devleti idare edenlerin adam olmaya niyeti olsa böyle mi yaparlar?

Azınlık mücadelesi, Hak erleri oldukça tabii ki çözülene kadar devam edecektir. Sadece kağıt üstünde var olan Azınlık Hakları’mızın yeniden uygulamaya konana kadar olan hukuk savaşımız sürecektir. Zaman zaman inişler olsa da, insan hakları konusundaki çıkışımız için savaşmaya devam edeceğiz. Zamanı geldiğinde bunların hesabını sandıkta da görürüz. Bu yanlış politikaları izleyenleri sandığa gömmesini bizler çok iyi biliriz.

E.E Cummings’in bir sözüyle bitirelim: ''Seni diğerlerinden farksız yapmaya bütün gücüyle gece gündüz çalışan bir dünyada, kendin olarak kalabilmek, dünyanın en zor savaşını vermek demektir. Bu savaş bir başladımı, artık hiç bitmez!''

Millet gazetesi logo
© 2025 Millet Media
KÜNYE
MİLLET MEDİA Kollektif Şirketi
Genel Yayın Yönetmeni: Cengiz ÖMER
Yayın Koordinatörü: Bilal BUDUR
Adres: Miaouli 7-9, Xanthi 67100, GREECE
Tel: +30 25410 77968
E-posta: info@milletgazetesi.gr
ΤΑΥΤΟΤΗΤΑ
MİLLET MEDİA O.E.
Υπεύθυνος - Διευθυντής: ΟΜΕΡ ΖΕΝΓΚΙΣ
Συντονιστής: ΜΠΟΥΝΤΟΥΡ ΜΠΙΛΑΛ
Διεύθυνση: ΜΙΑΟΥΛΗ 7-9, ΞΑΝΘΗ 67100
Τηλ: +30 25410 77968
Ηλ. Διεύθυνση: info@milletgazetesi.gr