Değerlerimize sahip çıkmaya devam edelim
Haftalardır Ukrayna’daki siyasî krize dayalı olarak kadim Türk yurdu olan Kırım’daki gelişmeleri kaygıyla izliyoruz. Rusya’nın Ukrayna’ya bağlı özerk bir cumhur

Haftalardır Ukrayna’daki siyasî krize dayalı olarak kadim Türk yurdu olan Kırım’daki gelişmeleri kaygıyla izliyoruz.
Rusya’nın Ukrayna’ya bağlı özerk bir cumhuriyet olan Kırım’ı işgal edip sözde referandumla ilhak etmesinden sonra dünyanın gözü bu stratejik coğrafî bölgeye odaklandı. Batı (ABD ve AB) ile Doğu (Rusya, Çin vs.) arasındaki güç yarışı, restleşmeler ve güç gösterileriyle devam edeceğe benziyor. Bundan sonra bu iki blok arasındaki güç yarışının, dünyadaki siyasî ve okonomik dengleri belirleyeceği açıktır.
Kırım’daki gelişmeler bir kez daha göstermiştir ki, haklının güçlü olduğu değil, güçlünün haklı olduğu bir dünyada yaşıyoruz.
Rusya, sovyet alışkanlıklarına dayanan bir hamle ile tamamen elindeki nükleer silah gücüne dayanarak stratejik olarak “millî çıkarlarına” uygun gördüğü bir işgal gerçekleştiridi. Demokratik bir kılıfla başka bir ülke toprağı olan Kırım’ı kendisine bağladı. Olan bitenlerin uluslararası hukukla hiçbir ilgisi yok halbuki.
Rusya, ben güçlüyüm, çıkarlarıma uygun gördüm ve aldım, diyerek bütün dünyaya meydan okudu. Meydan okuduğu dünyanın (Batı) Rusya’dan bir farkı var mı? Tabii ki hayır! Al birini vur ötekine... Rusya’ya feveran eden ABD ve AB’nin yakın geçmişlerine bakmak yeterlidir. Dünyanın neresinde kan ve gözyaşı varsa, orada ABD ve AB var.
Evet, “büyük” güç dediğimiz devletler kendi aralarında güç kavgası yaparken biz “küçük” insanlar ve küçük devletler sadece seyrediyoruz.
Bugün artık Batı olsun Doğu olsun, hepsinin güç anlayışı tek taraflı menfaate dayalıdır. Paylaşım, bunların siyasî ve ekonomi kitaplarında yoktur. Her şey, hep bana rabbena anlayışına göre tanzim edilir. Ortaklıkları bile sadece bencilce bu tek taraflı kazanma anlayışına göredir. Arkalarını döndüklerinde hemen birbirlerine kazık atmanın yollarını ararlar.
Bunlara göre hedefe giden her yol mubahtır. Tamamen Makyavelist ve Merkantilist bir anlayışla hareket ederler. Her şeylerini bu mantığa göre ayarlarlar. Bundan dolayıdır ki, Makyavelist mantıkla hareket eden Batı ve Doğu dünya güçleri, geçmişte olduğu gibi bugün dahi başkalarını insandan saymaz. Rusya kendi içinde yaşayan Müslüman ve Türk halkalarının canlarına okudu ve okuyor. Kırım halkı istedi ben de ilhak ettim, halkların kendi kaderlerini tayin etme hakkı var, diyor, ama diğer yandan bağımsızlık için neredeyse nüfusunun yarısından fazlasını kaybeden Çeçenistan’a aynı yaklaşımda bulunmadı. Bağımsızlık isteyen Tataristan ve benzeri ülkelere de özgürlük tanımadı. Rusya, Çar döneminde neydiyse Sovyet döneminde ve bugün de aynı emperyalist zalim Rusya’dır.
Batı da aynı, dün neydiyse bugün de odur. Batı’nın hemen her ülkesi de ırkçıdır. ABD’de zencilere karşı, ondan önce Kızılderililere karşı, Almanya’da Yahudilere karşı, günümüzde Almanya, Hollanda ve Yunanistan başta olmak üzere göçmenlere ve otokton Türklere karşı ırk ayrımcılığı apaçık yapılmaktadır. Irkçılık Batı ülkelerinin kökeninde hep varolmuştur. Ayrıca çok koyu Hıristiyan yobazlığı da vardır. İstisnalar tabii ki vardır, ama kaideyi bozmaz. Bugün hâkim olan zihniyet, ırkçı ve ayrımcı emperyalist küreselci zihniyettir.
Biz millet olarak kimseye düşman değiliz ve olamayız. Bakın anavatanımız Türkiye’ye, Suriye’deki zalim Esed canisinin vahşi rejiminden kaçan yüz binlerce masuma nasıl sahip çıkıyor. Dünya ise körleri ve sağırları oynuyor. Türkiye geçmişte olduğu gibi bugün de gerçekten kimsesizlerin ve mazlumların sığınağı olmaya devam ediyor. Çünkü bizim kültürümüz binlerce, hatta on binlerce yıllık maneviyat kökenlidir. İnsanlık anlayışına, madde ile mâna dengelenmesi temelini esas alan İslâm’a dayalıdır. Bizim devletlerimiz hep insanlık anlayışına dayanmıştır. Dil, din, soy farkı gözetmeden insana hizmet etmek, Hak’tan alıp halka vermek, esas olmuştur. Bozulmaların başgösterdiği dönemler de olmuştur, ama genelde insanlık ve adalet hâkim olmuştur. 300 yıllık Selçuklu, 700 yıllık Osmanlı başka türlü bu kadar uzun ömürlü olamazdı. Bu yüzden Doğu bu konuda Batı’ya göre daha temiz bir sicile sahiptir.
Bizim yapmamız gereken, millet olarak Hak’kı üstün tutan; adaleti, ahlâkı, insanlığı önceleyen manevî değerlerimize sahip çıkmaktır. Peygamber efendimizin kısaca kodladığı gibi: Hiç ölmeyecekmiş gibi dünya için, yarın ölecekmiş gibi ahiret için çalışmak lazım.