Kuru fasulye de bir nimet..
Ahmet kardeşimin yazılarından ve paylaştıklarından esinlenerek bir yazı yazmak istedim bu hafta. "Fasulye gibi kendini nimetten saymak" Ahmet’e göre bu deyim ye

Ahmet kardeşimin yazılarından ve paylaştıklarından esinlenerek bir yazı yazmak istedim bu hafta.
"Fasulye gibi kendini nimetten saymak"
Ahmet’e göre bu deyim yerine göre bazı insanları tanımlamak için on numara bir deyim. Ama be Ahmet’im, o insanlar o kadar çoğaldı ki fasulyenin hakkı yenir oldu. Neyse ki bu insanlar fasulye kadar değerli olamadı. Çünkü senin de dediğin gibi fasulye artık aranan yemekler arasına girerken, zenginlerin de arzu ettiği bir yemek haline geldi?
Neden?
Çünkü pişmesi için sabra ihtiyaç var, fasulyenin kaliteli olmasına ihtiyaç var, farklı tat yakalayabilmek için baharata ihtiyaç var, bazen sebzeye ihtiyaç var. Var da var yani. En önemlisi de pişerken beklemeye ihtiyaç var. Hele sobanın üzerinde pişiyorsa. Çünkü ne kadar yavaş pişerse o kadar güzel oluyor bu mübarek fasulye. Bunu da sadece eski insanlar beceriyor. Çünkü çoğu evde birincisi soba kalmadı, ikincisi de böyle sabırla bekleyecek gençler kalmadı.
O yüzden artık fasulye bir nimet olarak düşünüldüğünde, o aceleci ve iyi pişmemiş insanlardan çok daha değerli olmaya başladı. Fasulyeye haksızlık ediliyor yani Ahmet. Bize düşen bu haksızlığın önüne geçebilmek ya da biraz imkansız gibi de görünse fasulye gibi iyi pişmiş, sabırlı, tecrübeli ve tadı damağında kalan insanlar yetiştirebilmek.
Bu çok zor diyorsan, fasulyeye karşı yapılan bu haksızlığa da dur demek zorundasın o zaman. Çünkü artık o kendini fasulye gibi nimetten sayanlar, diğerlerinden daha değerli olması lazım ki bu haksızlığın önüne geçilebilsin.
Fasulye için bunlar. Şimdi gelelim asıl bizi yakan konulara.
Fasulye gibi pişmemiş insanlar dedik, bunların yanında bir de, bir tabak fasulyeye muhtaç insanlardan bahsedelim biraz. Ekonomik gücünü kaybetmiş olmasına rağmen hayata karşı direnen ama yaşadığı sıkıntılardan dolayı artık azınlık haklarını dahi unutan insanlardan bahsedelim. Bırakın fasulyeyi, bir dilim ekmeğe muhtaç insanlar var ki, bunlar gururlarından dolayı bunu yansıtmamaya çalışıyor ve zayıf karakterliyse eğer bu olayı intihara kadar taşıyor. Memlekette problem varmış, eğitimde problem varmış, bu durumda olan kişilerin bunu anlamasına imkan yok. İşi deliliğe süren belki yüzlerce insan var ama, bu insanlar deli değil. Sadece karı kızan lafından kurtulmak için delilik rolündeler. Onlarla ben uğraşacağıma, deli olayım onlar benimle uğraşsın diyorlar. Zaten o sebepten dolayıdır ki, tanıdıkları her insana farklı davranıyorlar. Karakter bozukluğu mu var acaba diye düşünürken, ne kadar yanlış yaptığımızın farkına bile varmıyoruz. Çünkü o insanın geçmişini bilmiyoruz. Neye ihtiyacı olduğunu göremiyoruz. Halbuki senelerdir dikkat ettiğim bir olay, insanlar meğerse hiç de göründükleri gibi değiller. Ama biz onlara görünüşleri üzerinden not vermeye devam ediyoruz. Halbuki görünüşüyle güven sağlayanların çoğu yalakalığı öğrenmiş durumda. İstisnalar var tabii, ciğerinin bunları kaldırmadığı insanlar da var, onlar da işte farklı yollarla kendilerini anlatma yoluna gidiyorlar. Bu yolda ilerleyenlerin çoğu da yıllar sonra edindikleri tecrübe sayesinde, aslında özgürlüğün yalnızlıktan geçtiğini, yalnız olunduğunda daha güçlü olunabileceğinin farkına belki varıyorlar ama, çoğu zaman da iş işten geçmiş oluyor. Çünkü onları yıpratmaya çalışanlar da her zaman çoğunlukta oluyor.
Kişilik sahibi olabilmek için karakter sahibi olması, karakterli biri olabilmek için güçlü ve cesaretli olması, bu cesarete sahip olabilmek için ise özeleştiriye açık olup önyargılardan vazgeçebilmesi şarttır bir insanın. Ben buyum ve beni böyle kabul edebilirseniz eyvallah diyebilmesi lazımdır insanın. İki kere iki kaçtır dendiğinde, dörttür diyebilmeli insan, siz kaç etmesini istiyorsunuz efendim değil.
O yüzden de inanç ve niyet çok önemlidir. Bunlar olduktan sonra seçilen hedefe varmamak mümkün değildir aslında. Düşmanların çok ise iyi iş yaptığın, engel olmaya çalışanların çok ise birilerine mani olduğun, sevilen ve güvenilen biri olduğunda ise onların oyunlarını bertaraf eden biri olur çıkarsın. Ve yine ne yazıktır ki bu şekilde olan insanları, artık onun yanında dost gibi görünen düşmanları mağlup edebilmek ve insanların gözünden düşürebilmek için onlara mevki vererek güç sahibi yapmak isterler. Halbuki bu güç sayesinde onlar gibi güvensiz, onlar gibi yalancı olup çıkarsın hiç farkına bile varmadan. O mevki seni kendi değerlerinden uzaklaştırmıştır artık ve en acısı da yaptıklarının ve söylediğin yalanların doğru olduğuna yavaş yavaş inanmaya başlamandır.
Burdan öteye de gitmek istemiyorum zaten. Sadece yazık diyorum. Mahvedilen bir insanlık, mahvedilen bir Azınlık. Terkedilen bir memleket, kaybolan bir gençlik bırakacak tüm bu davranışlar sonunda.
Haklı çıkmayı istemediğimiz ve her seferinde korkarak bahsettiğimiz veya konuşmaya bile cesaret edemediklerimiz yüzünden kaybediyor hep bu insanlık. Sadece yapmak istediklerini sözde bırakanların suçu bu. Bunu da yapanlar zaten belli…
Bu haftalık ters köşeden baktık sadece, gol girdiğinde top nasıl gözüküyor diye, ama gördük ki gözler o açıdan da topu yakalayabiliyormuş. Önemli olan nasıl baktığımızmış…
Hoşça kalın Dostça kalın…