Mezhep nedir?
Sözlükte "gidilecek yol, gidilecek yer, görüş doktrin, akım, gitmek ve takip etmek" gibi anlamlara gelen MEZHEP, dini bir kavram olarak, kendi içinde tutarlı bi
Sözlükte "gidilecek yol, gidilecek yer, görüş doktrin, akım, gitmek ve takip etmek" gibi anlamlara gelen MEZHEP, dini bir kavram olarak, kendi içinde tutarlı bir metot ve düşünce sistemine sahip itikadi ve ameli doktrin manasına gelir.
Mezhep kurucusu imam veya müctehit, hüküm çıkarmada kullanılan deliller ile asli delillerden hüküm çıkarma metotlarını belirleyen kimselerdir. İşte bu usul farklılıkları ile bunlara dayalı olarak ortaya çıkan hükümlerdeki farklılıklar mezhepleri oluşturmuştur.
İslam literatüründe mezhepler itikadi mezhepler ve ameli (fıkhi) mezhepler olmak üzere ikiye ayrılır.
Tarih sahnesine çıkışı bakımından itikadi mezhepler daha önce olup, oluşmasının arkasında siyasi sebepler yatmaktadır. Hz Osman'ın şehit edilmesiyle başlayıp Hz Ali'nin Cemel ve Sıffin savaşlarıyla devam eden siyasi olaylar sonucunda siyasi ağırlıklı olan Harici ve Şii mezhepleri ortaya çıkmıştır. Bir müddet sonra da fikir yönünden Cebriyye ve Mutezile gibi akımlar doğmuştur.
İtikadi mezheplerin ihtilaf noktalarını hilafet, büyük günah, kader, Allah'ın sıfatları ru'etullah, insanın filleri, husün-kubuh, şefaat, nübüvvet, rızık ve ecel gibi konular oluşturmaktadır.
İtikadi mezhepleri ehl-i sünnet ve ehl-i sünnet dışı olmak üzere ikiye ayrılır.
Ehli sünnet mezhepleri Maturidiyye, Eşariyye ve Selefiyye'dir. Ehli sünnetin dışındaki itikadi mezheplerden Hariciyye, Mutezile, Şia, Mürcie,Müşebbihe, Cebriyye ise bunların meşhurlarındandır.
Fıkhi mezheplerin ortaya çıkışı ise dini sebeplere dayanmaktadır.
Hz Peygamber dönemimde bir ihtilaf söz konusu değildi. Zira bir problem olduğunda Hz Peygambere sorularak çözümleniyordu. Hz Peygamberden sonra sahabe ve tabiun döneminden itibaren görüş ayrılıkları başlamış, asr-ı saadetten uzaklaştıkça da bu ihtilaflar çoğalmıştır.
Bu görüş ayrılıklarının sebepleri şöyle sıralanabilir:
1- Kitap ve Sünnette geçen bazı kelime ve cümlelerin farklı anlaşılması ve yorumlanması,
2- Sözün hakikat veya mecaz anlamlarına çekilebilmesi,
3- Hadislerin bilinmemesi, sıhhat derecesi ve ölçüsü konusundaki farklı telakkiler,
4- İçtihat usul ve gücünün farklılığı,
5- Sosyal ve tabi çevrenin etkisi ve değişik şartların varlığı.
MEZHEP TAASSUBU
Dördüncü asra kadar bir kimsenin dini-ameli hayatında bir mezhebe bağlanmasının gerekliliğini ortaya atan olmamıştır.
Tatbikatta müçtehit olmayanlar, herhangi bir müçtehitten meselesinin hükmünü sorar; aldığı fetvaya uyabilir, fakat artık bütün meselelerini aynı müçtehide sorma mecburiyetini hatırına bile getirmezdi.
Mezheplerin teşekkülünden bir müddet sonra içtihat terbiye ve kültürünün değişip zayıflaması, hazır hükümlerin çoğalması, siyasi baskı gibi çeşitli nedenlerle mezhep taassubu meydana gelmiştir. Bununla birlikte bir mezhebe bağlılığın lüzumu da gündeme gelmiştir. Sonra gelen alimlerden mezhep mukallit ve mutaassıpları her mükellefin 4 mezhepten birisine bağlanmasının vacip olduğunu ve mezhebini terk edene tazir tatbik edilmesi gerektiğini iddia etmişlerdir.
Buna mukabil diğer bazı usulcüler ise bir mezhebe bağlanmanın gerekli olmadığını, belki caiz olabileceğini, gerektiğinde o mezhebi bırakıp başka bir mezhebe geçebileceğini kabul etmişlerdir.
Herhangi bir mezhebe bağımlı kalmanın gerekli olmadığını kabul edenler bunun bir kolaylık, genişlik ve rahmet olduğunu ileri sürmüşler ve Hz Peygambere atfedilen "Ümmetimin ihtilafı rahmettir." mealindeki hadisi delil olarak göstermişlerdir.
Herhangi bir mezhebe bağlılığın gerekliliğini savunmak kadar hatalı ve yanlış bir şey olamaz.
Kişi zorlukla karşılaşır ve çıkmaza girerse, İslamda kolaylık esas olduğu için ve hayat da durmadığı ve durmayacağı için mezhep görüşlerinden uygun olanı tercih edebilir.