“Umut”lara “umut” dinimizi bize bıraksınlar!
Hıristiyan Ortodoks Ruslara, “Bunu ancak bir Türk anası yapar” dedirten ve herkesi derinden sarsan ibretlik bir öyküyle başlamak istiyorum. Antalya’da geçirdi
Hıristiyan Ortodoks Ruslara, “Bunu ancak bir Türk anası yapar” dedirten ve herkesi derinden sarsan ibretlik bir öyküyle başlamak istiyorum.
Antalya’da geçirdiği kazada felç olup ortada kalan bir Rus gencine, dar gelirli üç evlât sahibi bir Türk anasının sahip çıkmasının trajik öyküsü, kalp ve vicdan sahibi herkesi derinden sarstı. 2008'de Antalya'da bir trafik kazası sonucunda hastaneye kaldırılan, felç olan, kimsenin sahip çıkmadığı, kendi ismini bile hatırlamayan, konuşamayan bir gencin öyküsü bu... O sırada kendi çocuğunun hastalığı yüzünden orada bulunan Gülsüm Kabadayı adlı kadın, bu sahipsiz gence kol kanat gerdi. Gülsüm annenin, kendi üç çocuğunun yanında, hiçbir şey beklemeden annelik ettiği ve “Umut” adını verdiği Rus gencinin tüm öyküsü Rusya’nın en çok izlenen TV kanalında izleyicilere duygusal bir şekilde anlatıldı. Gülsüm ananın bu insanlık dersi bütün Rusya’yı ağlattı ve bunu ancak Müslüman bir Türk anası yapar nerde bizde böyle insanlık, dedirtti.
Bu Türk anasının konumuzla ne ilgisi var, diyeceksiniz... Bizleri soykırımcı, vahşi, gerici olarak gören ve dünyaya bu şekilde propaganda yapan faşistlerin ne kadar kinci, gerici ve insanlık düşmanı olduklarına dikkat çekmek istedim. Kim gerici, kim ilerici göstermek istedim. Böyle analar çıkaran bir milletin, bir inancın ve medeniyetin insanları topyekün gerici, soykırımcı, vandal nitelenebilir mi?
Bu insanlık timsali Müslüman Türk analarının varlık sebebi, Kur’an’dır... Kur’anî hayat, Kur’anî imandır... İnsanları insanlaştıran, imanı coşturan sağlam dinî eğitimdir.
Sadece kendi Müsülüman evlatlarına değil, sahipsiz kalmış gayrı Müslim evlâtlara bile “umut” olan/olabilen böyle Müslüman Türk analar oldukça bu dünyada insanlık bitmez, “umut” ışığı sönmez. Ne zaman biter? Evlâtlarına İslâm’ın insanlığa “umut” olan yönünü unutturan din eğitimi verilmeye başlayınca biter. Kur’an’ı bir medeniyet kaynağı gibi değil, bir geçim kaynağı gibi gören ve istismar edenler Kur’an öğretmeye başlayınca biter...
Bugün Batı Trakya Müslüman Türkleri ve Batı Trakya Davası varsa, Kur’an’ın nuruyla beslediği Türk analar sayesinde var. Onların yetiştirdiği evlâtların imanları sayesinde var... Kur’anî imanla yetişen doktor, siyasetçi, öğretmen, işadamı vs., toplumun varlık davasına da sahip çıkar ve yaşatır.
Bilimsiz insanlık olmaz, ama bu bilim imanla buluştuğunda ancak insanlık ve medeniyet üretir. Yoksa, sadece kapitalist bir düzende tüketim canavarları ve düzen köleleri insanlığa musallat olur.
Bizler Batı Trakya’da modern imkânlardan yıllarca mahrum bırakıldık. Devlet bizlere ikinci sınıf vatandaş muamelesi yaptığı için kalifiye insanlar yetişemedi. Ancak imanımızla, Kur’an’a sımsıkı sarılışımızla ayakta kalmayı, Batı Trakya Müslüman Türkler’inin davasını günümüze kadar yaşatmayı başardık. Bu yüzden, camilerimizde kurulan Kur’an kurslarımızda dinî eğitim veren bütün öğretmenlerimize bu konudaki katkılarından dolayı şükran ve dua borçluyuz. Bu Kur’an kursalarımızın günümüz şartlarına ve asrın icaplarına uygun bir yenilenme için emek sarf eden müftülüklerimizin çabaları sürdürmeleri ve imkânları zorlamaları konusunda sonuna kadar destekçi olmanın farz olduğunu unutmamamız gerekir.
240 İmam Yasası dayatmasıyla neyin hedeflendiğini şimdi daha iyi anlamamız gerekiyor. Seçilmiş müftülüklerimize sahip çıkmamız gerekiyor. Azınlığımızı birlik halinde tutan dinimizin direklerinden biri olan Kur’an eğitimini hedef alan lânetli 240 İmam Yasası’na karşı neden ve nasıl direnmemiz gerektiğini yukarıda anlattıklarımızın ışığında anlamamız gerekiyor.
-----
Azınlığın lânetlediği 240 imam Kanunu'na göre, Batı Trakya Müslüman Türk Azınlığı’nın din işlerine müdahale eden devlet, resmi ideolojisine uygun kendi paralı sözde din adamlarını Kur’an Kursu öğretmeni ve imam olarak atayabilecek. Bu imam ve Kur’an öğretmenlerini, Hıristiyanların da içinde yer aldığı bir kurulla belirleyecek. Yasaya göre ayrıca, yeterli dini bilgisi olmayan, sadece ilkokul mezunu kişilerin dahi Kur’an kursu öğretmeni ve imam olması sağlanıyor.
Her şeyden önce şu hususun altını çizerek belirtmek gerekiyor ki, İslâm dinine göre Kur’an eğitimi ancak Müslüman öğretmenler tarafından verilebilir. Bir dinin eğitimi, ancak ilgili dinin mensupları tarafından verilir. İslâm dini hakkında engin ve derin bilgilere sahip olmak ve hatta bu konuda uzman olmak başka, Müslüman evlâtların imanlarının İslâm’ın öngördüğü gibi şekillenmesinde temel sayılacak sağlam bir bilgi aynı zamanda itikadî altyapıyla da yetiştirme iman ve gayretine sahip olmak başkadır.
Bir gayrı Müslim’in, İslâm veya dinler tarihçisi olarak Müslüman evlâtlarına vereceği bilgiler, ancak din kültürü ve dinler tarihi dersi kapsamında değerlendirilebilir. Bu bilgilerin itikadî bir yönü, yani Müslüman evlâtlarının, Müslümanlar olarak ileriye yönelik iyi birer Müslüman olmalarına yön vermek üzere bir etkisi olmaz. Oysa Batı Trakya Müslüman Türk Azınlığı’nın, sadece arzu ettiği değil, fakat anlaşmalara göre hakkı da olan; İslâm dininin ansiklopedik bir bilgi mahiyetinde sunulması değil, daha çok Müslüman ebeveynlerin Müslüman çocuklarına, imanlarını kuvvetlendirecek, gelecekte iyi birer Müslüman olarak yetişmelerine vesile olacak şekilde öğretilerek benimsetilmesidir. Kur’an Kursu’ndan murat edilen işte budur. Bunu da, bir Hıristiyan din öğretmeninin vermesi bu yüzden İslam’a aykırı ve Müslümalar için sakıncalıdır.
Özellikle yukarıdaki paragrafı, daha çok “Biz din eğitimini okullarda din kültürü ve dinler tarihi şeklinde verilmesinden yanayız” açıklamalarında bulunanlara cevap amaçlı yazdım. Yararlanacaklarını, en azından halkımızın kafalarında bu konuda oluşmuş ve oluşması muhtemel soru işaretlerine cevap teşkil etmesini umuyorum.
-----
Gelelim Batı Trakya Müslüman Türk Azınlığının mabetlerinde ve/veya okullarda Hırıistiyanların da içinde bulunduğu bir kurul tarafından tayin edilen sözde Kur’an hocaları veya imamlar tarafından Kur’an’ın okutulmasını öngören 240 İmam Yasası’na...
İtirazı olanlara: Nasıl ki camide namaz kıldıracak imamın -İslam hakkında ne kadar bilgili olsa da- Hıristiyan olması mümkün değilse, Müslüman bir imamı belirleyecek kişilerin de Hıristiyan olması imkânsızdır.
Lanetli 240 İmam Yasası, içerdiği tehlikeli hususlar nedeniyle Batı Trakya Müslüman Türk Azınlığı’nın dini geleceğini ipotek altına alan bir yasadır. Özellikle din eğitimini Azınlığın elinden alarak, bunu kendine uygun bir mekanizma oluşturan bakanlığın yetki ve takdirine bırakmak, İslâm’a ters ve Müslümanlar için son derece sakıncalı bir durumdur.
Bir kez daha açıkça belirtmek isterim ki, 240 İmam Yasası, bu sakıncalı durumu havi yönüyle Azınlık tarafından lânetlenmiş bir yasadır. Bu yasayı lânetlememek bir Müslüman için lânettir. Çünkü böyle bir yasa en başta Allah tarafından lânete uğramış bir yasadır. Ve bu sebepledir ki, devletin tayin ettiği vicdanlı din görevlileri bile yasayı lânetlemişlerdir. Tam bu noktada şunu da eklemeliyim ki, bu yasaya itibar ederek Kur’an kursu öğretmeni veya din görevlisi olmaya heveslenecek olan Azınlık mensuplarının hevesleri kursaklarında kalacaktır. Çünkü böyle bir yasaya Azınlık asla geçit vermeyecektir.
“Umut” ediyoruz ki, devlet, yanlışının farkına vararak bir an önce bu yasayı iptal eder. Umut, İslâm’ın özüdür ve umutsuzluk İslâm’a göre küfürle eşdeğer sayıldığı için biz hâlâ umut ediyoruz. Umut ediyoruz, çünkü umut bizim imanımızdır, en büyük imkânımızdır.
“Umut”lar kaybolmasın diye, Batı Trakya’da dinimiz ve onunla birlikte bizler de kaybolmayalım diye elimizden geleni yapmaya kararlı olduğumuzu herkesin bilmesini isteriz.
Bu konudaki mülâhazalarımızı yansıtmaya devam edeceğiz...