Foto IBO
Foto IBO
Espressor Coffee
Espressor Coffee

Yunanistan'ın zalim "demokrasi"si

Yunanistan’ın Batı Trakya’da Azınlık ile ilgili geleneksel tutumu veya milli politikası kısaca şöyle özetlenebilir: Azınlık, Yunanistan’ın “iç mesele”sidir ve A

Köşe Yazıları 14 Mart 2018
Yunanistan'ın zalim "demokrasi"si

Yunanistan’ın Batı Trakya’da Azınlık ile ilgili geleneksel tutumu veya milli politikası kısaca şöyle özetlenebilir:

Azınlık, Yunanistan’ın “iç mesele”sidir ve Azınlık ile ilgili sorunlar söz konusu olduğunda bunları çözmek de tamamen Yunanistan’ın işidir. Dolayısıyla Türkiye’nin Azınlık ile ilgilenmesi, sorunlarını Yunanistan ile müzakere konusu yapmak istemesi, uluslar arası hukuka aykırıdır. Yunanistan bu söylemini tabii ki Azınlığın “Türk Azınlık” olmadığı tezi üzerine geliştirmektedir.

Peki, Azınlık gerçekten sadece Yunanistan’ın “iç meselesi” midir? Vatandaşlık bakımından bu böyle olsa bile, Türkiye’nin, soydaşı olan Azınlık ile bağı/ilişkisi/alakası ve bunun hukuki dayanağı yok mu?

Bunun uluslar arası ve devletlerarası hukuk açısından cevabı tabii ki, Yunanistan’ın İstanbul Rumları ile olduğu gibi, Türkiye’nin de Azınlık ile bir bağının var olduğudur. Bu da, Türkiye ile Yunanistan arasındaki ikili ve uluslar arası antlaşma (Lozan vs.) ve sözleşmelere dayanmaktadır. Lozan bile tek başına bu anlamda yeterlidir. Bir diğer dayanak ise Azınlığın bir Osmanlı bakiyesi olarak dil, din ve soy bakımından Türkiye’deki ahali ile ortak bir kültüre ait olmasıdır. Zaten bunlar olmasaydı, söz konusu anlaşmaların bir zemini de olmazdı.

Özetle diyebiliriz ki, Yunanistan'ın İstanbul’daki Ortodoks Rum Azınlığın azınlık haklarına ilişkin sorunlarıyla ilgilenme konusunda ne kadar hakkı varsa, Türkiye'nin de Batı Trakya Müslüman Türk Azınlığının azınlık haklarına ilişkin konularla ilgilenmeye bir o kadar hakkı var. Bunu sağlayan da devletlerarası hukuktaki mütekabiliyet (karşılıklılık) esasıdır.   

Nitekim Yunanistan, bu hakkını sonuna kadar kullanarak İstanbul’daki Rum Azınlık ile yakından ilgilenmekte ve Türkiye’den Azınlık hakları ve daha birçok konuda taleplerde bulunmaktadır. Yunan devlet yetkilileri, mutat olarak Azınlık mensuplarının kurum ve kuruluşlarını ziyaret etmekte ve okulları, vakıfları, hakları için daha fazla hak verilmesini istemektedir. Velhasıl Yunanistan, İstanbul’daki Gayrimüslim Azınlığını maddi ve manevi olarak desteklemek için elinden geleni yapmaktadır.

Yunanistan bunları yapıyor, ama Türkiye Batı Trakya’daki soydaşları için aynı şekilde kendi hakkını kullanmak istediğinde kızıyor ve dünyayı ayağa kaldırıyor. Öyle şeyler var ki, Yunan devlet yetkililerinin yaptığı, bunları Türk devlet yetkilileri Yunanistan’da yapsa, tabiri caizse savaş çıkar. Geçenlerde İstanbul Rum Patriğinin düzenlediği, Yunanistan’dan Bakanların, Ankara ve İstanbul Başkonsoloslarının da hazır bulunduğu dini törende, Yunan vatandaşları Yunan bayrağı açarak Yunanistan milli marşını okudular.

Bizim Seçilmiş Müftlülerin, Bakanların, Atina Büyükelçisi ve Gümülcine Başkonsolosunun da bulunduğu kalabalık bir Türk heyetin, Atina veya Selanik’in merkezindeki bir dini ayinde Türk bayrağı açarak Türkiye milli marşını okuduklarını düşünsenize. Böyle bir durumda acaba ne olur? Açık ve net söyleyeyim: Yunanistan’da kıyamet kopar. Olaylar o kadar büyütülür ki, savaşın eşiğine kadar bile gelinebilir. Şunu da ekleyeyim ki, Türkiye’de hiçbir şey olmadı. Gazeteler bile yazmadı. Aradaki fark da burada… Art niyet yok.

Evet, mütekabiliyet esasına göre, Yunanistan İstanbul Rum Azınlığının garantörü, Türkiye ise Batı Trakya Türk Azınlığının garantörüdür. Bu hakikat, tabii ki tarafsız dünya ve Türkiye tarafından kabul edilmektedir. Yunanistan ise bunu inkâr ediyor ve işine geldiği gibi “izahat”lar ileri sürüyor.

Yunanistan siyasi aklının kendince ürettiği ve en çok kullandığı “izahat”, “Azınlığın Türk olmadığı”dır. Yunan diplomasisi/siyaseti, işi kendince bu şekilde kökten halledeceğini düşünerek Azınlığın Türk kimliğini inkâr etmektedir. Dolayısıyla Batı Trakya’da Türk yok ise, Türk azınlık hakları da söz konusu olamaz. Artık kim Türk Azınlık varlığından ve haklarından bahsediyorsa, o tehlikelidir ve Türk ajanı bir hain olabilir. Bu mantığa göre İstanbul ve Arnavutluk’taki Rum azınlık mensupları için de benzer “hainlik” söz konusu olabilir. Ancak Yunan devlet yetkilileri kendi bakiyesi söz konusu olunca ağız değiştiriyorlar.  “Biz karışırız, çünkü onlar Yunandır ve yaşadıkları yerler de bizimdi” diyorlar. Bu tabii ayrıca ele alınacak ciddi bir konu.  

Sonuç olarak, Yunanistan’ın Azınlık siyaseti, “Türk Azınlık” varlığını inkâr etmek üzerine kurulmuş ve buna göre yürütülmektedir: “Batı Trakya’da Türk yoktur. Türkçe konuşanlar olabilir, ama bu Türkçe, Osmanlı egemenliği dönemindeki baskı ve asimilasyonun neticesidir. Müslümanlık da zaten onların baskıları neticesinde kılıç zoruyla benimsetilmiştir. Bu insanlar aslen Hıristiyan ve Yunan’dır. Devletin çalışmalarıyla da zamanla (Hıristiyan/Rum) özlerine dönmeleri sağlanacaktır.“

Durum budur ve devlet mekanizmasının bu konuda ummalı “çalışmaları” hızla sürüyor. İnsan haklarına ve anlaşmalara aykırı bir şekilde müftü tayin etmek/dayatmak, müftülerin yargılama yetkisini durdurmak, Müftülükleri devlet tarafından keyfi olarak yapılandırılmak ve 240 İmam ve Kutsal Öğretici olarak bilinen ve azınlığa dayatılan “derin devlet projeleri” bu “çalışmaların” sadece bilinen birkaç ürünüdür.

Bu hafta (14-15 Mart) yapılan, sadece Yunan eğitimcilerinin düzenlediği ve konuşmacı olduğu “Azınlığın Eğitimi” Kongresi de bu projelerden biridir. Azınlık dışından bazı eğitimciler ve kuruluşlar, Azınlığın eğitimini konuşmak ve şekillendirmek için toplanıyor, ama konu hakkında Azınlığın kendisine danışılmıyor ve azınlık eğitimcilerine söz verilmiyor. Buradan da, Azınlığa rağmen bir Azınlık Eğitiminin planlandığı belli oluyor.

Demokratik kongre böyle mi olur? Sonra Türkiye’de diktatörlük var, demokrasi yok diyorlar. Türkiye’de Rum Azınlığın eğitimine baksınlar. Devletin onlara sağladığı imkânlardan ders alsınlar. Anaokulundan itibaren bütün kademelerde Türkçe ve Rumca eğitim hakkı sağlanmaktadır. Burada okullar kapatılırken orada iki öğrenci için okul yapılıyor. Eğitim kongrelerini de ancak kendileri düzenler. Türk devleti en azından, Rum Azınlığın kimliğini inkâr etmiyor. Yunanistan’ın başlı başına en büyük haksızlığı Batı Trakya Türklerinin kimliğini/varlığını inkâr etmesidir.  

Batı Trakya Müslüman Türk Azınlığına yapılan haksızlıklar ortadadır ve bunlar zulümdür. Zulmün olduğu yerde ise gerçek demokrasi olmaz.

Millet gazetesi logo
© 2025 Millet Media
KÜNYE
MİLLET MEDİA Kollektif Şirketi
Genel Yayın Yönetmeni: Cengiz ÖMER
Yayın Koordinatörü: Bilal BUDUR
Adres: Miaouli 7-9, Xanthi 67100, GREECE
Tel: +30 25410 77968
E-posta: info@milletgazetesi.gr
ΤΑΥΤΟΤΗΤΑ
MİLLET MEDİA O.E.
Υπεύθυνος - Διευθυντής: ΟΜΕΡ ΖΕΝΓΚΙΣ
Συντονιστής: ΜΠΟΥΝΤΟΥΡ ΜΠΙΛΑΛ
Διεύθυνση: ΜΙΑΟΥΛΗ 7-9, ΞΑΝΘΗ 67100
Τηλ: +30 25410 77968
Ηλ. Διεύθυνση: info@milletgazetesi.gr