Gümülcine'de gerçekleşen Kalkınma Konferansı sona erdi

Gümülcine'de gerçekleştirilen “Ülkenin bölgesel kalkınmasında Doğu Makedonya ve Trakya’nın yeri” konulu konferans, 10 Ekim 2024 Cuma günü sona erdi.

Batı Trakya 5 Ekim 2024
Gümülcine'de gerçekleşen Kalkınma Konferansı sona erdi

Gümülcine'de gerçekleştirilen “Ülkenin bölgesel kalkınmasında Doğu Makedonya ve Trakya’nın yeri” konulu iki günlük konferans, 10 Ekim 2024 Cuma günü akşam saatlerinde sona erdi.

Gümülcine’de yayımlanan Hronos gazetesi ve Peloponnisos (Mora) gazetesi ile Bölgesel Politikalar Gözlemevi tarafından Trakya Dimokritos Üniversitesi'nin katkılarıyla organize edilen konferans, üniversite kampüsünde bulunan merkez amfide gerçekleşti.

İki günlük konferans süresince düzenlenen oturumlarda, bölgenin kalkınmasına yönelik farklı konularda çok sayıda konuşmacı söz aldı. Konferansın konuları ve konuşmacıları çoktu ancak katılımcılar çok azdı. İki günde de salon boş kaldı.

Konferansın ikinci gününde kapanış oturumunda Doğu Makedonya ve Trakya Eyaleti’nin jeostratejik ve jeopolitik konumu ele alındı.

Moderatörlüğünü Konstantinos Filis’in yaptığı  "Değişken bir coğrafyada bölgenin jeostratejik ve jeopolitik önemi" başlıklı oturumda konuşmacılar sorulan soruları yanıtladı.

Oturumda, Yunanistan’ın doğusunda İsrail’in Gazze’de düzenlendiği soykırımla birlikte Lübnan’a başlattığı saldırıların ve Rusya-Ukrayna savaşının ülkeye ve bölgeye yansıması, ABD’nin Dedeağaç Limanı’na üs kurması, Türkiye’nin bu üsten rahatsızlık duyması, Trakya’da Türk Azınlığın varlığı, Meriç bölgesinden Dedeağaç’tan geçen doğalgaz boru hattı ve diğer konular hakkında konuşmacılar görüşlerini paylaştılar.

Moderatör Kostantinos Filis oturumun ilk turunda konuklardan ele alınan konu hakkında genel bir değerlendirme yapmalarını istedi ve sözü ilk olarak Yeni Demokrasi Partisi Rodop Milletvekili ve Eski Bakan Evripidis Stilyanidis:'e verdi. Stilyanidis görüşlerini belirtirken şunları dile getirdi.

Yeni Demokrasi Partisi Rodop Milletvekili ve Eski Bakan Evripidis Stilyanidis:

“Doğu Makedonya ve Trakya’nın jeopolitik ve jeostratejik yükselişinin, son yıllarda Rusya ve Türkiye’nin geliştirdiği stratejilerin bir sonucu olduğunu düşünüyorum. Bir yandan, Rusya Avrupa pazarına enerji tedarikinde tekel olmayı hedefleyerek, Avrupa Birliği kararları üzerinde siyasi etkisini artırmak istemiştir. Batı’dan gelen tepki de malum olmuştur. Diğer yandan, Rusya’nın büyük enerji tekelini örnek alan Türkiye, enerji geçişi için tek geçit olmayı hedefleyerek, NATO çerçevesinde boğazları, Montrö Anlaşması'na rağmen, kendi kontrolü altına almak istemiştir. Türkiye, doğalgaz ve petrol boru hatlarının kendi topraklarından geçmesini sağlayarak, bu enerji kaynaklarını uluslararası pazara sunmayı amaçlamıştır; böylece hem Rusya’dan hem de Asya’dan gelen enerji akışını yönetmeyi hedeflemiştir.

Bu durum, Trakya'yı boğazların resmi bir “bypass”ı haline getirdi. Yunanistan bunu çok daha erken fark etti ve 2020'den sonra bölgemizi Avrupa'nın enerji güvenliğinin garantörü yapmaya çalıştı. Bu kapsamda, alternatif bir giriş noktası, alternatif bir güzergah ve küresel enerji pazarlarına erişim imkanı oluşturdu. Dedeağaç’ta TAP ve IGB boru hatları bu amaca hizmet etti. Ayrıca daha önceki Burgaz-Dedeağaç projeleri de Asya'dan Avrupa'ya enerji akışı için bir alternatif yol oluşturmayı hedefledi.

Bu stratejinin bir kısmı, Batı’nın yardımıyla hayata geçirilebildi. Daha önce de belirttiğim gibi, 17 yeni pazar Avrupa pazarı için açıldı. NATO ve Avrupa Birliği de bölgenin artan önemini fark ederek, buraya yatırım yaptı. Bu nedenle, bana göre, Dedeağaç’taki Amerikan varlığı ve bölgedeki bu ağın inşasına yönelik uluslararası ve Avrupa çapındaki ilgi de bu şekilde açıklanabilir. Bu gelişme, bölge için büyük bir fırsat yaratıyor: Birincisi, güvenlik açısından önemli bir fırsat, çünkü bu gelişmeden yararlanan tüm aktörler artık barışı, istikrarı ve işbirliğini korumak için sebep bulacaklar. İkincisi, Doğu Makedonya ve Trakya’nın enerji bağımsızlığı, bölgeyi ideal bir yatırım destinasyonu haline getiriyor. Bu durum, şu anda Gümülcine’de geliştirilmekte olan üç büyük elektrik santralini de açıklıyor: Antonis Vardinoyannis’in rüzgar çiftliği, TERNA’nın yatırımları, Kopelouzos ve Mytilineos’un Meriç bölgesindeki müdahaleleri. Ayrıca, ülkenin üçüncü büyük rüzgar çiftliği olan büyük bir rüzgar parkının yanında, bölgede daha ucuz enerji sağlayabilecek enerji altyapıları gelişiyor. Eğer bölgedeki oyuncular doğru şekilde pazarlık yaparsa, bu herkes için faydalı olabilir.

Asıl mesele, bu faydanın yerel piyasa ve topluma nasıl yayılacağıdır. Bence bugünkü gibi bir konferans, farklı tarafların fikir alışverişinde bulunmasıyla, bu soruya çözüm aramalıdır. Yani, bu gelişmeyi nasıl en iyi şekilde değerlendirebiliriz? Büyük güçlerin stratejilerini nasıl okuyabiliriz ve biz de yerel kalkınma stratejimizi ulusal, hatta Avrupa veya küresel bir stratejiye nasıl uyarlayabiliriz ki bundan fayda sağlayabilelim?”

SYRİZA Milletvekili ve Eski Savunma Bakanı Evangelos Apostolakis:

“Burada bir kez daha bulunmaktan memnuniyet duyuyorum. Son yıllarda bu bölgenin kazandığı büyük önemin altını çizmek isterim, nitekim daha önce Sayın Stilyaridis de belirtti. Ben daha çok bölgedeki jeopolitik durum ve güvenlik meselelerine odaklanarak başlamak istiyorum. Hepinizin bildiği gibi şu anda iki savaş var: Biri Ukrayna’da, diğeri ise İsrail’de. Bunun yanı sıra, bölge olarak çok yakın olduğumuz deniz hattı da büyük önem taşıyor, nitekim az önce konuşmacı da buna değindi. Avrupa’nın enerji güvenliği en azından bir noktaya kadar sağlanmıştı, Rusya’dan büyük miktarda enerji temin ediliyordu. Ancak Ukrayna’daki savaş ve Rusya’ya karşı uygulanan yaptırımlar sonrası bu durum değişti, ciddi bir sorun ortaya çıktı. Bu noktada Dedeağaç, Makedonya geneli ve Trakya, hem enerji güvenliği hem de Avrupa’nın enerji tedarikinde alternatif yollar açısından kilit bir rol oynamaya başladı. Sıvılaştırılmış doğal gazın (LNG) taşınması, demiryolu bağlantıları ve Dedeağaç limanının coğrafi konumu bu anlamda kritik öneme sahip.

Dedeağaç limanının NATO ve müttefikler tarafından kullanımına dair ilk anlaşmalar benim genelkurmay başkanlığım döneminde yapıldı ve bu süreç başarılı bir şekilde devam etti. Amerika Birleşik Devletleri ve NATO'nun bölgede sürekli varlık göstermesi, bölgenin gelişim yoluna girdiğini ve her geçen gün daha büyük önem kazandığını gösteriyor. Bölgedeki bu gelişmeler, daha önce büyük operasyonlar görmüş olan bu bölgeyi şimdi Yunanistan için yatırımların merkezi haline getirmiştir. Bu nedenle TAP, IGB ve Dedeağaç’taki LNG terminali, Avrupa Birliği’nin enerji çeşitlendirme çabalarına büyük katkı sağlıyor. Bu durum, Yunanistan’ın bir enerji merkezi ve enerji güvenliğinin sağlayıcısı olarak ne kadar önemli bir rol üstlendiğini gösteriyor.

Bununla birlikte, Ukrayna’daki savaşla ilgili hepimizi endişelendiren bir durum söz konusu. Birçok tartışmada ve panelde bu konuya dair tahminlerde bulunmaya çalışıyoruz. Özellikle Avrupa ve ABD, Ukrayna’ya desteklerini sürdürüyor ve elimizden gelen yardımı sağlamaya çalışıyoruz. Ancak savaşın gidişatı, farklı ve daha ciddi sonuçlara yol açabilecek gibi görünüyor, hatta nükleer tehditler bile endişe verici. Güneyimizdeki diğer savaş konusunda ise, ne yazık ki bölgedeki kaygılar gerçeklik kazanmaya başladı.”

Panteion Üniversitesi Uluslararası İlişkiler ve Güvenlik Çalışmaları Uzmanı Prof. Kostas İfantis:

"Sözlerime başlarken organizatörlere teşekkür etmek ve böyle önemli bir etkinliğe katılmaktan duyduğum memnuniyeti ifade etmek istiyorum. Söylemek istediklerime gelirsem, bence her zaman aklımızda tutmamız gereken bir nokta var. Bugün konuştuğumuz bu bölgenin, yani özellikle uzun yıllar kalkınma açığı nedeniyle birçok açıdan geri kalmış olan Makedonya ve özellikle Trakya’nın jeopolitik önemi büyük bir fırsat olarak karşımıza çıkıyor. Ancak unutmamalıyız ki coğrafya aynı zamanda bir lanettir. Bu, bölgede iki savaşın var olmasıyla kendini gösteriyor. Az önce Bakanımızın da doğru bir şekilde belirttiği gibi, bu iki savaş, daha önce parçalanmış olan büyük jeostratejik sahneyi yeniden birleştirdi. Soğuk Savaş'ın sona ermesinden ve Soğuk Savaş sonrası dönemdeki stratejik bölünmeden bu yana, nispeten sakin bir döneme girmiştik ve bu da bizde gerekçeli olmasa da bir iyimserlik yaratmıştı. Birinci nokta bu: İki savaş, bizim bu iyimserliğimizi yerle bir etti.

İkinci nokta ise, bu savaşların yarattığı istikrarsızlık nedeniyle bölgedeki rejimlerin kırılgan hale gelmesidir. Hepimiz, kırılgan rejimlerin ne anlama geldiğini biliyoruz: Devlet ve toplumsal yapıların çökme riski. Bu durumu daha önce yaşadık. Hem bölgesel hem de bazı durumlarda küresel düzeyde revizyonist emelleri olan güçlerin yükselmesine tanık olduk.

Son olarak, tüm bu faktörlerin bir sonucu olarak, bir güvenlik mimarisi oluşturma noktasında ciddi bir başarısızlık yaşandığını görüyoruz. Soğuk Savaş döneminde, iki süper gücün oluşturduğu bazı sabitler vardı. Hem Orta Doğu’da hem de Doğu Avrupa’da krizlerin ve sarsıntıların absorbe edilebileceği bir yaşam tarzı mevcuttu. Şu anda ise bu eksiktir. Tüm bu nedenlerden dolayı, büyük bir strateji eksikliği yaşıyoruz ve bu uluslararası toplumun kritik sorunları yönetmedeki açık zafiyetini gözler önüne seriyor.

Trakya, bu bölgenin kalbinde yer alıyor ve konuşmamı başladığım gibi bitirirken, şunu belirtmek istiyorum: Bölgenin yükselmesi, değişen bir coğrafyadan kaynaklanıyor, ancak ne yazık ki bu coğrafya bizim için daha da kötüye gidiyor.”

Trakya Dimokritos Üniversitesi Sosyal Hizmetler Bölümünden Doç. Sotiris Serbos

“Trakya’nın stratejik konumundan bahsetmek istiyorum. Daha önce de defalarca dile getirildiği gibi, coğrafya Yunanistan’ı yeniden haritaya soktu ve ülkemize bugün büyük bir fırsat sundu. Şimdi tartışmamız gereken şey, bu fırsatı ne ölçüde değerlendirebileceğimizdir. Batı karşısında avantajlı bir konum elde edebilmek adına stratejik öneme sahip bir liman ve çok amaçlı kullanılabilecek bir merkez haline gelmeliyiz. Bence, Dedeağaç’ı diğerlerinden ayıran en önemli özellik, coğrafi bölgeleri birbirine bağlayabilmesi ve bu bağlantının geniş bir bölgeye yayılabilmesidir. Coğrafi yakınlık, bağlantı sağlamak açısından büyük önem taşıyor.

Bu noktada hem Rusya hem de Türkiye için durumun önemli olduğunu düşünüyorum, çünkü ABD, Karadeniz’deki stratejisini ve erişimini yeniden gözden geçirme kararı aldı. Karadeniz’e giriş, yalnızca Boğazlar Rejimi’ne bağlı kalamaz, bu da askeri deniz seyrüseferini kısıtlıyor. Ayrıca, Türkiye-Rusya ilişkilerine bağlı olarak Boğazlar ve Hazar geçişi sürekli olarak bir belirsizlik arz ediyor. Bu, Batı için birçok soru işareti yaratıyor ve Boğazların askeri ve ticari geçişlerdeki kullanışlılığı konusunda şüphe uyandırıyor. Bu liman, yalnızca askeri kuvvetler ve malzeme için değil, aynı zamanda ticaretin sürdürülebilirliği açısından da Boğazları bypass edebilecek bir alternatif haline geldi. Özellikle Kuzey ve Doğu Avrupa ile Ukrayna'ya yönelik ticaret açısından bu liman önemli bir rol oynayacak. Avrupa çapında ağların ve kuzey-güney ekseninin geliştirilmesine yönelik çalışmalar devam ediyor ve enerji dağıtımındaki rolüyle Dedeağaç, Rusya’nın ağırlığını azaltacak şekilde güçlenecek. Altyapının kritik önemi burada devreye giriyor. Bu liman ve diğer ulaşım yolları, yeni lojistik zincirlerin ortaya çıkmasıyla çok daha önemli hale gelecek.

Yunanistan'ın coğrafyası, ulaşım araçlarını birleştirip faydaları katlama fırsatı sunuyor. Bu, sadece limanı değil, havaalanını, karayolu ve demiryolu ağlarını da kapsıyor. Tüm bunlar, Batı’nın stratejik çıkarlarıyla örtüşen bir dizi meseleyi gündeme getiriyor. Bu altyapıyı hızlıca geliştirmeliyiz, çünkü burada yalnızca stratejik değil, ticari bir boyut da var. Uluslararası politika, ticaret ve stratejik planlar arasında nasıl bir denge kurabileceğimiz konusunda konuşmalıyız.

Bu tartışmalar geçmişte de vardı, ancak Dedeağaç’ın stratejik önemi, SYRIZA - ANEL hükümeti döneminde yeniden gündeme geldi. Ancak Rusya’nın Ukrayna’ya yaptığı saldırı, bu bölgenin önemini katbekat artırdı. Üstelik, Yunanistan'ın 2020 yılında Türkiye’den planlı bir saldırı ile karşı karşıya kaldığını ve Meriç bölgesinde ciddi bir krizin yaşandığını unutmamalıyız. Bu, hem tarihsel hem de kurumsal hafızamızda kalıcı olmalıdır. Bu nedenle, bu stratejik limanın gelecekteki rolü üzerine düşünmeliyiz. Ukrayna’nın yeniden inşası için yüz milyarlarca dolarlık bir mega projenin parçası olma ihtimali var. Kalıcı altyapılar bu süreçte çok önemli olacak.”

Son olarak, bu bölgenin gelişimine katkıda bulunacak demografik bir büyüme, özellikle de nitelikli bir nüfus artışı sağlamalıyız. Dedeağaç’tan başlayarak Meriç ve Kavala limanına kadar uzanacak bir demografik gelişim, bölge için çarpan etkisi yaratabilir.” 

Moderatör Konstantinos Filis’in Evripidis Stilyanidis’e hitaben, “Yıllardır hem siyasette hem de Yunan devleti ile azınlık arasındaki ilişkilerle ilgileniyorsunuz. Bu konudaki tecrübeleriniz doğrultusunda, bölgenin çok amaçlı bir merkez haline gelmesi sayesinde ortaya çıkacak olan kalkınma perspektifine dair de birkaç kelime söylemenizi rica ediyorum.”

Evripidis Stilyanidis: “Demokrasi sonrası dönemde, ulusal devletin seçtiği ve tüm hükümetler tarafından desteklenen en önemli politika, açık toplum politikasıydı. Bu politika, yalnızca dini özgürlüğün korunmasını değil, azınlık vatandaşlarının tüm haklarının korunmasını, her bireyin dini ve etnik kimliğine saygı gösterilmesini de sağladı. Bu, şu anda Balkanlar için, benzer örneklerin bulunmadığı bir model ve tüm dünya için bir karşılaştırmalı avantajdır. Hristiyanlar ve Müslümanlar, Aleviler, Pontuslular, Ermeniler, Rumlar ve Müslümanlar arasında burada ilişkiler çok olumlu ve yapıcı bir şekilde gelişti. Çünkü bu ilişkiler, saygı ve özgürlük ortamında gelişti. Bu ilişkiler yalnızca belirli tarihi dönemlerde, çoğunlukla yabancı merkezlerden ve bazen de Yunan milliyetçi veya aşırılıkçı merkezlerden yapılan müdahaleler nedeniyle bozuldu. Bu merkezler, yerel toplumu siyasi veya seçimsel olarak yönlendirmek amacıyla bu ilişkileri zehirlemeye çalıştı, ancak çoğu zaman başarılı olamadılar. Ben burada seçim sonuçlarına değil, insanların temel değerlere bağlılığına bakıyorum.

Ayrıca, Trakya'daki azınlığın barışçıl ve ılımlı bir yapıya sahip olduğunu vurgulamak istiyorum. İslam'ın hangi mezhebine inanırlarsa inansınlar, IŞİD gibi aşırıcı İslamcı örgütlerin propagandasına kapılarını kapattılar. Bunun nedeni, burada, Avrupa demokrasisi içinde yaşadıkları özgürlük ve refahın, başka herhangi bir sistemde bulunamayacağının farkında olmalarıdır.

Geçmişte bazı hatalar olmuş olabilir, Yunan tarafının da hataları olmuş olabilir. Ancak şu anda bu bir avantajdır. Yunan devleti, bölgeyi ülkenin ekonomik dışa açılım üssü haline getirdiğinde, çok sayıda kültür ve pazarla iletişim kurabilen insanlara sahip olmak büyük bir avantajdır. Bu sadece Türkçe bilenler için değil; örneğin, Türkiye'deki 20 milyon Aleviyle veya Suudi Arabistan, Mısır'daki pazarlarla bağlantı kurabilecek insanlarımız var. Ayrıca Karadeniz bölgesindeki pazarlarla iletişim kurabilen Rum Pontuslular veya Arap kökenlilerimiz de bu avantajı pekiştiriyor.

Bu avantajdan yararlanmak için istikrar, barış ve işbirliğine ihtiyacımız var. Eğer bana yılların siyasi deneyimiyle sorarsanız, Türk meslektaşlarımla müzakerelerin, Almanya’da yaşayıp doktoramı orada yapmış olmama rağmen Alman meslektaşlarımla müzakerelerden daha kolay olduğunu söyleyebilirim. İlk olarak, Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı burada ağırlayan bakan oldum ve Yunanistan ile Türkiye arasında ne yapılması gerektiğini ve azınlıkların iki ülke arasında nasıl bir köprü oluşturabileceğini vizyoner bir şekilde konuştuk. Ancak iç politikaların dış politikayı nasıl etkilediğini her zaman gözlemlemek gerekiyor. Bunu İsrail’de Netanyahu’da, Amerika Birleşik Devletleri’nde çeşitli politikalarla gördük, Rusya’da daha önce gördük ve Almanya’da mülteci kriziyle ilgili sosyal demokrat bir liderin aniden göçmenlere karşı sert bir tavır takındığını ve bu durumun Avrupa’nın ortak vizyonunu tehdit ettiğini gözlemledik.

Bu yüzden, burada dikkatli olmalıyız. Sadece ulusal sorumluluğa değil, aynı zamanda evrensel insan sorumluluğuna da geri dönmeliyiz. Realist olmam gerektiğini biliyorum ve asla ütopik bir vizyona sahip olmadım. Yunanistan'ın dış politikası hakkında konuşurken, mevcut stratejinin bazı zayıflıklarını vurgulamalıyız. Savaş, diyalog ve hakemlik olmak üzere üç yolu var. Herkesin savaştan kaçınmak istediğini düşünüyorum çünkü kazanan bile maddi ve manevi kayıplar yaşar. Diyalog ise, kuralların olmadığı ve her iki tarafın keyfi talepler sunabileceği bir ortamda tehlikeli olabilir. 1975'ten bu yana izlediğimiz strateji hakemliğe dayalı bir stratejidir: güven artırıcı önlemler, ortak bir ajanda oluşturmak ve kuralları belirlemek. Anlaşmazlık durumunda bile, başlangıç noktasına geri dönülmez ve her iki taraf da bir adım ileriye gider. Eğer uzlaşılamazsa, uluslararası hukuka saygı gösterilerek hakemliğe gidilir. Bu süreçten korkanlar, çözüm istemeyenlerdir. Bu strateji, partiler üstü bir yaklaşımla Yunan dış politikasının temelini oluşturdu ve olumlu sonuçlar verdi.”

Möderatör Konstantinos Filis, eski Savunma Bakanı Apostolakis’e hitaben, “Sizi iki savaş hakkında endişeli gördüm ve tahmin ediyorum ki sizin tecrübenize sahip olan her aklı başında insan farklı hissetmezdi. Size sormak istiyorum, bu iki savaşın birinden diğerine kıyasla daha fazla endişe duyuyor musunuz? Özellikle Yunanistan, daha geniş bölge ve Trakya üzerindeki etkileri açısından. Ayrıca, son dönemde Türkiye tarafından özellikle Dedeağaç ile ilgili bazı eleştiriler ortaya çıktı. Türkiye, Dedeağaç’ın ABD'nin planlarındaki rolünün güçlenmesinden ciddi şekilde rahatsız gibi görünüyor.

Evangelos Apostolakis:Türkiye'nin, Amerika Birleşik Devletleri ve NATO'nun varlığının artmasıyla ilgili olarak, özellikle de Amerika'nın Dedeağaç’taki durumu üzerinden güvenlik konularını ele alarak, bir pozisyon belirlediği açıkça görülüyor. Amerika, gerekli açıklamaları yaptı ancak bizim anladığımız mantık çerçevesinde, ne böyle bir niyetimiz var gibi görünmüyor ne de mevcut durumlardan herhangi bir değişiklik olduğunu düşünüyoruz. Ancak, Ukrayna'daki savaşın etkilerini, hem ekonomik açıdan hem de siyasi ilişkiler ve dengeler açısından ülkemizi ne ölçüde etkilediğini anlamış durumdayız. Bu durum, güvenlik ve savaş sonrası oluşan hissiyatı etkiliyor. Uzun bir süre, Avrupa'nın medeni bir bölge olduğu ve devletlerin anlaşmalarının güvenli olduğu inancını taşıdık. Fakat Ukrayna'daki savaş, bu inancı bir anda sorgulamaya açtı. Bu nedenle güvenliğimizin, uluslararası hukuk ve anlaşmalar çerçevesinde işlediğini, ama bu süreçlerin talep edilmesi gerektiğini anlıyoruz.

Savaşın nasıl değerlendirileceği konusuna girmeyeceğim ama özellikle savaşın ilk dönemlerinde yaptığımız tahminler, ne yazık ki, mevcut koşullar nedeniyle yanılgıya uğradı. Eğer bu savaşın sona ermesi için bir diplomatik çözüm yolu bulunamazsa, çok uzun sürecek gibi görünüyor. Son günlerde yaptığımız bir tartışmada, Rusların bu savaşı başlatırken belirli toprakları ele geçireceklerini düşündüklerine dair bir soru sormuştum. Herkesin belirttiği gibi, bunun olmayacağına inanmak oldukça zordu. Dolayısıyla, sonunda bir yere varacaklarını ve sürekli bir pozisyon elde edeceklerini biliyorlardı. Kırım ve Kıbrıs örneğinden de bunu görebiliyoruz. Bu nedenle, teorik olarak en kısa sürede bu savaşın sona ermesi, bu ülkenin onarılması için umut verebilir. Yoksa tamamen yok olmaktan korkuyoruz. Bir ülkenin savaş yüzünden nasıl yeniden inşa edileceği konusunu tartışmaya başladığımızda, bu durum, gençlerin bir cesedin üstünde kavga etmeleri gibi görünmeye başlıyor.

İkinci bir konu olarak, İsrail'deki savaşın süresiyle ilgili endişelerim var. İran saldırısından iki saat önce İsrail'e yönelik saldırının gerçekleşeceğini söylemiş olmam bir kehanet değil, ama bu kaygıyı dile getirdiğimde hâlâ işin ciddiyetinin anlaşılmadığını görmek üzücü. Avrupa Birliği'nin, gelişen durumlardaki belirsizliğin getirdiği büyük bir sorumluluğu var. Net bir pozisyon almak yerine, durumların gelişmesine göz yummakta.” dedi.

Millet gazetesi logo
© 2024 Millet
KÜNYE
MİLLET MEDİA Kollektif Şirketi
Genel Yayın Yönetmeni: Cengiz ÖMER
Yayın Koordinatörü: Bilal BUDUR
Adres: Miaouli 7-9, Xanthi 67100, GREECE
Tel: +30 25410 77968
E-posta: info@milletgazetesi.gr
ΤΑΥΤΟΤΗΤΑ
MİLLET MEDİA O.E.
Υπεύθυνος - Διευθυντής: ΟΜΕΡ ΖΕΝΓΚΙΣ
Συντονιστής: ΜΠΟΥΝΤΟΥΡ ΜΠΙΛΑΛ
Διεύθυνση: ΜΙΑΟΥΛΗ 7-9, ΞΑΝΘΗ 67100
Τηλ: +30 25410 77968
Ηλ. Διεύθυνση: info@milletgazetesi.gr