Foto IBO
Foto IBO
Espressor Coffee
Espressor Coffee

Röportaj | İsmail Rodoplu ile 29 Ocaklar üzerine

Gümülcine Müftü Yardımcısı Fehim Ahmet, Batı Trakya Türklerinin hak arama mücadelesinde bir dönüm noktası olan 29 Ocaklar için önemli bir paylaşımda bulundu.

Batı Trakya 29 Ocak 2022
Röportaj | İsmail Rodoplu ile 29 Ocaklar üzerine

Gümülcine Müftü Yardımcısı Fehim Ahmet, 21 yıl önce Batı Trakya Türk matbuat tarihinin önemli yayın organlarından Mihenk Dergisi için Batı Trakya Türklerinin önemli liderlerinden merhum İsmail Rodoplu yaptığı röportajı sosyal medya hesabında paylaştı.

Gelecek nesiller için arşiv niteliği taşıyan ve 29 Ocak 1988 ve 1990 olayları hakkında önemli bilgilerin paylaşıldığı "29 Ocaklar Üzerine" isimli röportajı ilgili olayların yıldönümünde sizinle paylaşıyoruz. 

Müftü Yardımcısı Fehim Ahmet'in paylaşımı: 

29 OCAKLAR VESİLESİYLE...

21 yıl önce Mihenk Dergisi'nde "29 Ocaklar Üzerine" merhum İsmail Rodoplu ile yaptığım röportajı günün önemine binaen paylaşıyorum. O tarihten bugüne Batı Trakya Müslüman Türk Azınlığı'nda değişen bir şeylerin olup olmadığını okuduğunuzda farkedeceksiniz. Bu vesileyle bugün 34. yıldönümünde azınlığımızın hak arama mücadelesinde yer alan, katılarak destek ve katkı sağlayanları minnetle yadediyor, vefat edenlere Allah'tan rahmet diliyorum.

İSMAİL RODOPLU İLE 29 OCAKLAR ÜZERİNE

- 29 Ocaklar'ın Batı Trakya tarihi içindeki yeri nedir?

Rodoplu: 29 Ocak 1988 ve 29 Ocak 1990. Türk Azınlığı'nın yıllarca Batı Trakya Türk Toplumu'na her türlü baskıyı, hatta zulmü reva gören idarecilere karşı DUR ve YETER dediği günün tarihidir.

- Batı Trakya Türk Azınlığı'nı 29 Ocak 1988 Yürüyüşüne yönelten sebepler nelerdir?

Rodoplu: Ana hatlarıyla Batı Trakya Türk Toplumu'nun hangi bâdirelerden geçtiğini ve nasıl 29 Ocak 1988 yılına gelindiğini anlatayım.

Her şeyden önce ülkemiz Yunanistan idarecileri, hatta bütün siyâsi partilerin ittifak halinde uyguladığı bir devlet politikası vardı:

  1. Ova kesiminde yaşayan Türkler'in mallarını (ne yolla olursa olsun) ellerinden alarak göçe mecbur etmek.
  2. Balkan Kolu'nda (yasak bölge içine aldığı) yaşayan soydaşlarımızı uzun vâdede asimile etmek.
  3. İster Yunanistan'ın çeşitli bölgelerinden, ister Yunanistan dışından Batı Trakya'ya yeni nüfus yerleştirerek nüfus dengesini Yunan asıllılar lehine bozmak ve bu nüfusu buralarda tutabilmek amacıyla her türlü maddî desteği sağlamak.

Bu üç ana amaca ulaşabilmek için her türlü baskı mubah görülmüştür. Kim hangi baskı ve ayırımdan bahsederse etsin bu üç ana (yok etme) plânın içinde yer almaktadır.

Bütün bu baskılar yetmiyormuş gibi vicdâni varlığımıza hançer vurulmaya kalkışıldı. Resmen, Yunan Mahkemeleri tarafından tasdik edilmiş 1926 İskeçe Türk Birliği, 1928 Gümülcine Türk Gençler Birliği ve 1936 Batı Trakya Türk Öğretmenler Birliği'nin 1983'te Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti kuruldu diye kapatılması ve 1987 yılı Kasım ayında Atina'da en Yüksek Mahkeme (Aryos Pagos)'nin Batı Trakya'da Türk yoktur şeklindeki kararı Batı Trakya Türkü için bardağı taşıran son damla olmuştur.

- 29 Ocak 1988'in seçilmesinin özel bir nedeni var mıydı?

Rodoplu: 29 Ocak 1988'in seçilmesinin elbette bir önemi ve manası vardır. Çünkü 29 Ocak 1988 Cuma günü Yunanistan Başbakanı s. A. PAPANDREU ile Anavatan T.C. Başbakanı s. Turgut ÖZAL Davos'ta bir araya gelerek ikili görüşmelerde bulunacaklardı.

Bizi buralarda azınlık olarak bırakan ve bizi millî, dinî ve ekonomik bakımdan insanca yaşatacaklarına söz veren iki ülke başbakanları belki de 40 yıl aradan sonra bir araya geleceklerdi. İşte bunun için 29 Ocak gününü seçtik.

- Yürüyüşün kimin başkanlığında yapılacağı, yürüyüşün oluşumu konusunda neler yaşandı, sizi üzen veya mutlu eden olaylar oldu mu?

Rodoplu: Bu yürüyüşü gerçekleştirmezden önce İskeçe Müftüsü merhum Mustafa AĞA başkanlığında İskeçe Müftülüğü'nde Türk Azınlığı Yüksek Kurulu bir toplantı yaptı.

Toplantıda olaylar ve gelişmeler değerlendirildikten sonra, gününü belli etmemekle birlikte azınlık çapında bir yürüyüş yapılacağı kararı alındı.

Bundan iki gün sonra Yürütme Komitesi Gümülcine Türk Gençler Birliği'nde yaptığı toplantıda 29 Ocak 1988 gününü saptadı.

Bildiriler yazarak yürüyüş gününü, Eski Cami'de kılınacak Cuma Namazı'ndan sonra Vilâyet Konağı'na kadar yürüneceğini ve valiye neden yürüyüş yaptığımızı ve ne istediğimizi anlatan bir muhtıra vererek barışçı bir şekilde dağılacağımızı toplumumuza duyurduk.

Ayrıca böyle bir yürüyüş yapacağımızı da emniyet yetkililerine yazılı ve sözlü olarak bildirdik. 28 Ocak Perşembe akşamı bütün azınlık ileri gelenleri Yüksek Tahsilliler Derneği'nde konu ile ilgili bir toplantı yaptık. Konumuz bu yürüyüşe kim başkanlık edecek?

Tüm azınlık ileri gelenleri, eski-yeni milletvekilleri de dahil, oy birliğiyle bu kıymetli görevi bana verdiler. Ben arkadaşlara bu güvenlerinden dolayı teşekkür ettim ve yanıma iki avu-kat arkadaşın verilmesini rica ettim. Avukat Hasan KAŞIKÇIOĞLU ile Avukat Hasan İMAMOĞLU bana yardımcı olarak seçildi. Ve arkadaşlardan bir ricada bulundum:

"Değerli arkadaşlar, Türk Azınlığı tarihinde ilk defa bu kadar geniş çapta bir yürüyüşe girişeceğiz. Yarın nelerle karşılaşacağımızı bir Allah bilir. Yarın bu kadar rahat konuşma imkânımız olmayacaktır. Onun için sizden samimi ricam, olaylar neyi gerektiriyorsa hiç tereddütsüz onu yapacağız. Tamam mı, tamam."
Avukat Kaşıkçı ile emniyete çağırılıyoruz. Kaşıkçı ile emniyet âmirine gidiyoruz. Ne pahasına olursa olsun bu yürüyüşün ertelenmesini istiyorlar. Başka bir tarihe ertelenmesini çünkü, Davos'ta Papandreu ile Özal görüşeceklermiş, münasip olmuyormuş.

Biz "arkadaşlara danışmadan bir şey diyemeyiz" dedik ve tekrar Yüksek Tahsilliler Derneği'ne arkadaşların yanına geldik.

Oybirliğiyle yürüyüşün yapılacağı kararını aldık ve emniyet âmirine gidip bunu bildirdik. Bana tehditvâri sözler ve hareketler yaparak " sayın başkan, edindiğimiz bilgilere göre 30-35 bin kişi Gümülcine (Komotini)'ye inecekmiş, biz bunları nasıl idare edeceğiz? Bir olay olursa, kan dökülürse sen sorumlu olacaksın, sorumluluğunu idrâk ediyor musun? Gidin her tarafa duyurun ertelendi deyiniz" diyerek tehdit ediyordu.

Ben sadece: "Sayın âmirim, sular denize doğru akıyor, tersine döndürmemize imkân yok. İşi buraya kadar getirenler düşünsün. Biz zaten iki başbakanın sorunlarımızı duyması için bu yürüyüşü yapıyoruz" dedim ve ayrılırken 29 Ocak 1988 yürüyüşünü yasaklayan kararın bir suretini bana verdiler.

Tekrar arkadaşlara döndük son durumu ve emniyetin kararını okuduk. Bütün arkadaşlar "geriye dönüş yok" dedik ve yarın Eski Cami önünde buluşmak üzere dedik ve ayrıldık.

Meğer polis güçleri gece yarısından itibaren bütün köy ve kent giriş çıkışlarını tutmuş, kimseyi bir yerden bir yere bırakmıyormuş. Biz bunu sonradan öğrendik. Telefonla bizi arayanlara, yürüyüşün belirtilen yerden vilâyete kadar gerçekleşeceğini, yalan yanlış haberlere kimsenin inanmamasını söylüyorduk. Çünkü, yürüyüşün ertelendiği haberleri yayılıyormuş sağda solda...

29 Ocak Cuma saatine yakın, insanlarımız polis barikatlarını yararak, dağ taş geçerek Eski cami önünde ve Türk Gençler Birliği avlusunda toplanmaya başladı. Yediden yetmişe, kadınlı erkekli, ihtiyar genç on binlerce Türk insanı bu HAK ARAMA MÜCADELESİ'ne katılmak amacıyla Gümülcine (Komotini) sokaklarını doldurdular. Polis güçleri tarafından engellenmek istenen insanlarımız dövülerek yaralanmış hastaneye kaldırılmış, bazıları tutuklanarak, dövülerek emniyete götürülmüş.

Vali, bir duyuru ile Eski Cami'de Cuma Namazı kılınmasını yasakladı. Başkanlığımda, o zamanın Pasok Milletvekili Ahmet Faikoğlu ve Yeni Demokrasi Mil-letvekili Avukat Mehmet Müftüoğlu ve diğer eski milletvekillerinden oluşan bir heyetle valiye giderek valinin bu tutumunu kınadığımızı ve polisin barışçıl bir yürüyüş için şehre gelmek isteyen insanımızı vahşice dövmesini katiyetle hoş karşılamadığımızı ve bunun sorumluluğunun ağır olacağını bildirdik.

Valiye mademki Eski Cami'de Cuma Namazı'nın kılınması yasaklandı, o halde hiçbir camide Cuma kılınmayacağını bildirdik. Bütün köylerimize Cuma Namazı kılınmaması hususunda telefon ettik ve öyle de oldu.

Yürüyüş, akşama doğru başta ben olmak üzere Faikoğlu, Müftüoğlu ve İmamoğlu'nun Diş Doktoru Ayşe Galip'in muayenehanesi balkonunda konuşmalarımızla sona erdi. Sadece bir şartla dağılacağımızı emniyet âmirine söyledik. "Emniyette tutuklu bulunan soydaşlarımızın salınmasıyla..."
Emniyet âmiri bu şartı yerine getirdi ve tutuklu bulunan soydaşlarımızı serbest bıraktı, on binlerce Türk insanı da olaysız dağıldı. Ama ne utanç verici bir durumdur ki insanlarımız dağılırken bile polisler kadın erkek demeden insanlarımızı coplamaya devam ediyordu.

- Sizi mutlu eden, unutamadığınız hatıralarınız oldu mu?

Rodoplu: Bu arada, mademki soruyorsunuz, söyleyeyim. Beni, Azınlık Tarihi'nde ilk defa bu kadar geniş katılımlı bir yürüyüşte mutlu eden birkaç nokta var.

Batı Trakya Türk Azınlığı, halkı ile liderleri ile öyle kenetlendi ki tarif edemem. Bir ikincisi; Biz, bizim Türklüğümüzü inkâr eden karar ve zihniyete karşı mücadele veriyoruz, bizi karşı vurucu güç olarak toplanan faşist guruplar ise "G..... Turkos" diye sövüyor ve bağırıyorlardı.

Ama ne olursa olsun, başta iki ülke başbakanına Batı Trakya'da Türk Azınlığı'na yapılan haksız bir uygulama olduğunu dolayısıyla hem Türkiye hem de Yunanistan kamuoyuna ortada bir sorunun var olduğunu duyurduk.

Bu olaylarda unutamadığım ve unutamayacağım çok şeyler var. Ama en önemlisi haksızlıklar karşısında Türk Toplumu'nun bir işaretle nasıl kenetlendiği ve kenetlenebileceği gerçeğidir.

- 29 Ocak 1988 Yürüyüşü'nün karşısında bir de 29 Ocak 1990 olayları var. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Rodoplu: Pek tabii, Batı Trakya Türk Azınlığı tarihine damgasını vuran bu olayları hatırlamak ve bu vesile ile birlik-beraberlik duygularımızı tazelemek amacıyla 29 Ocak 1989'da Eski Cami'de azınlık çapında bir mevlit düzenledik.

Binlerce azınlık ferdi bu mevlide katıldı ve hiçbir olay olmadan seneye bu vakitte buluşmak üzere diyerek dağıldı. Demek istiyorum ki, idarecilerimizin kışkırttığı fanatik yunanlı hemşehrilerimizin müdahalesi olmadıkça bizim kendi insanımız hiçbir zaman huzursuzluk yaratmıyor.

1990 yılının 29 Ocak'ına gelince...

Yine Batı Trakya Müslüman-Türk Azınlığı 29 Ocak gününü birlik ve beraberlik içinde bir yıl önce olduğu gibi Eski Cami'de bir mevlid-i şerifle kutlayacaktı. Ama ne yazık ki, Batı Trakya Türk Azınlığı'nın varlığına tahammülü olmayan kuruluş ve kişiler işi büsbütün çığırından çıkardılar.

29 Ocak kutlamalarına katılmak amacıyla Gümülcine (Komotini)'ye inen ve Eski Cami ile Türk Gençler Birliği etrafında toplanan insanlarımızı o gözü dönmüş fanatik guruplar sopa ve demir çubuklarla döverek bir çoklarını hastanelik etmiş, Türk dükkan ve mağazalarını kırıp dökmüş ve yağmalamıştı.

İki Bağımsız Güven Listesi adayı arkadaşım Rahmetli Dr. Sadık Ahmet'le bugün toplumumuzun seçtiği Gümülcine (Komotini) Müftüsü İbrahim Şerif, seçim duyurumuzda kendimize "Türk" dediğimiz için 26 Ocak 1990 günü Gümülcine (Komotini) Bidayet Mahkemesi tarafından 18'er ay hapis cezasına çarptırılarak Selânik DİYAVATA hapishanesine götürüldükleri için Azınlıkta tek ve bağımsız milletvekili olarak bu işin yükü de ister istemez benim üzerime kalmıştı.

Gümülcine (Komotini) ve Maronya Metropoliti Damaskinos mahallî Yunan radyolarından konuşmalar yaparak fanatik yunanlıları kışkırtıyor ve "aferin palikaryalarım, gösterdiğiniz bu kahramanlıklarla tarihe altın harflerle yazılacaksınız" gibi taltiflerde bulunuyordu.

Kısaca yüzlerce insanımız dövüldü, 250 civarında Türk dükkanı ve işyeri kırıldı ve yağmalandı. Bana, dükkanları tahrip edilen esnafımızın getirdiği makbuzlardan çıkardığımız rakam o günün hesabıyla 150 milyon civarında idi. Çağımıza, demokrasiye, insan haklarına yakışmayacak çirkin olaylardı bu yapılanlar.

Sonra ne oldu?

Avrupa Helsinki Wach İnsan Hakları İzleme Komitesi adına Prof. E. Sisby iki gün sonra Gümülcine (Komotini)'ye gelerek beraberce Av. Adem Bekiroğlu ile kırılan-yağmalanan mağazaları dolaştık. Türk mahallelerini dolaşarak, insanların kendi ağzından yapılanları dinledi ve Batı Trakya Türkleri'nin karşılaştığı sorunlar hakkında uzun bir rapor yayınladı. Bundan birkaç gün sonra, Amerika Dünyada İnsan Hakları İzleme Komitesi adına Bayan Withman Gümülcine (Komotini)'ye gelerek Türk Azınlığı'nın sorunlarını yakından öğrenerek bir raporla dünyaya duyurdu.

- 29 Ocak 1990'da milletvekiliydiniz, ne gibi sıkıntılar yaşadınız?

Rodoplu: Ben ve toplumumuz, çağımızda insanlık adına çok utanç verici olaylarla karşılaştık. Ama hiçbir zaman korkmadık, yılmadık ve ümitsizliğe kapılmadık. Çünkü önce davamızın haklılığına inandık sonra da Allah'ın mazlumlarla beraber olduğuna bir de bizi buralarda Türk-Müslüman olarak bırakan Anavatana güveniyorduk.

- Bu dönemde de olayların başındasınız. Mutlaka önemli hatıralarınız veya gözlemleriniz olmuştur. Bunlardan sizce önemli olanı okuyucularımızla paylaşmak ister misiniz?

Rodoplu: Yeri gelmişken şunu da belirteyim ki, azınlık olduğu günden beri çok bâdireler geçirmiş, çok ıslanmış kurumuş olan Batı Trakya Türk Toplumu öyle ufak tefek olaylarla pek ırgalanmıyor, ürkmüyor. Her iki ciddi olayda da dövülenler oldu, malı mülkü yağmalananlar oldu.

Bu olayların başında bulunan kişi olarak kimse gelip de bana şikâyetçi olmadı yani ağlanmadı, acziyet göstermedi. Türk Toplumu'nu bir kere daha tebrik eder, saygı ile kucaklarım.

Şunun da altını çizmek isterim ki, bu olaylarda beni yakından üzen bir hadise oldu. Ben milletvekili, Av. Sebahattin Emin (B.T.A.Y.Tahsilliler Derneği Başkanı) ve Ahmet Hacıosman (V.İ.H. Başkanı) 29 Ocak'tan bir gün önce emniyet âmirliğine çağrılmıştık. Orada Doğu Makedonya ve Trakya Jandarma Müfettişi olduğunu söyleyen bir zatla bizi görüştürdüler.

Pek çok tehditler arasında, İskeçe'den M. Emin Ağa eğer Gümülcine (Komotini)'ye gelirse ölesiye dövdüreceğini (ona söverek) söyledi. Biz üç arkadaş bu sözlere tepki gösterdiğimizde "sadece onu yani Ağa'yı" fena dövdüreceğini tekrarladı ve de sonraki gün benim o günkü GERÇEK GAZETESİ bürosunun arkasında demir çubuklarla dövülerek öldü diye bırakılmış olduğunu gördük.

- 29 Ocaklar'ın Yunan ve Dış basındaki yankısı ne oldu?

Rodoplu: Kısaca bu olayların yankılarının büyük ve geniş olduğunu sesimizi bütün dünyaya duyurma imkânı bulduğumuzu söyleyebilirim.

- 29 Ocaklar'ın üzerinden 11-13 yıl geçti. O dönemdeki toplumun mücâdele azmi ile günümüzdeki mücâdele azmi ne durumda?

Rodoplu: Evet, bu olayların üzerinden 11-13 yıl geçti. 1992 yılından beri de idarecilerimizden bazıları azınlık politikasında ciddi yanlışlar yapıldığını itiraf ederek ufak-tefek değişiklikler gözlenmeye başladı. O günkü kadar olmasa da toplumumuzun ciddi sorunları halledilmiş değildir. Eğitim sorunu, vakıflar sorunu, müftülükler sorunu en ciddisi de ekonomik sorun.

Avrupa Birliği'nden bölgemize on milyar doları aşkın yardımlar, yatırımlar geldi. Türk Azınlığı bunlardan bu güne kadar hiç mi hiç yararlandırılmadı. Ne zaman yararlanacağı da belli değil.

Toplumumuzun mücâdele azmine gelince; Toplum, aynı toplum, olaylar toplumumuzu o noktaya getirmesin. Daha güçlü, daha inançlı mücâdelelere hazır olduğuna inancım tamdır.

-29 Ocak olaylarını geleceğe ışık tutması için kitaplaştırmayı düşündünüz mü?

Rodoplu: Evet, Batı Trakya Türk Toplumu'nun HAK ARAMA yolunda sergilediği bu mücâdele örneğini bir kitapçık halinde yayınlamayı ve gelecek kuşaklara aktarmayı düşünüyorum.

Fehim AHMET / Mihenk Dergisi, Sayı 3, s. 16, Ocak-Şubat 2001.

Millet gazetesi logo
© 2025 Millet Media
KÜNYE
MİLLET MEDİA Kollektif Şirketi
Genel Yayın Yönetmeni: Cengiz ÖMER
Yayın Koordinatörü: Bilal BUDUR
Adres: Miaouli 7-9, Xanthi 67100, GREECE
Tel: +30 25410 77968
E-posta: info@milletgazetesi.gr
ΤΑΥΤΟΤΗΤΑ
MİLLET MEDİA O.E.
Υπεύθυνος - Διευθυντής: ΟΜΕΡ ΖΕΝΓΚΙΣ
Συντονιστής: ΜΠΟΥΝΤΟΥΡ ΜΠΙΛΑΛ
Διεύθυνση: ΜΙΑΟΥΛΗ 7-9, ΞΑΝΘΗ 67100
Τηλ: +30 25410 77968
Ηλ. Διεύθυνση: info@milletgazetesi.gr