15 Mayıs 2035
Genelde "20 yıl sonra sizce dünya nasıl olacak?" sorusuyla karşı karşıya kalan her kişi, teknolojinin ilerleme kaydedişine göre cevap verir. Yani hiç kimse büyü

Genelde "20 yıl sonra sizce dünya nasıl olacak?" sorusuyla karşı karşıya kalan her kişi, teknolojinin ilerleme kaydedişine göre cevap verir. Yani hiç kimse büyük savaşlar olabileceğini, dünyanın yok olabileceğini veya ölebileceğini düşünmek bile istemez. Hayal edebildikleri, daha kolay yaşam, daha kolay ulaşım ve daha hızlı ve paralı bir gelecektir genelde.
Hani herkesin elinde bir cep bilgisayarı olan şehirler, Mars’a ayak basan insanlar, elektronik paralar, elektrikle çalışan araba ve otobüsler veya doğrudan gitmek istediği yere ışınlanabilen insanlar.
Aslında 20 yaş daha ihtiyarlanıcağı, teknolojik destek sayesinde işi alanlarının daha az işçiye ihtiyaç duyacağı, çoğu kişinin yurtdışına gitmek zorunda kalacağı, gençlerin artık evlenmek istemeyeceği, kısır tohumlar sayesinde tarımda daha çok kimyasalların kulanılabileceği bir dünya hayal etmek istemez hiç kimse.
Peki Batı Trakya için neler değişir hiç düşündünüz mü?
2035 tarihinde olduğunuzu hayal edin biraz. Tabii kendinizi 20 yıl yaşlanmış olarak hayal edin. Avustralya’da çalışan ve 15 senedir doğduğu topraklara gelemeyen eski bir arakadaşınızı yolda gördüğünüzü hayal edin. Sarılma ve öpüşmelerden sonra şimdi geçelim sohbete.
Avust: - Eee nasılsın bakalım. Buraları epey değişmiş ama sen de değişmişsin.
Traky: - Nasıl değişmeyeceksin kaç yıl geçmiş aradan, daha neler değişti neler.
Avust: - Sahi bizim okullarla ilgili bir şeyler duydum, nedir bu olay?
Traky: - Ne olacak, topu tüfeği bir kaç tane azınlık okulu kaldı, üçü burda diğer 4 ü de büyük köylerde işte. Çocuk kalmadı ki, Yunan da habire kapatıyor işte, ne yapacak çocuksuz okul mu olur?
Avust: - Nerede ki bu çocuklar, yoksa gençler evlenmekten mi vazgeçti?
Traky: - Eh öyle de denebilir aslında, ama bir çoğu da yurtdışına gitti, aynen sizin yaptığınız gibi, ama bu sefer biraz fazlaca kaçtı işte. Gençlerin belki de % 60'dan fazlası yurtdışında.
Avust: - Bari iyi para kazanabiliyorlar mı?
Traky: - Valla para göndermezsek bizi görmeye bile gelmiyorlar, ne yaptıklarını bir Allah biliyor.
Avust: - Yani Azınlığın nüfusu bayağı bir azaldı desene.
Traky: - Hem de nasıl...
Avust: - Peki o fesatlıklar, birbirini kırmalar ve insanların o ben bilirim inatlıkları ve kendi kafasında gitmeleri hala devam ediyor mu?
Traky: - Ha ha, devam ediyor devam etmesine de, tartışacak, kıskanacak veya arkasından gidebilecek insan kalmadı, onun için insanlar artık dedikoduyu telefonlarla yapıyor sadece, bilmeden görmeden, çünkü artık kimse kimseye gitmiyor. Güven sıfırlandı. Kimin kiminle olduğu belli değil. Hatta bizim o Rıfkı arkadaş vardı ya, ha işte onun vaftiz olduğu söyleniliyor adını bile değiştirmiş.
Avust: - Vay canına, desene burdaki hayat içler acısı? Yahu arkadaş farklı dinlere mensup insanlarla da evlilikler artmış diyorlar, doğru mu?
Traky: - Evlilikler artsa yine iyi, herkes birileriyle yaşıyor sadece, o da ihtiyaçtan dolayı işte. Sevmeden sevilmeden belki de. Sadece ihtiyaç. Ee güvenmediğin bir insandan çocuk yapsan ne olur yapmasan ne olur. Yine nine ve dedenin elinde büyüyecek işte. Anne baba kayıp.
Avust: - Peki şimdi siz bu halinizle milletvekili çıkarabiliyor musunuz?
Traky: - Birlik olunabilse belki bir tane çıkarabiliriz ama nerde, o bile yok, hayli zamandır vekilsizis. Gerçi onlar da değerlerini kendileri kaybetmek istedi, halkın güveniyle oynadılar, sözlerinde durmadılar, ee sonunda da olacağı buydu işte.
Avust: - Yahu acınacak hale gelmişiz desene. Çok şaşırdım desem yalan olur, çünkü zaten biliyorsun benim burdan kaçma sebebim para falan değildi, şükür Allah’a halimiz de iyiydi, ben bu kötü insanların yüzünden ayrıldım bu memleketten, hayli bir zaman da küs durdum, kimseyi aramadım. Ama insan özlüyor işte, geri dönmek istiyor, tanıdığı insanları görmek istiyor. Ama günden güne bu kadar eridiğini, değiştiğini farkedemedim bu Garbi Trakya’nın. Yoldakilerin Türk mü Yunan mı, Ermeni mi Rus mu oldukları pek anlaşılmıyor. Herkesin elinde bizim düğün fotografları büyüklüğünde telefonlar, kulaklarında kulaklıklar zaten kimseyi duymuyorlar. Hısım akraba desen tanımıyorlar. Köyde zaten çok az kişi kalmış, onlar da yalnız yaşıyorlar, yani kısacası hastalansalar bakacak insanları yok. Böyle giderse her köye okul yerine ihtiyarhane gerekecek. İnsan o eski günleri arar olmuş yahu. Koşarken düşen, üfürüldüğünde ağrısı geçen, saklambaç oynarken çocukluğunu doyasıya yaşayan seneleri arıyor insan. Bakıyorum da sağlam çocuk yetişmiyor memlekette. En küçük bir öksürükte hemencecik doktora, ilaca boğuyorlar çocukları be arkadaşım, ilaca. Bu çocuk nasıl iyi olacak ki? Kimyasallarla büyüyen bir gençlik yani. Zaten iş yok ama, emekli yaşına varamayacak bir sürü genç yetiştiğini görürüm ve üzülürüm. Hem bu altın değerinde topraklarınızı neden bıraktınız yahu, sizi kurtaracak olan bu topraklar neden otluk olmuş, neden çalışmıyorsunuz?
Traky: - Kiminle çalışacağız, bizden geçti artık, çocuklar dersen yurtdışında, 2 veya 3 senede anca görüşebiliyoruz. Hem çocuklar diplomalı, tarlada mı çalışacaklar?
Avust: - İyi dersin diplomalı da, bu tarlaları çalıştırmak için diplomasız mı olmak lazım? Bunun toprak bilimleri uzmanı var, ziraat mühendisi var, kimyacısı var, su ürünleri uzmanı var. Bunların bu konuda diplomalı olarak çalışması gerekmez mi? Ama ne olacak, herkes bugüne kadar hazıra alışmış ve alıştırmışsa, çocuklar da haliyle hep başkalarından bekleyecek, hep güçlünün yanında olmaya çalışacaklar, halbuki o gücü kendi ellerinde tuttuklarının farkında bile değiller. Çünkü bir gün anlayacaklar ki, güce tapan insanların yanında huzur olmaz, güce tapan ve bunu kendi leyhlerine kullanmaya çalışan insanların yanında adalet olmaz. Son olarak da şunu ilave edeyim, güven olmayan yerde birlik olmaz, siz o yüzden kaybetmişsiniz.
Traky: - Vallahi söylenecek bir şey bırakmadın ki be arkadaşım. Ne diyeyim yerden göğe kadar haklısın...
Veee, konuşma burada biter, ama kimse yataktan aşağı düşmez, çünkü bu bir rüya değildir, bu geleceğe yazılmış bir mektuptur ve umarız ki bizim hayal ettiğimiz gibi gerçekleşmez. Umudumuz o ki, bu yazımız gençliğimize, ileride yapılması ve yapılmaması gerekenler hususunda belki biraz yardımcı olur. İnşaallah...
Haftaya görüşünceye dek, Hoşça kalın, Dostça kalın...