Foto IBO
Foto IBO
Espressor Coffee
Espressor Coffee

Akdeniz’in kaderini belirleyen Deniz Muharebesi

Akdeniz tarihi olduğunda İngilizler tarafsız olmaya çalışırlar ama pek beceremezler. İspanyolların hatırı sayılır bir dürüstlüğü vardır ama güçlü bir dinsel öny

Köşe Yazıları 3 Nisan 2016
Akdeniz’in kaderini belirleyen Deniz Muharebesi

Akdeniz tarihi olduğunda İngilizler tarafsız olmaya çalışırlar ama pek beceremezler. İspanyolların hatırı sayılır bir dürüstlüğü vardır ama güçlü bir dinsel önyargıları vardır. İtalyanlar gerçekleri bir sis perdesi gibi kullanırlar. Fransızlar düpedüz yalan söylerler. Amerikalılar ve Ruslar kendi tarihlerinden önceki dönemlerle pek ilgilenmezler. Ama Akdeniz’in tarihi önemlidir. Çünkü tüm batı kültürü bu denizden ve onu çevreleyen topraklardan çıkmıştır. Akdeniz havzasının teknik gelişmelerini tamamen Avrupai görmek, elektriğin yalnızca pozitif olduğunu, negatif olmadığını savunmak kadar aptalcadır. Dünyanın bu bölümünde yükselen bütün kültürlerin hikâyesi, doğu ile batı arasındaki ilişkinin en şiddetli burada hissedilmesi gereğine dayanır.

Müslümanlar başlangıçta denizcilik ve deniz harekâtı ile fazla ilgilenmediler. Cahiliye döneminde limanlarına uğrayan Rum/Bizans gemileri üzerinde ticaret maksadıyla yaptıkları seyahatler esnasındaki gözlem ve bilgileri dışında, bu konuda fazla bir bilgiye de sahip değillerdi.

Müslümanların denize açılmalarını sağlayan ayetler

Müslümanların deniz filosu oluşturarak Akdeniz’e açılmalarına ve İslam medeniyetini Akdeniz yolu ile Avrupa’ya taşınması görevine üstenmelerine şu ayetler etkili olmuştur. Kur’an-ı Kerîm uzak mesafelere giderek Allah’ın oralardaki lütuf ve ihsanından faydalanmak için denizde akıp giden, uzun dağlar gibi yükselen, dağ gibi dalgalar arasında yüzebilen, levha ve çivilerle inşa edilerek insanların hizmetine sunulan gemilerden, taze balık, inci ve mercan gibi deniz nimetlerinden bahsederek, o dönemde çoğunluğunu bedevilerin teşkil ettiği, ticaret ve ziraatla/hayvancılıkla meşgul olan Arap toplumunun ufkunu genişletecek mesajlar verir.

Kuranı Kerime denizden bahseden ayetler (17/İsrâ:661; 42/Şûrâ:32; 55/Rahmân:22,24; 11/Hûd:42; 54/Kamer:13; 14/İbrâhîm:32; 45/Câsiye:12; 16/Nahl:14)

Müslümanları denize yönlendiren Hadisler

Hadislerde ise deniz seferine fikren hazırlanma ve denizde gazâ konusu işlenmektedir. Çocuklara yüzme öğretilmesini emreden Hz. Peygamber (as), Ümmü Harâm’a İslâm ümmetinin denizlerde sefere çıkacağını, onun da bu seferlere katılacağını müjdelemişti. Bir deniz muharebesi on kara muhaberesine, bir deniz şehidini iki kara şehidine denk sayan hadisler Müslümanları deniz gazâlarına teşvik eder mahiyettedir.

Hz. Muaviye Hz. Osman’ı bir deniz harekâtına ikna etmiş, Halife de, sahillerin askeri birliklerle takviye edilmesi ve bu maksatla teşkil edilecek olan deniz ordusu birliklerine alınması düşünülen askerlerin, zorla değil de gönüllü olarak katılmaları ve yanına hanımını da alması şartıyla ancak buna izin vermiştir.

Hz. Osman döneminde, bilhassa sahillerin düşman saldırısına karşı korunması amacıyla bir dizi askerî tedbir alındığını görmekteyiz. Bunlar arasında;

  1. a) Kalelerin onarılmasını,
  2. b) Kalelere savaş erleri yerleştirilmesini,
  3. c) Kulelere muhafızlar/bekçiler/gözetleyiciler ve fenerler yerleştirilmesini,
  4. d) Sahillere daha önce yerleştirilen birliklere ilave olarak yeni birlikler getirilmek suretiyle kıyı savunma ve koruma kuvvetinin artırılmasını,
  5. e) Önceki sakinleri tarafından terk edilen binaların askerî amaçlarla kullanılmasını,
  6. f) Mescitler yapılmasını ve daha önce yapılmış olan mescitlerin onarılmasını sayabiliriz.

Artık Müslüman Deniz Filosu 28/649 yılının ilkbaharında 1.700 parça gemiyle Akkâ’dan denize açıldı. Bu sefere Peygamberimizin halası Ümmü Haram da iştirak edip şehit olmuştur. Bugün Kıbrıs’ta hala sultan tekkesi vardır. Kuşatma sonunda Kıbrıs adası barış antlaşması akdedilerek ele geçirildi. Antlaşma 7.200 altın vergi ödenmesi ve Müslümanlara saldırılmaması şartlarını taşıyordu. Kıbrıslılar birkaç yıl antlaşma şartlarına uydular. Deniz yoluyla İstanbul’a ulaşmayı hedefleyen Muaviye bu süre içinde donanmasını güçlendirdi. 33/654 yılında Kıbrıs üzerine yapılan ikinci seferde ada yeniden fethedilmiş ve buraya 12.000 kişilik bir askeri kuvvet yerleştirilmiştir.

Akdeniz Tarihinin Dönüm Noktası

İslam tarihi ve Doğu Roma imparatorluğu tarihi için bir dönüm noktası olarak tarihe muazzam bir şekilde adını yazdıran Fenike deniz savaşı-yelkenler savaşı-Gazaus Savari (651yılında) olarak geçmiştir.

Doğu Roma imparatorluğu, (Bizans adını ilk defa, 1557 yılında Alman tarihçi Ieronymus Wolf tarafından İstanbul’un fethinden 104 yıl sonra, kullanmıştır). Bizans imparatorluğu Kuzey Αfrika,  Kıbrıs, Suriye havalisi, Azerbaycan ve doğu Anadolu’nun elinden çıkmasıyla Bizans imparatoru II.Constans, (641-668) lakabı   "Sakallı Konstantin,  Sasanilerle aynı kaderi paylaşabileceğinden korkmuş ve Cihan üzerindeki kaybettiği prestiji geri alabilmek için İslam ordularını bir muharebede yenilgiye uğratmanın şart olduğu kanısına varmıştır.

Doğu Roma imparatoru II. Constans, 31/652 veya 34/655 yılında 500 veya 1000 gemiden oluşan bir donanma hazırlayarak İskenderiye önlerine geldi. Bunun üzerine Halife Hz.Osman’ın Şam valisi olan Hz. Muaviye'ye mektup yazarak 200 gemilik bir donanma oluşturulmasını emretmiş ve donanmanın başına da Abdullah Bin Ebu Serh'i atamasını istemiştir. Bu kadar kalabalık bir donanma imparator II. Constans kumandası altında İskenderiye'ye geldi.

O gün Rum orduları Deniz üzerinde adeta bir yelken ormanı teşkil ettiğinden Araplar buna, Zat ül-Savâri deniz muhaberesi yani yelkenler gazası demişlerdir. Likya kıyılarında vuku bulan bu savaşta Bizans gemileri görüldüğü zaman deniz çok sertti. O gün rüzgâr Müslümanlara doğru esiyordu. Rum donanmasının görülmemiş sayıda gemiyle ortaya çıkması karşısında, mücahitler, Allahu Teala’ya niyazda bulundular, düşmana karşı muzaffer kılması için dualar ettiler. Düşman donanması tam karşılarına gelip demir attı. Bu sırada rüzgâr durmuş, akşam olmuştu. O geceyi Müslümanlar Kur'an okuyarak, namaz kılarak, Hristiyanlar çan çalarak, haç çıkartarak geçirdiler. Sabah olunca, her iki taraf harp düzenine girdi.

Hazret-i Muaviye, Abdullah bin Sad’ı Rumlara elçi olarak gönderdi. “İsterseniz sahile çıkalım orada muharebe edelim” diye teklifte bulundu. Rumlar bu teklifi kabul etmeyerek, Müslümanlara biraz daha yaklaştılar. İslâm donanmasının gemileri birbirine bağlandı. Mücahitler, ellerinde mızrak, kılıç ve ok olduğu hâlde saf hâline geçtiler. İki taraf arasında şiddetli bir muharebe başladı. Tekbir sesleri göğe yükselmiş, denizin yüzü kan rengine bürünmüştü. Dalgalar, kan pıhtılarını ve cesetlerini sahile sürüklüyordu. Kıyı, insan cesetleriyle dolmuştu. Birçok mücahit, bu muharebede şehadet şerbetini içti.

Müslüman askerler, düşman gemilerinin donanımını imha etmek ve yelkenlerini kesmek için uzun kancalar kullanmışlar, kendi gemileri ile Rum gemilerini halat ve zincirlerle birbirine bağlayarak hücuma geçmişler ve böylece alışkın olmadıkları deniz savaşını adeta kara savaşı haline dönüştürerek göğüs göğse çarpışmaya girişmişlerdir. Savaş Müslüman deniz gücünün kesin zaferiyle sona ermiştir. Böylece güçlü Doğu Roma donanması Likya sahillerinde ağır bir yenilgiye uğramıştır. Bu başarılarından sonra Müslümanlar denizlerde de Doğu Roma imparatorluğuna karşı üstünlüklerini artırarak sürdürmüşlerdir.

Hatta ünlü Bizans tarihçilerinden olan Teofanes Omologitis'e göre Akdeniz Romalıların kanıyla dolmuştu. Rum imparatoru II. Constans, muharebeden ancak kılık değiştirerek savaştan kaçmayı başarmıştır. İçinde bulunduğu gemi ile muharebe meydanından kaçtı. Abdullah bin Sad, bu sırada; “Haberiniz olsun, kim Rumlardan bir kişi öldürürse, ona üç dinar verilecek” diye sesleniyordu. Nihayet kalabalık Rum donanması hezimete uğradı. Kaçamayan gemileri deniz üzerinde metruk hâlde kaldı.

Netice itibariyle Müslümanların bu savaşta gösterdikleri çabayı İbnül Esir, başka bir savaşta göstermemiş olduklarını ileri sürmektedir. Böylece deniz muhaberesi Rumların yenilgisi ile sonuçlanmış, askerlerin bir kısmı kılıçtan geçirilmiş bir kısmıda kısmen esir alınmış ve İmparator II. Constans, yaralanarak Sicilya'ya kaçmış, askerleri perişan olmakla beraber donanması da imha edilmişti.

Bu suretle dünyanın o günkü süper gücü sayılan Doğu Roma imparatorluğu da aynen Sasaniler gibi yükselen İslam gücü karşısında mutlak bir acze mahkûm edilmiştir. Bu deniz muhaberesi Müslüman Araplarla Romalılar arasında yapılan ve Müslümanların galibiyetiyle sonuçlanan ilk deniz savaşıdır. Hulefa-i Raşidin döneminin en büyük deniz savaşı olmuştur. Fakat yelkenler savaşının en önemli özelliği ise Müslümanların o zamanki dünya ticaretinin kalbi sayılan Akdeniz’i, Suriye ve Mısır limanlarını hâkimiyeti altına alması olmuştur.

İslam donanması Doğu Roma imparatorluğunun gözünde bir dünya gücü haline gelmiş ve İslam orduları Akdeniz’in hamisi konumuna gelmiş bulunmaktadır. Zâtü’s-Savârî deniz zaferinin kazanılması Müslümanlara Akdeniz’in ve bu denizin bir İslâm Gölü olmasının yolunu açmıştır. Bu yolda başarılarına yenilerini ekleyen bu güç giderek daha da gelişmiş ve büyümüştür. Bunun dışında İslam orduları için İstanbul’un fetih yolu açılmış oldu. Böylelikle Hz. Muaviye kutlu fetih yolculuğu için 1.700 gemiyle Hz. Muhammedin hadisinde bahsedilen komutan olma şerefine nail olmak için hazırlıklara başlamış oldu.

MUHAREBEDEN ÇIKARILMASI GEREKEN DERS

Bugün İslam âlemi Akdeniz’de bir varlık göstermemektedir. Zira bugün Müslüman devletleri kendilerine özgü birer deniz filolarından yoksun kalmaktadırlar.

Çünkü İslam âleminin bu konuda hiçbir çalışması olmamıştır. Dolayısıyla bugün Amerika, İngiltere, Fransa, Rusya, Çin, İsrail ve İtalya gibi batılı devletler Akdeniz’de donanmalara sahip olarak Müslüman devletlerin kıpırdamalarına dahi izin vermemektedirler. Bu yüzden bugün biz Müslümanlara düşen görev Hz. Muaviye’nin döneminde olduğu gibi çok çalışarak, tersaneler kurup akabinde bu tersanelerde oluşturulan gemileri teknolojik aletlerle donatarak batılı güçlerin bugün deniz üzerinden Suriye ve diğer İslam beldelerini abluka altına almalarının önüne geçmektir.

Bu görevi başardığımız vakit işte o zaman Akdeniz’de barışın sağlamasına engel olan pasifize edilerek,  bir İslam = Barış denizine  dönüşecek ve bir zamanlar Palermo’da olduğu gibi Akdeniz'de bir İslam medeniyeti kurularak Mekkeler, Medineler ve Kudüsler inşa edilmiş olacaktır. Böylece Müslümanlar Akdeniz’in Avrupa’dan yana esen o dehşetli rüzgârların ve kıyıya vuran o eşsiz dalgaların rotasını Ortadoğu’ya doğru çevirerek Akdeniz’in kaderini değiştirme görevini başarmış olacaklardır.

Millet gazetesi logo
© 2025 Millet Media
KÜNYE
MİLLET MEDİA Kollektif Şirketi
Genel Yayın Yönetmeni: Cengiz ÖMER
Yayın Koordinatörü: Bilal BUDUR
Adres: Miaouli 7-9, Xanthi 67100, GREECE
Tel: +30 25410 77968
E-posta: info@milletgazetesi.gr
ΤΑΥΤΟΤΗΤΑ
MİLLET MEDİA O.E.
Υπεύθυνος - Διευθυντής: ΟΜΕΡ ΖΕΝΓΚΙΣ
Συντονιστής: ΜΠΟΥΝΤΟΥΡ ΜΠΙΛΑΛ
Διεύθυνση: ΜΙΑΟΥΛΗ 7-9, ΞΑΝΘΗ 67100
Τηλ: +30 25410 77968
Ηλ. Διεύθυνση: info@milletgazetesi.gr