Algı Operasyonları ve Yönetimi Eşitlik Masallarıyla Devam Ediyor
Algı operasyonu ve yönetimi, yıllardır medya üzerinden yapılan bir operasyondur diye bilinir hep. Yapılan araştırmalara göre, bir yalanı ne kadar duyarsanız o
Algı operasyonu ve yönetimi, yıllardır medya üzerinden yapılan bir operasyondur diye bilinir hep. Yapılan araştırmalara göre, bir yalanı ne kadar duyarsanız o kadar inanılır gelmeye başlar. Bir kişiyi ne kadar sık görürseniz o kadar güvenilir bulmaya ve sevmeye başlarsınız. Doğrudur da...
Her gün gittiğiniz yerlerde edindiğiniz bilgiler ve duyumlar, sizleri o bölgedeki topluluğa ayak uydurmaya teşvik eder. İleride başınıza gelebilecek herhangi bir olayda, kimin yanında olacağınız artık daha önceden belirlenmiş ve paketler halinde zaten beyninizin içine yerleştirilmiştir. Genelde araştırmak, kaynakları bulabilmek, doğruluklarını tarihteki olaylarla ve şimdiki gerçeklerle kıyaslamak, bizlere sırat köprüsünden geçmekten daha zor geldiği için, bu gibi olaylarda söylenilen veya yazılan doğrudur mantığı ile, içinde bulunduğumuz topluluğa ayak uydurmaya çalışırız. Kıyaslamak yok, reddetmek yok, araştırmadan kabullenmek ve diğerleri gibi olabilmek en kolayı aslında.
1960'lı yıllardan sonra başlayan silahsız savaşın, bir diğer ismi de psikolojik savaştır aslında. Ama savaş kelimesi biraz ürkütücü olduğundan, bunun adını psikolojik operasyon koymuşlar ki, ileride bu operasyonların sadece düşmanlara değil dostlara da yapılabileceğini herkes anlasın ve öyle bilsin. Özellikle Batı kaynaklı haber portallarında ve normal haberlerde, Türkler’in olumsuz kelimelerle ifade edilmesi de bunun tüm dünya üzerinde Türkleri değersizleştirme, veya Türklere güvenip de onlarla iş yapma algılarını ortadan kaldırmaktır.
Yaklaşık 60 yıldır devam eden bu algı değiştirme operasyonları, Batı Trakya’mızda her defasında çift taraflı çalışan ve her iki ülkenin kaynaklarından anormal bir şekilde kazanç sağlayan kişiler tarafından uygulanan farklı bir algı operasyonudur.
Örnek vermek gerekirse, meclis tarafından alınan bazı kararların, Azınlık halkını nasıl etkileyeceği iyimser bir şekilde ilk olarak milletvekillerinin, onların yardımı ile de seçmenlerinin kafasına sokulmaya çalışılır. Mesela yakın geçmişte, bir siyasi partinin iki Türk milletvekili çıkarabileceği söylemleri, Türkleri galeyana getiren iyimser ve dostane bir taktiktir. Aynı taktik, Yunan halkına, bu siyasi partiden iki tane Türk milletvekili çıkıyor cümlesi ile, kötümser bir tablo çizdirerek, onlara bunu bir uyarı niteliğinde servis etti. Aslında dışarıdan bakıldığında anormal hiç bir şey yoktu. Her iki seçmene de 2 Türk milletvekili çıkacak denilmişti. Ama bu, birilerini sevindirip rahatlatmış ve daha az çalışıp "nasıl olsa 2 tane garanti" dedirtmiş, diğerlerini ise rahatsız etmiş ve bu korkuyla daha fazla birlik olup Yunan milletvekillerinden birini ikinci plana itip tek kişi üzerine oynamalarına sebep olmuştur.
Tarihte görünen odur ki, çift taraflı oyunlarda her zaman kişilerin bağlılıkları ölçülmüş ve onların nasıl ve ne şekilde bölünebileceği uzmanlar tarafından her zaman araştırılmıştır.
Bunun da aslında örnekleri çoktur. Öğretmeninden, din görevlisine kadar her alanda insanlar belli başlı görevlerle veya paralarla, kendi inanç ve özgürlüklerinden mahrum edilmişlerdir. Olmadı, psikolojik operasyonlar eşliğinde gerekli yerlerle yönlendirilmişlerdir.
Son zamanlarda hükümeti oluşturan ortakların küçüğü, özellikle Trakya bölgesinde bu çeşit algı operasyonlarını, gerek korkutma amaçlı, gerekse fitne ve fesatlık yaratma amaçlı uyguladığını hisseder gibiyiz. Eğitime, dine ve sağlığa el atan bu mantığın neden genelde Batı Trakya’da uygulandığı da manidardır. Yunanistan’a ve Avrupa’ya, iyi niyetlerle anlatılmaya çalışılan bu uygulamaların, neden halk tarafından kabul görmediği de çok iyi bilinmektedir. Dinine, kültürüne ve geleneklerine uygun olmayan her tür uygulama, büyük bir sinsilikle, burada yaşamayan ve burdaki insanların isteklerini anlayamayan bir zihniyete, bunları Yunanistan’ın Müslüman Türk Azınlığa karşı büyük bir lütfu olduğunu anlatmak o kadar zor olmasa gerek. Ama dedik ya, çift taraflı operasyonlar en tehlikeli olanlar. Tavşana kaç, tazıya tut diyebilen bu zihniyet, her iki tarafa da dostane bir şekilde algı operasyonlarını devam ettirecek, bununla birlikte de bazı koltuk veya para sevdalısı kişilerin güçlenmesine yardımcı olarak, aslında bu kötülükleri bu insanlara devletin değil de kendi işlerinde yaşayan insanların yaptığını savunacaklar ki, bu da en çok acı veren ve tıpkı ağacı kesen baltanın sapının da kendisinden oluşu gibi bir algıdır.
Her konuda eşitlik devam ediyor yani, siz üzülmeyin. Her işiniz için bir avukatınız var artık, hem de para da istemiyor. Sadece bazı şeyleri kabullenip uygulamanı istiyor, o kadar. Bu da tabii ki ne yürek taşıdığına bağlı, küreği zaten onlar hazırlamışlardır. Hatta o küreği çekecek insanlar bile hazırdır, sen sadece o kayığa binmeyi kabul et. Seni onlar o kayıkla akıntıya bırakmasını iyi becerirler, çünkü kürek çekmek de belirli bir süreden sonra yorucu olmaya başlar. İyi sürüklenmeler ya da iyi bilinçlenmeler.
Yem atan çok olur ama o yemi kimin ne için attığı çok önemlidir, bu da araştırmadan bilinmesi zor, kıyaslanmadan kabul görmesi zor olan unsurlardan olması gerekir.
Bu haftalık bu kadar felsefe yeter gibime geliyor. Bu kadar anlatımdan sonra bir fıkra gider herhalde.
Amerika'da kadının biri evine gelir ve kocasını mutfakta titrerken görür. Belinden su-kaynatıcıya doğru bir kablo gitmektedir. Kadın hemen kalın bir tahta parçası bulur ve adamın koluna vurarak onu elektrik şokundan ayırmaya çalışır. Adamın kolu iki yerinden kırılmıştır. Sonradan anlaşılır ki, kocası aslında orada mutlu bir sekilde wallkman dinliyor ve müziğe göre hareket ediyordur. (Neymiiiş: kadın milleti her zaman erkek milletinin mutluluğuna engelmiş.)
Şimdi bu da ne diyenler, algı operasyonunun ne demek olduğunu ve nasıl çalıştığını anlamış olanlar, sessiz bir şekilde gülmeye devam edenler ise, bu operasyonların başarıya ulaştığının aslında kabul edenlerdir.
Yüzbinlerce müslüman katledilirken, bunların içinde ölen bir sanatçı veya gazeteci daha çok dikkat çekiyorsa, Avrupa’da haksız yere ölen bir kişi, Türkiye’de veya diğer müslüman ülkelerinde ölenlerin binlercesi değerindeyse, yaşanan haksızlıklar toplum bazında değil de fıkradaki gibi eğlenceli bir şekilde kadın erkek düellosuna dönüştürülebiliyorsa ve biz bunları algılamakta zorlanıyorsak o zaman ruhumuza el fatiha....
Hoşça kalın, Dostça kalın değerli okurlarım, 3 Kulhüvallahü yü da unutmayın...