Azınlık Penceresinden Mizah İle Gerçeklere Bir Bakış...
BİR bakış ki, o kadar olur yani. Her gece izlenen diziler, pembe hayaller, tecrübesiz idealler, parasız cepler. Hovardalık deseniz yerinde, hava deseniz 1500,

BİR bakış ki, o kadar olur yani. Her gece izlenen diziler, pembe hayaller, tecrübesiz idealler, parasız cepler. Hovardalık deseniz yerinde, hava deseniz 1500, ama gel gelelim herkes halinden şikayetçi.
Bazıları parasızlıktan, bazıları haksızlıktan söz ederken, namussuzluklar arka planda devam etmekte, yolsuzluklar ise diz boyu. Ama yine de en ılımlı Azınlık, en sessiz olan Azınlık bizimkiymiş. İlk olarak nerede ve neden sessiz olduğumuzu bir araştırmak lazım. Yoksa sadece sesimizi yükseltmemiz gereken yerde mi sessiz kalıyoruz?.
Hacı aga ile tartışırken sesli olup da, toplum işlerinde devlete karşı sessiz kalıyorsak bu bizim ılımlı veya namuslu bir Azınlık olduğumuzu göstermez.
TÜM aile televizyon başında, herkesin farklı bir dizisi var ki sormayın gitsin. Hadi eğtici dizileri izlesek, tarih kokanları izleyip de örnekler alsak eyvallah. O da yok. Neymiş efendim, amcasının kızı kiminle, benim hayranı olduğum kahramanımın sevgilisi kim? Sadece bunları merak eder oldu izleyicilerin çoğu. Yahu resmen beyin yıkaması yapılıyor sanki bu topluma. Baksanıza, dizilerin çoğunda işlenen konularda, evin erkeği hep kötü rolde, koca veya baba yoldan dışarı. Ya dövüyor, ya sarhoş, ya da paraları kumara harcayıp çocuklarını aç bırakıyor. Ya da, daha bir sapıklığa gidilerek babanın kendi kızında bile gözü kalıyor. Kardeşim kendimize gelelim artık. Bakın bu şekilde çocuklarımızı, gençlerimizi zehirliyorlar. Onlara aile kurma yöntemlerinde verdikleri örnek, erkekleri önemsememeleri ve onlara güvenmemeleri. Bu durumda büyüyen bir kız çocuğu, aile kurmadaki zorlukların değil farkında olması, en küçük bir problemde alıp başını gitmesine sebep olur ki, bu da artık bu dizilerle evin direği rolunde olan erkeği bu rolden çıkarmış olur. Artık namusunla çalışma yerine, kolay yoldan para çıkarma taktiklerini öğrenme ve uygulama, saygı duyma yerine ön planda olma gayretleriyle yanıp tutuşan bir beyin ve huzursuz bir yaşam çıkar kendiliğinden ortaya. Bunalımda olan binlerce genç çıkarır bu türlü bir hayat tarzı. Düşünün bakalım, biz aslında bunları mı istiyoruz? Uzun vadeli düşünmeyi öğrenmenin vakti gelmedi mi daha?
TİPİK tartışmalar da Azınlık insanının en çok zamanını alan unsurlardan bir tanesi. Hayatımız aynı şeyleri tartışmak ve en komiği de bu tartışmaları sadece kendi aramızda yapmakla geçti. Kınama yayınlarız, Türkçe dilinde yayınlarız. Kimi kime şikayet ediyoruz ki. Siyaseti ve problemleri konuşur ve tartışırız, ama yine kahvehane köşelerinde ve yine kendi aramızda. Yani tartışma eve gidinceye kadardır. Yatıp uyuduğumuzun sonraki günü, aynı tartışmadan artık eser kalmamıştır. Çünkü bizlere problemlerin üzerine gidilmemesi öğretilmiştir. Bizlere, bugünü iyi yaşadıktan sonra beş veya on yıl sonrayı düşünmememiz öğretilmiştir. Zaten o kadar ilerisini düşünenlere ve kalkıp bir yerde fikrini söyleyenlere de deli derler. Geçmişini araştırır ve tarihten örnek almak istersen, geri kafalı olur çıkarsın. Gelecekle uğraşanlar ise hayalci. Sonra çocuklarımıza güzel bir dünya bırakmaktan bahseder dururuz. Allah Allah, o çocukları sanki komşunun kızı büyütüyor. Sen gereken aile eğtimini vermekten aciz ol, ondan sonra güzel bir dünyadan bahset. Kardeşim onlara güzel bir dünya bırakmak sadece sözlerde kalacaksa ve biz bunu beceremeyeceksek, o zaman kültürlü, iyi aile eğitimi almış çocuklar bırakalım bu dünyaya ki en azından onlar bu dünyayı güzel bir hale getirebilsinler. Haksızmıyım yoksa?
Kültürlü, ahlaklı ve cesaretli nesil yetiştirmenin hikayesi alttadır. Dünyayı güzelleştirmek isteyenlere, güzel nesiller yetiştirmeleri ısrarla önerilir...
Haftaya görüşünceye dek her şey gönlünüzce olsun. Hoşça kalın Dostça kalın...