Batı Trakya Türk Azınlığı’na Bir Darbe Daha
Azınlığımıza vurulan darbelerin ardı arkası kesilmiyor. Azınlığımız neredeyse her hafta bir darbeyle sarsılıyor, bir yeni yasak haberiyle hayal kırklığına ve şo

Azınlığımıza vurulan darbelerin ardı arkası kesilmiyor. Azınlığımız neredeyse her hafta bir darbeyle sarsılıyor, bir yeni yasak haberiyle hayal kırklığına ve şoka uğratılıyor.
Azınlık, bir şokun etkisinden çıkmadan yenisi geliyor. Bu haftanın şoku ise Yüksek Tahsilliler Derneği’nin iki şubesinin kapatılmasıyla geldi.
Cumhurbaşkanı Pavlopulos'un kimliğimizi yok sayan ve Türk demeyi yasaklayan skandal açıklamalarıyla yaşattığı şokun etkisi sürerken bir şok da Gümülcine Belediye Başkanı Petridis’ten geldi. Yorgos Petridis imzalı bir kararla Azınlık Derneğinin iki şubesi kapatıldı. Daha önce de belirttiğimiz gibi, anlaşılan o ki, azınlığımıza yönelik bu ve benzeri kıyımlar sürecek.
Cumhurbaşkanının yasakçı açıklamaları karşısında seçilmişlerimizden ufacık da olsa bir tepki bekledik, ama henüz gelmedi. Umarız bundan sonra gelir. Gelse, iyi olur. Çünkü insanlarımız haklı olarak soruyor: Biz bu insanları neden seçtik? Eğer bu kadar önemli bir mesele karşısında bizim sesimiz olamayacaklarsa o zaman ne yapmalıyız? Haksızlıklara karşı sesimizi nasıl duyurmalıyız?
İki yıl önce çoğu Batı Trakyalı olmak üzere Türk Azınlık düşmanı Yunanlı "aydın" (avukat, eski-yeni siyasetçi vs.), "Batı Trakya'da Türk Azınlık okulları istemiyoruz" talebini içeren bir metni çok sayıda imzayla cuhmurbaşkanına ve hükümete göndermişlerdi. Onların bu taleplerinin zamanla hayata geçirildiğinin işaretlerini de görüyoruz nitekim.
Peki, bizler ne yapıyoruz? Bizim seçilmişler bir kampanya başlatamaz mı? En azından Azınlık aydınlarının imzalarını taşıyan bir metni milli ve dini kimliğimize yapılan saldırılara, azınlık haklarımıza ve kimliğimizin inkarına karşı tepki mahiyetinde devletin Cuhmurbaşkanına ve hükümete gönderilemez mi? Seçilmişlerimiz bunu yapmaktan çekiniyorsa, o zaman binlerce oy almış DEB partisi inisiyatif almalıdır ve gereğini yapmalıdır...
Cumhurbaşkanı Pavlopulos’un bizleri yok sayan huzur bozucu açıklamaları barışa hizmet etmemektedir. Bu sözlerini kınıyoruz. Aynı şekilde bu hafta Gümülcine Belediyesi’nin Yüksek Tahsilliler Derneği’nin iki şubesini antidemokratik bir şekilde kapatmasını da kınıyor ve bu yasakçı zihniyeti lanetliyoruz.
Basın olarak bizler ve halkımız tepkiliyiz ve lanetliyoruz, ama yetmez. Bu tepkileri devletin tepesine aktaracak etkili ve sarsıcı bir tepki gerekiyor. Yoksa tepkilerin bir manası kalmaz. Azınlığın bütün resmi ve gayrıresmi seçilmişlerine düşen, resmi Yunanca açıklamalarla ve mektuplarla tepki göstermeleridir. Seçilmişler konuyu meclise taşımalıdır. Keşke istifa edebilseler. En uygun ve etkili tepki bu olurdu. Aslında bence bütün seçilmişlerin göstereceği en uygun tepki şekli öncelikle toplu istifadır. Bu, ses getirir ve halkımız tarafından takdir toplar. Aynı şekilde öz güvenini artırır ve yüreklendirir...
"HİÇBİR ZAMAN GEÇ DEĞİLDİR"/ Ποτέ δεν είναι αργά
Balkanlarda tarih boyunca Müslümanlık ile Türklük özdeşleşmiştir. Müslüman deyince Türk, Türk deyince Müslüman anlaşılmıştır. Bu sebeple özellikle Yunanistan'da Türk kimliğinin inkarı Müslümanlığın, Müslümanlığın inkarı da Türklüğün inkarı anlamına gelir. Bunlar, adeta birbirinin sigortasıdır. Devleti temsil edenlerin Türk kimliğini inkar etmesi ve yasaklaması, 240 imam yasası ile okullara ve camilere kendi adamlarını memur olarak atayarak dini hayatımıza müdahale etmesi, din üzerinden Türklüğümüzü; Türk isimli okul, dernek ve kimliğimizi yasaklayarak da Müslümanlığımızı ortadan kaldırmaya çalışıyor. Yani bunlardan biri yok olduğunda, diğeri de yok olur.
İşte, Neonazi Hrisi Avgi (Altın Şafak) örgütünün Gökçepınar’a gitme nedeni de bu amaca hizmet etmektir. Yıllardır uygulanan her türlü yasak ve baskıya rağmen yok edilemeyen Türk bilincine leke sürerek direncimizi kırmak...
Neonazinin Gökçepınar’a gidişinin nedeni neyse, Cumhurbaşkanı Pavlopulos ve zihniyetindeki SİRİZA, ANEL, ND, PASOK ve diğer partililerin Türk Azınlık karşıtı söylemleri, Gümülcine'de Azınlık derneğinin şubelerinin kapatılmasının ve Türkçenin yasaklamasının nedeni de odur.
Halkımız takdire şayan bir şekilde kendi üzerine düşeni yapıyor ve her türlü baskıya karşı dirençli bir mukavemet sergiliyor. Ancak gönül ister ki, halkın seçtikleri de aynı direnci ortaya koyabilsin.
Henüz geç değil. Azınlık haklarına yönelik saldırılar sürerken seçilmişlerimiz gereken tepkiyi ortaya koyabilirler. Mesela hepsi ellerini vicdanlarına koysa ve karar alıp topluca istifa etseler, kim bilir neler olurdu. Bence bu, dünya çapında ses getirir ve sorunlarımızın duyurulmasında son derece etkili bir eylem olurdu.
Yunanistan'da çok kullanılan bir deyimle bitirelim: Hiçbir zaman geç değildir.