Bir Sömürge Örneği: Batı Trakya
Bilindiği gibi sömürgecilik Batı’nın, Batılı olmayan toplum veya devletlere karşı uyguladığı tamamen acımasız ve ahlâksız bir uygulamaydı. Ben de bu hafta Batı

Bilindiği gibi sömürgecilik Batı’nın, Batılı olmayan toplum veya devletlere karşı uyguladığı tamamen acımasız ve ahlâksız bir uygulamaydı. Ben de bu hafta Batı Trakya’nın buna benzer bir uygulamayla nasıl karşı karşıya kaldığını yazıya dökmeye çalışacağım.
Öncelikle sömürgeleşmenin modern Türk toplumlarında adeta bir adet haline geldiğini söyleyerek başlamak istiyorum. Her şey Ziya Gökalp’in hayatının ikinci dönemindeki Türkçülük, İslâmcılık, Batıcılık rüyasıyla başladı. Osmanlı’daki ümmet üzerine kurulmuş bir sistem yerine Türkçülüğe dayanan bir sistem hayali vardı, ancak buna rağmen doğup büyüdüğü Diyarbakır’ın çevresel faktörlerinden dolayı muhafazakâr kimliğini korumuş, maamafih İslamcılığa da büyük bir önem göstermiştir. Bunların dışında bir de Şark’ın bilim üzerindeki üstünlüğünü kaybetmesi nedeniyle, o dönemde Avrupa’nın bilimde çağ açmasının etkisinde kalarak bu iki yaklaşımın yanına Batıcılığı da eklemiştir. Ne var ki, Ziya Gökalp kaş yapayım derken göz çıkardı ve artık neredeyse Batı medeniyetiyle tamamen özdeşleşmiş olduk. Böylelikle, Serge Latouche’un “Sömürgecilik, dünyanın Batılılaşmasıdır” sözü net bir şekilde hayat bulmuş oldu.
Batı Trakya’ya değinmeden önce geçtiğimiz günlerde çok saygın bir Amerikan gıda şirketinin bir reklamında “Köfteburger” adlı bir kampanya gördüm. Günümüzdeki sömürge sistemi silah zoruyla işlemiyor olsa da beyin yıkama yöntemiyle pekâlâ işliyor. ”Köfte” Türk kültürünün şüphesiz vazgeçilmez yemeklerinden bir tanesidir. Tabir yerindeyse Türkiye’de “köfte” denince akan sular durur. Hal böyleyken sömürgeciler bizim “köfte”yi kendi “hamburger”lerinin içine koyarak masamıza “köfteburger”i servis ettiler. Böylece, sömürgeciliğin temel amaçlarından olan, sömürgeler tarafından iktisadi yapıyı güçlendirme hedefine başarıyla ulaşılmış oldu.
Az önce “servis ettiler” dediğime dikkat etmiş olabilirsiniz. Türkçeyle uzaktan yakından alakası olmayan bir ifade kullandım. Bu da Türkçe’nin aynı zamanda lingüistik bakımdan sömürüldüğünün de bir ispatıdır. Lingüistik sömürü ne işe yarar ki? Batı medeniyetiyle kalmayıp, Batı kültürünün de iyice aşılandıktan sonra, Batı’nın dilini kullanarak Avrupa pazarını güçlendirmekte işe yarar.
Şimdi asıl konumuz olan Batı Trakya’ya geçelim. İskeçe şehir meydanında veya İskeçe’nin başka bir yerinde “Napıyon ba file?” şeklinde aşırı derecede kaba, sert ve cahil bir üslupla soruymuş bir soruyla karşı karşıya kalmamız kaçınılmazdır. Yanlış anlaşılmasın, Yunanca’nın konuşulmasına karşı değilim; bilakis Yunanca’ya çok ihtiyacımız var, ancak sen kalkıp da sırf havalı olacağım diye, üç kelimelik cümlenin birinci kelimesinin Türkçe, ikinci kelimesinin anonim, üçüncü kelimesinin ise Yunanca olduğu bir cümle kurarsan sen tam bir faciaya sebep olursun “ba file (!)”. Ondan sonra kalkıp övünürler, Batı Trakya insanı üç, dört dil biliyor diye. Batı Trakya insanı hiç dil bilmiyor! Zira gerçekten üç, dört dil bilen insanın yorumlama yeteneği gelişmiştir, eleştirel zekâsı da en üst düzeydedir ama bizim insanımız Facebook’ta hiç yanlış yapmadan durum güncellemesi paylaşmaktan aciz. İşte böylece biz cahil bırakılıyoruz, başka milletin insanı da çağ atlıyor.
Bir diğer sömürge örneği de, kendi askerin için yüksek meblağlar ödemek yerine sömürge askerini iyi eğitip çok daha ucuz bir yöntemle amaca ulaşmaktır. Bölgemizde normal askerlikte uygulanmasa da, paralı askerlikte(!) çok rahat bir şekilde uygulanıyor. Genellikle eğitimde görev alan paralı askerler çok daha az ücretle vatanın öz milletinin elde edecebileceği başarıdan çok daha fazlasını elde ediyor.
Son olarak, benim tavsiye edebileceğim bir şey varsa, o da bilinçli bir şekilde bilim uğruna bir hayat yaşamaktır. Eğer bunu başarabilirsek hem vatanımıza, hem anavatanımıza hem de kendimize karşı sürekli fayda sağlayan bireyler olmuş oluruz.