Bu dünyada her şey geçicidir
Zaman su gibi hızla akıp gidiyor. Takvimler değişiyor, ömürler tükeniyor. Her şey değişiyor, değişmeyen tek şey değişimdir. Küçük büyük yaratılan her varlığın

Zaman su gibi hızla akıp gidiyor. Takvimler değişiyor, ömürler tükeniyor. Her şey değişiyor, değişmeyen tek şey değişimdir.
Küçük büyük yaratılan her varlığın belli bir ömrü ve bir vazifesi vardır. Kâinatta geçici ve vazifesi olmayan bir varlığa rastlamak mümkün değildir. Yaratılanların en şereflisi olan insanın, en önemli ve birinci vazifesi; Cenab-ı Hakk’ı tanımak ve tanıtmaktır.
El, ayak, göz, kulak, akıl ve irade olmadan, hayat olmadan hiçbir şey yapılamaz. İnsanın alet olarak kullandığı, bütün işlerini yaptığı bu ve benzeri uzuvları biz istemeden ve herhangi bir ücret ödemeden bize lütfeden Allah’tır. Bundan dolayı bütün yaratılan varlıklar, zerreden kürelere kadar her şey O’nun mülkü, O’nun emrinde ve tasarrufundadır.
Dünyada her şey fani, baki olan sadece Allah’dır. Başta insanlar olmak üzere her fani misafirdir. Bu misafirlik nerede ve nasıl bitecek belli değildir. Peygamber Aleyhisselâm: ‘Dünyada bir misafir ve yolcu gibi ol’ buyurarak bu dünyadaki gerçek konumumuzu hatırlatmıştır.
İmam Gazali de bu konuda şöyle buyuruyor: ‘Dünyada, kendini saraya ziyafete çağrılmış bir misafir gibi gör. Saraydaki göz kamaştırıcı şeylere gözünü dikme. Zira onların hiçbiri senin değildir. Sonra sarayda daimi kalacağını düşünme, zira misafirlik bitince oradan ister istemez ayrılacaksın. Böyle hareket edersen ayrılırken zahmet çekmezsin. Zaten ayrılacağını biliyordun. Şayet orada geçici bir misafir olduğunu unutursan, ayrılırken zorlanırsın, eski zevkler dertlere, acı ve ızdıraplara dönüşür’.
Dünyadaki bütün nimetlerin sadece tadımlık olduğunu unutmamak gerekir. Dünyanın zevkleri de anında yanıp sönen ışıklar gibidir. Alkol ve uyuşturcu gibi bir müddet keyif verir, daha sonra verdiği yorgunluk ve keyifsizlik ise kat kat fazladır.
Ebedi nimetlere nisbetle dünya ve dünyalıklar son derece değersiz olmasına rağmen insanın bu fani nimetlere aldanması onun en büyük zaafıdır. Dünyanın bütün süsleri, çirkin bir yüzü örten makyaj gibidir. Makyaj silinince yüzün çirkinliği net bir şekilde ortaya çıkar. İhtiyarlayınca kaybolan gençliğin güzelliği de bunu göstermektedir. Sonsuz güzellik sadece sonsuz alemdedir.
Fani dünyayı kazanmak için baki hayatı feda etmek aklın alacağı iş değildir. Ahiretin bir anlık saadet ve felâketi dünyanın bütün saadet ve felâketlerine üstün gelir. İnsanlar genelde materyalist çevrelerden etkilenerek, biraz da peşin, veresiye, piyasa mantığı ile yaklaştıkları için aldanıyorlar. Dünyanın az peşini, ahiretin çok veresiyesinden daha iyidir diyerek kendilerini anlık yaşamaya yönlendiriyorlar.
Halbuki dünyayı âhiret için sermaye yapmak en kazançlı ticarettir. Âhireti satıp dünyayı almak ise büsbütün zarardan başka bir şey değildir. Hikmetini bilelim veya bilmeyelim her varlık bir vazife yapmak üzere buraya gönderilmiştir. Cenab-ı Hakk, her canlı gibi insanları da kâbiliyet ve seviyelerine göre bir işte istihdam edecektir ve etmektedir.
Bu istihdam döneminde insanların başına maddi manevi neler gelecek, hangi krizler, hangi sıkıntılarla imtihana tabi tutulacaklar bilimmiyor. Bundan dolayı insanın tabi tutulduğu bu imtihanı kaybetmemesi, rolünün hakkını vermesi ve en ağır şartlarda bile, ne yapılması gerekiyorsa, üzerine düşen ne ise onu yapması lazımdır.
Bütün bunlar gitme mecburiyetinde olduğumuz alemin ciddiyetini ve sorumluluklarımızı hatırlatması açısından önemli vazifelerdir. Zira dünyada bile bir karakola veya mahkemeye ifade vermek için davet ettikleri zaman, etten kemikten ibaret bir insan karşısında dahi, insanoğlu ne diyeceğinin hesabını önceden yapmaya çalışır.
Binaenaleyh, insan istese de istemese de, Allah huzuruna gitme mecburiyetinde olduğundan dolayı, hesabını verebilecek şekilde hayatını kontrol etmek zorundadır.
Dünya hayatının geçici, aldatıcı ve kısalığını Aşık Veysel güzel bir şekilde tanımlamıştır. Bu vesileyle Aşık Veysel’i rahmetle anıyor, ölümsüz dizeleriyle veda etmek istiyorum.
Uzun ince bir yoldayım
Gidiyorum gündüz gece
Bilmiyorum ne haldeyim
Gidiyorum gündüz gece
Dünyaya geldiğim anda
Yürüdüm aynı zamanda
İki kapılı bir handa
Gidiyorum gündüz gece
Uykuda dahi yürüyom
Kalmaya sebep arıyom
Gidenleri hep görüyom
Gidiyorum gündüz gece
Kırk dokuz yıl bu yollarda
Ovada dağda çöllerde
Düşmüşem gurbet ellerde
Gidiyorum gündüz gece
Düşünülürse derince
Irak görünür görünce
Yol bir dakka miktarınca
Gidiyorum gündüz gece
Şaşar veysel işbu hale
Gah ağlayan gahi güle
Yetişmek için menzile
Gidiyorum gündüz gece