Bunu okumadan üniversiteye başlamayın
Üniversite, bize meslek kazandıran velinimet. Büyüklerimiz tarafından “Okusun da ne okursa okusun” diye tembihlendiğimiz eğitim kurumu. Yaşadığımız çağda bilgin
Üniversite, bize meslek kazandıran velinimet. Büyüklerimiz tarafından “Okusun da ne okursa okusun” diye tembihlendiğimiz eğitim kurumu. Yaşadığımız çağda bilginin her yerde bulunabilmesi durumuyla sektörlerin kalifiye eleman aramaları bunun çözümünün de üniversitede olması, ayrıca yaşadığımız ülkenin işsizlik oranı bizi ister istemez böyle bir tutuma sevkediyor, yani üniversiteyi meslek edinme kurumu olarak görme tutumu.
Dünyanın ilk üniversiteleri
Dünyada ilk kurulmuş olan üniversiteler bugünkinden çok farklı amaçlara hizmet etmekteydi. Aristoteles’in kurduğu Lykeion ve Platon’un kurduğu Akademia o dönemin şartlarında Aristo ve Platon gibi daha nice üstatlar yetiştirecekti. Günümüzdeki çağdaş üniversiteler ise ciddi dönüşümlere uğramış olsa da, meslek edinme kurumu olarak nitelendirilemezler.
Çağdaş üniversite tanımı:
Günümüz çağdaş üniversiteleri ilk başta a) bilgiyi elde etmeyi, b) bilgiyi hedef doğrultusunda kullanmayı ve c) proje hedefiyle çalışmayı öğretir. Burada dikkat edilmesi gereken en önemli nokta üniversitenin “Bana balık verme, bana balık tutmayı öğret” yöntemiyle bilginin bizzat öğrencinin kendisi tarafından elde etmesini öğretmesidir. Birkaç hafta önce “Bilgi en büyük düşmandır!” başlıklı yazımda da pasif bir şekilde alınan bilginin değil, aktif bir şekilde alınan bilginin yani irfanın doğru olduğunu yazmıştım.
Bize meslek kazandırmayacaksa ne diye okuyoruz bu üniversiteyi? Üniversite meslek kazandırmaz demiyorum ama sadece meslek kazandırır da demiyorum. Üniversitenin en öncelikli amacı ülkeye hizmet edecek adam yetiştirmektir. Nasıl hizmet edeceğinize ise siz karar verin.
Bir de meslek yüksekokulları var, onlar tam anlamıyla insanı sadece mesleki becerilerle donatır. Yani ailelerimizin lisans seviyesinden beklediklerini aslında önlisans seviyesindeki meslek yüksekokulları veriyor. Burada meslek yüksekokullarını küçümsüyor muyum, asla. Sadece ikisi arasındaki farkı ortaya koymak istiyorum ve her ikisinin de hem öğrenciye hem de ülkeye farklı konularda avantajları mevcuttur. Bu yüzden üniversite hayatınız boyunca bu gerçeklerin bilinciyle yaşamınızı sürdürmek hem sizin hem de üniversitenin amaçladığı insan olmanızı sağlayacaktır.
Üniversitede ne yapmalı
Uzun bir üniversite tanımından sonra “üniversitede ne yapılmalı?” konusuna gelelim. Öncelikle bilgiyi kendiniz elde edecekseniz, daha doğrusu bunu öğrenmek istiyorsanız deli gibi kitap okumak zorundasınız. Derslerden kitap okumaya vaktim yok diyenler içinse şöyle bir bilgi verelim: Günde 15 dakika kitap okuyan bir insan ömrü boyunca ortalama 1000 kitap okumuş oluyor. Kitap satın almak için parası olmayan ise üniversitenin kütüphanesine gitsin, gitmeye üşeniyorsa internetten PDF’e dönüştürülmüş kitaplar okusun. Kitap okumak bu kadar zahmetsiz bir iş.
Bunun dışında öğrenci topluluklarına katılın, bölümünüzün öğrenci topluluğu yoksa, siz kurun, kuramıyorsanız üniversite çapında çeşitli alanlardaki topluluklara katılabilirsiniz. Derslerde elde edeceğiniz verim bir yana bu topluluklarda da elde edeceğiniz verim kat kat fazla olacaktır. Bir toplulukta ne mi yapılır? En basitinden kendi sosyoloji topluluğumuzdan bahsedeyim: Haftanın bir günü belli bir saatte belli bir konu için toplanıp tartışıyoruz, bu toplanmaların birkaçına konuşmacı olarak herhangi bir hocamızı davet ediyoruz. Bunun dışında yine haftanın bir gününü film izlemeye ayırıyoruz. Ayrıca yılda bir defa fakülteyi Osmanlı kahvehanelerine dönüştürerek “Osmanlıda kahvehane” etkinliği düzenliyoruz. Bunlar rutin olan şeyler, bunların dışında da araya bazı unsurlar girmiyor değil.
Ayrıca her sınıftan arkadaşınız olsun, hiç ummadığınız anlarda yardımlarını alacaksınız. Öğrenci arkadaşlarınız olduğu gibi hocalarla da aranız olsun. Arada bir odalarına çay içmek için gitmekten korkmayın.
Son olarak derslerde not tutun. Not tutun ama ne kızlar gibi not tutun, ne de erkekler gibi not tutun. Çünkü kızlar hocanın hapşurmasının bile notunu tutarken, erkekler ise not tutamaz. Sizin not tutarken yapmanız gereken şey hocanın her dediğini yazmak değil, anlattığı konuyla ilgili çıkarımları yazmaktır.
Sonuç olarak kendinizle ilgili değişimleri 1 buçuk veya 2 senenin sonunda göreceksiniz, tabi yaptıklarınıza göre. Bu söylediklerimi yaptığınız takdirde 2 senenin sonunda bunları hiç yapmayanlara göre kat kat ilerde olduğunuzu göreceksiniz. Yapmamanız durumunda ise bunları yapanların kat kat aşağısında olduğunuzu göreceksiniz ve mezun olduktan sonra elinize geçen şey bir kağıt parçasından fazla bir şey olmayacaktır.
İlk okuduğunuzda bazı önerilerim korkunç gelebilir. Üniversiteye başlamadan bunlar bana söylense bana da korkunç gelirdi ki zaten üniversiteye başladığımda bütün bu alışkanlıkları edinmiş halde başlamadım, zamanla ve tecrübeyle bu alışkanlıkları edindim ve bunların faydasını gördüğüm için herkese tavsiye ediyorum.