HAFTANIN İÇİNDEN KAHVE SOHBETLERİ 190
Armut piş ağzıma düş: Öyle alıştırılmışız hocam, ötesi var mı? Her şey hazıra olacak, ayağımıza kadar gelecek hocam. Siz yoksa o ünlü uzun tahta kaşık hikayesin

Armut piş ağzıma düş: Öyle alıştırılmışız hocam, ötesi var mı? Her şey hazıra olacak, ayağımıza kadar gelecek hocam. Siz yoksa o ünlü uzun tahta kaşık hikayesini bilmiyor musunuz? Vah vah!!!. O hikaye okunmadan Batı Trakya ile uğraşılır mı hiç hocam? Biz, küçük tahta kaşıklarla sadece kendimizi beslemeyi öğrenmişiz, öyle uzun kaşıklara gelmiyoruz, gelemiyoruz. Çok denedik olmadı, ağzımıza çorbayı götürünceye kadar her tarafı batırdık. Bir türlü de karşımızdaki insanı beslemeyi düşünemedik be hocam. Hem yerçekimi kanunu bile şans eseri bulunmadı mı? Ağacın altında uyurken gelmedi mi elma kafaya? Biz de onun için armutların olgunlaşıp ağzımıza düşmesini bekledik. Armudun iyisini yiyelim derken, bir de baktık ki, armudun iyisini ayılar yermiş, biz nereden bilelim ki be hocam. Kısacası hocam, her ne kadar kabullenmesek te, Yunan kültüründen çok şey almışız galiba, özellikle tembellikle ilgili olanları. Özellikle aldatma, kazıklama ile ilgili olanları. Masa başında her şeyi halletmeyi, kendimizi dünyanın merkezinde saymayı. Batı Trakyalıyız ya biz, tabii ki dünya bizim etrafımızda dönecek, biz kendi isteğimizle mi kaldık buralarda? Ama gelin deyip te kucak açsanız, yine kimse gitmez buralardan. Hafıza kaybından bahsettiniz, o da bir şey mi? Böyle giderse geleneklerimiz, örf ve adetlerimizi, hatta dil ve dinimizi bile kaybedeceğiz. Çünkü biz rahatsız eden gerçeklerden değil, toplum olarak mutlu eden yalanları sevmişiz. Mutlu eden liderler, mutlu eden yazarlar, güldüren sanatçılar, hiçbir şey öğretmeyen öğretmenleri sevmişiz. Zora gelmeyiz, zor yoktur bizim lügatimizde. İşimiz olacaksa öylesine olsun, yorulmadan yormadan, gerekirse kopya ile, gerekirse bir torba yumurta, yada bir süt kuzusu ile. Yeterki olsun. Aydınlar aydınlıkta mı, karanlıkta mı, onu da zaman gösterecek inşallah. Tarih örtülü ödeneklerle yazılamayacağına göre, elbet bir gün gerçek yüzünü de gösterecek. Burada duygusallığa yer yok, Batı Trakyalılar zaten doğarken sanatçı olarak doğuyorlar. Gerisi teferruat hocam. Siz yine de bu sanatçı ruhlu Batı Trakyalılara küsmeyin, onlarla kurduğunuz o güzel dostluklara devam edin. Devam edin ki, Türklerin yaşadığı her yerde, hakikaten bir kültür de vardır teziniz yerini bulsun. Hayırlı çalışmalar…
Feyyaz Sağlam Hocamıza ithaf edilir…
Gelecek te bir gün gelecek: Ve elbet yaptıklarımızın hesabı bizlere de sorulacak. Hadi kendi ırkından olmayanların vermek istediği zararları anlayabiliyoruz, eyvallah ta, bu zararları senin aracılığınla vermesine nasıl göz yumabiliyorsun? Son zamanların en önemli konularından bir tanesi biliyorsunuz devlet okullarına atanılması beklenilen din görevlileri. Atanacak kişiler, atanmış müftülüğe bağlı heyetler tarafından göreve başlayabilecekler. Fakat devlet okullarından istek yapılıp, böyle kişilere ihtiyaç olduğuna dair dilekçe sunulması lazım. Şimdi heyette bulunan kişilerin ümidi, bu okullarda okuyan azınlık çocuklarının isteklerinin bu yönde olması. Kısacası kendilerini avutmak için hayal kurma çabasındalar. Çünkü orta ve lise statüsünde olan okullarda, din dersi ve Kur’anı Kerim dersleri verebilecek ilahiyat fakültesi mezunu kaç din görevlisi mevcut acaba diye düşünür insan, kaç tanesinin dili buna müsait diye düşünür insan. Hem bunları yapmaya çalışırken, 2007’de meclisten geçirilip de hayata geçirilemeyen ve azınlık insanı tarafından lanetli diye adlandırılan imamlar yasası kanununun, bir başka şekli ile kabul edilişi değil midir bu? Cebimize biraz fazlaca para girecek diye, veya ileride beni de güzel koltuklara oturturlar diye, çoğunluğun istemediği bir şeyi zoraki uygulatmaya çalıştıranlara, el kol ve gövde görevi yapmak, azınlık içinde büyümüş, azınlık insanının artısını eksisini iyi öğrenmiş Müslümanlara yakışır mı? Bu memlekete ileride çocuklarını, torunlarını bırakacak olan kişilerin, daha şimdiden onların çocukları da dahil olmak üzere bir çoğunun yolunu kesmek, bu azınlığın ekmeğini yemiş insanlara yakışır mı Allah aşkına?... Cevabı gerektiğinde yine bu azınlık insanı verecektir. Rabbena, hep bana hayalleri de ansızın yine Allah tarafından yok edilecektir. Allah yine doğrunun yanında olacaktır…
Bu hafta az ve öz örnekler vererekten bitirelim isterseniz yazımızı. Yukarıda mesajların nereye gittiğini anlaması gerekenler zaten anladı. Anlamayanlar da anlayanlara sorsun gayri. Fıkramızla son verelim arzu ederseniz…
Beyin ne iş yapar:
Temizlikçi bir kadın dışardan ilkokul diploması almak için sınava girer.
Tabiat bilgisi soruları ve cevapları şöyle:
Soru : Mide ne iş yapar?
Cevap : Sindirim yapar, yediklerimizi öğütür
Soru : Akciğer ne iş yapar?
Cevap : Solunum yapar. Bizi yaşatır.
Soru : Kalp ne iş yapar?
Cevap : Dolaşım yapar.
Soru : Beyin ne iş yapar?
Cevap : Bizim apartmanda kapıcılık yapar...
İşte böyle, biz her şeyi biliriz yeterki iş beyine gelmesin. Orada onu gerektiği gibi kendimiz için kullanmaz, başkalarının kapıcılığını yaptırırız.
Bu haftalık da bu kadar değerli dostlar. Haftaya görüşünceye dek Hoşça kalın, Dostça kalın…