HAFTANIN İÇİNDEN KAHVE SOHBETLERİ 196
NEREYE EY İNSANLAR? Onur Akın gibi nereye ey güzel insanlar demek bile gelmiyor insanın içinden. Çünkü artık ne bir güzelliği kaldı bu insanların, ne de nereye

NEREYE EY İNSANLAR? Onur Akın gibi nereye ey güzel insanlar demek bile gelmiyor insanın içinden. Çünkü artık ne bir güzelliği kaldı bu insanların, ne de nereye gittikleri belli. İpini kopartan bir yerlerde alıyor soluğu. Dolu dizgin ilerlemek neye yarar ki bir hedef olmadan. En önemlisi de, o hedef çoğunluk tarafından kabul görmeden. Bile bile, göre göre uçurumun kenarında ilerlemek, zevk mi veriyor bize? Yoksa bir avuç paraya satılmak mı tüm olay? Nereye ey insanlar derken, şunu da hatırlatmakta yarar var. Bir gazeteci Hrant Dink öldürüldü, hepimiz ermeni olduk, bir sevgili katledildi, hepimiz aşık olduk, gerektiğinde Avrupalı, gerektiğinde doğacı olduk. Gerekirse çapulcu oluruz dediler çapulcu olduk, hatta duran adamlar, duran kadınlar olduk, gerekirse duran çıplaklar bile oluruz. Ama ne yazık ki hiçbir zaman Müslüman, hiçbir zaman birlik içinde Türk olamadık. Hem de Türkiye gibi bir ülkede. Biz Türküz dedik belki ama, birlikte olamadık, dik duramadık. Bu haftanın modası neyse onu olmaya çalıştık, çapulcu, davulcu, zurnacı. Haftaya belki de Bremen Mızıkacıları. Bu kadar kolay mı yıkanıyor bu beyinler? Bravo bize, bravo ne istediğini bilmeyen bizlere. Bayırlara, yaylalara tırmanmak var iken, bravo yokuş aşağı sürüklenenlere ve onlara destek verenlere. Var mı bir diyeceğiniz, geçmişini bilmeden geleceğe adım atmak isteyenler? Var mı? Hadi söyleyin son sözünüzü de rahatlayın…
YA AZINLIKTA? Türküm diyorsun gazetene göz koyuyorlar, ondan sonra bana Türkçe öğretir misin diyorlar. Düşman olduklarında Türk, arkadaş olduklarında karşılarında Yunan kültürü ile yoğrulmuş insanlar istiyorlar. Aslında dürüst, sözünde duran, dedikleri mantıklı insanlara, onlar da daha fazla güveniyor ama maalesef çoğunluk yanardöner olduğundan ve yerine göre, adamına göre konuştuğundan, bizi artık kendilerine benzetmeye başladılar. Onun için de kontrol etmenin yolları artık daha fazla kolaylaştı. Birbirine güvenmeyen insanlar, tek dertleri diğerlerinin veya başka bir deyişle ötekilerinin özel hayatları, iş hayatları, yaptıkları ve yapamadıkları. Yani her halükarda dedikodusu yapılacak ve yerden yere vurulacak birileri muhakkak var, düşünmeden, sonucuna katlanmayı bilmeden. Bunu bir iş haline getirmişiz yani. Rahmetli Celal Bayar’ın da dediği gibi. “Batı Trakya Türkü bu şekilde, yani dedikodu ve kıskançlıkla yoluna daha 500 sene devam eder.” O kadar devam eder mi bilmem ama en azından adam şu an itibarı ile haklıymış gibi görünüyor…
Nasıl demiş büyük üstad şarkısında?
Bu şehirde kalırsak eğer, Yaşamak bizi yaralar Buz gibi erir de dostluklar, Aynalara bakmaz insanlar. Bu meydanlar neler gördü, Nelere şahit bu çınarlar. Bu sevdadan kaçmak niye, Nereye ey güzel insanlar.
Boşa mı geçti yıllar, Boşuna mı yüründü yollar. Ya bu acılar neler neler doğurdu, Dostluklar söyle neyi karşılar Nereye nereye ey güzel insanlar
Elbet akan bütün sular, Bir gün denize kavuşurlar. O güzel düşlü çocuklar, Bu sevdayı hiç bırakmazlar...
Bırakmazlar da, biz onu bulmalarına yardımcı olmuyoruz ki, biz onlara yol vermiyoruz ki, biz onlara nelerden ve kimlerden ders almaları gerektiğini söylemiyoruz ki…
Bu haftalık da bu kadar değerli dostlar, her şeyin gönlünüzce olması temennisiyle Hoşça kalın, Dostça kalın…