Hükümetten “tarihi adım”, ama ileri mi geri mi belli değil
Azınlığımızı ilgilendiren çok önemli bir konuda parlamentoda sunulan yasal düzenleme onaylandı. Yeni yasal düzenlemeyle birlikte Batı Trakya'da medeni hukuku il

Azınlığımızı ilgilendiren çok önemli bir konuda parlamentoda sunulan yasal düzenleme onaylandı.
Yeni yasal düzenlemeyle birlikte Batı Trakya'da medeni hukuku ilgilendiren konularda, davanın tüm taraflarının kabul etmesi halinde İslam Hukuku'nun uygulanması öngörülüyor. Aksi halde, konunun, Yunanistan'daki Medeni Kanunu uygulayan mahkemeler tarafından görülmesi koşulu getiriliyor.
Radikal Sol İttifak Partisinin (SYRİZA) İskeçe Milletvekili Hüseyin Zeybek, söz konusu yasal düzenlemenin mecliste onaylanmasını azınlık açısından olumlu bir gelişme olarak değerlendirdi. Yeni kanunun azınlık mensuplarına miras ve ailevi meselelerle ilgili anlaşmazlıklarda müftülerin uyguladığı İslami kurallar ya da Yunan Medeni Kanunu arasında tercih hakkı tanıdığına dikkati çekti.
Başbakanlık bürosundan yapılan yazılı açıklamada, "Hükümet bu yasal düzenlemeyi hazırlayarak meclise getirmekle tarihi bir adım attı." ifadelerine yer verildi. Açıklamada ayrıca, hükümetin Müslüman (Türk) azınlığın yaşam kalitesinin iyileştirilmesine yönelik adımlar atmaya devam edeceği vurgulandı.
Eğitim ve Din İşleri Bakanı Kostas Gavroğlu da, "Bugünkü yasal düzenleme tüm sorunları çözmüyor. Önemli olan merkezi yönetimin daha muhafazakar noktalarda toplanmaması için azınlığın güvenini kazanıp kazanamayacağıdır. Bu kapsamda, azınlığın kimliğinin tehdit altında olduğunu düşünmemesi için tüm kurumlarla konuşulması önem arz etmektedir." dedi.
Söz konusu yasayla Türk Azınlığı için artık müftülük tarafından icra edilen "özel hukuk" tek seçenek olmaktan çıkarılırken, diğer yandan “Yunan hukuku” öncelikli hale getiriliyor. Azınlığın hukukçularına göre bu şekilde “İslam Hukuku” ötelenerek ve hatta dışlanarak uygulanamayacak hale sokuluyor.
Şu kesindir ki, bu yasayla Batı Trakya Türk Azınlığının Uluslararası anlaşmalarla garanti altına alınan kazanılmış en önemli haklarından biri olan velayet, veraset, evlilik, boşanma, miras gibi konularda kendi “özel hukuk”unu kullanma hakkı kısıtlanmış/daraltılmış ve hatta engellenmiş oldu.
Hukukçularımızın ve benim de kanaatime göre bu yasayla azınlığın uluslararası resmi statüsüne büyük bir darbe vurulmuş oldu.
Azınlığın statüsünü belirleyen sacayaklarından biri sayılan dini hakları ve özellikle müftülüklerin yargılama yetkisi azınlık toplumu için öncelikli bir konumdayken, artık yeni yasayla kısıtlanarak, bir diğer ifadeyle ötelenerek Yunan medeni hukuku öncelikli konuma getirilmiş oldu.
Yunan hükümet yetkililerine göre söz konusu yasayla Batı Trakya Müslüman Türk azınlık mensuplarıyla ilgili miras, evlenme ve boşanma gibi konularda İslami kuralların yanı sıra Yunanistan Medeni Kanunu'nun da geçerli olması sağlanmış oluyor. Ancak gerçekte durum bundan ibaret değil. Çünkü yasa azınlık için bir kazanım gibi sunulsa da aslında büyük bir kayıp söz konusu. Çünkü Azınlığın dini hakları kısıtlanarak statüsü zedelenmiş oluyor.
Yasa azınlık için her ne kadar bir kazanım gibi sunulsa da, aslında büyük bir eksilme söz konusu. Azınlığın "özel hukuku" tabir caizse "zurnanın son deliği" muamelesine tabi tutularak ikincil konuma düşürülüyor ve sonuç olarak statüsü zedelenmiş oluyor.
Yasa yapıcı olarak hükümet yetkilileri, azınlığa "tercih hakki” tanındığını iddia ediyor, ama azınlığa göre bu yasayla getirilen medeni hukuk-şeri hukuk arasında "tercih hakkı" ön plana çıkarılarak yasadaki "oyun" kamufle edilmek isteniyor. Azınlığın oyuna getirildiği nokta ise "öncelik" meselesidir. Özel Hukukumuz konusunda “tercih” hakkı verdiler, “öncelik” hakkımızı aldılar.
Yasaya göre, tarafların İslam Hukuku ile yargılanabilmesi ancak "mutabık olmaları" şartına bağlanmaktadır. Bu durumda taraflardan sadece birinin bunu tercih etmesi bir anlam ifade etmiş olmuyor. Baştan mutabık olsalar da sonradan birinin bunu reddetmesi durumunda önceliğin İslam Hukukuna değil Yunan Hukukuna verilmesi, azınlığın statüsünü zayıflatan “püf nokta”dır. Azınlığın statüsü de bu şekilde zadelenmiş ve zayıflatılmış oluyor oluyor.
Hükümetin bu konularda gerçekten samimi olması gerekiyor. Söze gelince güzel konuşuyorlar, ama uygulamaya gelince bakıyorsunuz ki başka şeyler ortaya çıkıyor. Dolayısıyla sözde başka, işte başka davranmak azınlık olarak bizi üzüyor, yaralıyor ve hükümetin attığı adımlar konusunda ihtiyatlı davranmaya itiyor. Diğer meselelerde de böyle yapacaklarsa şimdiden söyleyelim ki, değişen bir şey olmaz. Azınlık olarak her adımı şüpheyle karşılarız.
Başbakanlıktan yapılan açıklamalarda, “Tarihi bir adım attık ve atmaya devam edeceğiz” deniyor. Evet, tarihi adımlar atılıyor. Özellikle Çipras’ın geçtiğimiz günlerde “devletin tayin ettiği müftülerin azınlık tarafından kabul edilmediğini ve artık bu sorunun bir an once seçim sistemi getirilerek çözülmesi gerektiğini” söylemesi tarihi bir itiraftır.
Çipras’ın yanlışları ayrı, ama doğrularına doğru demek ve hakkını yememek lazım. Bu itirafıyla Çipras tarihi bir adım atmış oldu. Çünkü sorunu çözmenin en önemli adımı onu kabul etmektir. Tabii bu noktada sorunu ortaya koyarken de onu doğru bir şekilde teşhis etmek lazım. Yoksa daha vahim sorunlara neden olunabilir. Müftülüklerin yargı yetkisiyle ilgili bu yasal düzenlemede bir adım atıldı, ama bu ileriye mi, yoksa geriye mi atıldı ona bakmak lazım. Bence “tercih” hakkının verilmesi ileri bir adım, ama “önceliğin” azınlıktan alınarak çoğunluk hukukuna verilmesi geri bir adımdır. Bunun düzeltilmesi gerekir. Yoksa bu iş yürümez.
Umalım ki, aynı hatalar vaadedilen “müftü seçimi usulü” konusunda da yapılmaz. Bunun için de azınlıkla istişare yapılırken toplumun bütün kesimleri ve özellikle de konuyu bilenlerle yapılması gerekiyor.
Önemli olan, atılan adımların ileriye, daha iyiye doğru atılmasıdır. Yoksa ileri adım atar gibi görünerek yerimizde sayar veya daha geriye götürülürsek bunun kimseye faydası olmaz.
----
Son olarak bazı milletvekillerinin ve özellikle de SİRİZA milletvekili FOTİNİ VAKİ’nin dinimize yönelik saygısızlıklarına değinmek istiyorum. Bu kişiler, meclisteki konuşmalarında Batı Trakya’daki İslam Hukuku ile ilgili çirkin ifadeler kullandı. Bu şekilde kendi çirkinliğini gösterenlerden biri vekil Vaki, İslam Hukuku için “NOMİKO APOLİTHOMA”, yani “HUKUK KALINTISI” anlamına gelen aşağılayıcı bir tanım kullandı. Kendisine kimse en ufak bir tepki göstermediği için ben namus ve şerefim saydığım dinime yapılan bu terbiyesizliğe cevap vermek zorunda hissettim. Bu tür saygısızlıklar karşısında susarsak, o zaman neyin kavgasını veriyoruz?
Bu hadsize cevabım şu: Seni kınıyorum. Senin “kalıntı” diyerek pisletmeye çalıştığın “Şer-i Hukuk” benim dinimdir. O yüzden haddini bil ve terbiyeni takın. Bu saygısızlığın sadece senin nasıl bir “POLİTİKO APOLİTHOMA” yani “SİYASİ KALINTI” olduğunun bir göstergesidir. Sen sıkıysa o kürsüden “Kilise Şeriatı” için “APOLİTHOMA” de, bak neler oluyor.
Son söz: Yunanistan, “siyasi kalıntı”lardan temizlenmedikçe bu memlekete huzur gelmez.