Tarih Nedir?

Tarih ilmi ayna gibidir, aynaya bakmasını bilene yansıtır kendi geçmişini ve madenini. Tarihi olmayan bir medeniyet geleceğini doğru temeller üzerine kuramaz.

Köşe Yazıları 23 Ekim 2015
Tarih Nedir?

Tarih ilmi bir ayna gibidir, aynaya bakmasını bilene yansıtır kendi geçmişini ve madenini. Tarihi olmayan bir medeniyet geleceğini doğru temeller üzerine kuramaz.

Tarihçi gerçek anlamda tarihçilik yapmak istiyorsa toplumları tanımak zorundadır. Tarih kelimesi Arapça bir kelimedir. Lügat manası itibarıyla vakit tayini anlamına  gelmektedir. İbranice ay manasına gelen yarexten gelmektedir. Umumi olarak tarih insan topluluklarının geçmişteki maceralarını yer ve zaman göstererek ve doğru bir şekilde anlatan bir ilim şubesidir. Bilhassa tarihi bir bilginin oluş, sebep ve neticesiyle kavranması, onun hakkındaki bilgiyi amiyanelikten bilgiliğe yükseltir. Bilakis Historia kelimesi Arapçada efsane, mitoloji veya üsture olarak ifade edilmektedir. Bunun sebebi ise kadim tarihi bilgilerin hayal mahsulü uydurmalarla kolay kolay  ayıklanamayacak olmasından dolayıdır. Üsture kelimesinin çoğulu esatir, Esatiru-l- evvelin (geçmişte yaşanmış masallar veya mitolojik bilgiler) suretinde Kur'an-ı Kerim'de (En'am 5, Enfal 31, Nahl 24, Mümin 83, Furkan 5, Neml 68, Ahkaf 17, Kalem 15 ve Mutafiffin 13) dokuz  defa zikredilmiştir.

Ünlü tarihçi Çiçeron'un dediği gibi tarihin babası Herodot değildir. Aksine  Herodot Historia'nın babasıdır. Zira Herodot 9 yıl boyunca Karadeniz'in batı kıyılarını, Ege'yi, Akdeniz'i gezmiş. Mısır'a, İtalya'ya, Tyre'a, Babbylon'a, Ekbatana'ya, Ninova'ya, Susa'ya bir çok kez Atina'ya giden bir gezgindir. Lakin buralarda gördüklerini ve halktan işittiklerini kaleme almıştır. Üstelik yazdığı kitapta da mitoloji ile tarihi bilgileri kaynaştırmıştır.

Şüphesiz ki tarihin babası İbni Haldûn'dur. Zira birçok tarihî araştırmalar yaparak toplumların yaşayışını incelemiş olan İbn Haldûn, tarih ilmini empirik temeller üzerine kurmayı başarmış bir tarihçidir. Zaten batı alemi Herodot güdümlü Historia anlayışına sahip olduğundan batıya göre tarihi %80 bilgi ve %20  ise yorum olarak kabul etmektedir. Fakat  İslam aleminin İbni Haldûn güdümlü bir tarih inancına sahip olmasından dolayı tarih %80 yorum %20 ise bilgi olarak kabul edilmektedir. Tarih sahasında İslam ve Batı arasındaki en büyük fark Batı tarihinin yani Historia'nın gerçek, masal, doğruların gizlenmesi ve yalanlarla karışık olmasıdır.

Günümüzde batı medeniyetinin etkisiyle okullarda ve üniversitelerde tarih dersi yerini Historia'ya bırakmaktadır. Maalesef batı tarihi durdurarak Historia ile devam etmektedir. Çünkü Historia devletler tarafından şekillendirilmektedir, tarih ise tarihçiler tarafından şekillendirilmektedir. Örneğin, EskiYunan tarihi,19. ve 20. Yüzyıl Avrupa tarihi,  Avrupa bilim ve keşif tarihi ve Bizans Tarihi. Bilakis İslam tarihinin özelliği ise tarihi olaylarla masalların hiçbir zaman birbirine karışmamış olmasıdır. Örneğin, Osmanlı ve Endülüs tarihi.

Tarih ilmi için yazının icadı bir başlangıcı yani bir miladı teşkil etmektedir. Çünkü doğru bilgi, ancak yazılı kaynaklardan elde edilebilir. Yazının menşei ise resimdir. Zamanla çizgi ile meydana getirilen resimler (pigtograf), temsil etmekte oldukları varlığı ifade etmek yerine o varlığın değişik fonksiyonlarını ifade etmeye başlamıştır. Örneğin güneş resmi, önce onun kendisini ifade ediyordu. Bilahare gündüz ve hatta akılı ifade eder oldu. Örneğin Hiyerografi ve çivi yazısı. Bunun dışında tarihin altı bin yıllık zaman parçasını muayyen devirlere ayrılmıştır. Buna göre Batı Roma imparatorluğunun M.S 476 yılında ortadan kalkmasına kadar olan devreye Eski Çağ denilmektedir. Bu tarihten İstanbul'un fethedilmesine yani 1453'e kadar olan devre Orta Çağ olarak adlandırılmaktadır. Bundan sonra 1789 Fransız ihtilaline kadar olan devreye Yeni Çağ denmektedir. Bu tarihten itibaren günümüze kadar devam etmekte olan devir ise Yakın  Çağ olarak ifade edilmektedir.

Şu hususta tarihi eserler muhtevaları ile birlikte ikiye ayrılmaktadır. Umumi tarih Hz. Adem'den başlayarak günümüze kadar devam etmekte olan tarihtir. Mesela Taberi Mesudi ve İbnu-l Esir'in eserleri umumi tarih eserlerinin emsallerindendir. Hususi tarihler ise bir beldenin veya bir beldenin tarihini ihtiva etmektedir. Örneğin  Vakidi'nin Futuhatuş-Şam ve İbni Asakiri'nin seksen ciltten oluşan Tarih-i Dimaşk hususi tarihin en meşhur eserlerindendir.

Tarih ilmi için zaman çok önemlidir. Tarihi hadiselerin zaman tayini için bir ölçü olacak bir  birimine ihtiyaç duyulmaktaydı. Binaenaleyh Roma'nın kuruluşu (M.Ö753) esas alınmıştır. Ayrıca  o tarihte Hz. İsa’nın doğumu vaki olmuştur. Hz. İsa’nın doğumundan 532 sene sonra yani Roma takvimine göre 1285'inci senede Dionisios Episkopos adında bir rahip ruhaniler meclisine bir teklif sunmuş ve bunun kabulü ile miladi takvim başlamıştır. Buna göre bir sene de 365 gün ve 12 ay olarak kabul edilmiştir. Roma takviminde yılbaşı 1 Ocak olarak kabul  edilmektedir. Buna şemsi takvim de denmektedir. Ancak dünyanın güneş etrafındaki bir devri 365 gün olarak  kabul edildiği halde bu durum Jul Sezar (M.Ö 100-44) zamanında İskenderiye'den getirilen Suzijen tarafından 4 senede bir gün itibar olunarak Şubat ayının 29 çekmesi kabul olunmuştur. Bu takvimin 128 senede bir günlük hatası vardır ki  bu da M.S. 1582 senesinde Papa 13. Gregoyar tarafından düzeltilmiştir. Gregoyar o senenin 5. gününü 15. gün ilan ederek bu takvimde 10 günlük bir atlama yapmıştır. Bu sebeple Miladi takvime Gregoryen takvimi denmektedir. Hz. Muhammed'in 622 yılında Mekke'den Medine’ye hicret etmesi Hicri takvimin başlangıç noktası olarak kabul edilmiştir. Hicri veya Kameri Takvim 355 günden ibaret olmakla birlikte artık zaman ve hata içermemektedir. Muharrem ayının birinci günü yılbaşı olarak kabul edilmektedir. Osmanlılar 19. asrın başlarına kadar hicri takvimi kullanmışlardır. Fakat  mevsimlerin güneşe göre teşekkül etmesi sebebiyle ve özellikle zirai vergilerin  toplanmasında ortaya çıkan mahzuru bertaraf etmek için Rumi veya Hicri-Şemsi denilen yeni bir takvim çıkarılmıştır. Zira bu takvimin başlangıç tarihi 622 olmakla birlikte 365 gün kabul olunmuştur. Bunun sebebi maaşların ödenmesinde devlet lehine 10 gün kar demektir. Bu takvime Rumi takvim denilmesinin sebebi ise Araplar, Romalıları  önceleri Banu  Asfar yani Asfaroğulları (Sarılar) diye anarlardı. Sonradan Roma kelimesinden galat olarak Rum kelimesini kullanmaya başladılar. Ayrıca Kur'an-ı Kerim 'de Rum suresi mevcuttur. Bundan dolayı da Doğu Roma ülkesine Biladür-Rum (Rum beldeleri) veya Arzu-Rum denilmektedir.

Tarih kaynakları üçe ayrılmaktadır. Birincisi halk arasında söylenebilen destanlar, atasözleri ve fıkralardan oluşmaktadır. İkincisi mezar taşları, her nevi kitabeler ve şecereleri yazan şahitlerin hatıraları yani seyahatnamelerdir. Üçüncüsü ise filoloji (Linguistik), folklör (halkiyat), Paleografi (eski yazıların okunması), arkeoloji ve nümizmatik (sikkelerin okunması) gibi kaynaklardan ibarettir. İslam tarihi için insanlık tarihi için yegane doğru kaynak Kur'an-ı Kerim'dir. Hz. Adem'den başlayıp günümüze kadar devam etmektedir. Mesela Allah-u Teâlâ  Yusuf suresinin 15. ayetinde şöyle buyurmuştur: "Resulüm, Biz Kur'an-ı Kerim'i size vahyetmekle geçmiş ümmetlerin birtakım haberlerini en güzel şekilde beyan ediyoruz. Şu gerçek ki senin daha önce bundan hiç haberin yoktu."

Halbuki İslam alimleri hadis ilmi için yardımcı bir ilim şubesi tesis etmiştir. Bu Nakdur -Rical  veya İlmul Rical dır. Bu ilim hadis ravilerini şahıs rivayetleri dışında zeka ve ahlak itibariyle inceleyip  sınıflandırmışlar ve  güvenlirlikleri itibariyle  derecelendirmişlerdir. Tarih ilmi ise henüz böyle bir mükemmelliğe ulaşamamıştır. Hassaten yazılı İslam kaynakları çoktur. Örneğin İslam tarihi İbni Hişam (Kitabul Tican), İbnül Esir (Kitabu Ennab) ve Mukaddimeyi İbni Haldun gibi bir çok örneklerle doludur. Şunu teyit etmek gerekir. İbni Haldun’un bu sözü tarihle geleceğin bağlantısını açıklamaktadır.

"Su nasıl suya benzerse gelecek de öyle maziye benzer."

Mesela, Osmanlı imparatorluğu yıkılmamış fakat durdurulmuştur ve gün geçtikçe kaldığı yerden yani Türkiye’de yeniden eski haline dönmektedir. İslam’ın tarih ilmine verdiği değer şu sözlerle ifade edilmektedir:

Tarih okuyanın aklı çoğalır (İmam Şafi)
Tarih kainatın vicdanıdır (Ömer Hayyam)

Millet gazetesi logo
© 2024 Millet
KÜNYE
MİLLET MEDİA Kollektif Şirketi
Genel Yayın Yönetmeni: Cengiz ÖMER
Yayın Koordinatörü: Bilal BUDUR
Adres: Miaouli 7-9, Xanthi 67100, GREECE
Tel: +30 25410 77968
E-posta: info@milletgazetesi.gr
ΤΑΥΤΟΤΗΤΑ
MİLLET MEDİA O.E.
Υπεύθυνος - Διευθυντής: ΟΜΕΡ ΖΕΝΓΚΙΣ
Συντονιστής: ΜΠΟΥΝΤΟΥΡ ΜΠΙΛΑΛ
Διεύθυνση: ΜΙΑΟΥΛΗ 7-9, ΞΑΝΘΗ 67100
Τηλ: +30 25410 77968
Ηλ. Διεύθυνση: info@milletgazetesi.gr