Yunanistan'da Siyaset Komedyası

Türkiye siyasetini, toplumdaki etkilerini analiz ettikten sonra bir de ülkemizde neler oluyor, neler gözlemliyoruz diye bir bakalım. Siyaset yapacağız. Ama “siyasete” bulaşmadan... İçimiz “siyaset” değil siyaset. Biraz kafa karıştırıcı mı oldu? Tekrar bir baktım da biraz öyle olmuş.

Biraz bir olayın içine girelim. Siyasetten bahsediyoruz. İlk dediğim siyasetin aslı. İkincisi ise toplum algınsında siyaset...

Siyaset dediğimiz şey nedir öncelikle? Samimi söylüyorum ne olduğunu anlatmaya kitaplar yetmez. Ama nasıl tanımlanır diye düşünüyorum. Belki de farklı toplumsal grupları aynı anda idare edebilme sanatıdır. Tabii şimdi siyaset bilimciler bu dediğime güler mi takdir mi eder çok bilemiyorum. Ama kendimce siyaseti bu şekilde tanımlıyorum.

Peki bu toplumsal gruplar nasıl idare edilir? Yunanistan'da olduğu gibi mi? Bence hayır.

Şimdi bizde olan ne? Her parti kampanyasını yapar, halktan oy ister, vaatlerde bulunur vs. Ama herşey bu kadar şeffaf değil. Siz de takdir edersiniz ki oy kullanan halkımızın büyük bir çoğunluğu oy kullandığı partinin hükümet programını okumayı geçin oy kullandığı partinin ideolojisinden habersiz. Şunu demek istiyorum; Büyük bir çoğunluk Siriza'nın sol bir parti olduğunu bilebilir. Ama solun ne olduğunu, sosyalizmin yenilen bir şey mi içilen bir şey mi olduğunu biliyormuyuz acaba? Şimdi çok fazla lafı dolandırmadan konuya gelelim.

Demokrasinin en önemli fonksiyonlarından bir tanesi oy kullanmaktır. Oyu kullanırken gözetilmesi gereken unsur kişisel çıkarlar mı yoksa toplumsal çıkarlar mı olmalı? Tartışmasız ikincisi, toplumsal çıkarlar. Peki bizler oy kullanırken toplumsal çıkarları ne derece gözetiyoruz? Demokrasinin kusursuz işleyebilmesi için adaletin temin edilmiş olması gerekir. Elbette ki toplum hiç bir zaman ideal hukuka ve demokrasiye ulaşamayacak. Ama bu ideallere ne kadar çok yaklaşırsak o kadar medeni bir toplum olmuş oluruz.

Uzun lafın kısası şu; Oy kullanırken maalesef kişisel çıkarlar gözeterek oy kullanıyoruz. Siyasi partilerin büyük bir çoğunluğu da belli zümrelere bunu vaat ediyor. Ve biz buna siyaset değil ticaret diyoruz. Tipik bir patronaj ilişkisi aslında.

Şunu hiç unutmamamız gerekiyor. Devlet baki, hükümet geçicidir. Ülkeyi de bu toplum yönetir seçme ve seçilme hakkını kullanarak. Bu hakkımızı iyi kullanmış olsaydık, oy verirken kendimizi düşünürken toplumu, milleti, geleceğimizi de düşünseydik bu durumda olurmuyduk. En büyük günah kul hakkıdır derler. Hiç önemsemediğimiz bu mesele aslında haksızlığın en büyüğü değil mi? Ama maalesef bunlar vaizlerimiz tarafından anlatılmıyor. Sözü bile edilmiyor. Çok önemsiz bir konuymuş gibi. Tuvalete hangi ayağımızla girdiğimiz daha önemli tabii...