Başımız Sağ Olsun!
Bu, Ankara'da altı ay içinde yaşanan ve masum insanları hedef alan üçüncü hain saldırıydı.Kızılay meydanında patlayan bombanın yarattığı acı ve endişe Ankara sı

Bu, Ankara'da altı ay içinde yaşanan ve masum insanları hedef alan üçüncü hain saldırıydı.
Kızılay meydanında patlayan bombanın yarattığı acı ve endişe Ankara sınırlarını aşarak tüm Türkiye'de ve Batı Trakya'da olduğu kadar, tüm Türk Devletleri ve tüm Dünyada da duyarlı insanlar tarafından hissedildi ve yürekleri burktu.
Çoluk çocuk demeden, hamile, bebek, genç, yoksul, gariban gözetmeden onlarca kişinin hayatına mal oldu.
Hayatını kaybeden kardeşlerimizden kat kat fazlası da, bedenen ve ruhen bir hayat boyu kapanması mümkün olmayacak, yalnızca zaman içerisinde örtülmeye, gizlenmeye, görmezden gelinmeye çalışılacak yaralar aldı.
Bu saldırıda hayatını kaybedenlerin ana babalarını ve yakınlarını bir düşünün. Nasıl da büyük bir acıyla karşı karşıya kaldıklarını, hayatlarının nasıl da bir anda anlamsızlaştığını hayal ettikçe kendimi isyan etmekten alıkoyamıyorum.
Genç yaşta yitirilen bir canın ardında bıraktığı acıyı daha da katlanılmaz yapan bir şey varsa eğer, o da kişinin böylesine haince bir saldırı sonucunda yitirilmiş olmasıdır.
Hayatının baharında hayatını kaybedenlerin hikayesi kadar yürek burkan çok az şey vardır biliyorum. Bu acıyı, bu insanlık ayıbının yol açtığı yürekleri kanatan durumu anlatmada kelimeler yetersiz kalıyor.
Bir kez daha hepimizin başı sağ olsun, tüm insanlığın başı sağ olsun diyorum ve ekliyorum:
Yirminci yüzyılda Japonya'ya atılan atom bombaları nasıl insanlık tarihine kara bir leke olarak kazındıysa, bombaların hangi devlet tarafından atıldığı nasıl hep hatırlanacaksa, bu saldırılar da yirmi birinci yüzyıla kara bir leke olarak kazınmıştır ve failleri ile onların azmettiricileri gelecekte sonsuza dek tüm Türk milleti ve tüm çevreler tarafından hatırlanacaktır.
İnsan bu Dünyanın en iyi, en hoş görülü, en tahammüllü varlığı olabiliyorken, bazen en kötü, en acımasız ve en tahammülsüz varlığı da olabiliyor.
Birçok kez, artık bilimin çok geliştiğinden, her şeyin ilerlediğinden, demokrasiden, adaletin yerini bulduğundan, medeniyetten ve ileri teknolojiden bahsederiz.
Ve ben yeri gelmişken sormak istiyorum:
İleri teknoloji; sahip olamadığın bir gezegeni (Mars) Dünyaya benzetebilmek için, orada bir insan topluluğu oluşturmak için var gücünle çalışırken aynı anda sahip olduğun bir cennet gezegeni günden güne Marsa benzetmek midir?
İnsaniyet; bir yandan hayvan haklarına karşı gösterilen duyarlılık ve hassasiyet karşısında duygu seline kapılıyorken, diğer yandan Ege denizinde yüzlerce Suriyeli çocuğun boğulmasına göz yumacak kadar gaddarlaşmak mıdır?
Medeniyet, bir yandan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin mevcudiyetinden dolayı kıvanç duyarken, diğer yandan Müslümanlara karşı yapılan katliamlara sırtını dönmek, onları görmezden gelmek midir?
Demokrasi; «Halk iktidarına dayanan hükümet şekli» değil de kodamanların amacına araçlık eden, yani zenginlerin daha zengin olabilmelerini sağlamak için oluşturulmuş bir sistem midir?
Adalet; ibarelerin gerçekliği yansıtmadığı kuramsal hayatta ve hukuk kitaplarında «herkesin hakkının tanınması», gerçek hayatta ise «sadece parası olanın hakkının tanınması» mıdır?
Ve bilim; Günümüzde bilim, bilim için mi yapılmaktadır, insan için mi yapılmaktadır, yoksa sermayedarlar için mi yapılmaktadır?
Bilim insanlık için yapılıyorsa eğer, çoktan sınıfta kalmıştır.
Çünkü bilimin gelişmesi dünyadaki açlığı, sefaleti ve sağlık sorunlarını bitirememiştir! Zaten bilimin geliştirilmesindeki amacın, böyle bir doğrultuda olduğuna da inanmıyorum.
Yirmi birinci yüzyılın ortalarına doğru Afrika'da yaşayan insanların sadece yüzde 25'inin karnını doyuracağı öngörülmektedir.
Bu duruma bir çare arayışı içinde olan kaç tane kuruluş var ki dünya üzerinde?
İlerleyen yıllarda teknolojinin daha da gelişmesiyle birlikte işsizlik de artacaktır. Çünkü günümüzde, son derece karmaşık olaylar karşısında bile mantık yürütebilen ve çözüm üreten akıllı robotlar geliştirilmektedir.
Paketleme, istifleme gibi basit işlemleri yapan robotların insanların yerini almasına ise sadece birkaç sene kalmıştır.
Bu teknolojik gelişmeler hiç şüphesiz en çok yüksek sayıda işçi çalıştıran ve büyük yatırımlar yapabilen iş adamlarına yarayacaktır.
Yani gelecekte dünyayı günümüzden daha büyük bir işsizlik, sefalet ve acı beklemektedir.
Tüm bunları iyice bir düşününce kendimi şu soruyu sormaktan alıkoyamıyorum:
Yoksa bunca yıldır gelişmenin yaşandığı tek şey, uzmanlarca tasarlanmış, insanın insanı modern ve çalışanların isyan etmesini önleyecek düşünce kılıflarının ve perdelerinin ardında, daha ustaca sömürme çabası mıdır?
İnsanlık, medeniyet, ilim ve irfan ilerliyorsa şayet, bombalar hala neden susmuyor?
Masum insanların katli neden son bulmuyor?
İnsanoğlu barış ve huzur içerisinde ne zaman yaşayacak?