Süt Sığırlarının Beslenmesi - 1
Süt ineklerinin besin ihtiyaçları canlı ağırlıklarına, süt miktarlarına, sütün yağ oranına ve laktasyon dönemlerine göre değişiklik gösterir.Süt inekleri ilk ik
Süt ineklerinin besin ihtiyaçları canlı ağırlıklarına, süt miktarlarına, sütün yağ oranına ve laktasyon dönemlerine göre değişiklik gösterir.
Süt inekleri ilk iki ayda en yüksek süt verimine ulaşır. Bu dönemde besin madde ihtiyaçları da doğal olarak yüksek seviyededir.
Yüksek verimli süt ineklerinde metabolik bozukluklar, yani beslenme sorunları sık görülmektedir. Örneğin, karbonhidrattan fakir rasyonlarla beslendiğinde ketozis hastalığı ortaya çıkmaktadır. Fakat hayvanlar aşırı derecede beslendiğinde de benzer sorunlarla karşılaşmak mümkündür. Besin alınımı her daim normal sınırlar içinde olmalıdır.
Ketozis genelde yüksek süt verimine sahip ineklerde doğumdan sonraki ilk iki ay içerisinde karbonhidrat ve lipid metabolizmasının bozulması sonucu şekillenmektedir.
Yüksek verimli süt ineklerinde laktasyonun (sağım dönemi) 2. ile 6. haftaları arasında süt üretiminin istenilen düzeyde devam ettirilmesi ve süt üretimi için gerekli olan enerji miktarı, rasyondan (bir hayvanın günlük yem ihtiyacı) alınan enerji miktarından fazla olduğunda enerji açığı şekillenmektedir.
Bu duruma bilim camiasında negatif enerji dengesi denmektedir.
Negatif enerji açığı oluştuğunda, yani hayvanın yemlerden aldığı enerji ona yetmemeye başladığında, hayvanın serum glikoz düzeyi (kan şekeri) düşer. Bu durumda organizma tarafından, gerekli olan enerjinin sağlanması amacıyla, var olan yağ dokularındaki trigliseridler (hayvansal yağların ana bileşeni) enerji açığını kapatmak üzere çözünmeye başlar. Yani hayvan depoladığı yağlardan enerji almaya, bir başka değişle yağ yakmaya başlar.
Trigliseridler yağ asitlerine ve gliserine parçalanır. Gliserin kan şekerinin yeniden dengelenmesinde etkili olur.
Fakat, hayvanın daha önce depoladığı yağları yakmaya başlamasının bazı istenmeyen sonuçları da vardır. Trigliseridlerin enerji vermek amacıyla çözünmesi sonucu keton cisimcikler ortaya çıkar. Laboratuvar ortamında keton cisimciklere kanda, idrarda, sütte ve hayvanın soluduğu havada rastlamak mümkündür.
Hayvanın kan pH'sı (bir sıvının asit veya bazlık derecesi) düşer. Yani kan asitleşmeye başlar ve bu durum da hayvanın hayatta kalmasını ve süt üretmesini sağlayan organların işlevselliğini sekteye uğratır. Karaciğer yağlanır.
Hayvanların bu gibi metabolik bozukluklardan korunması için uygun besleme uygulanmalıdır. Örneğin günlük 15 litre süt üretimine sahip hayvanlar günde 25 litre süt üretimine sahip olanlarla aynı miktar ve kalitede yem tüketirlerse, düşük üretime sahip olanlar yağ bağlarken yüksek üretime sahip olanlar enerji yetersizliğinden muzdarip olurlar.
Hayvanların süt üretiminin yüksek seyrettiği ilk iki ay, rasyondaki kesif yem oranı artırılmalıdır. Rasyonda, mısır, arpa, buğday, sorgum, yulaf, çavdar, kepek, melas, kurutulmuş şeker pancarı posası gibi kaliteli, lezzetli ve yüksek enerji içeren kesif yemler artırıldığında negatif enerji dengesinin oluşumu önlenmektedir.
Örneğin yüksek süt üretimine sahip bir ineğin doğumundan sonraki ilk haftalarında, ucuza ayçiçeği küspesi temin etmiş olduğumuz için mısır yarması yerine enerji düzeyi düşük olan ayçiçeği küspesi, pamuk tohumu küspesi veya soya küspesi beslemek yanlıştır. Üstelik laktasyonun ilk döneminde hayvanların rasyonlarını oluşturan yem maddelerinde herhangi bir değişikliğe gidilecekse, bu, hemen bir günde yapılmamalı, bir haftada kademeli olarak artırılarak, yavaş yavaş gerçekleştirilmelidir. Bir anda yapılan yem değişiklikleri rumende (işkembe) yaşayan mikroorganizmaların adaptasonunu güçleştirmekte ve bu şekilde bir dizi sorunla karşılaşılmaktadır.
Ayrıca süt üretiminin doruğa ulaştığı haftalarda bol silaj verilmemelidir. Silaj sulu bir yem olduğu için birim hacime düşen enerji düzeyi düşüktür. Bir başka değişle sindirim sisteminde çok yer kaplayıp az enerji sağlar.
Doğumdan sonraki ilk haftalarda hayvanlar genelde iştahsız olduklarından saman gibi besin değeri çok düşük ve lezzetsiz yemler yerine şeker pancarı posası ve melas (genelde kesif yemin % 5'i kadar kullanılır) gibi lezzetli, hayvanın severek tükettiği ve aynı zamanda yüksek enerji içeren yemler verilebilir. Bu şekilde hem genetik olarak yüksek süt verimine sahip hayvanların süt verimi istenilen düzeyde tutulacak hem de hayvanların ketozis gibi metabolik hastalıklara yakalanması ile oluşan ve bir yandan veteriner hekim tarafından riskli müdahaleler ile, diğer yandan da süt veriminin sekteye uğramasıyla oluşan maddi kayıplar önlenecektir.
Buğday veya arpa samanı hayvanın canlı ağırlığının yaklaşık % 1,25'inden fazla verilmesi uygun değildir. Yani 250 kg canlı ağırlığında bir ineğe günde iki buçuk kilodan daha fazla saman verilmemelidir. Hamileliğin sonlarına doğru, saman mecbur kalınmadıkça hiç verilmemeli, silaj da, en aza indirgenmeli veya hiç verilmemelidir.
Hamileliğinin son haftalarında hayvanlar en kaliteli yemlerle beslenmeli, yemler verilmezden önce küflenme olup olmadığına dikkat edilmeli ve mümkünse hayvanlar ayrı bölmelere alınmalıdır.
Bölgemizde süt sığırcılığı denince akla ilk gelen saf veya yerli ırklarla melezlenmiş Holştayn (Holstein) süt ineklerine, kabaca bir hesapla, her iki kg süt verimi sağlaması için 1 kg kesif yem verilmesinin yerinde olduğu söylenebilir.