Bazı şeyler horozun erkekliğine bağlı demek ki...

Bir gün ormanda araştırma yapan Fizikçi, Matematikçi, Kimyacı, Jeolog ve Antropolog yağmura yakalanmışlar. Hemen yakınlarındaki bir orman evine giderek yardım i

Köşe Yazıları 24 Ekim 2018

Bir gün ormanda araştırma yapan Fizikçi, Matematikçi, Kimyacı, Jeolog ve Antropolog yağmura yakalanmışlar. Hemen yakınlarındaki bir orman evine giderek yardım istemişler. Ev sahibi, misafirlerini güzel karşılayarak ikram hazırlamak için mutfağa geçmiş. Bu sırada ekiptekilerin gözüne evdeki soba borusu takılmış. Soba yerden bir metre kadar yukarı konularak, altına taşlarla destek yapılmış. Bunu gören ekiptekiler bu konuda kafa yormaya ve yorumlamaya başlamışlar.

Kimyacı,”Adam sobayı yükselterek aktivasyon enerjisini düşürmüş, böylece daha kolay yakmayı amaçlamış” der.

Fizikçi, “Adam sobayı yükselterek konveksiyon yoluyla odanın daha kısa sürede ısınmasını sağlamak istemiş” diye yorumlar.

Jeolog, “tektonik hareketlilik bölgesi olduğundan sobanın taşların üzerine yıkılmasını sağlayarak yangın ihtimalini azaltmayı amaçlamış.” der.

Matematikçi, “Sobayı odanın geometrik merkezine kurmuş, böylece odanın düzgün bir şekilde ısınmasını sağlamış.” derken...

Antropolog, “Adam ilkel topluluklarda görülen ateşe tapmanın daha soyut biçimi olan ateşe saygı nedeniyle sobayı yukarıya kurmuş” diye değerlendirir.

Bizimkiler aralarında böyle konuşurken orman köylüsü içeri girer ve hep birlikte ona sobanın böyle yukarıda olmasının nedenini sorarlar. Adamdan çok manidar bir cevap gelir:

– Boru yetmedi...

--- -- ---

Demem o ki, arkadaşlar herkesin ne yapmaya çalıştığına kafa yormayın, bazen sadece boru yetmez ...

Yumurtanın tavuktan mı yoksa tavuğun yumurtadan mı çıktığı da horozun erkekliğine bağlı derler ya hani. Tabii soru mantıksız olunca cevap da isteğe göre değişiyor demek ki. Sobanın borusu misali de aynı değil mi? Boşa harcanan zamanın dışında kullanılmış olan bir sürü teori, kargaşa ve pratiğe geçemeyen bir sürü proje. Sözde değil özde temizlik diye bir reklam vardı eskiden hatırlarsınız belki, ne kadar da güzel bir söz bu değil mi, Batı Trakya’mız için?

Kişiler pohpohlandıkça azıyor, azdıkça da kendini Everest’in tepesinde zannediyor. Halbuki üç kuruşluk dünyada 10 kuruşluk iş yapmaya çalışıyorlar. Gönülden iş yapanlar, hadi onu da geçtim Allah için iş yapanların bile azaldığı bir bölgede her şeyi ben bilirim, her şeyi ben yaparım inancı ile farklı bir misyon yaratmaya çalışanlara ne demeli? Eninde sonunda gözlerini bir avuç toprağın doyurabileceği gerçeği varken bir tavuğun yumurtasına muhtaç insanoğlunun bu büyüklenmesi nedendir hiç düşündünüz mü?

Kendi sorumluluğunu bile üstlenemeyen bu kişiler başkaları için sorumluluk nasıl üstlensinler? Genelde sıvışmayı tercih eden bu insanların yukarılara çıkmak için kullandıkları taktikler bile farklıdır. Kısaca bunlara yalaka dense de bizde bu gibilere ciğersiz ve satılık denir. Çünkü bunların ruhu, hayatı, ailesi ve dostlukları bile para üzerine kuruludur.

Pr.Dr.Yücel Oğurlu’nun da dediği gibi onlar için devletin, idarenin, bürokrasinin, üniversitenin, çalıştığı kurumun, dairenin, derneğin, vakfın ve insana hizmet edebilecek hiçbir organizasyonun değeri yoktur. Onun için bütün bu varlıklar, sözde/söylemde kullanabileceği ve kendisine hizmet ettiği kadar mana taşıyan kalıplardır.

Yalakaların sardığı kurumlar gelişemezler… O kurumlarda şeklen, suretten işler çok güzel yürür. Gerçekte ise yalakaların sardığı kurumların içi boştur, anlamsız, plansız ve hedefsizdir.

Onlar gevezelik, cerbeze, el çabukluğu ve göz boyama ile kendi yetersizliğini ve beceriksizliğini kamufle etmekte oldukça mahirdir. Başarısızlıklarının her zaman yüzlerce bahanesi vardır. Laf kalabalıkları arasında gerçeği örtmeyi başarmakta oldukça başarılıdır. O, ölçülebilir değerlerden ölümden korkar gibi kaçar...

Yalakalar, kurum, toplum, millet vs. için asla risk almazlar; inisiyatif kullanmazlar… Sorumluluklar ortaya çıktığında sıvışıp meydandan yok oluverirler… Başkalarının başarılarının üstüne atlayıp yağmalamayı da çok iyi bilirler ve fark edilmediklerini zannederler… Ama girdikleri çadırlarda kuyrukları hep dışarıda kalır...

Onlar, hayırda, iyilikte, insanlıkta öncülük yapmazlar. Yeteneklerini sadece kendi basit çıkarları için kullanırlar… Diğerlerinin işlerini zorlaştırır, ön açmaz, yol ve çığır açamazlar, açık yolları da kapatırlar… Sürekli bir tıkaç görevi görürler.

Buraya kadar yazılanlar, bizim buradaki yaşantımıza ya da Batı Trakya’mıza uyuyor mu?  Çoğunuzun cevabı ‘’Evet’’ ise, o zaman büyük bir problemle karşı karşıyayız demektir. Bu insanları kendimizden uzaklaştırmadığımız, gerektiğinde dışlayamadığımız zaman biz bölünmeye ve haklarımızı kaybetmeye mecbur edileceğiz. Halkın genel problemini bir tarafa itip kendi sorunları için tüm zamanını harcayan kişiler, gün gelecek o halkın çektiklerini yaşayacak derler ama, nedense bu dünyada hep kötüler kazanıyormuş gibi bir inanç var. Aslında o kadar da büyük boylu değil, sadece iyilerin içindeki bu hırsı çalmışlar o  sebepten dolayı bunları düşünüyor ve kimseye güvenemiyorlar. Ama gün gelir de bu yalakalardan kurtulursak, bakın siz o zaman görün yeni nesili… Fatih Kısaparmak’ın şarkısında dediği gibi:

Gün olmuş, 
Suya hasret çöllerin çatlak dudağında 
Kurumuş yapraklarım. 
Gel gör ki 
Ne yıkılmış ne de çökmüşüm, 
Gelecek baharlar için yaprak dökmüşüm. 
Hey Anadolu’m, 
Sen saksılara sığacak çınar mısın 
Yeniden doğmaya var mısın ?

Soyumuzu kanımızı 
candan yakın canımızı 
Gerçek olan yanımızı 
Gel sevelim var mısın ?

Haftaya görüşünceye dek her şey gönlünüzce olsun. Hoşça kalın Dostça kalın…

Millet gazetesi logo
© 2024 Millet
KÜNYE
MİLLET MEDİA Kollektif Şirketi
Genel Yayın Yönetmeni: Cengiz ÖMER
Yayın Koordinatörü: Bilal BUDUR
Adres: Miaouli 7-9, Xanthi 67100, GREECE
Tel: +30 25410 77968
E-posta: info@milletgazetesi.gr
ΤΑΥΤΟΤΗΤΑ
MİLLET MEDİA O.E.
Υπεύθυνος - Διευθυντής: ΟΜΕΡ ΖΕΝΓΚΙΣ
Συντονιστής: ΜΠΟΥΝΤΟΥΡ ΜΠΙΛΑΛ
Διεύθυνση: ΜΙΑΟΥΛΗ 7-9, ΞΑΝΘΗ 67100
Τηλ: +30 25410 77968
Ηλ. Διεύθυνση: info@milletgazetesi.gr