Ezanlarımızdan ne istediniz?

Koronaya karşı mücadelede en önemli husus, insanların savunma sistemlerinin güçlü olmasıdır. Bütün doktorlar buna vurgu yapıyorlar. Bunun için de kurallara uyma

Köşe Yazıları 25 Mart 2020
Ezanlarımızdan ne istediniz?

Koronaya karşı mücadelede en önemli husus, insanların savunma sistemlerinin güçlü olmasıdır. Bütün doktorlar buna vurgu yapıyorlar. Bunun için de kurallara uymak, iyi beslenmek, iyi uyumak ve en önemlisi moralleri iyi tutmak gerektiğini vurguluyorlar. Bu nedenle sadece İslam ülkelerinde değil, Avrupa’da ve özellikle Almanya'da millete moral olsun diye hoparlörden ezan ve duaların okunması teşvik ediliyor.

Dünyada ezanla ilgili durum böyleyken Yunanistan’da yasaklanmak istendi. Yasak bir gün sürdü. Ezan yasaklandı, ama tepkilerden ve girişimlerden sonra şimdilik bundan vazgeçildi. En zor zamanlarda bile sus(turula)mayan ezanlarımızın bir günlüğüne de olsa yasaklanması, insanlarımızın çok ağırına gitti. Gelen tepkilerden insanlarımızın vicdanlarının nasıl yaralandığı anlıyoruz. Bu gerçekten Azınlık tarihi açısından unutulamayacak büyük bir yara oldu. Umalım da bir daha böyle bir ayıp bu millete yaşatılmasın.

Böyle yasaklar fayda değil zarar getirir. Çünkü kafalarına “Türk-İslam düşmanlığı virüsü” bulaşanlar rahatsız oldu diye ezanlarımızın susturulması, Batı Trakya Müslüman Türk Azınlığının moralini bozuyor. Doktorlar koronavirüse karşı savunma sisteminin güçlü olması için morallerin yüksek olması gerektiğini söylüyor, ancak bizim İskeçe’deki devlet yetkilileri milletin moralini bozarak tam tersini yapıyor.

Türkiye’de dün ülke çapındaki cami minarelerinin hoparlörlerinden ezan ve dualar okundu. Kimse de camiye gitmedi. Biliyorlardı ki, bununla amaç insanların morallerinin yüksek tutulmasıydı. Böyle zamanlarda olması gereken de budur. Milletçe kenetlenmek ve moraller yüksek tutularak koronavirüs denen bu “düşmanı” bertaraf etmek

Ezanın Yunanistan’da ve özellikle İskeçe’de kime ne zararı var? Tam tersine moral açısından faydası var. Efendim "Ezan camiye çağrı imiş de, milletin camiye gittiği zannediliyormuş. Kiliselerde çanları bu yüzden yasaklamışlar, o yüzden ezan da yasaklansın" diye şikayetler olmuş. Koronavirüse karşı tedbirler alınırken hükümet kiliselerin kapanmasını istediğinde “önce camiler kapansın, onlar açıkken biz kapatmayız” diyen zihniyet belli ki İskeçe’de de ezanlarımızı susturmak için harekete geçmiş.

Bir günlüğüne dahi olsa İskeçe'de ezanların susturulması İskeçe Müslüman Türkleri ve Batı Trakya için bir yüz karasıdır ve bir kara sayfa olarak tarihe mal olmuştur.

Devletin polis aracılığıyla yaptırdığı bu baskılara boyun eğilmemeliydi. Böyle bir şey asla kabul edilmemeliydi. Neyse ki, vicdan sahiplerinin gayretleriyle yanlıştan çabuk dönüldü ve ezanlarımızı tekrar duymaya başladık. Ezanların susturulması ile mi kurtulacaktık koronavirüsten!

Bu yanlıştan dönülmesi ve ezanlarımızın tekrar hoparlörlerden okunmaya başlanması ile milletimizin vicdanı bu kazayı küçük sıyrıklarla atlatmıştır. Yoksa ezansız her geçen saniye milletimizin maneviyatında büyük yaralar açacaktı. Benim gibi binlerce insanımız da tepkiliydi ve bu zulme son verilmesini istiyordu. Kanımıza dokunuyor, canımız acıyordu. Batı Trakya tarihinde böyle bir rezalet daha önce görülmemişti. Eğer ırkçı Türk-İslam düşmanı güçler rahatsız oluyor, hazmedemiyor diye korona tehlikesini bahane ederek ezanlarımızı susturacaksak, o zaman biz neyin kavagasını veriyoruz, neyin davasını güdüyoruz Batı Trakya’da? Neyse ki, yanlıştan çabuk dönüldü ve ezanlarımız tekrar eskisi gibi okunmaya başlandı.

Dünya virüsle, bizim memeleketin Türk-İslam düşmanları ezanımızla uğraşıyor

Dünya bir virüsle, biz ise iki virüsle mücadele ediyoruz. Biz ezanlarımız susmasın, dinimiz, dilimiz, dini ve milli değerlerimiz yok olmasın diye mücadele vermiyor muyuz? Evet can derdindeyiz tabi ki ve gerekiyorsa sussun. Bir can kurtulacaksa ezanlar yasaklansın, ama bunun virüsle bir ilgisi yok. Korona bahane, maksat İslam düşmanlığı. Efendim ne yapalım? Direnmeyelim, tartışma olmasın, gerginlik olmasın diye kabul edelim “ırkçı virüs”lülerin isteklerini... Peki, koronavirüs nedeniyle hassas bir dönemden geçiyoruz diye, bizim ezanımızdan rahatsız olanların her talebini yerine mi getirmek gerekiyor? Bugün ezan, yarın da Türkçe konuşmayın hassas dönemden geçiyoruz, tahrik oluyoruz, derlerse ne yapacağız? Veya hassas dönemi bahane ederek kendimizi inkar etmemizi isterlerse, kendimizden vaz mı geçeceğiz?

Kusura bakmasınlar, ama biz hiçbir değerimizden hiçbir bahaneyle vazgeçecek değiliz. Onlar bu şımarıklıktan vazgeçsinler. Çünkü şımarıklık zamanı değil. Bu şımarık faşistler akıllarını başlarına toplasın ve işlerine baksın. Böyle hassas bir dönemde millet can derdindeyken bile bizim ezanımızla milli ve manevi değerlerimizle uğraşmasınlar.

Varsa yoksa Türk ve İslam düşmanlığı. Dünya virüsle uğraşırken, bizim memleketin koronakafalıları Müslümanlarla uğraşmaya kalktılar. Madem ki hassas dönemdeyiz, o zaman herkes ciddi olmalı ve işini hassasiyetle yapmalı. Millletin huzurunu kaçıracak, ezanlarımızla uğraşılacak zaman mıydı şimdi? Haksızlığa uğrayan biz, susması, geri adım atması, anlayış göstermesi istenen yine biz. Olur mu? Asıl böyle zamanı fırsat bilen bu ezan düşmanları uslu dursun. İskeçe Polisi onların kulağını çeksin, çekebiliyorsa. Biz bu tür rezaletlere kimse kusura bakmasın ama göz yumamaz, sessiz kalamazdık. Müslüman olan, Allah’a zerre kadar imanı olan bir insan böyle bir rezalete asla susamaz. O yüzden susmuyoruz, susmayacağız.

Ezanları polise şikayet eden ırkçı İslam düşmanı zihniyetin bu virüsten daha tehlikeli olduğu bir kez daha anlaşılmıştır. Koronavirüse tedbir için önce camiler kapansın diyen zihniyet, anlaşılan akıllanmayacak. Böyle bir dönemde din düşmanlığı yapmanın kimseye faydası yok. Herkesin birbirine destek ve moral vermesi gerekir.

Çanlar da çalsın, ezanlar da okunsun. Memlekette zaten sokağa çıkma yasağı varken, kim çıkıp kilise veya camilere gidecek. Biz Müslümanlar çanlardan rahatsız değiliz. Ama onlar ezanlarımızdan rahatsız oldukları için “camilere millet gider” bahanesi ile polise şikayetlerde bulunarak baskı yapıyorlarsa, bu, affedilecek bir şey değil. Bu düpedüz ırkçılıktır, İslam düşmanlığıdır ve biz buna boyun eğmeyiz. Edenleri de tarih affetmeyecektir. Allah affeder mi, bilmem.

Kilise baronlarının Yunanistan’da İslam’ın ve Türk Azınlığın varlığından rahatsız oldukları, varlığımıza tahammül edemedikleri bilinen bir gerçektir. Hükümet, "virüs nedeniyle kiliseler kapansın" dediğinde, Yunanistan Kilisesi Sen Sinot üyesi mitropolitleri, “Ülkedeki camiler açıkken biz kiliselerimizi kapatamayız” diyerek ırkçılıklarını ortaya koydular. Çünkü bilen biliyor ki, papazlar bunu bir küçüklük ve hakaret olarak kabul ediyorlar. Onlara göre zaten İslam bir din değil, ortadan kaldırılması gereken bir sapkınlıktır. Yunan parlamentosunda Müslüman milletvekillerinin bulunmasına ve Kuran’a yemin edilmesine itiraz eden Mitropolit Serafim’in söylediklerine bakılınca dediklerimiz daha iyi anlaşılacaktır. Bu konuda Google’da bir tarama yapmak yeterlidir.

Son söz: Virüsler gelir geçer, er veya geç kurtuluruz, ama bu ırkçı zihniyetten ne zaman ve nasıl kurtuluruz, işte o belli değil. Bu radikal Doğu Rum Kilisesinin adamları kin adamlığından vazgeçip gerçek anlamda din adamı olduğunda belki.
Millet gazetesi logo
© 2024 Millet
KÜNYE
MİLLET MEDİA Kollektif Şirketi
Genel Yayın Yönetmeni: Cengiz ÖMER
Yayın Koordinatörü: Bilal BUDUR
Adres: Miaouli 7-9, Xanthi 67100, GREECE
Tel: +30 25410 77968
E-posta: info@milletgazetesi.gr
ΤΑΥΤΟΤΗΤΑ
MİLLET MEDİA O.E.
Υπεύθυνος - Διευθυντής: ΟΜΕΡ ΖΕΝΓΚΙΣ
Συντονιστής: ΜΠΟΥΝΤΟΥΡ ΜΠΙΛΑΛ
Διεύθυνση: ΜΙΑΟΥΛΗ 7-9, ΞΑΝΘΗ 67100
Τηλ: +30 25410 77968
Ηλ. Διεύθυνση: info@milletgazetesi.gr